Medya
  • 16.1.2004 13:10

SERDAR TURGUT, NEŞTER OPERASYONUNDA MEDYANIN OYUNUNA GELDİ...

SERDAR TURGUT/AKŞAM HATAMI DÜZELTİYORUM Son gözaltına alma olayından sonra hemen her gazetede Ersin Pamuksüzer, Çukurova Holding Yönetim Kurulu Üyesi olarak tanıtıldı. Ben de onlara inanarak dünkü yazımda onun Çukurova Holding Yönetim Kurulu Üyesi olduğunu aynen yazdım Be adam, bir telefon aç da bu böyle mi diye insanlara sor değil mi? Yani tabii bu kadar basit konuda bile o gazetelerin yanlış yapacaklarını veya olayı bu kadar çarpıtmaya gideceklerini tahmin etmemiştim. Ama yine de kuşkuyu elden bırakmayıp bizim yöneticilere sormalıydım olan biteni. Yapmadım bunu ve dün olanlar oldu. Bir anlamda bizim yöneticilerden tekzip yemiş olduğumu da söyleyebilirim. Şöyle ki: Ersin Pamuksüzer, Çukurova Holding Yönetim Kurulu Üyesi değilmiş. Dahası ne holding ile ilgili imza yetkisi ne de ona verilmiş bir vekalet varmış. Yani anlayacağınız onun holding ile uzaktan yakından alakası yokmuş. Bu neden önemli. Önemli çünkü bütün gazeteler önemli işler konusunda adım atma eşiğinde olan Çukurova Holding'e yüklenmek için fırsat arama işgüzarlığı içinde olduklarından doğru mu yanlış mı diye bakmadan sorumsuzca kullanıyorlar kalemlerini. Şimdi ortada bir gözaltı olayı var. Ne olup bittiğini tam anlamış değilim, herkes gibi ben de izliyorum olayları. İddiaların doğru olup olmadığı yakında gayet tabii ortaya çıkacak ama bazı gazeteler en azından bir insanın bir holdingin yönetim kurulu üyesi olup olmadığını araştırıp yazmak becerisini bile gösteremiyorsa o zaman konuyla ilgili verilecek başka haberlere nasıl inanacağız. Gizli bilgi değil ki bu açar telefonu sorarsın, alırsın yönetim kurulunda olanların listesini olur biter. Tabii bu işte en büyük hata bende. Ben hala daha bazı haberlerin bazı gazetelerde verilişinde asgari doğruluk kriterlerine uyulacağını düşünüyorum. Onların onca vukuatına rağmen hala daha iyiniyetim sürüyor. Bu düşüncede olmamak ve ne yazık ki her haberde 'Acaba bunun arkasında ne var, nerede neyi, neden çarpıtıyorlar' diye sormak lazım. Bu çok yorucu ve dahası okuyucuya önemli görevler yükleyen de bir gerçek ama Türkiye şartlarında bunu yapmaktan başka çare de yok. * * * Bakın şunu görmemiz lazım. Bazı gazetelerin bu basit gerçeği bile yanlış yazmaları onların gerçek niyetleri hakkında ipucu verir. Gayet tabii ki isteseler işin doğrusunu öğrenmeleri bir dakikalarını alırdı. Çukurova Holding'in yönetim kurulunda beş kişi var ve yönetim kurulu üyesi olarak tanıtılan kişi o listede yok. Durum bu kadar basit. Dolayısıyla bizler okuyucu olarak haberin onlarda bu şekilde verilmesinin arkasında yatan nedenleri düşünmek zorundayız şimdi de. Mesele gayet net. Onlar Çukurova Grubu'nu her ne pahasına olursa olsun engellemek ve çökertmek istiyorlar. Fırsat arıyorlar nereden vururuz diye. Ve bir fırsat bulduklarına inandıkları an da bodoslama atlıyorlar işin üzerine. En temel dürüstlük ilkelerini zedeleyip yayına başlıyorlar sonra da oturup köşelerinden başka insanlara nasıl gazetecilik yapılacağı dersini veriyorlar O kadar şeffaf ve zavallıca ki yapmaya çalıştıkları, insanın gülmekten başka içinden bir şey gelmiyor açıkçası. * * * Dün bazı okuyucularım bu tür yazıları neden yazmaya başladığımı sordu bana. Bir açıklamayı hak ettiklerine inanıyorum. Dün yapmış olduğum ve bugün düzelttiğim yanlıştan da anlayabileceğiniz üzere ben planlı ve programlı bir şekilde bu gazetenin sahibi olan grubun sözcülüğüne soyunmuş değilim. Öyle olsaydım söz konusu yanlışı da dün yapmazdım. Ben bu gelişmeleri sizler gibi medyadan takip ediyorum. Benim için bütün olan bitenler arasında en önemli olan şey 5 milyar dolarlık yeni paranın Türkiye'ye gelmesidir. 800 milyon dolar için IMF karşısında nasıl ter döktüğümüzü bildiğimden bunu ülke için çok önemli görüyorum. Dün Mehmet Barlas çok güzel sormuş 'gazeteci, patronun her işini bilir mi' diye. Ben cevap vereyim bu soruya, bazı istisnalar dışında hiçbiri bilmez açıkçası. Patronun her işini bilen istisnalar var, onlara da biz işadamı diyoruz en efendi tabiriyle, gazeteci değil. Ben de kendi patronumun işlerini bilmem ve bu durumdan dolayı mutluyum da. Ancak şu da var. Eğer olası bir gelişmeyi medyadan öğrenmişsem, bunu destekliyorsam, bunun Türkiye için de iyi bir şey olacağını düşünüyorsam sırf bu iş benim patronumun işi diye bunu yazmamak doğru olur mu? Üstelik etrafta bunu her pahasına, ülke çıkarlarını bile bir kenara iterek engellemeye çalışanların var olduğunu görünce, o insanların gerçek niyetleri hakkında bilgi sahibi olunca suskun kalmak mümkün mü? Bence değil ve bu nedenle de ben bu işe destek veriyorum. Kimse hayale kapılmasın. Gazetecilerin çalıştıkları gazetenin patronunun işleriyle ilgili alabilecekleri tek tavır susmaktır. Bu susma seçeneğini ben daha önce çalışmış olduğum birçok gazetede, birçok defa da zorunlu olarak kullandım. Ancak iyi bir iş yapılacağını gördüğümde bu susma hakkımı neden kullanmam gerektiğini de anlayamıyorum. Nasıl ki benim için en önemli şey bu 5 milyar doların Türkiye'ye gelmesiyse, saldırıya geçenler için de en önemli şey bunun gelmemesini sağlamak. Okuyucularımdan bu konuda açık yürekle düşünmelerini, bunun nedenini sorgulamalarını ve tavır alırken hissi davranmamalarını rica ediyorum. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:27

İLGİLİ HABERLER