Gündem
  • 4.7.2002 09:15

“İNSAN NE OLDUM DEĞİL, NE OLACAĞIM” DEMELİ...ECEVİT, DEMİREL’İN DURUMUNA DÜŞTÜ !..

KAYNAK : Haber Vitrini Toplumun bütün kesimlerinden gelen “görevden çekil” çağrılarına kulaklarını tıkayıp, “Çok istiyorlarsa beni düşürsünler” diyen Ecevit’in bu sözleri bizi geçmişe götürdü... Sabah yazarı Yavuz Donat, 1976 yılında "Bulun 226'yı düşürün beni" diyen Demirel'e ağır bir cevap veren Ecevit'in, 26 yıl sonra aynı duruma düştüğünü yazdı. İşte Yavuz Donat'ın ibretlik yazısı: TUTARLILIK NEREDESİN? Başbakan Bülent Ecevit'in Mehmet Çetingüleç'e söylediği ve dün SABAH'a manşet olan "Meclis'te çoğunluğu bulsunlar, düşürsünler beni" sözlerini okuyunca, zaman tünelinde bir gezinti yaptık. Ve Ecevit'in 1976 yılında TBMM'de, bütçe müzakerelerinde yaptığı konuşmaya göz attık. Aşağıda "O tarihi konuşmadan" alıntılar göreceksiniz. Ecevit-1976 ile Ecevit-2002 arasındaki "inanılmaz farkı da"... Acaba Ecevit'in 1976 söylemi mi doğru, yoksa önceki günkü söylemi mi? Sözü daha fazla uzatmayalım ve Bülent Bey'in 1976 konuşmasından pasajlar sunalım: *** "Sağlıklı demokrasilerde partiler yalnız sayısal çoğunlukla değil, zorunlulukla değil, siyasal zorunlulukla da hükümeti bırakabilirler, bırakabilmelidirler." *** "İnanmadığı bir şeyi yapmaktansa, inanmadığı bir şeyi yaparak hükümette kalmaktansa, hükümetten ayrılmayı göze alanlar da vardır bu dünyada; veya, inandığı şeyleri yapamıyorsa, sayısal zorunluluk hale gelmeden hükümetten ayrılmayı göze alanlar da vardır. Demokrasiyi ancak bunu yapabilenler veya göze alanlar yaşatırlar. (Bir defa geldim mi gitmem), (Bulun 226'yı düşürün) diyenler ve 226'nın bulunmaması için her tertibe başvurabilenler, bir ülkeyi ancak siyasal bunalıma sürüklerler." *** "Demokrasilerde her zaman sayısal çoğunluk siyasal çoğunluk olmaya da yetmez. Teşbihte hata olmaz: Armutlarla elmaları toplar gibi, ayrı ayrı şeyleri toplar gibi, ayrı partilerin oylarını birbirine ekler, (bizim sayısal çoğunluğumuz var) dersiniz; ama, siyasal çoğunluk olmadığınız ortaya çıkar. Ülkenin ekonomisini idare edemezsiniz, dış politikasını yürütemezsiniz, ülkede huzur sağlayamazsınız." *** "Demokrasilerde siyasal çoğunluk olabilmek o kadar önemlidir ki, yerleşmiş özgürlükçü demokratik rejimlerde siyasal partiler, hükümetler sık sık bilimsel yöntemlerle kamuoyu yoklamaları yaptırırlar. Eğer çoğunluk, eğer halk, belli bir konuda hükümet aleyhine dönüşmeye başlamışsa, iki şeyden birini yaparlar; ya yanlışlarını düzeltirler ya hükümetten ayrılırlar." *** "(Bulun 226'yı, gücünüz yetiyorsa bana hesap sorun) demek marifet değildir. Kamuoyunda kendisi hakkında ciddi tereddütler uyandığını farkettiği vakit, bir başbakan, bir siyaset adamı, hesap vermeye kendisi talip olur." *** "Kamuoyunda ciddi tereddütler uyandığı sırada sorumlu mevkilerde bulunan devlet adamları hesap vermekten kaçıyorlarsa sayısal çoğunluğu olduğu zaman, sayısal çoğunluğuna güvenerek kaçıyorsa, sayısal çoğunluğunun olup olmadığının şüpheli olduğu vakit Meclis'ten kaçarak hesap vermekten kaçıyorsa, o ülkede elbette bunalım olur." *** Sayın Başbakan'ın