Medya
  • 23.5.2002 01:37

STAR'DAN CEVHER KANTARCI'DAN FATİH ALTAYLI'YA AĞIR SORULAR

KAYNAK : Haber Vitrini ANKARA/Star Gazetesi yazarı Cevher Kantarcı, bugünkü köşesinde Hürriyet'ten Fatih Altaylı'ya cevaplaması için 5 soru sordu.Kantarcı,"Ve şimdi, bu 'fazilet abidesi' Fatih Altaylı'ya, babamın malı gibi kullandığım köşemden bazı merak ettiğim sorular soruyorum: 1- Senin, batan Yurtbank'ın sahibi Ali Balkaner ile 'dolaylı' yoldan bir ilişkin oldu mu?,2- Ali Balkaner'in kurtarılması için, bazı faaliyetlerin oldu mu? " dedi.İşte soruların tamamı... Fatih Altaylı'ya sorularım var! Bizim gazetecilik mesleği, hem çok kolay, hem de alabildiğine zor bir iştir..Eğer birilerinin gücünü ve bol parasını arkana alıp, onların önüne koyduğu kalemi, kağıdı, mikrofonu, kamerayı, pervasızca ve de sorumsuzca kullanırsan, biraz da ağzını bozdun mu, kısa sürede şöhreti yakalarsın.. Sen de, bol paraya ve şöhrete kavuşursun.. Gelsin son model arabalar, pahalı giysiler ve 'ayakkabılar', lüks hayat! Oh ne rahat! Ama bu kadar bolluk, bir süre sonra adamı zıvanadan çıkarır.. Esas hizmetkarı olduğun; okuru, seyirciyi, dinleyiciyi yok saymaya başlarsın.. Onları yanlış bilgilendirirsin.. Hatta giderek kara cahil görüp, fırçayı basarsın.. Okur, seyirci, dinleyici, senin için pahalı ayakkabının burnu ile ezeceğin böcektir! Her şeyi sen bilirsin.. Ancak senin doğruların, 'ülkeyi' ya da 'futbol takımını' kurtarır.. Bu gerçek olmayan abartı, seni öyle bir yanlışa sokar ki, kendi 'yanlışlarını' unutursun.. Ama senin 'yanlışlarını' unutman, bu yanlışların uzayın derinliklerindeki sonsuzda kaybolduğu anlamına gelmez.. 'Yanlışlar' hep senin boynunda asılı duran bir yaftadır.. Ne olursan ol, o 'yanlışlar' seninle beraberdir.. Ancak, yakaladığın haksız şöhret, gözlerini o kadar kamaştırır ki, o 'yanlışların' yazılı olduğu tabelayı hiç göremezsin.. Oysa, kafanı biraz öne eğsen göreceksindir.. Çünkü boynuna asılıdır.. Giderek çevren daralır.. Dar ve şakşakçı bir çerçeve içindeki yalancı dünyada, kendini büyük adam gibi görmeye başlarsın.. İşte en büyük yanılgı budur.. Çünkü bu yanılgı, en büyük yanlışın başlangıcıdır.. Bizim mesleğin en kolay tarafı, yukarıda yazdıklarımdır.. Gelelim en zor yanına.. Yanlışı ama sadece yanlışı, gazetede yazmak ve mikrofon ile kamera önünde söylemek, aslında öyle kolay iş değildir.. Bunun için; hayatının 'berrak', gazetecilik geçmişinin 'pürüzsüz' olması gerekir.. İşte bu dünyanın en zor işidir.. Çünkü, berrak ve pürüzsüz hayat; çileli, zaman zaman yokluklarla, kabus gibi işsizlik günleriyle dolu, bazen varlık içinde yokluk çekeceğin, kendini kendi özgür ortamındaki dört duvar arasına gönüllü hapsedeceğin bir yaşamı gerektirir.. Bunları 'yapmayıp', ya da 'yapamamış' olup, ortaya çıkarak ahkam kesmek, adama cehennem azabı yaşatır.. Zira, içini sürekli bir kurt kemirir.. O kurt, girdiği ahşabın içinden 'kırt kırt' sesler çıkarır gibi, senin içinden devamlı seslenir: 'Ya birileri çıkıp, yanlışını ortaya koyarsa!' İşte o ses, yediğin her güzel yemeği burnundan getirir, bazen de bilgisayar ya da mikrofon karşısında seni tekletir! Vücudunu ter basar.. Çıldırırsın! Kafayı belli şeylere takmış akıl hastaları gibi, sağa sola saldırmaya başlarsın! Artık saçmalama dönemine girmişsindir! İşte gazeteciliğin en zor tarafı budur.. 'Berrak' ve 'Pürüzsüz' bir yakın geçmiş ve de aynı şekilde yaşanmakta olan hayat! Yani çileli hayat! Neyse.. Bizim mesleğin kolay ve zor taraflarını biraz anlattıktan sonra, gelelim bir başka meseleye.. Hürriyet'te Fatih Altaylı diye bir çocuk var.. Bu oğlancık, gazetedeki köşesinden, radyodaki mikrofonundan, sürekli eser köpürür.. Köşe onun.. Esecek de, köpürecek de elbet.. Her ne kadar dünün gariban 'Güçmen uğlancığı', bugünün pahalı ithal şarap uzmanı, gazeteciliğe işadamı bakışlı, TÜSİAD üyesi genel yayın müdürü Ertuğrul Özkök efendi, sürekli 'köşeler kimsenin babasının malı değildir' diye ahkam kesip, bizleri Yakup Cemil olarak nitelese de, Fatih Altaylı köşesini tapulu malı gibi kullanmakta serbesttir.. Ama ben de, bu köşeyi babamın malı gibi kullanıyorum.. Ve şimdi, bu 'fazilet abidesi' Fatih Altaylı'ya, babamın malı gibi kullandığım köşemden bazı merak ettiğim sorular soruyorum: 1- Senin, batan Yurtbank'ın sahibi Ali Balkaner ile 'dolaylı' yoldan bir ilişkin oldu mu? 2- Ali Balkaner'in kurtarılması için, bazı faaliyetlerin oldu mu? 3- Ali Balkaner'in evine hiç gittin mi? Niye gittin? Kaç kere gittin? 4- Eşin, Ali Balkaner'in reklam işinde çalıştı mı? 5- Sen askerliğini nerede yaptın? Bu soruları sorarken, kötü bir niyetim yok.. Sadece, sürekli olarak 'doğruları' yazdığını iddia eden bu oğlancığın, etrafta çokça sorulan bu soruları cevaplayıp, birilerinin ağzını kapatmasını istiyorum.. Çünkü, bu sorular benim de kafamı kurcalamaya başladı.. Yanlış hatırlamıyorsam, daha önce de sorup, bu çocukcağızdan cevap alamamıştım.. Yazının ilk bölümünde de yazdım ya.. Bizim meslek hem çok kolay, hem de zor iştir.. Ben, zor tarafını seçenlerdenim.. Bakalım Fatih Altaylı, 'zoru' mu, 'kolayı' mı seçenlerden! Hele bir soruların cevapları gelsin, anlayacağız! Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 16:56

İLGİLİ HABERLER