
YENİ TEKNOLOJİ İNTİHAR KOMANDOLARINI DURDURABİLİR Mİ?
Yeni teknolojiler, intihar komandolarını büyük ölçüde durdurabiliyor, ancak saldırılarını kesin önleme konusunda aciz kalıyorlar. Bilimin son saptaması: Teknoloji, ihtihar saldırılarını önlemede bugüne kadar geçerli olan eski, bildik metotlardan ve dedektiflik gibi iz sürmelerden daha iyi değil...
Araştırmalar, intihar komandolarının büyük çoğunluğunun eğitimli ve orta sınıfa ait olduklarını gösteriyor. Peki intihar komandosu neden kendini feda ediyor? Bilime göre, bütün canlılar dünyasında, kendini ait olduğu toplumun menfaatleri uğruna feda eden örnekler bol miktarda var.
Londra metrosuna düzenlenen bombalı intihar saldırısı, ardından Mısır’da meydana gelen bombalı eylemler, intihar komandolarını yeniden gündeme getirdi. Eskiden ancak belli ülkelerde meydana gelen bombalı intihar saldırıları, artık sanayi ülkelerinin metropollerine taşındı ve birçok ülkenin ortak kábusu oldu. Üstelik bu saldırıları önlemede teknolojik gelişmelerde de bugüne kadar tam anlamıyla başarı sağlandığını söylemek mümkün değil.
Araştırmacılar, hem intihar saldırılarının teknolojik olarak önlenip önlenemeyeceği hem de intihar komandolarının inançları ve profilleri üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırdı. New Scientist ve diğer bilim dergilerinde intihar komandolarının nasıl bir kişiliğe sahip oldukları kadar teknolojinin saldırıları önlemede hangi noktaya geldiği de masaya yatırıldı.
Ortaya çıkan en ilgi çekici sonuç ise, ‘Teknoloji, ihtihar saldırılarını önlemede bugüne kadar geçerli olan eski, bildik metotlardan ve dedektiflik gibi iz sürmelerden daha iyi değil’ saptaması oldu.
Yale Üniversitesi’nden Edward Kaplan, ‘Yeni geliştirilen terahertz tarayıcıları ve duyarlı sensörler bombacılar tarafından taşınan patlayıcıları tespit edebiliyor. Bunun için yeterli teknoloji mevcut ve kentsel alanlarda yaygın şekilde kullanılıyor. Ancak yine insanların yaşamlarını kurtarmakta aciz kalıyoruz’ diyor.
500 METREKARE İÇİN 150 SENSÖR GEREK
Kaplan ve meslektaşı Moshe Kress, matematiksel modellemeden yola çıkarak, bomba yüklü bir intihar komandosunun açık bir pazarda ya da geniş bir caddede yürürken güvenlik görevlilerini uyaracak kaç tane sensör (duyarlı cihaz) gerektiğini saptadı.
Her sensörün mükemmel çalıştığını varsaysanız bile 500 metrekarelik bir alanın güvenliğini sağlamak için 150’den fazla sensör yerleştirmeniz gerekiyor. Bununla bile bombacıyı ancak fünyeyi patlatmadan 10 saniye önce tespit edebiliyorsunuz. Her yere sensör yerleştirmek mümkün değil, ancak önemli ve tehlikeli olabileceğini düşündüğünüz noktalara yerleştirebiliyorsunuz.
En iyi senaryoda bile sensörler ancak her 5 bombacıdan 4’ünü tespit ediyor, yani bir tanesi ıskalanıyor. Dolayısıyla, bir saldırı kesin önlenemiyor.
Bir diğer teknolojik ürün de, havaalanlarındaki kontrol noktalarında metal dedektörlere benzeyen bir tarayıcı cihaz. Özelliği, patlayıcıların moleküllerini tespit ediyor olması. Ancak olumsuz yönü, bir kişinin cihazla taranmasının 12 saniye sürmesi. Bu da yolcuların kimi zaman uçak kaçırmalarına yol açan kaotik durumları ortaya çıkarıyor. Bu nedenle yaygın kullanımı mümkün olamıyor.
İLK İNTİHAR KOMANDOSU ROMALILARCA KULLANILDI
Gelelim intihar komandolarına... Nasıl insanlar bunlar? Düşmanını öldürürken kendini de öldürmek, modern dünyaya ait bir fikir değil.
İntihar komandoları, ilk olarak MS 1. yüzyılda Romalılar tarafından kullanıldı.
Ortadoğu’da ise ilk kez 11-14. yüzyıllar arasında İslami bir emir olarak görüldü.
Japon kamikazeler, 2. Dünya Savaşı’nın seyrini uçaklarını düşman gemilerinin üzerine sürüp havaya uçurarak değiştirebildiler.
Modern çağın terörist intihar saldırıları, Nisan 1983’te Hizbullah’ın İslami Cihat takma adıyla Beyrut’ta ABD Büyükelçiliği’ne bomba yüklü bir kamyonu sürmesi ile başladı. Söz konusu saldırıda 63 kişi yaşamını kaybetti.
Benzer taktik, dünyada birçok grup tarafından kullanıldı. Hamas’tan Tamil gerillalarına kadar. 1980 yılından beri dünyada 500’ü aşkın intihar saldırısı oldu. Ve tabii tüm bunlar, psikologları ve sosyal bilimcileri intihar komandolarını derinlemesine incelemeye yöneltti.
