Gündem
  • 26.3.2002 00:43

BAHÇELİ :TÜRKİYE, AB'NİN FAY HATTI

KAYNAK : Haber Vitrini ANKARA - MHP Genel Başkanı, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, özgürülğün ve refahın iki bayrağı olduğunu ifade ederek, bunlardan bir tanesinin ülkedeki bireylerin tek tek refahı ve özgürlüğü, diğerinin ise bir bütün olarak milletin özgürlüğü ve refahı olduğunu dikkat çekti. Bahçeli, partisinin grubunda yaptığı konuşmada, bu bayraklardan bir tanesinin ele alınmasının ülkeyi toplumsal bir kaosa ve bireysel bir anarşiye, diğerini ele almanın ise ülkeyi totaliter bir anlayışa götüreceğinin altını çizerek, MHP'nin üzerinde durduğu hususun da bu olduğuna dikkat çekti. Bahçeli, "Bugün bazı çevreler yalnızca bunlardan birini yükseltmekte, diğerini gözardı etmektedir. Bu yaklaşım, etnik ayrımcılığa yaslanan terör örgütünün yeniden umuda kapılması yönünde tehlikelere kapı aralamaktadır. Söz konusu anlayışların ortak hedefinin Milliyetçi Hareket olması bu açıdan çok manidardır. Çünkü Milliyetçi Hareket her iki bayrağı da gurur ve onurla taşımaktadır. Bu onurla Avrupa Birliği'yle bütünleşme sürecinde , o yaşlı ve olgun kıtanın içlerine kadar da taşıyacaktır" diye konuştu. Bazı kesimlerin Türkiye'nin kuruluğu günden bu yana gönül verdiği 'modernleşme projesi'ni aynı zamanda 'milli imkan ve güçlerin en üst düzeye çıkarılması projesi' olduğunu idrak etmekten mahrum olduğunu vurgulayan Bahçeli, bunu anlamamanın Türkiye'nin hedef ve iddialarını anlamamak, bunu anlamanın da Türkiye'nin milli varlığını, onurunu ve önemini anlamak olduğuna yer verdi. Bahçeli şöyle konuştu: "Türkiye'nin kendi iç dinamikleriyle çözeceği hususları, önce uzun yıllar boyunca bir 'yara'ya dönüştürmek ve bir müzakere sürecinin raifesinde sürekli 'yara kaşır' bir tutum içinde olmak, hem bu ülkenin tek tek bütün yurttaşlarının, hem de bir bütün olarak Türk toplumunun özgürlük ve refahı karşısında duvar örmekten başka bir anlam taşımaz. Hedeflenen bu ise bilinmelidir ki bu hedefe asla ulaşılamayacaktır". 'TÜRKİYE, AB'NİN FAY HATTI' AB'nin Türkiye konusunda öngargılı bir tutum sergilediğine yer veren Bahçeli, "Örneğin terör örgütünün kuklabaşı nedeniyle yaşanan 'Roma krizi' döneminde Türkiye-Avrupa ekseni büyük bir kırılma tehlikesinin eşiğinden dönmüştür. Türkiye ile Avrupa, bu süreçte karşılıklı olarak birbirini anlama ve pozisyonunu belirleme açısından çok değerli tecrübeler yaşamıştır. Bunun neticesinde Türkiye son dönemde Avrupa Birliği yönünde siyasi ve stratejik açıdan sürekli daralma belirtileri gösteren yolun yarattığı baskıdan kurtulmayı başarmış, Avrupa ise kendisi için 'siyasi intihar' anlamına gelecek bir yönelimin tehlikelerini görme şansını yakalamıştır. Türkiye-Avrupa ekseni aslında çok daha uzun ve tarihi bir Doğu-Batı eksenini açık tutan kanaldır. Türkiye bulunduğu kanum ve etki alanı itibariyle Avrupa Birliği için önemlidir. Avrupa'nın en büyük siyasi-stratejik 'fay' hatlarından biri Türkiye'den geçmektedir. Helsinki Zirvesi'ne kadar yaşanan öğretici tecrübeler bu gerçeğin daha da netleşmesini sağlamıştır" diye konuştu. Bahçeli, MHP'nin AB üyeliğine bakışını aktarırken de "Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecine kör bir iradeyle değil, özgür ve çok yönlü bir kavrayışla yaklaşmaktadır. Pek çok parti, kurum, kuruluş, makam ve, organın batılı olmaktan ziyade 'batıcı' olduğu bir ortamda MHP'nin sorumluluğu şüphesiz bir kat daha artmaktadır" ifadelerini kullandı. 