SERDAR TURGUT, 'HAYATININ EN ÖNEMLİ YAZISINI' YAZDI...
SERDAR TURGUT/AKŞAM
Hayatımın en önemli yazısı bu
Dünyanın kısa vadeli gelecekte büyük alt üst oluşlarla sarsılabileceğini söylediğim yazıdan sonra bir süre ara verip, bilgilenme ve okuyucuları dinleme sürecine girmiştim.
Hatırlarsanız ilgili yazımda dünyanın güçlü devletlerinin son derece acilen, hatta neredeyse panik içinde dünyada yeni arayışlara girişmesini, politik coğrafyaları yeniden tanımlamak ve konuşlanmak için son derece saldırgan olmalarını başlıca iki olası nedene bağlamıştım.
Yazımda ağırlık verdiğim ikinci neden dev bir gök cisminin yakın bir gelecekte dünyaya yakın bir yörüngeden geçmesi ihtimali üzerine kurulmuştu.
Sümerler, Babilliler, Mısırlılar, Maya medeniyetinin bıraktığı bulunabilen belgelerde bu gezegenden bahsediliyordu ve üstelik de hepsi tek bir tarihi, 2012 yılını işaret ediyorlardı.
Kutsal metinlerde hep 'kıyamet' olarak anlatılan olayın bu olması ihtimali de buydu.
Üstelik başta NASA tarafından yapılan tarihli ve belgeli bilimsel araştırmalarda bu konunun tamamen yanlışlanmadığı, dahası eski metinlerde bahsedilen türde bir olasılığa işaret edilen bilgi kırıntılarının bulunduğu da bir gerçektir.
* * *
Gayet tabii ki böyle bir konuda işin içine 'Bilim' dışı bir dizi faktör giriyor.
Rasyonel temeli olmayan veya olan inançlar, hurafeler, mitoloji, insanoğlunun ortak kültürüne ait olan yaşanmış bazı afetlerden yola çıkılarak anlatılan ve binlerde yıl boyunca her medeniyetin kendinden bir şey kattığı masallar son derece güçlü ideolojik süreçler olarak var bu tür söylemde.
Bunları reddetmiyorum ve bazıları gibi bunlar böyleyse bu da yanlış olmalı da demiyorum. Bu bizleri hatalı sonuçlara götürebilir.
Ancak sonuçta kozmosta her şey, bilebildiğimiz ya da bilemediğimiz, BİLEMEYECEĞİMİZ her şey, sonsuza uzanan diyalektik süreçlerin kaotik bir etkileşimi ile oluşmaktadır.
Bilimsel düzeyde düşüncemizi sürdürürsek bu karmaşada aynı kaotik olayın iki kez aynen tekrarlanması söz konusu olmamalıdır
Yani kozmik olayların önceden hesaplandığı gibi aynen gerçekleşmesi oldukça olasılık dışıdır.
Dolayısıyla eski uygarlıkların yaptığı hesaplamalar, kutsal metinlerdeki anlatılanlar ve bilimin yaptığı hesaplamaların bazılarının işaret ettiklerinin aynı noktada kesişiyor olması bu anlatılanın illa da aynen gerçekleşeceğini göstermez.
Bunu vurgulamak istedim çünkü bir tek olasılığa tek bir tarihe kilitlenerek yaşarsak, bu bilinemeyenlerin işin içinde olması nedeniyle bizi büyük yanlışlara itebilir..
* * *
Biz, gerçeği aramak zorunda olan insanlar, bilinemeyeni içeren gelecek anlatımlarını hemen reddetmeyeceğiz tabii ama bu arada mutlaka da bilebildiklerimize yoğunlaşacağız.
Bahsettiğim yazıda dünya güçlerinin paniğini, büyük yıkımları göze alarak giriştikleri riskli dünyayı düzenleme sürecinin muhtemel nedenlerini anlamamız için ortaya attığım iki olasılıktan birincisi yakında büyük iklim değişikleri olması ihtimaliydi.
Birçok bilim adamıyla konuşmamdan, yazışmalardan ve konuyu takip eden insanlardan öğrendiğime göre dünya düzenini alt üst edici düzeyde hızlı ve radikal iklim değişikliği son derece muhtemel bir gelişme olarak görülüyor.
Kuzey ve Güney kutbunda sıcaklaşma ve buzulların erimesiyle bazı bölgelerde çöle dönüştürücü kuraklıklar bir arada giden süreç olacak.
Avrupa'nın batı kıyıları ile ABD'nin doğu kıyıları hayli büyük tehlike altında kalacak.
Bazı yeni bölgeler çöle dönüşürken, bazı bölgeler su altında kalacak ve bir dizi felaket yaşanacak.
