Medya
  • 5.9.2002 11:36

NAZLI ILICAK, DOĞAN-BİLGiN SAVAŞINI DEĞERLENDİRDİ

KAYNAK : Haber Vitrini Babıâli'de fırtına "Hubbu Ali değil; buğzu Muaviye" (Yani Ali'ye muhabbet değil, Muaviye'ye duyulan düşmanlık) diye bir söz vardır. Dinç Bilgin ile Aydın Doğan'ın giriştiği mücadelede, Babıâli'ye emeği geçen herkes Bilgin'i destekliyor. İnsanlar, hem ihanete tiksinerek bakıyorlar; hem de basının tümüne hükmetmeye çalışan bu ihtirasın dizginlenmesi gereğine inanıyorlar. Bu ne tükenmek bilmeyen açgözlülük. Bilgin, güvenilir müttefik mi? Babıâli'de rekabetin bir ucunda Star Grubu ve Uzanlar var. Diğer ucunda, Turgay Ciner, Dinç Bilgin'in refakatinde ortaya çıktı. Hâkimiyetin Ciner'de olduğu muhakkak. Bilgin şimdilik birlikte yürünen geçici bir yol arkadaşı gibi duruyor. Ciner'in ona itimat ettiğini söyleyemeyiz. Çünkü, "Ceketini alıp gitmişken" birden bire, Aydın Doğan'ın desteği ve teşvikiyle geri dönüp, yönetime geçen Dinç Bilgin değil miydi? Bilgin, Turgay Ciner ile Mehmet Emin Karamehmet'i Sabah'tan kovaladıktan sonra, Aydın Doğan'ın iyice dümen suyuna girmişti. Tabiî o sırada Hüsamettin Özkan ile müzakereleri sürdürüp, bir ödeme planında anlaşmak suretiyle, cezaevinden kurtulmaya çabalıyordu. Şimdi, süngüsü düşmüş, Cumhuriyet gazetesinde, Leylâ Tavşanoğlu'na Vatan'ın, Sabah'a rakip olarak Aydın Doğan tarafından çıkarıldığını söylüyor... şikâyet ediyor. Kısa bir süre önce ittifak yaptığı Aydın Doğan'ı çekiştiriyor. Sabah Grubu, Doğan Grubu'yla birlikte oluşturdukları Biryay adlı dağıtım 'Kartel'inden ayrılıyor. Kartel çöküyor. Kartel çöktü Basında Kartel, 28 Şubat sürecinde, Dinç Bilgin ile Aydın Doğan'ın, Birleşik Basın Dağıtım ve Yaysat'ı, Biryay adı altında birleştirmesinden sonra, Akşam'ın dağıtımının durdurulmasıyla ön plana çıkmıştı. Dağıtımdaki kartelleşme, serbest rekabetin önünü kesti. Bunu engellemek üzere, Refahyol Hükûmeti döneminde, bir kanun çıkarıldı. Dağıtım şirketlerine, kendilerine teslim edilen süreli yayınları dağıtma mecburiyeti getirildi. Hani arada sırada, Aydın Doğan, "Aleyhimde yayın yapan Yeni Şafak ve Akit'i bile dağıtıyorum" diye övünüyor ya, aslında kanunen buna mecbur olduğu için dağıtıyor. O kanunun ikinci maddesi, uç bayilere (bakkallara), farklı dağıtım şirketleri tarafından ulaştırılan yayınların satışını da mecbur tutuyordu. Anavatan Partisi, iki maddelik kanunun iptâli için, Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi, sadece ikinci maddeyi, "işyerinin özgürce ticaret yapmasına aykırı" gerekçesiyle iptâl etti. Oysa, farklı bir dağıtım şirketinin taşıdığı gazetelerin aynı bakkalda satılmasını, bayiler değil, rakip dağıtım şirketi istemiyordu. Kartel, rakip gazeteleri satmasın diye bakkalları tehdit ediyordu. Bu yüzden, Star Grubu ile Biryay'ın dağıttığı gazeteler, ayrı bakkallarda satışa sunuluyor. Şimdi, Sabah Grubu da, üçüncü bir dağıtım