Medya
  • 12.12.2006 20:50

SERDAR TURGUT'TAN VATAN'A: 10 PARALIK GAZETE!..

SERDAR TURGUT'UN AKŞAM'DAKİ YAZISI:

10 paralık gazete

Bizim âlemdeki meslekdaşlar arasında Vatan gazetesini çıkaran arkadaşlar, “ben yaptım oldu”larıyla bilinirler. ‘Bugün böyle yarın başka’ deyip okuyucuyu aptal yerine koyarlar...

Vatan gazetesinin, fiyatını bir hafta süreyle 10 kuruşa düşürdüğünü okuyunca çocukken sokaklarda oynadığımız bir oyun aklıma geldi.

Çocuklara set olarak satılan ‘kazı kazan’ oyunları vardı. Bunlarla sokakta insanlara sözde ‘oyun oynatarak’, ‘para kazanırdık!’ Oyuncuları çekmek için ‘şans, talih, kader kısmet beş kuruşa’ diye bağırırdık. Şimdi de ‘Vatan gazetesi 10 kuruşa’ diye bağırıyor.

Kuruşları bastırıp gazeteyi elinize aldığınızda ise bahtınıza ne çıkarsa...

Gazetenin yayın yönetmeninin (en azından bu yazının yazıldığı saatlerde hâlâ daha oydu yayın yönetmeni. Bunu Tayfun Bey’in değişmesini filan istediğimden yazmıyorum, son zamanlarda öyle fazla yayın yönetmeni değiştiriyorlar ki; insan takip etmekte zorlanıyor), yazısının başlığını okuyunca içime bir umut yayılmıştı. Başlığın ilk satırı ‘Vatan değişiyor’du. Bu insanı mutluluğa iten güzel bir gelişmeydi, ancak yazının ikinci satırını okuyunca içimde doğmuş olan umut tamamen öldü, yerini hüzün aldı. ‘İlkeleri hariç’ demiş Tayfun Devecioğlu.

Yani gazete değişecekmiş ancak ilkeleri hariçmiş... Anlayacağınız acilen değişmesi gereken ilkelerini bir yana bırakmışlar.

“Vatan’ın ilkeleri neden değişmelidir” dediğimi açıklayayım... Bizim âlemdeki meslekdaşlar arasında Vatan gazetesini çıkaran arkadaşlar, ‘ben yaptım oldu’larıyla bilinirler.‘Bunlar nasıl şeyler’ diye soruyorsanız; eskilere giderek birçok örnek verebilirim... Fazla örnekle yazıyı boğmayayım, yakın zamandan tek bir örnek, meseleyi açıklamama yardımcı olacak. Aynı Tayfun Devecioğlu kısa süre önce “Türk basınındaki değişen dengeler ve Vatan’ın başarısı” başlıklı bir yazı yazdı. Tayfun Bey bu tür yazıları sıkça yazmak zorunda kalıyor. Çünkü Vatan, gazetecilikte “Türk’ün Türk’e propagandası” ekolünün temsilcisidir. Kendilerine zaman zaman yeni sünnet olmuş bebeler gibi “maşallah der, nazar boncukları filan takarlar” veya canları sıkıldığı zaman kendilerini “Türkiye’nin en iyi gazetesi” diye ilan ederler. İnsanın kendisini böyle övmek gereğini duymasının nedeni, bir özgüven eksikliği ve ezilmişlik duygusudur. Son zamanlarda Aydın Doğan’ı güldürmek amacıyla yazılmış olduğu belli, ‘Bağımsız günlük gazete’ sloganını kullanan bu gazetenin (iyi gazete yalanı tutmadı, şimdi ortada bağımsızlık yalanı kaldı sadece...) yayın yönetmeni, başlığını vermiş olduğum eski yazısında bakın gazetesini nasıl tanıtıyor. “Kendine ait bir televizyon kanalı olmayan, gazeteyi zaten maliyetinin altında fiyatla satarken ‘yetmedi biraz daha fiyat kırayım’ deme lüksü hiç olmayan, kağıt bedavaymış gibi çarşaf çarşaf bedava ekler dağıtmayı aklından bile geçirmeyen...”

Ve tahmin ediyorum ki hâlâ daha aynı gazetenin yayın yönetmeni olan aynı kişi, dün de üstelik yeni bir ek vermeye başladıkları gün, akıllarından geçirmediği şeyi yaptı ve fiyatını 10 kuruşa indirdi. İşte böyle; kağıda dökülen lafların hiç önemi yok. Okuyucunun ise hiç önemi yok, ‘ne dersek ona inanırlar’ düşüncesinin ürünü bu bakış... ‘Bugün böyle deriz yarın da böyle deyip’ okuyucuyu aptal yerine koyuyorlar. Okuyucuya aptal muamelesi yaparken kendileri pek akıllı pek acarlar ya; gazetenin üzerine ‘biz çok iyiyiz biz bağımsızız’ diye sloganlar yazıp duruyorlar. Fiyat düşürmeyi neden düşünemeyeceklerini bile yazıyorlar. Sonra da hayal dünyaları, bir büyük yalan, güm diye sönüp çöküveriyor. Olsun; ‘Dün dündür bugün de bugün...’ Bir hafta sonra fiyat nasıl olsa aynı düzeye çıkıverecek, okuyucu deneme tahtası ya nasıl olsa...

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 23:34

İLGİLİ HABERLER