'AB İLE MÜZAKERELER BU YIL BAŞLAR' Siyasi programın yanı sıra Ulusal Program'ın kısa vadeli hedeflerinin büyük bir kısmının gerçekleştirildiğine yer veren Bahçeli, konuşmasında, "Türkiye Avrupa Birliği'ne girme konusundaki iradesini ortaya koymuştur. Biz, Avrupa Birliği'nin Türkiye'yle müzakere sürecini bu yıl başlatacağına samimiyetle inanıyoruz. Çünkü Avrupa'nın aklı bunu gerektirir. Çünkü Avrupa'nın aklı, 'müzakere süreci başladıktan sonra ya bu hedeflerden vazgeçerseniz. Biz sizin bu konuda sergilediğiniz iradeye güvenmiyoruz' türünden 'gülünç bir gerekçeyle' karşımıza çıkmayacaktır. Bugünün 'ekonomik devi' Avrupa Birliği, geçmişte çok sık eleştirildiği gibi bir siyasi cüce olarak kalmama iradesini taşıyor ise bunun ilk kanıtını Türkiye ile müzakere sürecini başlatarak verecektir. İnanıyoruz ki, Avrupa'nın aklı Türkiye'nin kendisi için taşıdığı önemi kavrayabilecek ve kendisine yapıştırılmak istenen 'siyasi cüce' yaftasından kurtulmayı başarabilecek bir esnekliğe sahiptir" ifadelerine yer verdi. VERHEUGEN'E TEPKİ Bahçeli, AB'nin genişlemeden sorumlu Yöneticisi Günther Verhougen'i de sert bir dille eleştirdi. Bahçeli, Verhenugen'in Kıbrıs konusunda takındığı tavrı anlamanın mümkün olmadığını belirterek, "Yoksa sayın yetkili daha hala Türkiye'nin de Avrupa Birliği'ne aday ülkelerden biri olduğunun farkında değil midir?" diye sordu. Bahçeli, Kıbrıs açısından en sağlıklı ve kalıcı çözümün adada mutlak ama mutlaka hakkaniyete dayalı bir çözüm olduğunu vurguladı. Bahçeli, "İki bölgeli modele dayalı bir Kıbrıs ile Türkiye'nin aynı anda Avrupa Birliği'ne tam üye olmasıdır. Avrupa Birliği hiç kuşku yok ki, Kıbrıs sorununun ve Kıbrıs'ın üyelik sürecinin sadece kendi 'siyasi ve ekonomik ölçütleriyle' sınırlı olmadığının bilincindedir. AB yönetimlerinin Güney Kıbrıs Rum kesiminin ne olursa olsun öngörülen takvim içinde 'tam üye' yapılacağı yönünde açıklamalarda bulunma ısrarını sürdürmesi, bundan sonra Kıbrıs'ta adil ve kalıcı bir çözüme ulaşmanın önündeki en büyük engeli oluşturacaktır. Türkiye'de 'Kıbrıs sorunu' için tavizkar ve aşırı aceleci bir yaklaşım içinde olanlar, her şeyden önce bu gerçekler üzerinde düşünmeyi başarmalıdırlar. İnantfcrekli daralma belirtileri gösterıyoruz ki, AB Türkiye'ye ilişkin tutumunu, 'Kıbrıs'ta Yunanistan'a uygun çözüme bağlayacak kadar akıldışı bir tutum benimsemeyecektir. Çünkü bu tür bir yaklaşım ve beklenti, Avrupa'nın saygınlığı ve etkinliği açısından ciddi bir 'siyasi basiretsizlik' anlamına gelecektir" diye konuştu. Bahçeli, konuşmasında, Türki Cumhuriyetlere yapıtğı seyehat hakkında bilgi verdi ve Nevruz olaylarında Mersin ve İstanbul'da yaşanan olaylara değindi. Bahçeli Nevruz günü çıkan olaylar ile ilgili değrelendirmesinde şöyle konuştu: "Bu tür yaklaşımları ne kabul etmek ne de herhangi bir gerekçeyle izah etmek imkansızdır. Unutulmamalı ki ülkemizin Avrupalı dostları, sadece Türkiye'ye karşı sorumluluklarını değil, aynı zamanda uluslararası hukukun ve işbirliği anlayışının gereğini yerine getirmek zorundadır. Pek çok kültürün farklı saiklerle kutlandığı ve asla etnik bir aidiyet öğesine indirgenemeyeceğkk bir gün Mersin ve İstanbul'dan kamuoyuna yansıyan tablo, bu güne kadar dile getirdiğimiz hassasiyetlerin ne anlama geldiğini açıkça ortaya koymaktadır". Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 15:57

İLGİLİ HABERLER