şirketiyle, bayilere ulaşacak. Aslında, hangi dağıtım şirketi getirirse getirsin, bakkal, gazeteyi alıp satmak zorunda olmalı. Ürününü çeşitlendirmek bakkalın işine gelir. İstemeyen ve direnen güç Kartel'di. Şimdi, Kartel çözüldü. Rakip yayınları uç bayide sattırmamak kavgası gene alevlenecek. Yeni Meclis, dağıtımdaki bu sorunu çözecek düzenlemeleri de gerçekleştirmeli. Basında gruplar Babıâli dörtlü bir gruplaşma yaşıyor: Turgay Ciner, Uzanlar, Çukurova Grubu (Karamehmet), Doğan Grubu. Bugüne kadar Karamehmet de, Doğan Grubu ile işbirliği yapıyordu. Ama Pamukbank olayı Karamehmet'in gözünü açtı. Seçimlere kadar Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun Pamukbank'ı satmaya çabalaması neyin nesi? Bu büyük gayretin arkasında acaba ne gibi oyunlar dönüyor? Kim, İMF'ye, Pamukbank ile Yapı Kredi Bankası'nın mülkiyeti 16 Eylül'e kadar çözüme kavuşturulacak sözünü verdi? Bu husus nasıl niyet mektubuna girdi? Fon'un el koyduğu hiçbir bankanın satışında böyle bir aciliyet göze çarpmazken, kim, kimin için yangından mal kaçırıyor? Sabah'ın hesabı Baktık Salı günü Aydın Doğan'ın gazetelerinde, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen Etibank'ın sahiplerinin, (Bilgin ve Sabah Grubu'nun), borçlarını ödeyip ödemediğini sorgulamaya başlamışlar: "Sabah'ın, Fon'a devredilen 7 bankaya toplam 500 milyon dolar borcu var. Bunun haricindeki bankalara da, 600 milyon dolarlık bir borç daha var. Devlete vergi ve SSK borçları 40 milyon dolar. Şahıslara 70 milyon dolar." Aydın Doğan'ın gazeteleri, bugüne kadar sustular da, şimdi neden Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu'ndan borçların tahsil edilip edilmediğini öğrenmek istiyorlar? * * * Hepsi, yeni uyandı. Her birine, kocaman bir "Günaydın" demek isteriz. Günaydın beyler. Herhalde uyanmanıza vesile olan, Dinç Bilgin'in Turgay Ciner saflarına geçmesi değildir. Sizler, devletin kör kuruşunun hesabının peşindesiniz; bu yüzden BDDK'yi sorguluyorsunuz. Grubunuz ikinci bir bankaya sahip olmak için hazırlanırken, Aydın Doğan'ın "Gazete patronları başka hiçbir iş yapmasın" şeklinde beyanat vermesi de, her birinizin içinde yanan gazetecilik aşkının ve samimiyetinizin bir göstergesidir. Devlet ihalelerine, kerhen katılıyorsunuz. Babıâli'nin çamur deryasına dönmesine en çok sizler üzülüyorsunuz. Sizler bağımsız ve iş takip etmeyen gazetecilersiniz. Aydın Doğan, bu yüzden Vatancılara destek veriyor. Çünkü onlar da bağımsız ve iş takip etmeyen gazeteciler. Etibank'ı kurtarmak için Zafer Mutlu hiç Ankara'ya gitmedi; Hüsamettin Özkan'ın kapısını aşındırmadı. Hükûmetin hoşuna gidecek manşetler atmadı. Aydın Doğan, Vatan'ın kağıdını, mürekkebini, baskıyı, maaşlar hariç, her şeyi karşılıyor. Bunu "bağımsız gazetecilik yaşasın", "Vatan sağolsun" diye yapıyor. Tebrikler! Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:03

İLGİLİ HABERLER