Gündem
  • 17.1.2015 15:20

Kılıçdaroğlu bu soruya cevap vermek istemedi

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin muhalif isimlerinden Birgül Ayman Güler’in Disiplin Kurulu’na sevkiyle ilgili konuşmak istemedi.

Partisi tarafından Trabzon’da düzenlenen “Özgürlük, Kardeşlik ve Demokrasi için Geleceği Birlikte Kuruyoruz Çevre Buluşması” konulu toplantıda konuşan Kılıçdaroğlu, Karadeniz Bölgesi’nde Çevre Etki Değerlendirme raporlarının bilimsel anlamda hazırlanmadığını iddia ederek, “Çevre konusunda duyarlı olan Karadeniz’deki bütün sivil toplum örgütleriyle bir araya geldik. Doğa haklarının korunması, insanlarının yaşam haklarına saygı duyulması, karşılaşılan sorunlar, izlenen politikalar, yapılan eylemler karşılığında STÖ’lerin karşılaştığı zorluklar bu toplantıda dile getirildi ve 9 konu üzerinde görüş birliği sağlandı. Ben bu 9 konuyu sizlere sunmak istiyorum. Birincisi Çevre Etki Değerlendirme raporu bilimsel anlamda hazırlanmıyor ve dosyaya konmuyor. İlk temel sorunlardan biri bu. Maden arama, HES projeleri, doğayla ilgili herhangi bir proje uygulamaya konulduğunda ÇED raporu isteniyor. Ama bu rapor bazı özel bürolarda hazırlanıyor, kes yapıştır yöntemiyle dosyalara konuyor. Dolayısıyla ‘bilimsel değil ve gerçekten de çevreyi korumaya yönelik rapor değil’ görüşü oy birliğiyle kabul edildi. Yine STÖ’lerin belirlediği ikinci konu; ‘Biz doğanın haklarını korumak için STÖ’ler olarak alınan kararlara karşı dava açıyoruz. Yargıya başvuruyoruz. Yargı yürütmeyi durdurma kararı veriyor ama ilgili firma da, kamu da yargı kararlarına uymuyor. Bir hukuk devletinde herkesin yargı kararlarına uyması lazım. Eğer birileri için yargı kararları geçerli, birileri için geçersizse o ülkede hukuk devletinden söz edilemez’ diye arkadaşlarımız ortak düşüncelerini dile getirdiler. Üçüncü konu; özellikle Karadeniz’de uluslararası anlaşmalarla korunan bazı doğa parçaları var. Bütün dünya bunun üzerine titriyor ama bizim ülkemizde korunmuyor. Bu konuda arkadaşlarım çevre duyarlılıklarını dile getirdiler. Dördüncü konu; meralar, özel mülkiyete asla konu edilmemeli ve edilemez. Ama maalesef yasalarda bu kadar açık hüküm olmasına karşın meralar özel mülkiyete konu ediliyor. Bunun için de STÖ’ler mücadele ediyor. Yargıdan kararlar aldırıyor ama yargı kararlarına uyulmuyor” dedi.

“DOĞA HAKLARINI KORUMAK İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ”

Doğa haklarını korumak için mücadele verdiklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Beşinci konu STÖ’lerin ortak talebi var. ‘Bir araya geliyoruz, doğa haklarını korumak için mücadele ediyoruz, kendi olanaklarımızı değerlendiriyoruz. Ama yargı uzun ve pahalı bir süreç. Doğa haklarının gerçekten korunması için en azından bu alanla ilgili olarak açılan davaların yargı harçlarından muaf tutulması, bilirkişi raporu düzenlenecekse bu ücretlerin Hazine tarafından karşılanması. Bizim verdiğimiz mücadele bireysel değil, halkın çıkarı için bunu yapıyoruz. Eğer halkın çıkarını savunuyorsak halkın ödediği vergilerle bilirkişi ücretlerinin ödenmesi uygun olur’ diye bir düşünceyi ifade ettiler. Altıncı konu, Yeşil Yol projesi var. Bu projeyle ilgili STÖ’lerin ciddi kaygıları var. Yolun özellikle madencilerin daha rahat arama yapmaları, taş ocaklarının daha fazla çalışması için yapıldığı yönünde kaygı var. Bu kaygının mutlaka giderilmesi gerekiyor. Yedinci konu; STÖ’ler haklı olarak şunu söylüyorlar. ‘Bir yerde eğer doğa hakkı kısıtlanıyorsa, şu veya bu şekilde doğaya zarar veriliyorsa, biz eylem yapıyoruz, yürüyüş, gösteri yapıyoruz. Hakkımızı savunuyoruz. Anayasadan kaynaklanan hakkımızı savunuyoruz. Ama güvenlik güçleri bize çok hoyratça davranıyorlar’ diyor arkadaşlar. ‘Biz yaşam savunucusuyuz. Kelebeğin de, suyun da, sudan yararlanan insanın da, dolayısıyla bütün canlıların hakkını koruyoruz. İnsanı ve doğayı seviyoruz. Bizim yaptığımız gösteriler Anayasa’dan kaynaklanan demokratik gösteri. Üzerimize çok büyük baskılar geliyor. Yaşam savunucusu olarak güvenlik sorunumuz var’ diyorlar. Gerçekten de eğer bir sivil toplum örgütünün üyeleri güvenlik kaygısı taşıyorlarsa, ‘biz hayatı savunuyoruz ama bizim hayatımız güvenlik tehlikesiyle karşı karşıya’ diyorlarsa bu önemli bir vurgudur diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.

