Gündem
  • 24.6.2006 03:01

'AKP HÜKÜMETİNİN SİYASİ HATALARININ FAİZİ'

ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN HÜRRİYET'TEKİ YAZISI:

Bay yüzde 30 kim


ÖNCEKİ gün ABD’nin önde gelen finansal kuruluşlarından birinin üst düzey yöneticisi ile konuşuyorum.

Onu dinlerken, gözüm bir yandan da televizyonda. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile Devlet Bakanı Ali Babacan’ın ortak basın toplantısının görüntülerini izliyorum.

Amerikalı yönetici şunu söylüyor.

"Biz Türkiye’ye güvenmeye devam ediyoruz."

Ben sormadan hükümetle ilgili görüşünü de çok açık bir dille ifade ediyor:

"Bu hükümet, siyasi açıdan bazı hatalar yaptı. Ama ekonomik açıdan politikaları gayet iyi..."

Son zamanlarda bu değerlendirmeyi çok dinledim.

"AKP hükümeti siyasi hatalar yapıyor..."

Çoğu hatayı şöyle özetliyordu:

"Durup dururken İslami karakterlerini çok fazla ön plana çıkardılar."

* * *

Ekonomideki kötü sinyaller, muhalefet kanadında ve hükümete kızan köşe yazarlarında gözle görülür bir sevince yol açtı.

Geçmişteki tecrübelerimize dayanarak şunu görmeliyiz.

Bu sıkıntı Türkiye’nindir ve buna sevinmek dünyanın en budalaca işidir.

Çünkü sonunda bu sorunların bedelini hepimiz bir şekilde ödeyeceğiz.

Bu ekonomik sorunlar sadece Türkiye’de değil, dünyada "büyüyen pazar" denilen birçok ülkede de görülüyor.

Ama bir fark var.

Türkiye, bu sorunun bedelini, öteki ülkelerden en az yüzde 20-30 daha ağır ödüyor.

"Neden" diye sorarsanız, işte ona verilecek cevap şudur:

"AKP hükümetinin siyasi hatalarının faizi."

Yani bedeli.


* * *

Bir teoriye göre siyaset iç meseledir, ekonomi ise küresel.

Dolayısıyla iç siyaset hatalarının ekonomiye etkisinin olmaması gerekir.

Hayır öyle değil.

Üç yıllık AKP tecrübesi siyaset bilimi derslerinde okutulacak tarihi tecrübelerle dolu.

Dünyanın en başarılı havayolu şirketlerinden biri sayılan THY, sırf "Kendi adamımızı koyalım" düşüncesiyle berbat edildi.

Hem Türkiye’ye hem dünyaya güven veren bir Merkez Bankası Başkanı, sırf "Kendi adamımızı koyalım" düşüncesiyle tartışmalı bir hale getirildi.

Hepimiz şu dersi almalıyız.

Eğer rejimin temel ilkeleri konusunda mutabakatımız varsa, iyi yönetilen kamusal kuruluşların başıyla uğraşmamak gerekir.

Uğraşırsanız, bunun bedelini hem siz hem ülke ödüyor.

* * *

Son günlerdeki olaylar bir başka gerçeği daha ortaya koydu.

Başbakan’ın iletişim stratejisini yeniden gözden geçirmesi gerekiyor.

Danıştay’a yapılan saldırıda hayatını kaybeden üyenin naaşı daha toprağa verilmeden çıkıp, "Bu ona değil bana yönelik bir saldırıydı" diye açıklama yapması, basit bir iletişim kazası değil, tam anlamıyla iletişim felaketiydi.

Ya önceki gün iki bakanın yan yana oturup "stopajları" indirme gibi sıradan bir kararı felaket tellalı edasıyla ilan etmesi?

Bir yandan "Ülkede ekonomik kriz yok" mesajı vereceksiniz, bir yandan da, kabinenin en ağır toplarından ikisini yan yana oturtup, pürtelaş açıklama yaptıracaksınız.

Buna "iletişim felaketi" denmez de ne denir?

* * *

Bütün bunlar artık çok ciddi bir "toplumsal mutabakata" ihtiyacımız olduğunu gösteriyor.


İktidar, "sokuşturma" yöntemi ile, rejimin temel ilkelerini tartışılır hale getirmeyecek.

Muhalefet de, Türkiye’nin kapısına dayanan ekonomik sorunlar üzerinde zafer dansları yapmayacak.

İkisi de zararlı.

Hem kendilerine, hem de ülkeye...
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 04:42

İLGİLİ HABERLER