
YEŞİM SALKIM'DAN İLGİNÇ AÇIKLAMALAR : HACCA GİDİP TESETTÜRE GİRECEĞİM
Ünlü şarkıcı ve oyuncu Yeşim Salkım, Sıkıntılarını dua ederek aştığını, hacca gitmeyi ve gelecekte tessettüre gireceğini açıkladı.
-"Seher Vakti"nde Sabah karakteriyle kısa bir süre içinde beğeni topladınız. 4 yıl aradan sonra tekrar alkışların sesini duymak nasıl bir şey?
Müthiş. Her şeyi özlemişim. Özellikle de başarıyı.. Geriye dönüp baktığımda, 4 yılda ne kadar da çok şey öğrenmişim diyebiliyorum. Görüntümden anlayamazsınız ama en az 40 sene yaşlandım. Çok çok büyüdüm. En başta hayatla, kadınlığımla, anneliğimle yüzleştim. Yaralarımı sardım ve şimdi edindiğim bu birikimleri sevenlerimle paylaştığım için çok mutluyum. "Seher Vakti" mezhep farklılığından doğan ve ailelerini yaşadığı çatışmaları anlatan bir aşk öyküsü. Ben 18 yaşında kız çocuğu sahibi Sabah'ı oynuyorum. Seneler önce bir Alevi'ye sevdalanmış fakat engellenmiş bir kadının içler acısı dramı yani. 20 sene önce kendi topraklarını bırakıp İstanbul'a yerleşmiş, babasının ölümüyle tekrar evine geri dönüyor. Çok büyük bir aşk bırakmış geride. İnanın Sabah'ı oynarken çok büyük keyif alıyorum.
-Türkiye'nin kanayan yaralarından biri de mezhep farklılığı. Pek çok kişiyi inciten çok hassas bu konu hakkında siz ne düşünüyorsunuz?
İnsanların yüzyıllardır beyinlerine kazıdıkları inançlarını sorgulayamazsınız. Hele hele değiştirmeye hiç çalışamazsınız. Saygı duymak lazım. Herkes inancıyla yaşamalı. Bizi inançlarımızda özgür bırakmış büyük bir güç var. Bütün dinlerin temelinde yatan şey sevgidir. Hristiyan, Musevi, Yahudi, Müslüman veya Alevi neye inandığı önemli değil. Şunu unutmayalım ki; aşkın dini, mezhebi yoktur.
-Öyle tabii bunu rahatça deklare de edebilmeli insan?
Evet, ben müslüman, sünniyim mesela.
-İnanç konusunda ne kadar hassassınız?
Benim için çok önemli. Dualarla ayakta kalabildim ben. Allah'a inancım çok kuvvetliydi ama başımdan geçenler beni çok daha tevekkül sahibi yaptı. Namaza başlamadım ama şükür namazı kılmaya niyetliyim. Örneğin Hacca gitmek çok istiyorum. İnşallah 40 yaşında bunu yapacağım. Sonra başımı da örtebilirim. Allah sağlık problemi vermesin yeter ki. Para pul bunlar olmasa da olur ama sağlığınız yoksa yapacak bir şey yok, duadan başka. Kızıma hamileyken hiç unutmam 9 ay boyunca her gün Kocatepe Camii'nde el açıp dua etmiştim; "Allah'ım bana sağlıklı bir evlat nasip et" diye.. Çok şükür oldu da.. En kötü günümde dua ettim; "Rabbim bu zor günler ne zaman bitecek?" diye çok yakardım. Sonunda bitti, şimdi düştüğüm yerde ayağa kalktım ve eskisinden daha hızlı koşuyorum.
-Doğuştan bir rahatsızlığınız var; Akdeniz anemisi.. Ömrünüz boyunca bu hastalığın sizinle yaşayacağını bilmek neler hissettiriyor size?
Yine de "Çok şükür" diyorum. Çünkü beterin beteri var. Hastaneler ne türlü hastalıklarla boğuşan insanlarla dolu. Onları düşünmek gerek. Biliyor musun ben Gizem'i doğurduğumda hasta olduğumu bilmiyordum. Sebebini bilmeden 6 ay müthiş kanamalar yaşadım. Ölümden döndüm neredeyse. Kızım doğduktan 3 sene sonra rasgele bir check up yaptırdım, o zaman anladık ki hastaymışım. Kendimi acayip yorgun hissediyordum. Meğerse vücudumda demir fazlalılığı varmış. Bu da alyuvarların mahvolması demek. Babamdan almışım bu geni. Annem de de aynı gen olsaymış, şu anda yaşamıyordum zaten. En fazla 18 yaşında ölmüştüm. Benim rahatsızlığım; çaresi olmayan hastalıklar kategorisinde. Ama onunla yaşamayı zamanla öğrendim. Sorun yok.
-Yaşınız ilerledikçe yan etkileri de artıyor mu peki?
Bu hastalık öldürmüyor ama süründürüyor. Tabii eskiye göre çok daha fazla yorgun düşüyorum. Eskiden bayılmazdım şimdi gözüm kararıyor, olduğum yere yığılıyorum. Son 3 sene mesela benim için felaketti. Üzülmemem, sıkılmam gerektiği halde bütün bunları yaşadım.
O bahsettiğiniz gen kızınız Gizem'e geçmiş mi?
Yok, Allah'a çok şükür. O gayet sağlıklı. Şu da var; bir kardeş çok istiyor. Olursa ona annelik yapacakmış. Ben de istiyorum. Hastalığımın riskini göze aldım aldım galiba. Bazı doktorlar "Olmaz" diyor bazıları ise "Yapabilirsin" yorumunu yapıyorlar. Sonuçta benim ve eşimin kararı.. Biz de bocalama yaşıyoruz, ne yapsak diye. Fakat tombiş bir bebek poposu ısırmak çok isterim doğrusu.. Umarım, olur.
