Medya
  • 7.4.2024 23:32

SOHBET -39.. AHMAKLIK NEDİR

SOHBET -39
Ahmaklık nedir?
Sahip olduğu nimetin farkında olmayan ve nimetin kıymetini bilmeyene ahmak denir. 
Ahmak elindeki nimeti görmez gözü dışarıda nimet arar.
Resul-i Ekrem sallallahü aleyhi ve Sellem, bir gün kendisine, üzerine yazı yazılmış bir kürek kemiği (bir hayvanın kürek kemiği üzerine yazılmış geçmiş bir peygamberin ismi yazılı) gösterildiğinde şöyle buyurdu: “Peygamberlerinin getirdiğini bırakıp, başka bir peygamberin getirdiğine yönelmeleri veya kendi kitaplarını bırakıp, başka bir kitaba ilgi göstermeleri bir topluluğa ahmaklık (veya sapıklık) olarak yeter. ”
Bunun üzerine de mealen şu ayet nazil olmuştu: “Kendilerine okunan bu kitabı sana indirmemiz mucize olarak onlara yetmedi mi? Hiç şüphesiz bunda iman eden bir toplum için bir rahmet ve öğüt vardır.
İşte İslam tarihinin en büyük ahmaklığı bu vakaydı.
Allah’ın “Habibim” dediğin son peygamberi bırakıp, geçmişteki peygamberden delil arayan o topluluk bir daha iflah olmadı.
İnsanların ahmaklığı Resûllullah Efendimizden sonra da sürdü.
Ahmak topluluklar Peygamber Efendimizin Hak yolu olan sünnetini bırakıp, farklı farklı yollara saptılar.
Böylece 71 fırkaya ayrıldılar. 
Hak yol olan Ehlisünnet vel cemaat ile birlikte 72 fırka oldu ki bunların arasında sadece Ehlisünnet olanlar kurtuluşa erecektir.
Yoldan başka da ahmaklıklar sürüp gitti.
Silsilenin mürşitlerini bırakıp başka kimselerin ardına düştüler.
Ahmaklar, hocası olmayan kimseleri Mürşit sanıp onun etrafında toplandı. Öyle bir hale dönüştü ki; dinine ve milletine düşmanları mehdi sanıp onlara peygamber muamelesi yaptılar.
Fahr-i kâinat efendimiz ahmakları hep eşekle beraber anmıştır.
Sahabe hayvanların en inadının eşek olduğunu belirterek, ahmakların da ahmaklıklarından inatla vazgeçmedi için onlara eşeğe benzetmiştir
Bir kişi; Ehlisünnetin ve âlimlerin kıymetini bilmiyorsa, en büyük ahmaktır. 
Bu ahmaklık bir faciadır. Bu çok acıdır.
Ehlisünneti bilip, bu yola çıkartılıp, kendi akılsızlığıyla yoldan çıkmak…
İşte ahmaklığın en büyüğü budur. 
Geçmişi, hizmeti, ihlası, ilmi ne olursa olsun; büyüğüne ‘peki’ demeyen er veya geç ahmak olur. Yani bu yoldaki bütün nimetler de elinden uçup gider. 
Ahmaklara Cennet haramdır.
Ahmaklık bir kez olursa, bunun af olma yolu açıktır. Ama ahmaklık onun yaşam biçimi olduysa ve onun için adet haline geldiyse, onun için yapılacak bir şey yoktur. 
Daha önce söylediğimiz gibi; Allahü tela cennetine feraset sahibi müminleri alacak. Oraya ahmak kullar giremez. Orada seçkin, seçilmiş Salih kimseler olacak.
Hadis-i şerif de ;  fetret devrinde yaşayan dört sınıf insanın ahirette imtihana tabi tutulacaklarını, imtihanı kazananın cennete kazanamayanın da cehenneme gideceğini ifade etmektedir
Fetret devri; Karanlık dönem, vahyin kesildiği manevi buhran zamanı demektir. Fetret, aynı cinsten iki olay arasındaki kesinti devresi demektir. Mesela iki peygamber arasında peygambersiz geçen zamana fetret devri denir. Fetret devri tabiri daha çok İsa aleyhisselâmdan, Muhammed Aleyhisselam’a kadar süren bin yıllık zamanda peygamberden uzak yaşayan toplumlar için kullanılmıştır. 
“Dört sınıf insan vardır ki bunlar kıyamet gününde kendilerinin cehenneme gitmeye müstahak olmadıklarını iddia ederler. 
1- Hiçbir şey İşitmeyen sağır. 
2- Ahmak ve aklı kıt olan kimse. 
3- Bunak. 
4-Fetret devrinde ölenler.
Ahmaklık; Cennet bahçesinde Cehennem ateşiyle yanmaktır. 
Cenneti bilir, buranın nimetlerini, üstünlüğünü bilir ama ahmaklığı sayesinde yanlış bir yola girip Cehennemlik olur. Ölene kadar da bir eşek gibi yanlış yolda inat eder.
