UZANLARIN GİZLİ YAZIŞMALARINI ORTAYA ÇIKARAN GAZETECİ NEDİM ŞENER: ''HERKES BANA 'AMAN DİKKATLİ OL' DİYOR !''
''Kitap çıktığından beri herkes bana 'Aman dikkatli ol' diyor''
''Uzanlar: Bir Korku İmparatorluğunun Çöküşü'' adlı kitabın yazarı gazeteci Nedim Şener: ''En güçlü adamla mücadele ederken bile korkunun gölgesini hissetmemeye çalışıyoruz. İnsanların bizim bildiğimiz her şeyi bilmeye hakları var''
Amerikan filmlerinde çok ciddi, mesela hükümetle ilgili derin haberler peşinde koşan gazeteciler vardır ya. Hani haber kaynaklarıyla gece yarısı otoparkta buluşurlar. Fonda korkutucu bir müzik çalar; Dıdıdıdınnn!
Milliyet Gazetesi ekonomi bölümü muhabirlerinden Nedim Şener işte böyle bir muhabir. Tabii ille de gece yarısında, ille de her an bir arabanın arkasından biri fırlayacakmış gibi görünen otoparktaki buluşmayı saymazsak.
Şener yolsuzluklar peşinde koşuyor. Türkiye'nin en ünlü ve en güçlü işadamlarının, kimi zaman bakanların, milletvekillerinin yasadışı faaliyetlerini ortaya çıkarıyor.
Üç kez Yılın Ekonomi Muhabiri ödülünü alan; TÜSİAD, MÜSİAD gibi meslek örgütleri tarafından haber dalında ödüllendirilen Şener'in yeni kitabı Uzan ailesini anlatıyor: ''Uzanlar: Bir Korku İmparatorluğunun Çöküşü''.
''Uzanların gücünün arkasında korku psikolojisi var''
Size ''yolsuzluk muhabiri'' diyorlar. Böyle bir uzmanlık alanı yok gazetecilikte ama demek ki gerekliymiş. Nasıl uzmanlaştınız siz bu işte?
Daha önce yolsuzluğun boyutları, çeşitleri, tutarları, organizasyonu çok daha basitti. Ama şimdi yolsuzluk yapanların hem teknolojiyi kullanış biçimi hem de bir organizasyon ortaya çıktıktan sonra aldıkları tedbirlerle ilişkilerin girift hale gelmesi nedeniyle gazetecilerin yolsuzlukları takip etmesi zorlaştı. Bir kişinin buna konsantre olması gerekiyor. Siz vergi meseleleriyle ilgilenirken yolsuzlukla da mecburen ilgileniyorsunuz. Benim öyle oldu.
Hangi haberle başladınız?
1999 yılında, Cavit Çağlar'ın bankasına el konulduktan sonra, biz aslında çok basit ama o gün için çok önemli bir haber yaptık. Çağlar'ın hakkındaki suç duyurusunu gazetede yayımladık. İlk kez bir eski bakan hakkında bankasını batırdığı için dolandırıcılıktan suç duyurusunda bulunulmuştu. Diğer bankalara el konulmasıyla, bu işlerde çok girift ilişkiler olduğu ortaya çıktı. El konulan bankaların sahiplerinin birbirleriyle ilişkileri olduğunu görüp bir örümcek ağının içine dalıyorsunuz sanki. Hangisinin hangisiyle nasıl bir ilişkisi var, çözmeye çalışıyorsunuz.
''Reina'ya gidenlerin bu kitabı okumasında fayda görüyorum''
Peki korkmadınız mı ya da en azından çekinmediniz mi bu haberleri yaparken? Bunlar, bankalarına el konulsa bile, çok güçlü insanlar.
Ekonomi servisi şefi Murat Sabuncu ile 10 yıldır Milliyet'teyiz. Ve hep korkmamak üzerine haber yaptık. Bizimki cesaret değil, korkmamak. Ama Uzanlarla ilgili kitap çıktığından beri bana herkes ''Dikkatli ol'' diyor. Takipler, kasetler yüzünden herkeste aynı his var: ''Uzanlara dokunma!'' Bu da onlara daha büyük bir güç veriyor. Sahip oldukları güçten daha fazlasını korku psikolojisi ile elde ediyorlar. Ama bence bizim bildiğimiz her şeyi herkesin bilmeye hakkı var. Bu kitabı da o yüzden yazdım.
Bildiğiniz her şeyi yazabiliyor musunuz?
Belgeye dayalı her şeyi yazabiliyorum, evet.
Siz de, ben de Aydın Doğan'a çalışıyoruz. Ben yine de soracağım: Aydın Doğan'ın yok mu yazılacak bir şeyi, bir açığı...
Yazılacak şeyi ben bu kitapta yazdım. Cem Uzan ''Ben 50 milyon dolar rüşvet verseydim Aydın Doğan'a, bunlar başıma gelmezdi'' dedi. Sonra bu kasetler patladığında bir köşe yazarı ''Aydın Doğan'la Cem Uzan'ın rüşvet pazarlığı yaptığı kaset niye çıkmıyor?'' diye sordu.
Siz de yeni kitabınızda bu kasetlerdeki görüşmenin tam metnini yayımladınız.
Evet. Kitabın sonundaki 40 sayfada, Cem Uzan'ın gizlice kaydettiği bu görüşmelerin tam metnini harfine dokunmadan yayımladık.
Türkiye'de şöyle bir inanış var: Bir insanın çok parası varsa, mutlaka bir yolsuzluğa bulaşmıştır. Galiba yasalarda da açıklar var.
