Medya
  • 17.6.2004 11:28

SERDAR TURGUT'TAN KÜRT MESELESİNE FARKLI BİR YAKLAŞIM: `DUYULMAK İSTENMEYENLERİ BEN SÖYLERİM!`

Serdar Turgut`un yazısı: Duyulmak istenmeyenleri ben söylerim Ben insanların duymak istediklerini değil, duymaları gerekenleri söylemeye kararlıyım. Söylenmesi gereken ne kadar sevimsiz de olsa, ne kadar `siyasi açıdan doğru` olmasa da bu işi de birilerinin yapması lazım. Bakın, bir süredir ülkemizde Kürt meselesi tartışılıyor. Çok güzel tartışılacak tabii ki. Ancak tartışmalarda eksik kalan, konu dışı bırakılan bir nokta var ki bu da aslında meselenin can alıcı noktası. `Fikir yaratıcıları` işin bu boyutunu nedense unutmayı tercih ediyorlar, meseleleri başka noktalara çekip, oralarda ıvır kıvır ediyorlar. Kürt siyasi liderliğinin nihai amacı demokratik bir Türkiye içinde var olmak değildir. Söylenmeyen amaç `SU-PETROL İTTİFAKI ÜZERİNE KURULMUŞ TEK DEVLETTİR`. Irak devleti için üretilen bayrakta, sembollerle anlatılan şey Fırat ile Dicle arasında yer alan Kürt milletidir. Söylenmeyen, söylenemeyen nihai amaç Fırat ve Dicle arası topraklarımızı bizden koparmak, Kuzey Irak ile birleşmek ve su-petrol ittifakı üzerine kurulmuş olan yepyeni bir güçlü ülke yaratmaktır. Bazı insanlar yaklaşık 100 yıldır hayallerini süsleyen bu amacın artık gerçekleştirilmesi zamanının geldiğine inanmaktadırlar. Buna inanmaktadırlar çünkü Batı ülkeleri onlara yeşil ışık yakmıştır. Ben yıllardır Amerika`nın 1990`lı yılların başından itibaren Kuzey Irak`ta bir Kürt devletinin kurulması planlarını yapmaya başladığını yazdığımda başta `konunun uzmanları` buna güldüler, ciddiye almadılar. Olan bittikten sonra bile onların bir özeleştiri yapabileceklerine inanmıyorum ama en azından kendilerinin nerelerde yanlış yaptıklarını, olan biteni neden anlayamadıklarını oturup düşünmeleri zamanı artık çoktan gelmiştir. Ve şimdi de dikkat, dünyayı yönetenler, Ortadoğu haritasını değiştirmek için savaşa girerken, planları içinde yer alan en büyük adım Türkiye`nin bölünmesi, Kürt devletinin su-petrol ittifakı üzerine kurulması, bu yeni devletin İsrail ile yakın ilişkiler kurması ve zayıflatılan Türkiye`nin konumunun sadece diğer İslam ülkeleri düzeyine indirilmesi yani `Önemsizleştirilmesidir.` Türkiye anlamadığım bir nedenden dolayı kendi kendine bu tuzağın içine gönüllü olarak düşmek üzeredir. `Avrupa rüyası` bir masaldır, o masal bizlere her gün yapılan propaganda bombardımanıyla anlatıldığı gibi de değildir, onlar yalandır, doğrusu ise Avrupa`nın kaosa sürüklenen dünyada girişmiş olduğu güç savaşında Türkiye`yi `harcanacak ülke` olarak gördüğüdür. İşin acıklı yanı Türkiye`de bazı kesimlerin bu `harcanma` sürecinde korkunç bir şekilde umursamaz davranmaları ve kendi ülkeleriyle sürekli oynanmasına zevkle katılmalarıdır. * * * İşin gerçeği budur, dolayısıyla da Kürt liderliğinin güçlü çıkışları, korkusuzca konuşmaları ve aba altından sopa gösterici beyanlarının altında Batı`dan aldıkları güvenceler yatmaktadır. Onlar bu işi çok uzun süredir hazırlanmışlardır, planlar yapılmış, dünyanın kaos sonrası haritası bile şimdiden çizilmiştir. Bizi yönetenler açıkçası olan bitenin ve olacakların farkında değillermiş gibi davranıyorlar. Gidiyorlar İslam Örgütü Konferansı içinde yeni ittifaklar arıyorlar, yeni güç gösterileri yapmaya çalışıyorlar. Şunun görülmesi lazım. Arap ülkelerinde Türkler`e karşı ırkçı bir tepki vardır. Arap ülkelerinin Atatürk`ün kurduğu ve birçok gücün yıkmak istemesine rağmen yaşatılacak Türkiye Cumhuriyeti`ne düşmanlıkları vardır. Türkiye`den hem korkarlar, hem de fırsat bulduklarında bizi arkadan hançerlerler. Tarihte bu hep böyle olmuştur ve böyle de olmaya devam edecektir çünkü Araplar`ın değişmesi için bir neden de olmamıştır. Onlar yerlerinde saymaktadır. Türkiye`deki hükümet, Araplar`la kurulacak yeni yakın ilişki girişimlerinden bir sonuç alınacağını sanıyorsa fena halde de yanılıyor. Bunun `İslam dayanışması` üzerine kurulacağını da düşünüyorlarsa büyük hayal kırıklığına uğrayacaklar çünkü Arap ülkeleri için kendi çıkarları dinlerinden önce gelir ve yeri geldiğinde de dindaşlarını güzelce de harcarlar bir güzel. Onlar için din kendi ülkelerinde baskıcı düzen kurmanın bir aracıdır ve görün bakın AKP`den de bunu yapmayacak diye yakında nefret etmeye de başlayacaklardır. Arap dünyasının demokratikleştirilmesi diye bir plan yoktur, Amerika öncülüğünde oluşturulacak bir plan olsa olsa Arap ülkelerini daha da köleleştirme planı olabilir. Türkiye`nin üzerinde oynanan oyun da ülkemizi Arap ülkelerinin düzeyine düşürmek, önemsizleştirmek, sadece bir piyon haline getirilmek amaçlıdır. Bir yandan Avrupalı olacağız diye Kürt tuzağına öte yandan da İslam dayanışması yapacağız diye yanlış tarafa oynamaya başlayan bir Türkiye kaybetmeye de mahkumdur. * * * Bakın dün de söyledim. Bazı çevreler susuyor, ses çıkarmıyor diye ortalığı boş bulup, bizlerin gönül verdiği her değere durmadan saldıranlar büyük yanlış yapıyorlar. Sabrın da bir sınırı vardır ve o sınıra da maalesef hızla yaklaşılmaktadır. Evet, belki de bazı dış çevreler ülkemizde karışıklık çıkması için ateşin üstüne benzinle gitmektedirler ama ne yapalım yani, biz aman karışıklık çıkmasın diye hep susarken bazıları bizi sürekli tahrik etmekte, hiç susmamakta ve dahası bizim suskunluğumuzdan cesaret alarak daha da azgınlaşmaktadırlar. Tekrar uyarıyorum, burası Türkiye Cumhuriyeti. Türkler`in bir tarihi var. Öğrenmek isteyenler o tarihi bir kez daha okusunlar ve Türk`ün sabrının taştığı zaman neler olduğunu da yeniden hatırlasınlar. Bu ülke bir şekilde savunulacak bu bilinsin, bilinsin de herkes ayağını ona göre denk alsın. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:24

İLGİLİ HABERLER