Gündem
  • 1.6.2003 19:09

BAHÇELİ'DEN HÜKÜMETE AĞIR ELEŞTİRİ

BİLGİN ŞAŞMAZ ANKARA - Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AK Parti iktidarının 6 ayını değerlendirerek, ''İktidarın önünde iki seçenek vardır, ya milletin sorunlarını çözecekler ya da ülkemize daha fazla zaman kaybettirmemek için milletten özür dileyip gidecekler'' dedi. Bahçeli, MHP Genel Merkezi'nde, AK Parti iktidarının 6. ayını doldurması nedeniyle düzenlediği basın toplantısında, iktidarların ömürlerinde ilk altı ayın altın değerinde olduğunu vurgulayarak, ''Sürekli yalpalayan, kime ve neye hizmet edeceği konusunda ciddi terddütler geçiren AK Parti ziyniyetinin elinde çok önemli fırsatlar maalesef heba edilmiştir'' diye konuştu. AK Parti siyasi zihniyetinin ekran ve mikrofon müptelalığı, rahat tavır değiştirme ve pembe tablolar çizme gayretkeşliğinin Türkiye'nin içinde bulunduğu sorunların ve tehditlerin millet tarafından yeterince algılanmasını engellediğini dile getiren Bahçeli, ''Hiçbir dönemde AK Parti iktidarında olduğu gibi milli onurumuz ve hassasiyetlerimiz bir kenara itilmemiş, milli davalarımız sahipsiz kalmamıştır. Bu durum çok düşündürücü ve endişe vericidir. Ama hesabı er ya da geç sorulacaktır'' şeklinde konuştu. ''HÜKÜMET, BAŞTA IMF OLMAK ÜZERE BİRÇOK ULUSLARARASI KURULUŞLARIN POLİTİKALARINI EMİR TELAKKİ EDİYOR'' Son günlerde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin merkezinde yer aldığı çok ilginç gelişme tartışmaların yaşandığını belirten Bahçeli, söz konusu gelişme ve tartışmaların, Kıbrıs başta olmak üzere Ege, Musul ve Kerkük gibi milli hassasiyetlerin ve hayati çıkarların çeşitli şekillerde gündeme geldiği bir süreçte alevlenmesinin tesadüf olamayacağını vurguladı. Bahçeli, konuşa ilişkin şunları kaydetti: ''Bugün hükümet ile ordu arasında gerilim olmasından şikayetçi olan ve hatta bu gelişmeyi 'fitne-fücur çıkarmak' şeklinde tanımlayan bir AK Parti bulunmaktadır. Böyle bir beyanın sonucunda yapılması gerekenler bellidir. Herşeyden evvel kendilerinin davranışlarıyla gerilimin kaynağı olmamaları gerektiğini iyi anlamaları lazımdır. Ancak, AK Parti iktidarının bu konuda da samimi ve kararlı olmadığı görülmektedir. Hükümetlerin kurulduğu günden itibaren ortaya çıkan her fırsatı kullanmak ve istismar etmek açısından çok iştahli davranmışlardır. Her türlü konuda demeç verme yarışı içinde olan Hükümet üyeleri bu meselede gerekli duyarlılığı ortaya koymamıştır. Bilakis AB'nin arkasına saklanılarak, 'vur-kaç' taktiği izlendiği dikkati çeklemktedir. AK Parti'nin bazen milli irade, bazen de muhtemel AB havariliği yaparak ortaya koyduğu yaklaşımlar, sadece Türkiyemize milli birlik ve dirliğimize zarar vermektedir''. Bahçeli, ayrıca AK Parti iktidarının başta IMF olmak üzere birçok uluslararası kuruluş ve çevrenin politikalarını emir telakki ederken milli hassasiyetlerin dile getirilmesinden rahatsız olduğunu vurguladı. ''TÜM KRİZLERİN TEK NEDENİ OLARAK AK PARTİ'Yİ GÖSTERMEK MÜMKÜN'' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, partisi kurulduktan sonra verdiği bir beyanatta, 'Bugün Türkiye'de siyasi krizin de, ekonomik krizin de, sosyal krizin de tek bir nedeni var. O da yönetimdir' dediğini anımsatan Bahçeli, ''Şimdi Sayın Erdoğan'ın işaret ettiği yönetim 7 aydır yoktur. Partileri de 6 aydır tek başına iktidardadır. Kendi sözlerine bakacak