Türkiye'de sistemli yolsuzluğun içinde olmayan birçok işadamı; çok profesyonel çalışan, dünyada tanınan birçok şirket var. Ufak tefek usulsüzlükler, diyelim Gümrük Kanunu'nun çok eski olması nedeniyle bazı kazalar olabilir ama bu, sistemli yolsuzluk içindeler demek değildir.
Kitabınız billboard'larda tanıtılıyor. Reina'nın karşısındaki billboard özellikle mi seçildi?
Nerelere koyduklarını bilmiyorum hakikaten ama isabetli bir karar bence. Oralara gidenlerin de bu kitabı okumasında fayda var.
''Bana hep 'Sonun Uğur Mumcu'ya benzemez inşallah' diyorlar. Benzemez. Uğur Mumcu'ya biçilen son bana layık görülemez çünkü ben bir muhabirim. Küçük bir imzayla ekmeğe muhtaç hale getirilebilirim. Öyle bombaya falan masraf yapmalarına gerek yok.''
''Mesai saatleri dışında, malum yerde buluşuyoruz''
Bu gizli belgeleri nasıl ele geçiriyorsunuz? Mesela Hakan Uzan ile gazeteci Gülsen Ahıska arasındaki yazışmaları...
Bulacaksınız. Eğer bir konunun peşine takılmışsam o dosya nereye gidiyorsa -maliyeyse maliyeye, emniyetse emniyete- oraya doğru giderim. Bahsettiğiniz yazışma Uzanların villasına yapılan polis baskınında ele geçen bir diskete kaydedilmişti. Savcılıkta dosyada var. Her yerden bulabilirsiniz.
Ben bulamam. Almanın yolunu bulmak lazım, öyle mi?
Evet. Bu da zamanla insanlarda yarattığınız güvenle ilgili. Çok dürüst olacaksınız. Onlar bizi zaman içinde test ediyorlar. Yaptığımız haberleri izliyorlar. Ben mesela bir haber kaynağına gittim, internete bakmış, yaptığım haberleri incelemiş ve güvenmiş bana. Bir haber kaynağı ''Seni ben birçok kişiye sordum. Çok temiz adammışsın'' dedi. Teknoloji çok ilerledi. Bir dinleme cihazıyla gidersiniz, söylediklerini kaydedip adamı yakabilirsiniz. Bu yüzden insanların size güvenmesini sağlamak zorundasınız.
Sizin herhalde birlikte görünmemeniz gereken gizli haber kaynaklarınız var. Onlarla nasıl buluşuyorsunuz? Filmlerdeki gibi gece yarısı, otoparkta falan mı?
Yok yok, o kadar değil. Ama telefonun dinlenmesi ihtimaline karşı dikkatli olmamız gerekiyor. Bu yüzden görüşmelerinizi yüz yüze yapmak zorundasınız ve mesai saatleri dışında çalışmalısınız.
En azından ''gece yarısı''nı tutturdum galiba.
Yok canım, gece yarısı değil. Öğle yemeğinde ya da mesaiden sonra. Mesela bir arkadaşınızla yolda karşılaşmışsınız gibi olur, bir alışveriş merkezinde buluşursunuz. Yalnız nerede buluşacağınızı da telefonda pek konuşmazsınız. Zaten sürekli haber kaynağınızda belirlediğiniz bir yer vardır, ''Malum yerde'' dersiniz.
Hiç mahkemeye verildiniz mi? Ceza aldınız mı?
Elbette dava açıldı ama şu ana kadar alınmış bir ceza yok. En son Faruk Süren 5 trilyonluk bir dava açtı gazete hakkında. Hakaretten. Hayali ihracat haberleriyle ilgili. Yerel mahkeme 25 milyar liraya mahkum etti, yargıtay kararı bozdu.
Başka gazetelerden teklif geliyor mu size? ''Bari bizde çalışsın, bizimle ilgili haber yapmasın'' diye.
Hayır. Bir kere teklif geldi. Sabah gazetesinden. Ben de şefe söyledim, böyle böyle bir şey var diye. Maaşımın üç-dört katını öneriyorlardı. Görüştük ama biz daha düşünme aşamasındayken Dinç Bilgin hapse girdi.
''Para dolu bir çantayla eve gitsem, karım beni kapıdan içeri sokmaz''
''Uzanlar'' kitabını yayımlamasınlar diye yayınevine bir teklif gelmiş, öyle mi?
Ben kitabı teslim ettikten üç gün sonra çok kibar bir bey arıyor yayınevi sahibini. ''Bu kitabı yayımlamamanız için 200 milyar liralık bir bütçe ayırdık, görüşebilir miyiz?'' diyor. Biz tabii böyle bir şey bekliyorduk. Yayınevi sahibiyle de konuşmuştuk. ''Kitaptan, basılana kadar kimseye bahsetmeyin'' demiştik. O da buna uygun olarak ''Bir yanlışınız var, yanlış yeri aramışsınız'' diye geçiştiriyor adamı.
Peki sizi hiç aradılar mı? Bir muhabir için 200 milyar az para değil.
Hiç az para değil. Ama kimin neyi kabul edip etmeyeceğini bilirler. Kimine çantayla para teklif edilir, içinde milyon dolarlar vardır. Kimine yemek bile ısmarlayamazsınız.
Karınız ''Bırak bu işleri, muhabirliği; şef ol, köşe yazarı ol'' demiyor mu?
O da gazeteci. Ve beni çok iyi anlıyor. Bazen korkuyor tabii. Para meselesine gelince... Yayınevine gelen bu 200 milyarlık teklifi anlattım ona. Tabii kendi aramızda bir sürü espri de yaptık bununla ilgili. Ama şunu biliyorum ki ben bir akşam elimde bir çanta, içinde parayla eve gitsem, karım beni kapıdan içeri sokmaz. Bilir ki bu normal bir para değil ve eve almaz. Öyle bir insandır.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:48