Gündem
  • 29.6.2008 13:13

M.ŞEVKET EYGİ'DEN HARİKA BİR TÜRKİYE ANALİZİ!..

M. Şevket Eygi - Milli Gazete

Kiralık/Satılık Vicdanlar Kalemler
Şu medyacılara bakınız. Birileri “Bayram haftası” diye haykırıyor, ötekiler “Sandal tahtası” diye feryad ediyor.
Herkes için söylemem ama bir kısım medyacılar bu memleketi Mugabe’nin Zimbabwesi’ne çevirmek istiyor.
Laiklik diye bağırıyorlar. Laiklik dediğiniz nedir, şunun açık seçik, anlaşılır, güzel bir tanımı yapılsın diyorsunuz, kesinlikle kabul etmiyorlar. Laiklik vardır, vazgeçilmez şarttır, târifi-mârifi yapılamaz, laiklik de laiklik, diye tepiniyorlar.
Türk medyasının bir kısmı gırtlağına kadar Makyavelizme batmıştır. Şarlatanlığın, demagojinin, soytarılığın yoğun bir toz dumanı içindeler.
Bütün bu Jakobenlikler, soytarılıklar, fanatizmler inanılarak samimi bir şekilde mi yapılıyor? Kesinlikle hayır.
Bizde maalesef kiralık ve satılık vicdanlar ve kalemler çok.
Adam büyük bir medya (veya mafya) babası. Yüze yakın uluslar arası şirketi, holdingi, bankası var. Servetinin onda biri su üzerinde. Onda dokuzu görünmüyor. Belki de Türkiye’nin en zengin kişisi. Bir takım gazetecileri, yazarları, yorumcuları, kiralamış, yüksek ücretlerle yazdırıyor.
Fitne fesat... Nifak şikak... Yalan dolan... Bütün bunlar ne için? Babanın milyar dolarlarına milyarlar katmak için.
Bendeniz muhalefet yapmayan medyaya medya demem. Bir gazeteci, bir televizyoncu için en ayıp şey, dalkavukluk, yağcılık, meddahlık, yalakalık, şakşakçılık yapmaktır.
Gırtlağına kadar kokuşmaya ve pisliğe batmış bir ülkede mutlaka muhalefet yapılmalıdır. Hakk için, doğrular için, iyilik için, güzellik için, adalet için, temizlik ve şeffaflık için, ülke için, halk için, devlet için muhalefet.
Bir patronun hırsları ve menfaatleri için yapılan muhalefet şerefli, asil, yüksek bir muhalefet değil, alçakça bir muhalefettir.
Bazıları muhalefet yaparken yanılabilir, hatâya düşebilir; şerefli ve namuslu bir şekilde, iyi niyetle yanılıyorsa afvedilir.
Bendeniz AKP’li değilim, AKP iktidarının bütün yaptıklarını da doğru bulmuyorum. Lakin AKP, halkın % 47’sinin oyuyla iktidara geçmiş bir partidir. Onun demokrasi dışı kirli metodlarla alaşağı edilmesini istemem.
AKP, şu ana kadar çok büyük, çok vahim hatâlar yaptı. Bazı konularda beklemesi, tereddüt etmesi büyük hatâ idi... Bazı konularda beklememesi, acele etmemesi büyük hatâ... Bütün hatâlarına rağmen AKP, tepeden inme, zorba bir iktidardan bin kere ehvendir,
AKP’yi beğenmeyen “Böyle bir iktidar, Türkiye’ye layık değildir” diyenler yanılıyorlar. Her toplum layık olduğu şekilde idare edilir.
Seçimlerden önce kaç kere yazdım: İleride çok pişman olursunuz, oylarınızı vermeden iyice düşünün dedim. Şimdi dediklerim çıkıyor.
“Ellerim kırılsaydı da oyumu o şekilde atmasaydım...” Böyle diyenler boşuna dövünmesinler. Artık geriye dönüş yoktur.
AKP, halkın % 47’sinin oyları ile seçilmiştir...
Bu yüzde 47 rakamı yüzde yüz doğru mudur? Bu konuda acayip rivayetler, dedikodular bulunmaktadır ama kesinleşmiş bir rakamdır. Elimizde çok kuvvetli deliller, karineler, belgeler, bilgiler, şahitler, itiraflar yoksa kurcalamak doğru olmaz.
Halk iradesi her zaman doğruya ve hakka yönelik midir? Maalesef değildir.
Şu anda Türkiye’deki meşru iktidar, bugünkü sivil iktidardır.