Bunların durumu hiç bilmeyenlerden de aşağıdadır. 
Yarın sorgu sualde hiç bilmeyenler, bilmediklerini mazeret gösterirken bunlar yutkunurlar. 
Ahmaklığı adet haline getirenler ancak mahşerde uyanırlar. 
Gözleri bu dünyada açılmaz. 
Bir mümine verilen en büyük nimet, doğru bir yolu ve doğru bir büyüğü tanımasıdır.
Tanımak bir nimettir. Bunlara sahip çıkmak ise ferasettir. 
Feraset sahibi ile ahmak işte burada ayrılır.
Feraset sahibi müminler sahip olduklarının değerini bilir, bunun için sürekli şükür eder. En büyük korkusu bu nimeti elden kaçırmak olur.
Ahmak ise elindeki nimetin farkında bile olmaz. O nimetin büyüklüğünü anlamaz. Bunun için şükür bile yapmaz. Bir büyüğe şeklen bağlı olur ama kalben tam bağlı olmaz. Dolayısıyla hocasının dedikleri dinlemez ve uygulamaz. 
Hocasının sözleri bir kulağından girip diğer kulağından çıkar. Ne anlatılırsa anlatılsın, o bildiği yoldan gider. 
Zamanının büyük kısmını malayani ile geçirir. Ahreti bırakıp, dünya nimetleri peşinde koşar.
Böyle kişilerin ayağının altındaki yol, kayıp gider. 
Hocası tarafından çıkarıldığı Ehlisünnet yolundan, geldiği gibi büyük bir hızla iner. Ayrılır ama yoldan çıktığının farkında bile olmaz. İşte ahmaklık böyle bir şeydir.
Buradaki ince nokta şudur;
Ehlisünnet yolu çok kıymetlidir. Bu yolda ancak bu yolun kıymetini bilenler ilerleyebilir. Kıymetini bilmeyenler yoldan düşer. Yola çok çıkmak çok büyük nimettir. Bundan sonrası kişinin kendi bileceği iştir. 
Yola çıkmak önemlidir ama daha da önemli olan, son nefese kadar yolda kalabilmektir. 
İşte işin sırrı buradadır.
Geçmişte bu yolda bulunmuş… Bu önemli. 
Peki; Son nefesinde yolda mı? Son nefese doğru bir büyüğe bağlı olarak geldi mi?
İşte esas önemli olan budur. 
Son nefeste imanı kurtarabilmek için bu yolda olmak lazımdır.
Bu yola girip de ayrılmak ve son nefesini yolda olmadan vermek, işte bu çok tehlikelidir. 
Bu imanı tehlikeye atmaktır. 
Böyle kişilerin imanı niçin tehlike altındadır?
Çünkü son nefesinde hocası imdadına gelmez. O anlarda tek başına kalır. 
Ne yapacağını bilemez. Ne söyleyeceği aklına gelmez. Önünde kendine yol gösterecek bir rehber bulunmaz.
Büyükler; kendine kalben bağlı, kendi sözünden çıkmayan ve son nefesine kadar sadakat ve hizmet eden talebelerinin imdadına koşar. 
Bu talebeleri kurtarmak için rehberlik yapar. Yoksa her selam verdiği kişinin yardımına gitmez.
Büyüklerin talebelerinin yardımına gitmesi, Allahü teala’nın rızasıyla olmaktadır. 
Bu rıza olmadan hiçbir büyük olduğu yerden kıpırdayamaz. 
Bu yüzden Allahü teala o kuldan razı olmalı ki, büyüklerin yardımına gitmesine izin vermeli. Bu rızanın şartlarından birisi, Allahü teala’nın Habibi’ni razı etmektir.
Peygamber Efendimizi razı etmek ise; Onun sevdiklerini sevmek, yap dediklerini yapıp yapma dediklerini yapmamaktır.
Vefatından sonra hiçbir kişi Mübarek Peygamber Efendimiz’in diri olarak göremeyeceği için, yapılacak şey onun vekillerinin rızasını almaktır. 
Kısaca yolun büyükleri aynı zamanda Mübarek Peygamber Efendimizin vekilleri olduğu için, her kişi kendi döneminde bu büyükleri razı etmeli. Ne yapıp edip onların kalbine girmelidir.
Rehberinin rızasını alan, Peygamber Efendimizin rızasını almış gibi olur. O’nun rızasını alan da Allahü teala’nın rızasını alır. 
Ölçü budur. 

RABBİM CÜMLEMİZİ HER TÜRLÜ AHMAKLIKTAN KORUSUN.
Büyüklerimizin yolundan ayırmasın(AMİN)
METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ

 

Güncellenme Tarihi : 7.4.2024 23:35

İLGİLİ HABERLER