olursak, bütün krizlerin tek nedeni olarak rahatlıkla AK Parti iktidarını göstermek mümkündür. AK Parti'nin politika ve söyleminin aslında milleti oyalama ve kandırma üzerine bina edildiğini, icraatları ve çelişkileri de açıkça ortaya koymaktadır'' şeklinde konuştu. MHP Genel Başkanı Bahçeli, AK Parti'nin 1, 3, 6 ve 12 aylık hedefler belirleyip, kamuoyuna açıkladığı Acil Eylem Planı'nı eline yüzüne bulaştırdığını vurgulayarak, ''Bugün, Acil Eylem Planı, ülkemize ve milletimize yararlı hususlar açısından 'Acziyet Planı'na dönümüş, planda yer almayan kadrolaşma fiiliyatta Eylem Planı'nın gizli ama asli unsuru haline gelmiştir'' açıklamasında bulundu. Bahçeli, hükümetin 6. ayını doldurmasına rağmen, halen 3 aylık hedefler arasında ulaşılamayanların bulnduğunu ifade etti. AK Parti'nin 5 Nisan 2003 tarihinde IMF'ye gönderdiği 'niyet mektubu'nda, '2002 yılındaki ekonomik performans, Türk ekonomisinin hızlıca toparlanma kabiliyetini ve ekonominin iyi politikalara karşı ne kadar tepki verdiğini göstermiştir. 2002 yılına ilişkin, yılbaşında belirlenen makro-ekonomik hedeflerin hepsi beklenenden çok daha iyi gerçekleşmiştir' ifadesini kullandığının altını çizen Bahçeli, ''Görüldüğü gibi AK Parti iktidarı milletin karşısında kötüledikleri 2002 yılı ekonomik performansını, IMF'ye gönderdiği niyet mektubunda 57. Hükümet'in bile övmediği kadar övmektedir. Bütün bunlar, millete başka lobilere başka, meydanlarda başka medyada başka konuşan bir siyasi zihniyetin eseri değil ise nedir?'' diye konuştu. ''DÖVİZ KURU, ORTA VADEDE KRİZ İŞARETİ VERMEKTEDİR'' Hükümetin, mesaisini önce 'savaş-kurtul', daha sonra da 'nevarsa sat-kurtul' politikalarına harcadığını dile getiren Bahçeli, ''2003 yılının ilk 4 ayında yatırımlar geçen yıla oranla yüzde 150 civarında azalarak 266 trilyon liraya gerilemiştir. 2002 yılının aynı döneminde krizin olumsuz etkisine rağmen yatırım tutarı 665 trilyon lirayı bulmuştur. Bugün iktidarın reklamını yapmaya soyunduğu ya da kendisine maletmeye çalıştığı yatırımın çoğu daha önce planlanmış veya başlamış yatırımlardır'' dedi. Başbakan Erdoğan'ın dünkü TOBB Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmadan, 6 ayı aşkın bir süredir tek başlarına iktidarda olduklarının farkında olmadıklarının anlaşıldığının altını çizen Bahçeli, Türkiye'nin içinde bulunduğu bazı sorunları şu ifadelerle özetledi: ''Türkiye'deki döviz kuru istikrarsızlığı, orta vadede kriz işareti vermektedir. Ülkemizde verimlilik artmadan ve ekonomik istikrar pekişmeden dövizde hızlı düşüşlerin, TL'de ise hızlı yükselişlerin yaşanması doğal ve sağlıklı bir gelişme belirtisi değildir. Merkez Bankası'nın verilerine göre, TL'nin değerlenme oranı yüzde 27'yi bulmaktadır. Unutmamak gerekir ki, parası, olması gerekenden değerli bir ülke, dünya piyasalarından daha fazla mal satın alıp tüketmek, bunun karşılığında daha az satmak durumunda kalır. Bu da, orta vadede bütçe değerlerini daha çok bozup, yeni bir krizin tetikleyicisi olabilir. Zaten AK Parti iktidarı döneminde yatırımlar azalırken, dış ticaret açığı süratle artmaktadır. 