Medya
  • 31.8.2009 00:07

LİVANELİ 'ÖZGÜRLÜK'ÜNE KAVUŞTU...

Livaneli, 'Özgürlük' adlı bestesinin, İngiliz GSM devi Vodafone'un Türkiye'deki reklamlarında kullanılmasına gelen eleştiriler üzerine, "Nâzım'ın dediği gibi 'şarkılarımın sokağa çıkmasını' istiyorum. Bugün sokak bir anlamda televizyondur. Özgürlük ezgisini milyonlarca kişi her akşam döne döne dinliyor, melodi beyinlerinde yer ediyor. Yüz binlerce genç internetten indiriyor. Bu güzel bir şey değil mi? Şarkı bizim, her zaman bizim." şeklinde savunma yapmıştı.

Livaneli yapılan dinmek bilmeyenn eleştirilere daha fazla dayanamadı ve yeni bir karar verdi. Vatan Gazetesi'ndeki köşesinde aldığı kararı duyuran Livaneli, "Özgürlük, reklamlarda kullanılmayacak" dedi.

İŞTE LİVANELİ'NİN YAZISI:

Özgürlük, reklamlarda kullanılmayacak

Joan Baez, 80'li yıllarda Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda verdiği konsere “Livaneli şarkılarına özgürlük” diye başlamıştı.

Çünkü o dönemde TRT'de yasaktım.

Sıkıyönetim dönemlerinde kasetlerimin satılması da yasaktı. Çalan da cezalandırılırdı, söyleyen de...

Leylim Ley söyleniyor diye yurtlar basılırdı.

Konserlerim sürekli valilikler tarafından engellenirdi.

Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanırdım.

Bütün bunlara nasıl dayanırdım biliyor musunuz?

Şarkılarımızın özgürce çalınacağı günlerin düşünü kurarak.

Gün geldi Özgürlük bestesi, bütün televizyonlardan reklam müziği olarak bangır bangır çalınır oldu.

Ezgi, milyonlarca kişinin diline takıldı, birçok genç bizim müziğimizi ve Eluard'ı , Nazım'ı, Orhan Veli'yi bu ezgi yoluyla keşfetti.

Ama hemen itirazlar yükseldi.

Bazı dinleyicilerim “Bu bizim şarkımızdır. Nasıl reklamda çalınır” dediler.

Kimileri ise “Daha iyi ya, bak şarkılarımız bütün Türkiye'yi fethediyor” diye bundan bir övünç payı çıkardılar.

***

Elbette bu arada art niyetliler de çıktı.

Özellikle “Demokratik açılım gereklidir” dememden ve sol partiyi sol olmaya davet etmemden sonra, fikirlerime mertçe karşı çıkamayanlar belden altı vuruşlara başladılar.

Hayatımda hiçbir eksik gedik bulamadıkları için de konuyu Özgürlük ve reklam üzerine yoğunlaştırdılar.

Hayali paralardan söz ettiler.

Ve sanki öz be öz bestemi, enstrümantal olarak kullandırmam bir suçmuş gibi, akıl dışı, insanlık dışı iftiralara giriştiler.

***

Oturup düşündüm.

İftiralara kızıp da oruç bozamazdım ama dinleyicilerimin görüşleri önemliydi.

Bu görüşlerden ikincisi bana daha doğru geliyordu; evet şarkılarımız Türkiye'yi inletmeliydi ama ya buna üzülenlere ne demeli?

Onlar da kendi açılarından haklılardı.

Epey düşündükten sonra önceki gün telif hakkı ajansım olan Taksim-Universal Edisyon'a telefon ettim.

“Reklamları kaldıralım” dedim.

Şaşırdılar. “Kampanya çok başarılı gidiyor, yeni filmler hazırlanıyor” dediler.

“Teşekkür ederim ama istemiyorum” dedim. “Reklam ajansını kırmak değil niyetim ama bir tek dinleyicimi bile üzmek istemem. Özür dileyerek yeni filmlere izin vermeyelim.”

Şimdi eski filmler bir süre daha dönecek ama devamı gelmeyecek, bu müzikle çekilmesi planlanan yeni filmler çekilmeyecek.

***

Bunu size saygımdan yapıyorum ama bilin ki hâlâ eski fikrimdeyim.

Sadece kendi parçalarım için değil, her hümanist sanat yaratısı için böyle düşünüyorum.

Bugün MTV kanalı Bunuel'in filmlerinden, Dali'nin resimlerinden yararlanıyor.

Zorba melodisi bütün dünyada meyhanelerden reklam filmlerine kadar her yerde bangır bangır çalınmakta.

Picasso motifleri t-shirtlerin üzerinde.

Böyle bir dünyada saklanmak, gizlenmek, yaratılarımızı geniş kitlelere ve özelliklere “yoz sayılan” genç kuşaklara iletmekten kaçınmak bana doğru gelmiyor.

Bir de para konusu var. Bu reklamdan büyük paralar kazandığımı iddia edenler yalan söylüyor. Tamamen uyduruyorlar. Edisyon hakları ve vergiler çıktıktan sonra kalan para komik bile sayılabilir.

Ama patron sizsiniz. Bu parçalar benden çok size ait.

Madem ki istemediniz Özgürlük artık kullanılmayacak.

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 15:26

İLGİLİ HABERLER