Ekonomi
  • 13.12.2007 14:32

MÜSİAD: KIYAFET YASAĞINI SONA ERDİRECEK BİR DÜZENLEME YAPILMALI

 MÜSİAD, hukukçu ve akademisyenlerden oluşan Anayasa Çalışma Grubuna hazırlattığı "Yeni Bir Anayasa İçin Görüş ve Öneriler" adlı raporu açıklandı.
      MÜSİAD Genel Merkezinde düzenlenen basın toplantısında konuşan Genel Başkan Ömer Bolat, Türkiye’de insan hakları, yargı, güvenlik, hukuk devleti ve yüksek öğretim konularında toplumsal krize sebep olan sorunları aşabilmek için köklü bir anayasa reformu gerektiğini söyledi. 1982 anayasasının yasakçı hüviyetleri ağır olan kısıtlayıcı nitelikte olduğunu kaydeden Bolat, "Halbuki anayasalar farklı siyasi düşünce, kanaat, inanç, sosyal sınıf ve statüden insanların barış ve huzur içinde bir arada yaşamasının ortak kurallarını gösteren bir toplumsal sözleşmedir ve öyle olması gerekir" dedi.
      Türkiye’nin iç gelişmeleri ve uluslararası kuruluşlarla ilişkilerinin, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan sivil bir anayasanın hazırlanmasını zorunlu kıldığını ifade eden Bolat, "Yeni anayasanın hukukun üstünlüğünü ele alan, birey ile devlet arasındaki ilişkileri dengeli bir konuma getiren, katılımcı, daha demokratik tarzda hazırlanmış bir anayasa olmasını istiyoruz" diye konuştu.
     
      -RAPOR...-
      Konuşmasında daha sonra hazırlanan raporu anlatan Bolat, özellikle "siyasi rejimin nitelikleri, temel hak ve özgürlükler, kuvvetler arası ilişkiler, ekonomik hükümler ve anayasanın hazırlanma süreci" olmak üzere 5 konunun altını çizdiklerini söyledi. Bolat, "Siyasi rejimin nitelikleri konusunda zaten mevcut anayasada yer alan devletin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu tezi aynen geçerlidir. Burada zaten bir tartışma yok" diye konuştu.
      Anayasanın hukukun üstünlüğüne dayanmasının çok önemli olduğunu belirten Bolat, yeni anayasada devletin üst düzey siyasi ve idari organlarının görev ve yetkilerinin tartışmaya fırsat vermeyecek şekilde açıkça belirtilmesi gerektiğini söyledi. Yeni anayasanın çoğulcu bir siyasi rejim öngörmesi gerektiğini ifade eden Bolat, "Yeni Anayasa, terör ve şiddete karşı olan tüm siyasi düşünce ve eğilimlerin açıklanmasına, dernek, kulüp, vakıf ve sendika adı altında örgütlenmesine, partiler kurarak ülke yönetimi için serbestçe yarışmasına izin vermelidir" dedi.
      Yeni anayasada devlet için resmi bir ideoloji tarif edilmemesi, tüm düşüncelerin eşit şartlarda yarışarak siyaset yapmasına izin verilmesi önerisinde bulunan Bolat, anayasanın katılımcı bir siyasi rejim öngörmesi, sendika, dernek, öğrenci ve öğretim üyelerinin siyaset yapabilmesi, YÖK’ün yapısının ve siyasi partilerin iç yapılarının demokratikleştirilmesi gerektiğini ifade etti.
     
