Gündem
  • 1.9.2005 15:07

ARINÇ: KÜRT ADINA TAKILMAYIN

TBMM Başkanı Bülent Arınç, adına ne denirse denilsin, ''''Kürt Sorunu'''', ''''Güneydoğu Sorunu'''', ''''Terör Sorunu''''nun Türkiye’nin önünde ciddi bir problem olduğunu kaydederken, ''''Bu problemin adına takılmadan sorunu aklıselimle, sükunetle ve ortak akılla çözmek gerekiyor'''' dedi. Arınç, bu sorunun muhatabının terör örgütü ya da onun sözde liderinden emir alan ama kendilerini legal gösteren taraflar olmadığına da işaret ederken, ''''Bu sorunun muhatabı, bu ülkede yaşayan, çeşitli nedenlerle ekonomik ve kültürel sorunlar çeken, farklılıklarını kültürel bir zenginlik sayan ve bu topraklara ait olduğunu düşünen, savunan, şiddeti reddeden Türkiyeli Kürt kökenli vatandaşlarımızdır. Bizim başka bir muhatabımız yoktur'''' diye konuştu. ''''ADI BİLE SORUN'''' Arınç, Başbakan Erdoğan’ın girişimiyle gündeme oturan konunun adının konmasının bile başlı başına sorun olduğunu anımsatırken, ''''Bu da problemin büyüklüğünü göstermektedir. Bir kere adına ne dersek diyelim, ’Kürt Sorunu’, ’Güneydoğu Sorunu’, ’Terör Sorunu’, önümüzde ciddi bir problem var. Bu problemin adına takılmadan sorunu aklıselimle, sükunetle ve ortak akılla çözmek gerekiyor. Burada bir istismar ihtimaline dikkat çekmek istiyorum. Sorun herkesin gördüğü gibi ciddi bir problemdir. Bunu siyasi bir istismar aracı olarak kullanmamak gerekir. Konu yeterince hassas ve sıcakken ayrıca bir politik malzeme haline getirmek tehlikelidir. Sorun hükümetin sorunu değildir. Sorun Türkiye’nin sorunudur. Dolayısı ile Türkiye’yi sahiplenen ve sahip çıkan herkesin sorunu çözmek için katkıda bulunması gerekir'''' diye konuştu. ''Kürt sorunu'' nitelemesi Erdoğan''ın nitelemesiyle başlayan ve Milli Güvenlik Kurulu gündemine giren ''Kürt sorunu'' konusundaki süreç şöyle işledi: 10 ağustos 2005: Açıklamanın üzerinden bir hafta bile geçmeden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, PKK’ya ‘silah bırak’ çağrısı yapan aydınlarla biraraya geldi. 12 ağustos 2005: Ardından Erdoğan''ın Diyarbakır gezisinde söylediği ‘Kürt sorunu herkesin, herkesten önce de başbakan olarak benim sorunumdur’ sözleri geldi. 11 - 18 ağustos 2005: Eski DEP milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Selim Sadak ve Orhan Doğan’ın oluşturduğu Demokratik Toplum Hareketi ise, ‘Erdoğan’ın yaptığı açılımın yeni bir dönemin başlangıcı olduğunu’ belirterek, PKK’yı koşulsuz ve süresiz silah bırakmaya çağırdı. 19 ağustos 2005: Çok geçmeden terör örgütü PKK’dan bir aylık eylemsizlik kararı geldi. Örgüt, kararın Erdoğan’ın son dönemdeki girişimlerine cevap niteliğinde olduğunu belirtti. Ancak 1993, 1995 ve 1998 yıllarında da tek taraflı eylemsizlik kararları alan, daha sonra bu kararları bozan PKK''nın son kararı, siyasal hak elde etmek ve İmralı’da bulunan Abdullah Öcalan’ın serbest kalmasını sağlamak için atılan bir adım olarak görülüyor. 21 ağustos 2005: PKK''nın eylemsizlik kararı eleştiri oklarını bir kez daha Erdoğan’a yöneltti. Tepkiler artınca Başbakan ‘Kürt sorunu’ ve ‘PKK terörü’ arasındaki ayrıma dikkat çekti ve ikisini birlikte ele almanın mümkün olmadığının altını çizdi. Tartışmalar sürerken önce Bakanlar Kurulu, ardından da Milli Güvenlik Kurulu toplanarak terör ve Kürt sorunu konularını masaya yatırdı. 22 ağustos 2005: Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası açıklama yapan Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Türkiye''nin üniter bir devlet olduğunu, Erdoğan''ın Diyarbakır''daki konuşmasının bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. ''''Başbakan''ın konuşması anayasanın 3''üncü ve 66''ıncı maddeleri kapsamında değerlendirilmeli'''' diyen Çiçek, muhalefeti ''gölgeye taş atmak''la suçladı. 23 ağustos 2005: Milli Güvenlik Kurulu''ndan çıkan bildiride ise PKK''nın adı telaffuz edilmedi, ancak terörle mücadeledeki kararlılığa dikkat çekildi. Bildiride, ''''cumhuriyet hükümetlerinin öncelikli hedefi anayasada öngörülen görevleri yerine getirerek bu amaca ulaşmaktır. Ulusun bağımsızlığı ve tümlüğü ile ülkenin bölünmezliğinin korunarak bu hedefe ulaşılacağı da kuşkusuzdur'''' denildi. Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 11:13

İLGİLİ HABERLER