* * *
Görüldüğü üzere bahsetmiş olduğum iki olası gelişmenin sonuçları da az çok aynı.
Yani göktaşı geçmesi durumda olacaklarla, büyük iklim değişmesi sonucunda olacaklar, farklı boyutlar içerseler de sonunda aynı içeriklere sahipler.
Bütün bu anlattıklarımda kesin olan ortak nokta şu: Dünyamız yeni ve son derece farklı bir döneme giriyor.
Bir dizi alt üst oluş, coğrafya değişiklikleri ve bunlara bağlı olarak siyasi, sosyal karmaşa yaşanacak.
Darbe yiyen bölgelerde insanlar belki zorunluluktan belki de önlerine 'nihayet' fırsat çıkacağından dolayı ayaklanacaklar, başkaldıracaklar.
Dünyanın hiyerarşi düzeninin mümkün olduğunca bozulmamasına çalışan, güç kaybetmemek isteyen güçler yaklaşan tehlikeyi gördüklerinden daha şimdiden dünya üzerinde stratejik konuşlanmaya başladılar.
Muhtemel tehlike altındaki bölgelerde neler yapılacağı, hangi nüfusun gözden çıkarılacağı, güç dengesi hiyerarşisinde önem verilen nüfusun nasıl koruma altına alınacağı, enerji ve daha da önemlisi su kaynaklarının nasıl korunacağı bütün bu yaşanan savaş sürecinde gayet tabii ki açıklanmayan ama asıl yönlendirici olan amaçtır.
* * *
Ve şimdi gelelim işin bizleri, Türkiye'yi ilgilendiren bölümüne.
Bu fikri spekülasyon alarak ortaya attığımda bir çok bilim insanı bana yanlış olmadığımı söyledi, en şüpheci yaklaşanlar bile 'Olabilir' demekle yetindi.
Bence yaklaşan alt üst döneminde ayakta kalma şansı en fazla olan ülkelerin başında Türkiye geliyor.
Bu fikrimi oluştururken üç ana gelişmeden yola çıktım ben.
1-Dünyadaki gücünü elinde tutmak için her şeyi göze almış olan ABD, ilerde artacak kontrol ve düzen getirme görevlerini düşünüp planlarken, stratejisinde daima Türkiye'yi de yanında görüyor. Yani birçok ülkede karmaşa, bir dizi alt üst oluş yaşanırken Türkiye'nin bu ürecin dışında kalması ihtimalini büyük görülüyormuş gibi davranıyor ABD.
2-İklim değişikliği sonucunda oluşacak bir dizi tabiat alt üst oluşunda darbe yemesi beklenilen Amerika'nın doğusu ve Avrupa'nın batı kıyılarının lokal güçler tarafından kontrol edilebileceği düşünülüyor. Ancak Ortadoğu ve Yakın Doğu'da bu kontrolü sağlayacak lokal bir güç yok veya olabileceklere de süreç teslim edilmek istenmiyor. Bu yüzden de Amerika bir yandan oluşabilecek anarşiyi ilerde kontrol atında tutabilmek için şimdiden kontrollü stratejik kaoslar yaratarak, bir temizliğe başladı. Bizim açımızdan önemli olan nokta şu: ABD, Irak savaşı öncesinde gördüğümüz gibi Türkiye'de savaşla hiçbir alakası olmayan bölgelere yoğun asker yığmaya çalıştı.. Türkiye'nin gelmesi muhtemel alt üst oluş döneminde nasıl önemini arttıracağı, ülkedeki su kaynaklarının öneminin bir anda nasıl da kritik boyuta varacağı, kurulacak yeni amaçlı ittifakta Türkiye'ye bölgede nasıl da ihtiyaç duyulacağı, ortakların nispeten güvenli bir bölgede konuşlanabilmesinin nasıl da hayati önem kazanacağının belirtileriydi bunlar.
3-Amerika bölgemizde yeni bir ülke oluşturuyor. Kuzey Irak'taki Kürt devleti Amerika ve bölgedeki müttefiki İsrail'in tam desteğini almıştır. Bu yeni devletin toprakları özellikle bölgedeki bazı kıyı ülkelerinin tabii afet durumunda sığınacakları bir alternatif olarak görülüyor olabilir. Bu ülkenin sınırımızda yer alması da Türkiye'nin olası alt üst dönemindeki şansının bir göstergesidir.
Ben bu nedenlerden dolayı okuyucularımın gönüllerinin biraz rahatlaması gerektiğini, bizlerin birçok ülkedeki insanlara göre çok daha şanslı olduğumuzu düşünüyorum..
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:56