“SU KULLANIM HAKKI ASLA VE ASLA DEVREDİLMEMELİDİR”

Konuşmasında su kullanım hakkının asla devredilmemesi gerektiğine dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Sekizinci konu; ‘Su kullanım hakkı asla ve asla devredilmemelidir. Su topluma aittir. Dünyanın en stratejik ürünlerinden biridir. Susuz bir hayat asla olamaz. Su kullanım hakkı kamuya aittir ve devredilemez. Bu konuda çok net kuralların konulması ve verilmiş olan su kullanım hakkı sözleşmelerinin iptal edilmesi gerekiyor’ diye söylüyor sivil toplum kuruluşlarındaki arkadaşlarımız. Dokuzuncu konu; ‘Mutlaka bir su yasası çıkarılmalıdır. Evrensel anlamda doğa hakkını, insan hakkını koruyan, tabiattaki bütün canlıları koruyan su kadar önemli konunun mutlaka parlamentoda görüşülmesi ve yasaya bağlanması gerekir’ dediler. 9 konu üzerinde görüş birliği sağlandı. Bu 9 konuyu hem parti programımıza hem seçim bildirgemize taşıyacağız. Bu 9 konu konusunda bütün STÖ’lere açık ve net sözü medyanın önünde veriyorum. Belki aklınıza bu toplantı neden Karadeniz’de yapıldı sorusu gelebilir. Karadeniz Türkiye’nin en güzel doğasını bağrında taşıyor. Yeşilin bütün tonlarını görmek mümkün Karadeniz’de. Yaylaları var. El değmemiş, ayak basılmamış yerleri var. Bu coğrafyada insanlar da, bütün canlılar da özgürce gezmeli. Doğanın hakkına herkesin saygı göstermesi lazım. Bütün Karadeniz şeridinde doğa hakkına sahip çıkan bilinçli STÖ’ler var” dedi.

İstanbul’da emekli olduktan sonra çocukluğunun geçtiği Karadeniz’e yerleşen bir aktivistin “Ben İstanbul’dan Karadeniz’in güzelliklerini paylaşmak için geldim. Bahçemdeki armudu koparamıyoruz tozdan topraktan” dediğini anlatan Kılıçdaroğlu, “Bu tablo Karadenizliler’in kaldıracağı bir tablo değildir. Onların duygularına tercüman olmak için ben ve arkadaşlarım buraya geldik. Onlara şu sözü verdim; herhangi bir şekilde doğa hakkını korumak bağlamında bir milletvekiline ihtiyacınız olursa CHP milletvekilleri sizin yanınızda olacak. Manevi olarak da sizin yanınızda olacağız. Önümüzdeki günlerde doğa haklarıyla ilgili bir araştırma önergesi vereceğiz TBMM Başkanlığı’na. Eğer bu Genel Kurul’da kabul edilirse buradaki STÖ’lerin yöneticileri başta olmak üzere onları parlamentoya davet edeceğiz. O araştırma komisyonunun tutarlı araştırma yapması açısından onları da Ankara’ya davet edeceğiz” diye konuştu.

“ÇIĞDA HAYATINI KAYBEDENLERE RAHMET DİLİYORUM”

Basın mensuplarının Çaykara’da 5 kişinin ölümüyle sonuçlanan çığ felaketiyle ilgili sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, “Çığda hayatını kaybedenlere rahmet diliyorum. Bir insanın iyi koşullarda, insani koşullarda çalışması esastır. Doğa hakları diyoruz ama insanların da hakları vardır. Türkiye’de insan hayatı çok ucuz. Soma’da 301 kişi hayatını kaybetti. Ne oldu? Toplum olarak ağladık, o kadar. Çığ olayında, çalışmaması gereken işçiler o koşullarda çalıştırılıyor. Hukuk herkes için çalışmalı. Zayıflar için değil, güçlüler için de çalışmalı. O işçileri orada çalıştıranların topluma ve adalete hesap vermeleri gerekiyor. Çevreyi yok ederseniz doğal afetlere de zemin hazırlamış olursunuz. Çevreyi özgür bırakmak, fazla müdahale etmemek lazım” dedi.

Kılıçdaroğlu, Birgül Ayman Güler’in Disiplin Kurulu’na sevk edilmesiyle ilgili soru üzerine ise, “Genel Başkan olarak bu konuda açıklama yapmam doğru olmaz. Kurul üyelerini etkilemiş olurum” şeklinde konuştu.

 

Güncellenme Tarihi : 18.3.2016 22:50

İLGİLİ HABERLER