Demokratik yollardan başa geçmiştir, ancak demokratik yollarla indirilebilir.
Darbe heveslileri sadece AKP iktidarının değil, Türkiye’nin kuyusunu kazıyorlar.
27 Mayıs 1960’ta başlayan darbeler serisi ülkemizi gerilete gerilete bugünlere getirmiştir.
Tam rakamını bilmiyorum, 400 milyar dolar iç ve dış borç...
300 milyar dolar kara para...
Son derece kirlenmiş bir politika...
çürümüş temel kurumlar...
Dağılma ve çözülme halinde bir toplum...
Her sahada güvensizlik...
Millî ve toplumsal uzlaşma ve barışın kalmadığı bir ortam...
İnsana dehşet veren kopukluklar, kamplaşmalar...
İflas etmiş bir eğitim...
Resmî ideolojinin çiftliği ve fidelikleri üniversiteler...
üç katlı ranzalarla lebaleb dolu ceza evleri...
Birbiriyle nizalı bir halk...
İşte darbelerin, ihtilâllerin, tepeden inme iktidarların Türkiye’ye kestikleri fatura.
Hatırlıyor musunuz? Yakın tarihimizde Güneş Oteli’nde 11 politikacı satın alınmıştı.
Hatırlıyor musunuz? Koskoca bir politikacı Mavi Akım dolapları çevirmişti.
Bu memlekette Yüce Divan’a verilmesi gereken yüzlerce iri kişi vardı, sadece iki-üçü verildi.
Bunlardan biri mahkûm oldu, hapse atıldı, cezasını çekip tahliye olduktan sonra, mensup olduğu vilayete gitti. Nasıl karşılandı? Davullar, zurnalar, yaşa varol nidaları... Zafer kazanmış bir kumandan gibi...
Cumhuriyet tarihinde tam ve gerçek demokrasi hiçbir zaman olmadı. Yarım yamalak oldu... Kör topal oldu... Vesâyet demokrasisi şeklinde oldu.
Kör topal da olsa, yarım yamalak da olsa, sivil bir demokrasi, tepeden inme darbe rejiminden bin kere tercihe şayandır.
Yüklü maaşlar, kirli gelirler uğrunda medya babaları için yayın yapan adamlara ve kadınlara yazıklar olsun.
Türkiye’nin laiklik diye bir derdi ve sıkıntısı olmadığı halde, Jakoben laikçilik yaparak ortalığı velveleye verenlere lânet olsun.
Sivil iktidarı, hukuk dışı anti-demokratik yollardan devirmek isteyenler, Türkiye’nin kuyusunu kazıyorlar.
Şu partiye ve başkanına bakınız: İktidara geçemeyeceklerini bildikleri için yapmadıkları demagoji ve yıkıcılık yok.
Hizmetleri, yazıları, yorumları mukabilinde maaş, ücret alan, menfaat temin eden kimselere bir şey demiyorum. Lakin kalemlerini ve vicdanlarını satan veya kiralayan insanlar alçaktır.
Soytarılar!.. üniversitelerde kılık-kıyafet hürriyeti ve serbestliği olursa Türkiye niçin İran’a benzesin? “Bütün kız öğrenciler, başlarını örteceklerdir” diye bir kanun hazırlansa o zaman İran’a benzemekten bahsedilebilir. Başörtüsü serbest bırakılırsa, Türkiye İran’a değil, Fransa’ya, Almanya’ya, İngiltere’ye, İsviçre’ye, Norveç’e, İtalya’ya, İspanya’ya, Avusturya’ya ve diğer öteki Avrupa Birliği üyesi ülkelere benzer.
önüne gelen doktorluk, mühendislik, avukatlık, hattâ berberlik yapamıyor ama önüne gelen gazetecilik yapıyor. Doktorlar diploma almadan önce Hipokrat yemini ediyor. Gazeteciliğin yemini-memini yok.
Her sahada bin türlü dolap dönüyor, sahtekârlık ve ahlâksızlık yapılıyor. Fakat en fazla sahtekârlık, ahlâksızlık, karaktersizlik, namussuzluk ve şerefsizlik medya sahasında yapılıyor.
Bu ahlâksızlık, bu karaktersizlik, bu sahtekarlık, bu soytarılık, bu vatan hainliği, bu pislik ile Türkiye’nin işi çok zordur.

Güncellenme Tarihi : 15.5.2016 08:15

İLGİLİ HABERLER