'AB'YE TAM ÜYELİĞİN TÜRK EKONOMİSİNE ETKİLERİ' TARTIŞILDI
KAYNAK : Haber Vitrini
MUAMMER TAN
ANKARA - ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Türkiye'nin, AB yolunda Kopenhag kriterlerini uygulaması halinde ülke bütünlüğü ve istikrarının tehlikeye düşmesinin sözkonusu olmayacağını söyledi.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından düzenlenen 'Avrupa Birliğine Tam Üyeliğin Türk Ekonomisine ve İş Dünyasına Etkileri Bilgilendirme' konulu panele katılan ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Türkiye'nin AB ile olan ilişkileri ve tam üyelik yolundaki Kopenag kriterleri üzerine bir konuşma yaptı. Türkiye'nin AB'nin ilk çekirdeği oluşturulurken ilk harekete geçen ülke olduğunu hatırlatan Yılmaz, "1950'li yıllarda bunu gören ve bu entegrasyona katılma arzusunu ortaya koyan ilk ülke Türkiye'dir" dedi.
Türkiye'nin AB'ye üyelik yolunda ilk harekete geçen ülke olmasına rağmen, şu anda en geride kaldığını ifade eden Yılmaz, bunun gerekçelerini ise şöyle sıraladı:
"Bunun bize bağlı sebepleri vardır, bizim dışımızdaki sebepleri vardır. Bizim dışımızdaki sebebleri şunlardır. Avrupa'da 1980'den sonra demir perde kalktı ve komünizm çöktü. Bu ülkeler doğu blokundan çıktılar AB'ye yöneldiler. Bu ülkelerin AB'ye katılma arzusu 1992'de Kopenag'da yeni adaylar için yeni şartlar getirdi. Bugün bizim önümüzde en büyük engel olarak görülen de bu şartlardır. Eğer bu süreç yaşanmamış olsaydı, soğuk savaş şartlarında yaşıyor olsaydık, odalar birliği bugün Türkiye'nin tam üyeliğini hedef alan bir konu belirleyecekti. Bizim dışımızda Avrupa'da yaşanan bu gelişmeler bizim AB ile olan ilişkilerimizi olumsuz etkilemiştir".
Yılmaz, bu sürecin de ardından Orta Avrupa ülkelerinin hepsinin Türkiye'nin önüne geçtiğini söyledi. "Bizim bu süreçte geride kalmamızı gerektiren asıl sebepler bize bağlı olan sebeplerdir" diyen Yılmaz, "Bunlar Türkiye'nin iç siyasi yapısından kaynaklanan gelişmelerdir" dedi. Türkiye'nin uzun zaman Gümrük Birliği'ne katılması durumunda ekonominin ve sanayinin çökeceği endişesi taşıdığını, ancak 6 yıllık süre geçmesine rağmen korkulanın olmadığını belirten Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tam üyelik müzakerelerinin başlaması için önümüze konan Kopenag kriterlerinin Türkiye'nin bütünlüğünü ve istikrarını bozacağı endişesidir. Ben kendi görüşümü ifade ediyorum. Nasıl GB'ye geçmekle sanayinin ve ekonominin çökeceği yersiz çıkmışsa, Türkiye'nin Kopenag kriterlerini uygularsa ülke bütünlüğünün, istikrarının tehlikeye düşeceği endişeleri de yersizdir. Ama Türkiye kendini güvensizlikten kaynaklanan bu tartışmalar nedeniyle bugün AB süreçinde en geride kalan ülke olmuştur".
Türkiye'nin Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Avrupa kurumlarında kurucu üye olarak yer almasının bir tesadüf olmadığına dikkat çeken Yılmaz, "Türkiye'nin Avrupa'yla bütünleşmesi aslında Cumhuriyeti kuranların bilinçli bir tercihinin sonucudur" şeklinde konuştu. Yılmaz, Türkiye'nin o zamandan itibaren gelmiş geçmiş bütün hükümetleri ve Askeri dönemlerinde Batı ile bütünleşme hedefinin benimsendiği ve bu bilinçle hereket edildiğini söyledi. "Tercihini batı medeniyetinden yapan Türkiye'de 200 yıldan beri attığımız adım bilinçli bir tercihin ürünü olmuştur" diyen Yılmaz, "Türk milletinin 200 yıllık bu tercihini görmezden gelen ve onu yok sayan hiç bir tutum, hiçbir politika, düşünce ve arayış, bırakınız başarılı olmayı ayakta durma şansına sahip bile değildir" diye konuştu.