Terörün yoksulluktan ve eğitimsizlikten kaynaklandığı artık klişeleşmiş bir söylem. ABD’nin yabancı yardım programlarında da zaten slogan şudur: ‘Biz yoksullukla mücadele ediyoruz çünkü bunun teröre bir yanıt olacağını umuyoruz.’ Bu söylemin gerçeği tam olarak yansıtmadığı artık biliniyor.
Örneğin Princeton Üniversitesi’nden Claude Berrebi ve arkadaşları, Hamas ve Filistin İslami Cihat örgütlerinin intihar komandoları üzerinde 1980’lerin sonlarından 2003 yılına kadar kapsamlı araştırmalar yaptı. Elde edilen bulgular, içlerinden yalnızca yüzde 13’ünün yoksul bir çevreden geldikleri şeklindeydi. Bunun da ötesinde, intihar bombacılarının yarısından fazlasının yüksek eğitimli olduğu ortaya çıktı.
Londra’da bundan 4 hafta önce metroda meydana gelen bombalı saldırıda parmağı olanların da hepsi, İngiltere doğumlu, çoğu eğitimli, çevrelerinde saygı gören ve sevilen kişiler. Akıl sağlıkları da yerinde. Tıpkı ABD’de ‘terörde bir çeşit milat’ olarak kabul edilen 11 Eylül saldırılarında olduğu gibi...
HEPSİ MÜSLÜMAN DEĞİL HIRİSTİYANLAR DA VAR
Eğitimli olmalarının yanı sıra tüm dünyada intihar komandoları üzerine yapılan araştırmalar, içlerinden çok azının patolojik anlamda intihar eğilimli olduklarını gösterdi. Tel Aviv Üniversitesi’nde 1983 yılından beri Ortadoğu’daki her intihar komandosu üzerinde ayrıntılı incelemelerde bulunan Ariel Merani, bunların ancak çok azında akıl hastalığı, alkol ve ilaç bağımlılığı gibi belirtilere rastlandığını ortaya koyuyor.
Evet Londra bombacıları Müslümandı. Irak, Afganistan ve İsrail’deki saldırılarda da intihar komandoları Müslüman. Ancak 1980’lerde Lübnan’daki intihar komandoları laik Hıristiyan kesimdendi. Keza Tamil gerillaları da Marksist Leninist.
Soru şu: Rahatı yerinde, iyi eğitimli, İngiltere’de doğup büyümüş genç erkekler, neden, hem kendilerini kurban ederek hem de sivillerin canını alarak yaşamlarını sona erdirebiliyorlar?
Sorunun yanıtı o kadar da zor değil. Anahtarı ise bombacıların kendilerinde veya kişiliklerinde değil, onları içlerine çekerek bu sona hazırlayan örgütlerde.
Küçük bir grupta telkin edilen görev bilinci, kişiyi rahatlıkla potansiyel bir intihar bombacısı haline getirebiliyor. Bilim dünyası, doğru yönlendirmelerde bulunulduğu takdirde, normal ve rasyonel kişileri son derece kötü eylemlerde bulunmaya ikna etmenin zor olmadığını, araştırmalarla ortaya koymuş durumda.
Kendini toplumun geri kalanı için feda etme canlıların evriminde sıklıkla rastlanan bir durum
İnsanı ‘politik bir hayvan’ olarak tanımlayan Aristo’nun dediği gibi, diğer bütün canlı türleriyle birlikte biyolojik evrim geçiren yaratıklarız. Ve kendini toplumun geri kalanları için feda etme, aslında canlıların evriminde sıklıkla rastlanan bir durum. Bu yüzden intihar saldırılarını bir de evrimsel psikoloji açısından değerlendirmek gerekiyor.
Biyoloji bilimi, tek başına genç kadın ve erkeklerin niçin intihar komandosu olarak kendi yaşamlarını sona erdirdiklerinin yanıtını verme konusunda ilk başta yetersiz gibi görünüyor. ‘Fanatizm’, ‘beyin yıkama’, ‘ırkçılık’’gibi unsurların ön plana çıkması daha geniş çaplı kabul görüyor. Ancak olayın genetik boyutu da bulunuyor. Dünya canlıları filogenetik ağacın tüm dalları içinde bir bütün. İçlerinde kimilerinin yıkanacak beyinleri bile yok, fanatizm yapacakları dinleri ise hiç yok. Buna karşın belli durumlarda kendi canlarına pekala kıyıp yaşamlarını feda edebiliyorlar.
Michigan Devlet Üniversitesi’nden iki araştırmacı Richard Lenski ve Greg Velicer’in üzerinde çalışmalar yürüttüğü Escherichia adlı bir koli bakterisini örnek verelim: Besin sıkıntısı yaşandığı zaman, bu bakterinin farklı türleri arasında bir çeşit kimyasal savaş başlar. Her türe ait bakteriler colicin diye tanımlanan toksinleri (zehirli maddeleri) üretirler ve bu toksinler kendi türlerine değil de bakterinin diğer türlerine zarar verir ve öldürür. Amaç, zaten az olan besinden en çok kimin yararlanacağıdır. İşin ilginç noktası, türler arası savaşta toksini üreten bireyin kendini toplumunun geri kalanı için feda etmiş olmasıdır. Diğer deyişle, hepsinde colocin üretebilecek genler olmasına karşın, içlerinde yalnız bazıları bu zehiri üretir ve ölür. Başkaları için kendini öldürmenin evrimsel açıklaması var. Tabii ki insan bir bakteri değil. Ancak davranışları belirleyen genleri de reddetmemiz mümkün değil. Çünkü genetiğin kuralları evrenseldir. Bu yüzden toplumda kimi bireylerin toplumun geri kalanı için kendilerini feda etmeleri şaşırtıcı değil.