-Geçmişte pek çok sıkıntılar atlattınız. Hakan Uzan'la evliliğiniz, ardından eşinizin Gülben Ergen'le sizi aldatması, boşanmanız, Uzanlar'ın yaşadığı sıkıntılar derken yeni bir evlilik ve bütün bunlar cereyan ederken hakkınızda çok şey yazılıp çizildi. Siz hiç konuşmadınız, sustunuz. Neden?
Susmak bana yakışanıydı, onu yaptım çünkü. "Bir tek ben bileyim, yeter"diye düşündüm. Bu arada basın çok üzerime gitti. Bakın bir Mariah Carey yaşadıklarını dayanamayıp intihar etti. Ama kimse onu yalnız bırakmadı, aksine arka çıktılar. Benim de bir tek ailem ve çok yakın dostlarım vardı o kadar. Diğerleri vurun abalıya yaptı. Sessiz kalmak bu anlamda benim için büyüklüktü. Bence en iyisini yaptım. Bazen " Nerede hata yaptım?" diye kendime soruyorum, ama hala yanıt bulmuş değilim. Öcü gibi neden gösterildim acaba? Hayatım boyunca, alkol uyuşturucu kullanmış bir kadın değilim. Tek zararlı alışkanlığım sigaradır. Gece hayatım olmamıştır. Daha çok ailemle bir arada olmaya çalışmışımdır. Bakıyorum da bunların nesi yanlıştı?
-Ben gördüğümü söylemek istiyorum size.. Dışarıdan bakıldığında çok soğuk ve sert bir görünümünüz var. Konuştukça anlıyorsunuz ki siz aslında başkasınız. Bu handikap da sizin farklı algılanmanızı sağlamış olabilir, bunu ihtimali hiç düşündünüz mü?
Ben kameralara ya da insanlara oynayamam ki? Neysem oyum. Kameralar çalışırken "Şöyleyim, böyleyim" deyip, stop denildiğinde tek kaşımı havaya kaldırmak bana göre değil. Duygusal ve sevecenim. Ama bunu sunacağım insanları seçme hakkım var. Herkesi sevemezsiniz, bu çok yalan olur. Varsınlar beni soğuk tanısınlar. Ben insanları, doğayı, hayvanları çok seviyorum oysaki. Daha da açık konuşmak gerekirse sanat denilen şey çok şizofrence. Özel hayatımda herkesin beni sevebileceğini düşünerek yanılgıya düştüm. Bunu engellemek için bir ağ ördüm çevreme. Yoksa bende bırakacağı tahribatlar çok daha ağır olurdu.
-Hayatınız boyunca zengin koca bulmalıyım gibi bir hırsınız oldu mu?
Asla. Ben çok iyi bir ailenin kızıyım. Babam ben 4 yaşındayken Fransız anaokulunu gönderdi beni. Fransızca'yı o yaşta ana dilim gibi konuşuyordum. 6 yaşında piyano çalıyordum. 8 yaşında beni mandoline başlattılar. 13 yaşından itibaren gitar çalmaya başladım. İki üniversite bitirdim. Böyle düşünenlere iyi bir doktor tavsiye ediyorum. Akıl sağlıklarından şüpheliyim çünkü. Ben hala 10 yıllık pijamamı giyiyorum biliyor musun? Eski püskü ama beni mutlu ediyor. İçimdeki o küçük kadın hiç ölmedi, ölmesine de izin vermedim zaten. Benim bir yanım varoş yani.
- Yüksek zümreye ait olduğunuza dair düşünceleri kabul etmiyorsunuz yani?
Ben ait olduğum yerdeyim; öncelikle bir kadınım. Yeri geldiğinde kürk giyer, en pahalı mücevherleri takar, yeri geldiğinde şalvar giyip, pazarda alışverişe çıkarım.
-Lükse ne kadar meraklısınız?
Herkesin olduğu kadar. Varsa alacaksın. Hayata bir kere geliyorsun, ikinci bir şansın yok ki? Ama aşağıdaki insanları da düşüneceksin. Hep yukarı bakarsan, tökezlenip düşersin. Önüne bakarak yürümek en doğrusu. Ben 16 yaşında kendi isteğiyle çalışmak istemiş biriyim. O zamanlar reklam cingılları okuyordum. İlk maaşımla babamın sofrasına bir şişe rakı, annemin mutfağına torbalar dolusu erzak almıştım. Hala annem ve babamın sorumluluğu benim üzerimde. Ben sadece kendi dünyamın kurtarıcılığını değil, dış çevremdeki insanlara da yükümlü olduğumu düşünüyorum. Babam geçenlerde darbukacısının felç geçirdiğini ve eşi çocuklarının aç gezdiğini söyledi. Hemen koli hazırladık, ne ihtiyaçları varsa alıp gönderdik. Ben hiçbir şeye duyarsız kalamam ama beni böyle yansıtmış olabilirler. Ne yapalım, canları sağolsun.
-Yaşadıklarınızdan bir hisse çıkarmanızı istesem?
Elbette. Düş, kalk, yaralanıp berelen, gül, canın acısı, seviş, öpüş ama korkma hiçbir şeyden. Unutma ki biz ölümlüler anlık yaşıyoruz. Toprağa girdiğimizde geride birkaç resim ve birkaç anı bırakacağız topu topu. Benim de kızıma bırakacağım tek mirasım, albümlerim ve onunla geçirdiğim acı ve tatlı anılar. Hepsi bu. Hayat bu kadar basit ve kısa işte. D.B.TERCÜMAN
Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 11:05