Dünya
  • 6.9.2012 01:49

Rusya'dan çarpıcı Türkiye analizi

Rusya'nın Sesi'nde yer alan analize göre Amerikalı yetkililerin her Türkiye ziyareti öncesinde  gerçekleşen terör olayları tesadüf değil.

CIA Müdürü General David Petreus Türkiye ziyaretinde bulundu. Ziyareti öncesinde PKK militanları Türk-Irak sınırında bir dizi terör olayı düzenlediler. Terör olaylarında Türk özel güvenlik birliklerinin 10 çalışanı hayatını kaybetti. PKK güçleri, ABD Dışişleri Bakanı Hillary  Clinton’un yaptığı son ziyaret öncesinde gözle görülür aktivite sergilemiş oldular. Hatırlatalım ki, o zaman Türk askerlerinin içinde bulundukları otobüse saldırı düzenlenmişti.

Rastlantılar, burada sona eriyor. Clinton’un ziyareti sırasında Muhalif Cumhuriyet Halk Partisi temsilcisi Hüseyin Aygün kaçırılken, bu kere iktidar AK partinin Hakkari bölge şubesinin yöneticisi Mecit Tarhan kaçırıldı. PKK, Amerikan yüksek görevli konuklarının aslı ziyaretleri sırasında neden aktivite göstermeye başlıyor? Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Güvenlik Araştırmaları Merkezi Uzmanı Mehmet Yegin, bu konuda bakınız neler düşünüyor.

Son dönemde özellikle PKK’nın saldırılarını yoğunlaştırdığını görüyoruz. Dolayısıyla burada ABD’den gelen üst düzey yöneticilerinin ister Dışişleri Bakanı olsun, iser CIA şefi olsun, ister Savunma Bakanı olsun, ister ABD Başkan Yardımcısı ve Obama’nın Erdoğan ile görüşmeleri olsun, bunda da çok ciddi bir sıklaşma söz konusudur. İki sıklaşan olayın birbiriyle örtüşmeleri veya birbirine tesadüf etmeleri çok şaşırtıcı değil. Fakat buna farklı boyuttan bakacak olursak, PKK’nın bu görüşmelerden öncesinde yaptığı eylemlerin uluslararası medyaya da taşındığını görüyoruz. Dolayısıyla PKK bu tip eylemlerle ve eylem zamanlamasıyla birlikte bu olayların uluslararası kamuoyuna bir propaganda olarak ulaşmasını amaçlıyor olabilir. Dolayısıyla böyle bir paralelin, tesadüfün olması da olasılıdır. Açıkçası ben bunu bu çerçevede değerlendiriyorum. Son dönemlerde Türkiye’nin Suriye halkıyla beraber hareket etme konusunda bir yaklaşım geliştirdiğini görüyoruz. Tabi ki Türkiye’nin bu tavrından rahatsız olan çeşitli devletler var. Ve bu devletler PKK’yı bir aracı olarak kullanarak Türkiye’nin dış politikasını etkilemeye, değiştirmeye çalıştığını biliyoruz. Fakat son senelerde Tütkiye, bir terör saldırı olunca hemen, acaba ben ne yapıyorum, diye dış politikasını ele alıp bunu değiştirmeye bunu tekrar düşünme, bununla ilgili farklı yollar izleme gibi bir yola girmiyor. Dolayısıyla burada Türkiye’ye yönelik olarak bir sıkıştırma ya da bir mesaj verme amacı olabilir. Fakat bunların Türkiye’nin dış politikasında herhangi bir değişiklik getireceğini zannetmiyorum. Hatta tam tersine bunlar, Türkiye’nin bu konuda daha inatla, daha ısrarla yürümesini sağlayacaktır, diye düşünüyorum. Türkiye’nin Suriye’ye bir an önce girmesini sağlamak PKK’nın işine olacaktır. Çünkü Türkiye aktif bir savaşa girmesi durumunda PKK bundan çok farklı çıkarlar elde edebilecektir. Bu yönüyle diğer devletlerin değil PKK’nın da bizzat kendi çıkarları söz konusudur. PKK sadece bir devlete taşeronluk yapmıyor, birçok devletin taşeronluğunu yapabiliyor. PKK’nın temel amacı eylem yapmaktır. Bunu sağlayabilecek devletlerle de işbirliği yapmaktadır.

Başka bir muhatabımız olan Stratejik Düşünce Enstitüsü Başkanı Prof. Dr.Yasin Aktay’ın bununla ilgili görüşü ise farklıdır.

Son zamanlarda PKK sistematik olarak eylemleri tırmandırmak gibi bir strateji izliyor. Dolayısıyla Türkiye’nin gerek ABD ile ilişkilerinde, gerekse Suriye ile ilişkilerinde gerekse de Avrupa Birliği ile ilişkilerindeki akışına denk gelebilecek birtakım eylemler oluyor zaten. Bu eylemlerin birbirleriyle irtibatlı olduğunu düşünmek için elimizde ciddi bir veri yok. Çünkü PKK tarafından son zamanlarda çok miktarda eylem yapılıyor. PKK bu eylemlerle başka bir şey kanıtlamaya çalışıyor bence. Bunların ABD ile ilişkiler çerçevesinde yapıldığını düşünmüyorum. Türkiye üzerinde PKK eliyle bir baskı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu baskı, Türkiye’nin fazla müdahil olmamasını isteyenler tarafından uygulanmaktadır. Türkiye’nin Suriye’ye karışmamasını isteyen güçler tarafından oluşturulan bir baskıdır bu. Türkiye’de şu anda bu baskı, Suriye’ye karışırsa kendi içinin de karışacağını ima eden mesajını vermeye çalışan bir baskı olarak okunuyor. Bu baskı, Türkiye’yi Suriye konusunda geri çekilmeyi davet eden bir baskıdır. Fakat Türkiye, Suriye’nin işlerine karışması ölçüsünde terör konusunun da daha fazla kontrolden çıkması karşısında Suriye’ye daha fazla müdahil olma gerektiği yönünde bir sonuç çıkarıyor.

Böylece, Türk politikacıların kaçırılması ve son terör olayları hakkında muhataplarımızın görüşleri farklıdır. Görüşlerden birine göre, Türkiye’i Suriye olaylarına daha aktif bir şekilde katılmasına itelemek istiyen yabancı güçler, PKK’nın saldırılarına gereksinim duyuyor. Saldırılar, Batılı politikacıların ziyaretlerine rastlatılıyor. Bundan amaç, böyle bir hattın yararına olan daha bir delilin sağlanmasıdır.

Görüşlerin diğeriyse, ilk bakışta birincisine taban tabana zıttır. Terör olayları, Ankara’yı Suriye işlerine karışmaktan alıkoymak için gerekiyormuş. Fakat bundan çıkarılan sonuç nedir? Öyle ki, Türkiye her halükarda bu terör olaylarını böyle bir karışmanın aktifleşmesi için kullanacaktır.

Her halde, endişe için oldukça önemli olan esaslar da yok değildir.

Güncellenme Tarihi : 22.3.2016 15:27

İLGİLİ HABERLER