Avrupa Birliği sürecinde Türkiye'nin kısır tartışmalar yerine kendinden emin adımlar etmesi gerektiğine işaret eden Yılmaz, hükümet olarak bu konuda gerekli çalışmaların devam ettiğini bildirdi. Kopenag kriterlerinin yerine getirilmesi ile birlikte tam üyelik süreçinin başlayacağını belirten Yılmaz, AB'yi Kıbrıs konusunda izlediği politikadan dolayı eleştirdi. Yılmaz, Kıbrıs'ta yaşanan sorunun kalıcı bir çözüme kavuşması için Türkiye'nin büyük bir gayret gösterdiği ve göstermeye de devam edeceğini söyledi. Kıbrıs sorununa kalıcı bir çözüm bulunmasının zorluğuna işaret eden Yılmaz, "Bizim gayretlerimize Kıbrıs Rum Kesimi'de katkı sağlarsa, kalıcı çözüm olabilir. Aksi halde bu durum ne Kıbrıs Rum Kesimi'ne, ne Avrupa Birliği'ne katkı sağlar" şeklinde konuştu.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin bu yıl sonunda Kopenhag'da yapılacak olan AB zirvesinden tam üyelik müzakereleri için 'takvim' almak zorunda olduğunu söyledi.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, iş dünyası olarak Türkiye'nin Avrupa ile bütünleşmesine geçmişte olduğu gibi bugünde de destek ve katkılarının devam ettiğini bildirdi. AB yolunda Türkiye'nin Gümrük Birliği'nden kaynaklanan teknik bir avantajı olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, "Ancak, mali işbirliği çerçevesinde kişi başına öngürülen yıllık 2.8 Euro'luk yardım, çok zor olan sürecin finansmanının da kolay olmayacağını göstermektedir" dedi. Hisarcıklıoğlu, Doğu Avrupa ülkelerine sağlanan mali yardım miktarının ise kişi başına yıllık 30 Euro civarında bulunduğunu ve bu durumun 'Eşit Temelde Adaylık' yaklaşımı ile bağdaşmadığına dikkat çekti.
Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin bu yıl sonunda Kopenhag'da yapılacak olan AB zirvesinden tam üyelik müzakereleri için bir 'takvim' almak zorunda olduğunu söyledi. Bunun sağlanması için gerekli uyum çalışmalarının tamamlanarak, müzakere takvim talebinin 'daha güçlü ve kararlı' şekilde AB'ye iletilmesi gerektiğini vurgulayan Hisarcıklıoğlu, "AB üyeliği, Türkiye'nin bir toplumsal modernleşme projesidir. Bu sürece destek olmak, Türkiye'nin geceğine sahip çıkmaktır" şeklinde konuştu.
AB Dönem Başkanı İspanya'nın Ankara Büyükelçisi Manuel de la Camara da, Türkiye'nin AB ile diğer aday 13 ülkeye göre çok daha yakın ilişkiler içerisinde olduğunu söyledi. Türkiye'nin AB ülkeleri için önemli bir ülke olduğunu belirten Camara, Türkiye'de ekonominin yeniden canlanması için uygulanan programa tüm toplum olarak sahip çıkılması gerektiğini kaydetti.
Helsinki zirvesiyle birlikte Türkiye'ye AB yolunda 'yeşil ışık' yakıldığını bildiren Camara, Türkiye'nin AB'ye tam üyelik konusunda üzerine düşen görevler bulunduğu belirtti. "Aday bir ülkenin tam olarak bir demokrasiye ve istikrara sahip olması gerekir" diyen Camara, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye bu yolda azınlık halklara saygılı olması gerekiyor. Türkiye çok önemli adımlar atmıştır, ancak ifade özgürlüğü, insan haklarına saygı, insan hakları ihlalleri, işkence ve Askeriyenin sivil kontrole geçmesi yönünde de adım atması gerekmektedir".
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 16:26