TAMER KARADAĞLI : ÜNLÜ OLMADAN ÖNCE PEK ÇOK ÜNLÜ KADINLA BERABER OLDUM
Tamer Karadağlı'nın adı evlendikten sonra pek çok kadınla anıldı. Siz eşinizi aldatacak bir erkek misiniz?
Başarımda eşimin payı çok büyük
Bu kadar meşhur değilken pek çok ünlü kadınla birlikte olmuş olabilirim. Ama o zaman haber değerim yoktu. Çünkü ünlü değildim. Belki beni görüyorlardı da tanımıyorlardı. Küçük zevkler uğruna birçok şeyi riske edebilecek bir adam değilim. Ben, gençlik ateşini önceden yaşadım, bitti gitti.
-Artık, kadınlara "merhaba" derken bile çekinir olmuşsunuzdur.
Eşimle ortak bir sürü arkadaşım var. Deniz Akkaya evimize gelir gider. Ama artık korkuyorum. Bu, çok paranoyakça bir şey.
-Bugünkü başarınızda eşinizin rolü nedir?
Başarımda hakikaten eşimin çok büyük payı var. Hep yanımda oldu. Bu dizideyken, "Vay be şu anda her şeyim var. İstediğim kadınla birlikte olurum" demek çok basit bir düşünce olurdu. Benim için birlikte olunacak kadın değil, yanımda olacak kadın çok önemliydi. Evlenme kararını verirken bir saniye bile tereddüt etmedim.
Hep ünlü olmanın hayalini kurdum
-Ünlü olmak sizi değiştirdi mi?
Ünlü olmak tabii ki beni değiştirdi. Artık herkes beni tanıyor. Bizler ünlü olmanın hep hayalini kurduk, "Aman herkes benden bahsetsin" dedik. Bu gerçek bizim mesleğimizin alt yapısıdır. Günün birinde bir yerde tanınmazsak "Yüksek sesle kendimizi göstermeye çalışırız, Pardon ben buradayım" diye.. İlgiden sıkıldım diyenler yalancı. İlgi bizi besler, bu kaybolursa biz de kayboluruz
-Zirveye çıktıktan sonra çekemeyenler oldu mu?
Yüksek yerlerde rüzgarlar sert eser. Bu oyunun değişmez kuralı. Tabii beni çekemeyen insanlar da vardır. Beni
tanımayan kişiler, "Tamer'in burnu uzamış" diyor. Adam beni tanımıyor bunu söylüyor.
Taşfırın Erkeği mecburen yumuşayacak
-Pınar Altuğ diziden ayrıldı. Meltem bir süre yok. Haluk onun yokluğunda gerekirse mutfağa girecek. Biraz yumuşayacak mı dersiniz?
Haluk için, çocukları söz konusu olduğunda yumuşamaması söz konusu değil. Haluk, artık hem anne, hem baba olacak.
-Pınar Altuğ diziden ayrıldı, neler hissediyorsunuz?
Pınar'la oynamaktan çok büyük keyif aldım. Onu özleyeceğim. 2 sene boyunca çok şey paylaştık. Yolu açık olsun, bir telefon ötede olacağım.
-Yeni bir Meltem bulunana kadar Haluk karısıyla nasıl irtibat kuracak?
Meltem'e, "Alo alo sesim geliyor mu?" diyecek sık sık.. Çok güzel bağlanacak.
-Meltem kim olacak?
Ben de bilmiyorum. Ben biliyormuşum diye bir efsane var. Benim değil, Birol'un ne düşündüğü önemli. O kişi seçildikten sonra, "Bana kimyanız tutar mı?" diye sorulunca cevap vereceğim.
-Pınar'ın aşkı, sizce diziyi olumsuz etkiledi mi?
Pınar'ın kararı, ona saygı duymak gerekir. Beni ilgilendirmez.
-Bence, Pınar'ın hatası şudur: Başta o kişiyle aramızda hiçbir şey yok dedi. Aylarca bu durum böyle devam etti. Sonra yakalandı, kabul etmek zorunda kaldı. Medyaya yalan söyledi. Yaptığı doğru muydu sizce?
Pınar, "Dizideki Meltem'i özel hayatımda yaşayamam" diyordu. Ancak şu var ki halk maalesef sizi özel hayatınızla değerlendiriyor. Tabii bu benim görüşüm. Eğer bir sözleşmeye imza atıyorsam ki o sözleşmede, "Olur olmaz yerlerde gözükmeyeceksin, dizideki karakteri zedelemeyeceksin" diye geçmişse, altına imzayı atmışsam demek ki bazı şeylerden feragat etmem, dikkatli olmam gereklidir. O tercihini kullandı. Verdiği karara saygı duyuyorum.
Tamer Karadağlı'yı "Ferhunde Hanımlar" da oynadığı doktor rolüyle sevmiştim. Rolü küçük olmasına rağmen oyunu büyüktü. Kır saçlı genç adamın ekrandan seyirciye akan kendine has bir kimyası vardı ve hakikaten birkaç sene sonra Karadağlı "Çocuklar Duymasın" dizisiyle patladı.Yakışıklı oyuncuyla Birol Güven'in Mint Production Şirketi'nde buluştuk. Bir kez daha, ön sezimin beni yanıltmadığını gördüm. Kendi adıma, "gerçek hayatta rol yapmayan" bir sanatçıyla tanıştığım için mutluyum.
Ş. Özuzcan
-"Tamer Karadağlı "Oskar ödülü peşinde" diyorlar. Siz bu konuda ne diyorsunuz?
