Medya
  • 26.4.2004 12:51

SERDAR TURGUT:RAUF DENKTAŞ KATİYEN İSTİFA ETMEMELİ

İşte Serdar Turgut'un bugünkü yazısı: Kıbrıs'ta vatandaş transferi piyasası açılacak Kıbrıs Rum kesiminin bu 'hayır' oyunu plansız, programsız verdiklerini düşünürsek büyük yanılgıya düşeriz. Detaylı düşünülmüş bir oyun planları var ve onu gayet soğukkanlılıkla oynuyorlar. Yunanistan ve Rum kesiminde medyası, aydını, politikacısı, din adamı bu oyunun gönüllü ortakları. Çünkü bizde olmayan şey onlarda var, onları tek bir hedefe kilitleyen ortak paydaları mevcut. Bu ortak payda ise Türkler'e karşı duydukları derin kindir. Biliyorum şimdi bunu okuyan tatlı su aydınları, iki kadeh içer içmez Rum müziğiyle efkarlananlar, dünya düzeninin kardeşlik ve sevgi üzerine kurulmasının mümkün olduğuna inanan kanayan kalpli liberaller, Kıbrıs stratejisini Akdeniz sularına karşı kafayı çekerken kuran düşünürler, aynı balığı Türkiye'de yerken rutin, adalara geçip yediklerinde ise bir başka farklı, bir başka coşkulu hisseden, adeta Öropa'ya gitmiş gibi olan televoleci düşünürler son derece şoke olacaklardır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en başarılı Dışişleri Bakanı olan İsmail Cem de arkadaşı Uzo, arkadaşı Yorgo için neden öyle dediğimi de pek anlamayacaktır ve 'Ama neden Yorgo Türk düşmanı olsun ki o beni seviyordu' diye yakınacaktır. Evet yanlış okumadınız, onun için Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en başarılı Dışişleri Bakanı dedim çünkü bizim Dışişleri Bakanlığı tüm yaşam felsefesini önemli bir iş yapmama üzerine kurmuştur. Veri düzenin korunması, sanki o düzen pek de matah bir şeymişçesine onların üzerine en uğraştıkları iştir. O düzen pek değişmediğinde de çok mutlu olurlar diplomatlarımız. Dolayısıyla da aslında şu Türkiye'de en tutucu hatta en gerici kurum da Dışişleri Bakanlığı'dır çünkü bu bakanlık devrimci, cesur fikirlere tamamen kapalıdır. Öyle fikirler ortaya atanların meslekte yükselmeleri de hemen hemen imkansızdır. Dolayısıyla İsmail Cem de hem çok başarılıdır hem de o bakanlığa pek yakışmıştır. * * * Evet Yunanistan'da ve Rumlar'da Türk düşmanlığı hayli yaygındır. Bizim insanımız iş lafa geldiğinde Yunan karşıtı laf belki söyler ama kini yüreğinde hissetmez. Çünkü, kendileri farkında değillerdir ama onlar yöneten bir imparatorluğun torunlarıdır, dolayısıyla da onların yüreğinde kin bulunmaz. Yunanlılar ise bizimle hesaplaşmalarını bir türlü bitirememişlerdir. Bunu bitirmeyeceklerdir de. Rum tarafı üç dört gün sonra Avrupa Birliği üyesi olacak. Siz sanıyor musunuz ki Avrupa içine tam üye olarak aldığı Rumlar'a son oylama nedeniyle büyük cezalar getirecek, hesap soracak? Haydi canım sen de eğer buna inanıyorsanız Avrupa gerçeği konusunda sıfır bilgiye sahipsiniz demektir. Bu tür şeyler bizim müstesna köşe yazarlarımız tarafından pek dile getirtilmiyor ama Fransa ve Almanya Türkler'e pek hoş bakmamaktadırlar, bizi de pek sevmemektedirler. Yunanistan'ın zaten ne olduğu belli. Şimdi onlara tam üye olarak Rumlar da katılıyor (adı Kıbrıs olarak) ve bütün bunlara rağmen bizimkiler hala daha Türkiye tam üye olacak, Avrupa Kuzey Kıbrıs Türkleri'ne de bundan sonra artık iyi davranacak beklentisindeler. Avucunuzu yalayacaksınız beyler çünkü dost olarak gördükleriniz size yine arkadan kazık atacaklar. * * * Ne olacağını ben söyleyeyim de bunlar olduğunda fazla şaşırmayın. Tasos Papadopulos'un suratına bir bakın. Şimdi o suratı bir postere koysak ve altına da 'siz bu adama karşılığında senet verse bile borç verir miydiniz' diye yazsak dünyada buna evet diyecek sayısı eminim ki oylamada Rum tarafından çıkan 'Evet'lerden bile az olacaktır. Bu adam Avrupa'nın da gücünü alarak Ada'daki Türk varlığını asimile etmek istiyor. Bunun için her türlü şantajı, ayak oyunlarını yapacak. Kuzey'deki Türkler'i maalesef satın almaya, onları güzel gelecek vaatleriyle kandırmaya çalışacak. Evlerine para dökecek, iş imkanları sağlayacak onları Rum hakimiyetini tanımaya ikna etmeye uğraşacak. Hedefi Türk varlığı lafının bile duyulmadığı bir Kıbrıs yaratmak. Bakınız Türkler'den birçok tavizi aldığı plana bile razı değil, çünkü o planda Türk varlığı bir şekilde sürecekti. Buna bile tahammülü yok üçkağıtçının. Eğer bu oyuna düşülürse o zaman bir süre sonra gerçekten de Türk varlığı belki asimile olmuş olur ve onların da cebine bir Avrupa pasaportu koyulur. Ama o zaman tarihimizde ilk kez 'esir' olmanın ne demek olduğunu da öğreneceğiz. Türkler esir yaşamanın ne demek olduğunu bilmezlerdi belki şimdi onu da yaşayacaklar. İşgal altında bile esir olmadık şimdi gönüllü bu yola doğru gidilecek. Şu unutulmasın satın alınmayı kabul edenler belki bireysel olarak kurtulduklarını sanırlar ama onlara kimse saygı duymaz. Aman ayak oyununa dikkat edelim. Türkiye çok sağlam durmalı ve Kuzey Kıbrıs'ta çok daha radikal bir yeni politika izlemelidir. * * * Ve hayır, Rauf Denktaş katiyen istifa etmemeli. Çünkü büyük oyunlara, şantaja ve düzeyi daha da fazla düşürmeye hazırlanan Rumlar'ı bu dünyada ondan daha iyi tanıyan yok. Karşısındaki adamlar onun çocukluk arkadaşları, yıllardır onların nasıl 'geliştiklerini' nasıl piştiklerini, ne mallar haline geldiklerini bir tek o biliyor. O şimdi oyunun dışına zorla çıkarılırsa en büyük kozumuzu kendi ellerimizle yok etmiş oluruz. Rum tarafının anlayacağı dille konuşan Denktaş istifaya zorlanırsa oylama sonrasında dakika bir, gol yemiş oluruz hem de o gol maçın sonucunu belirleyebilir. Futbol terminolojisiyle anlattım ki düşünme yeteneğini kaybetmiş gibi yaşayanlar belki beni anlamaya başlarlar. Umudum yok ama bu da denemeye değer. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:05

İLGİLİ HABERLER