2003 yılının ilk 3 aylık döneminde dış sticaret açığı, maalesef yüzde 237 artarak 2 milyar 699 milyon doları bulmuştur''. Konuşmasında, zorunlu tasarruf anapara ödemelerine de değinen Bahçeli, Mayıs ayının sonuna gelinmiş olmasına rağmen söz konusu ödemelerin ve tartışmalarının devam ettiğine temas ederek, bu durumu 'sözünde durmama', 'acelecilik' ve 'beceriksizlik' olarak nitelendirdi. Bahçeli, yenilenen İş Yasası'nın, çalışma hayatında derin yaralar açacak hükümler içerdiğini bildirerek, ''İşsize iş vaadiyle iktidara gelen AK parti, sözünde durmadığı gibi işi olanı da işsiz bırakacak bir yaklaşımı benimsemişkir'' dedi. AK Parti'nin, kadrolaşma konusunda kendi içinde bile tutarlı bir mazeret üretemediğini kaydeden Bahçeli, ''Bunun için herkes haddini iyi bilmeli, iğneyi önce kendisine batırmalıdır'' dedi. ''TÜRKİYE'NİN ASLINDA IRAK POLİTİKASI YOK'' AK Parti iktidarının dış politikasına da temas eden Bahçeli, Irak politikası gibi Kıbrıs ve AB meselesinde de ciddi sorumsuzluk, duyarsızlık ve çelişkiler olduğunu vurguladı. Bahçeli, Türkiye'nin aslında bir Irak politikasının olmadığını, Kıbrıs konusunun, tarihi önemi ve anlamının hala kavranamadığını ve AB meselesine kutsallık atfedilerek tartışılmaz görüldüğünü bunun da derin bir zaafiyetin ve teslimiyetin işareti olduğunu sözlerine ekledi. Bahçeli toplatıda, en son hazırlanan Uyum Yasası Paketi'nin içinde yer alan düzenlemelerin, etnik ve dini ayrımcılığı körüklemekten başka bir işe yaramayacağını ifade ederek, bunların çağdaşlıkla ve demokratikleşme ile de herhangi bir ilgisinin olmadığını belirtti. Bahçeli şözlerini şöyle sürdürdü: ''AB yönetiminin 'Türkiye'de din özgürlüğü yok' yaygarasıyla Kastedilen, azınlık vakıflarına ve her türlü ayrımcılığa hareket serbestisinin tanınmasıdır. Milli devlet yapımızı ve sosyal dokumuzu parçalayacak adımları, demokratik hukuk devletine de telafisi imkansız zararlar vereceği açıktır. Türk milletinin oylarıyla iktidara gelen bir partinin bütün bunların farkında olmaması mümkün değildir. Bu çerçevede Türkiye'nin AB'ye üyelik kriterlerine uyması gerektiğinin ileri sürülmesi gerekçeleri değiştirmemektedir. AB yönetiminin Kopenhag siyasi kriterlerini önce kendi içinde uygulaması ve ülkemize yönelik farklı kriterler geliştirmemesi, ilişkilerin sağlıklı gelişmesinin asgari şartıdır. AB yönetiminin ülkemize karşı çifte standart uyguladığı ve dürüst davranmadığı artık bazı Avrupalı yetkililer tarafından bile itiraf edilebilmektedir. Hiçbir Türk Hükümeti de Türkiye-AB ilişkilerine Birlik yönetiminin siyasi taşeronu gibi yaklaşamaz. AB yönetimi Türk milletinin ve türkiye Cumhuriyeti'nin ne amiridir, ne icazet makamıdır. Türkiye'nin üyelik perspektifinin içinin mahkumiyet ve mecburiyet psikolojisi ile doldurmak yanlış olduğu gibi, kimsenin üstüne de vazife değildir''. AK PARTİ'NİN İKİ SEÇENEĞİ AK Parti iktidarının Kıbrıs Türklüğünü kararlı bir şekilde desteklemekten kaçındığını savunan Bahçeli, ''Milli davaları milli yük olarak görerek ülkemizin saygınlığını ve etkinliğini sürekli azaltmaktadır. Hatta Yunan Hükümeti'nin AB aracılığı ile izlediği Rauf Denktaş'ı önce yanlızlaştırmak, daha sonra da tasfiye etme planına da AK Parti iktadırnca çanak tutulmaktadır'' diye konuştu. Bahçeli, konuşmasının sonunda AK parti iktidarının önündeki iki seçeneğin, milletin sorunlarını çözmek ya da ülkeye daha fazla zaman kaybettirmemek için milletten özür dileyip gitmek olduğunu sözlerine ekledi. Bahçeli'nin düzenlediği basın toplantısına, Sabahattin Çakmakoğlu, Faruk Bal ve Mehmet Şandır da katıldı. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:05

İLGİLİ HABERLER