söylemine ekleyecek tek söz bulamıyoruz. Ve "tutarlılık neredesin?" diye sormakla yetiniyoruz... KAPALI KAPILAR ARDINDA Bugün 4 Temmuz... Başbakan Bülent Ecevit'in bir cumartesi günü (4 Mayıs) öğleden sonra Başkent Hastanesi'ne kaldırılışının üzerinden tam iki ay geçti. Eğer bir ülkede, Başbakan'ın sağlık durumu iki ay boyunca "gazetelerin birinci sayfa haberi" oluyorsa... Ve TV'lerin ana haber bültenlerinden "hiç düşmüyorsa..." "Kriz" kaçınılmazdır. "Şu anda olduğu gibi." *** Ülkemizde "adı sanı fazla duyulmayan... Pek göz önünde bulunmak istemeyen" bir sivil inisiyatif vardır. Bu sivil inisiyatifin toplantıları "medyaya kapalıdır." Konuşulanların "yazılması arzulanmaz." "İş Çevresi Grubu" ya da "Süper Patronlar Zirvesi" diye anılan bu "inisiyatif" belirli aralıklarla toplanır. Her toplantı "bir patronun ev sahipliğinde" olur. Son toplantının ev sahibi "Ferit Şahenk'ti." Şahenk, konuklarını "Garanti Bankası'nda ağırladı." Toplantıda Rahmi Koç da vardı, Sakıp Sabancı da. Bülent Eczacıbaşı da vardı, Coşkun Ulusoy da. Hüsamettin Kavi de vardı, Ömer Sabancı da. Refik Baydur da vardı, Mehmet Ali Yalçındağ da. Rifat Hisarcıklıoğlu da vardı, Ali Sabancı da. Süper patronlar konuştular konuştular, "Ecevit'i konuştular." "Bu işin sonu nereye varır" ı konuştular. "Aman kriz derinleşmesin" i konuştular. *** Sakıp Sabancı "çok net... Çok açık... Kelimeleri özenle seçe seçe" konuştu. Ve "özetle" dedi ki: - Tarihi bir şahsiyet olan Sayın Bülent Ecevit artık başbakanlık gibi ağır bir görevi sürdüremez... Çekilmesi lazım. Rahmi Koç "Ecevit'ten bahsetmeksizin" konuştu. Söylediği "özetle" şu: - Ekonomik göstergeler maalesef olumsuzluğa doğru gidiyor... Devlet yöneticilerinin kamuoyu önündeki söylemlerinin ekonomiyi rahatlatması lazım... Ama bu olmuyor... Söylemler, beklenen olumlu etkiyi veremiyor. *** Coşkun Ulusoy "şeffaflıktan yana" bir isim. "Az ve öz konuşmayı" tercih etti. "Özetleyecek" olursak: - Ne yapılacaksa ortaya çıkılıp söylenmeli ve yapılmalı... Hem de hiç zaman kaybedilmeksizin. *** Ersin Özince, finans piyasasının nabzını çok iyi tutan bir bankacı. Onun işi "siyasetle ilgili değil." Tamamen "göstergelerle" ilgili. "Süper Zirve" de göstergeleri ortaya döktü. "Özetle" vurguladığı husus: - Ekonomik göstergeler olağanüstü hassas... Ve piyasa çok sığ... Bu böyle gitmemeli. *** Refik Baydur "sorunların diyalog yoluyla çözüleceğine" inanıyor. "Başbakanlık sorunu" da buna dahil. İşte Refik Baydur'un "zirvede" önerdiği formülün özeti: - Gidelim, Başbakan'a çekilmesi gerektiğini söyleyelim. *** Süper Patronlar, Rifat Hisarcıklıoğlu'na "sen Ankara'dan geliyorsun... Bize Ankara'yı anlat" dediler. O da anlattı... "Özetle" dedi ki: - Kontrol altına alınamayan siyasi belirsizlik, ekonomiyi kaosa doğru sürüklüyor. *** Eğer bir ülkede ""Süper Patronlar kapalı kapıların ardında "bunları konuşuyorlarsa..." O ülkede "işlerin yolunda ve koalisyon hükümetinin de uyum içinde, dimdik ayakta" olduğunu söylemek, kandırmacadan başka bir şey değil. (Sabah) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 17:21

İLGİLİ HABERLER