İnsanın hayatında hedefleri olması lazım. Hayatın değişimi adına bu çok önemli. Bugüne kadar yapmak istediğim her şeyi gerçekleştirdim. Hiçbir zaman geriye dönüp bakmadım. Elbette ileride hem iş hem de özel hayatımda yapmak istediğim şeyler var.
-" Neee Tamer Karadağlı Oskar mı alacakmış. Hadi be sendeciler" mevcut. Bu tip eleştiriler hevesinizi kırıyor mu?
Her oyuncu Oskar kazanmayı hayal eder. Bugüne kadar bir tek Marlon Brando Oskar'ı reddetti. "Baba" rolüyle ödüle hak kazanmıştı ancak, "Amerika'da Kızılderililere yapılan zulümden dolayı kabul etmiyorum" dedi. Ne yani, hayal bile etmeyelim mi? Milyonda bir, üç milyon ya da beş milyonda bir ihtimaldir belki ama bu Milli Piyango'da da böyle değil midir? "Biz Oskar alamayız" diyorlar. Ben ise "Yaparım" diyorum.
-Hayal etmek insanı başarıya götürüyor ve bu yolu izleyip hedefine ulaşan dünyada çok çarpıcı örneklerle de karşılaşıyoruz zaten. Daha başka hedefleriniz var mı?
Arnold Schwazenegger, vali oldu. Adam, Amerika Başkanlığı'ndan bir adım geride şimdi. Avusturya'nın Graz kasabasında dünyaya gelmiş. Orta halli bir ailenin çocuğu. Bir hayali var: Dünyaca ünlü bir aktör olmak ve kahraman filmleri çekmek. Sürekli Amerikan filmleri seyrediyor. Bir gün, her şeyini doğduğu kasabada bırakıp, Amerika'ya gidiyor. Sinema dünyasına giriyor ve başarıyor. Bu sene ikinci büyük düşünü gerçekleştirdi ve California Valisi oldu. Başkanlık için Amerika'da doğmuş olmak gerekmese Başkanlığa da aday olacak. Müthiş bir hikaye. Ortalığı karıştıracağım: Amacım California Valisi olmak. Arnold'dan sonra ben vali olacağım.
-İngilizceniz çok iyi. Uluslararası platformda tanınmak ve iş almak için bunun rolü çok önemli değil mi?
Olmaz mı? Bu konuda kulağıma gelen bir fısıltıyı anlatmak istiyorum size. Amerikalılar Hollywood'dan geliyorlar. "Türkiye'de bir aktör varmış Clark Gable'dan bile yakışıklıymış adı Ayhan Işık, onunla görüşmemiz lazım" diyorlar. Ayhan Bey'le irtibata geçiyorlar. Her şey tamam sorun yok, "Ama biliyorsunuz film İngilizce çekilecek" deniyor "Aa öyle mi? Ben İngilizce bilmiyorum. Dublaj yapılsın. Bizim oralarda hep öyle yapılıyor" diyor Ayhan Işık. Adamlar da kibarca teşekkür ediyor ve sonraki adayı aramaya başlıyor. Teklif getirdikleri bir sonraki aday Ömer Şerif. Sözünü ettikleri film de Doktor Jivago. Ömer Şerif, Ayhan Işık'tan yakışıklı değildi. Sadece İngilizce biliyordu.
-Siz İngilizceyi nerede öğrendiniz?
Çocukluğum Amerika'da geçti. İlkokula orada başladım. Sonra küt Ankara'ya geldik. Kayıdımı Ankara Koleji'ne aldılar. Türkçeyi sonradan öğrendim. Ana dilim ingilizceydi. Sinemayı çok seviyordum. Günün birinde yurt dışında film yaparım diye, hep orijinal hallerini seyrederdim. Bu arada kimsenin bilmediği bir şey var: Üniversitede öğrenciyken, Amerikan Kültür'de İngilizce öğretmenliği yaptım. Bilkent Üniversitesi Konservatuar bölümünü kazanmak için Shakespeare'in "Kuru Gürültüsü"nü İngilizce oynadım. Ardından, Cüneyt Gökçer 'in isteği üzerine Türkçesini de sahneleyince, okulu burslu kazandım.
-Öğrencilik yıllarınız hep böyle parlak mıydı?
Asla ilkokul, ortaokul, lise hep ikmale kalırdım. Her sene 8 dersten kırığım vardı. 8 ay har har çalışıp 2 ay tatil yapacağıma, 8 ay tatil yapıp 2 ay çalıştım hep. Tembel bir öğrenciydim. Okulu asıp sinemaya giderdim. O yaştaki çocuklar kahveye gidip bilordaya takılırken, bense o günümü, günde üç matineye girerek değerlendirirdim.
-O yıllarda bir idolünüz var mıydı?
"Bir Yıldız Doğuyor-A Star is Born" filminde Barbara Streisand'la başrolü paylaşan Kris Kristofferson'a hayrandım. Henüz 10 yaşındaydım. Kuzenim Abbas'la birlikte Arı Sineması'nda Kris'in "Konvoy" adlı filmini seyrettim. Aksiyon filmiydi. O filmi o kadar sevdim ki, "Bir gün Kris'le tanışacağım" dedim. 17 yaşına geldiğimde Amerikada'yken konserine gittim ve onunla tanıştım. Arkadaş olduk, birlikte çektirdiğimiz bir sürü resim var. Şimdi en iyi dostum. Bu olay bana bir insanın isterse her şeyi başarabileceğine inandırdı. TERCÜMAN
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:19