      -"TEMEL HAK VE HÜRRİYETLER"-
      Temel hak ve hürriyetler açısından en fazla korunması gerekenin düşünce, inanç ve teşebbüs hürriyeti olduğunu vurgulayan Bolat, bu konudaki görüş ve önerilerini de şöyle sıraladı:
      "Anayasa kişiyi devlete karşı korumalı. Genel ahlaka aykırı olmamak kaydıyla kamuda kıyafet yasağını sona erdirecek bir düzenlemenin yapılması zorunludur. İnsanlar arasında din, dil, soy, düşünce, siyasi kanaat farkı gözetilmemelidir. Düşünce suçu ayıbı kalkmalı. Şiddeti ve suç işlemeyi teşvik etmediği sürece her türlü aykırı düşünce serbestçe açıklanabilmelidir. İnanç hürriyeti tam olarak güvenceye alınmalı.
      Devletin laik olduğu gerekçesiyle insanların inanma ve inandığı gibi yaşama hürriyetine sınırlama getirilemez. Din adına öne sürülen her türlü talebe irtica damgası vurulması alışkanlığı terk edilmeli. Gerici yaftalamasıyla dindarlara baskı yapılmasına cevaz veren anayasa hükümleri kaldırılmalı. Ülkemizin kültürel zenginliğinin gereği olarak din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin okullarda zorunlu olarak öğretilmesi devam etmeli. Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye’nin her yerinde isteğe bağlı olarak din öğretimi hizmeti vermeli, vatandaşların dinini öğrenme talebi yaş sınırlaması olmaksızın kabul edilmeli." Diyanet İşleri Başkanlığının özerk bir kuruma dönüştürülmesi gerektiğini de ifade eden Bolat, parlamenterlerin kürsü dokunulmazlığına müdahale edilmemesi, dokunulmazlığın meclis çalışmalarıyla sınırlanması, siyasi ve idari sistemindeki dokunulmazlık sorununun siyasetçi ve bürokratlar için birlikte ele alınması gerektiğini söyledi.
      Bolat, ayrıca parlamenter sistemin korunması, cumhurbaşkanının atama yetkilerinin bir kısmının sınırlanarak hükümet ve parlamentoya devredilmesi, Milli Güvenlik Kurulunun kaldırılarak, bunun yerine ülke savunmasında koordinasyonu sağlamak üzere hükümet sorumluğunda bir Milli Savunma Kurulu oluşturulması, yeni anayasada sıkıyönetime hiç yer verilmemesi gerektiğini bildirdi.
      Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminde parlamentonun da yetkisi bulunması, askeri mahkemelerin yetkilerinin daraltılması ve görevlerinin tamamen ihtisas alanlarıyla ilgili davalarla sınırlandırılması önerisinde bulunan Bolat, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasına son verilmesi gerektiğini söyledi. Bolat, yüce divan görevinin Yargıtay Ceza Dairelerine verilmesi ve cumhurbaşkanını tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askeri Şura kararlarının yargı denetimine tabi olması gerektiğin bildirdi.
      Bolat, devletin borçlanmasına sınır getirilmesi, Merkez Bankasının bağımsızlığının anayasal güvence altına alınması, yeni anayasayı sivil güçlerin hazırlaması, anayasa hazırlığını TBMM Başkanlığının yürütmesi ve toplumsal uzlaşma için tüm kesimlerin görüşlerinin dinlenmesi ve Meclis’te kabul edilen anayasanın ayrıca halk oyuna sunulması gerektiğini dile getirdi.
     
      -SORULAR-
      Soruları da yanıtlayan Ömer Bolat, Türkiye’nin ilk kez bir sivil anayasa hazırlamayı başaracağına inandıklarını belirterek, raporu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Köksal Toptan ve siyasi partilere ulaştırdıklarını söyledi.
      Anayasa Çalışma Grubu Başkanı Doç. Dr. Şükrü Karatepe de bir soru üzerine mevcut anayasada askerin sivil otoriteye tabi olduğunu belirterek, "Toplumda ve parlamentoda konsensüs sağlanırsa Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığına bağlanabilir. Fakat Milli Savunma Bakanlığına bağlanmasıyla, Başbakana bağlı olması arasında sivil otoriteye tabi olmak bakımından esasen bir fark yoktur. Önemli olan askerliğin bir uzmanlık alanı olarak artık Türkiye’de kabul edilme meselesidir."

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 15:13

İLGİLİ HABERLER