Gündem
  • 4.6.2005 11:07

BAŞBAKAN ERDOĞAN, İLK KEZ 'REFERANDUM' DEDİ...

'BAZI KONULARI PAKET OLARAK REFERANDUMA GÖTÜREBİLİRİZ'

Başbakan Tayyip Erdoğan, Yeni Şafak yazarlarıyla yaptığı kahvaltılı sohbet toplantısıyla gündemdeki konular hakkındaki görüşlerini açıkladı.

ABD ile ilişkilerin iddia adildiği gibi kötü olmadığını, ABD Başkanı Bush'un kendisine, "İstiyorsan Türkiye'ye gelip sana ziyarette bulunayım" diyecek kadar samimi ve iyi ilişkiler içinde olduklarını kaydeden Erdoğan, "bazı konuları bir paket halinde referanduma götürebilecekleri" mesajını verdi. Erken seçim ve Cumhurbaşkanlığı konularının gündeme bile alınmaması gerektiğini dile getiren Erdoğan, hükümetin performansı için 10 üzerinden 8 verirken kabine değişikliklerinin de performansı daha da arttırmak için yapıldığını ifade etti.

Başbakan Erdoğan, Başbakanlık Konutu'-ndaki kahvaltılı sohbet toplantısında milletvekilleri Ömer Çelik, Akif Gülle, Suat Kılıç ile danışmanları Nabi Avcı, Yalçın Akdoğan ve Ahmet Tezcan da hazır bulundu. Erdoğan, Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni Selahattin Sadıkoğlu, Genel Yayın Koordinatörü Mehmet Ocaktan, Genel Yayın Danışmanı Fehmi Koru, Ankara Temsilcisi Mustafa Karaalioğlu, Başyazar Ahmet Taşgetiren ile yazarlar Ali Bayramoğlu ve Kürşat Bumin'in sorularını cevaplandırdı.

'Medya dokunulmazlık istiyor!'

2.5 yılı doldurmuş durumdasınız. Bu süreyi başarılı buluyor musunuz. Yani nerelerde başarılısınız, nerelerde eksikler gedikler var?

Önce iç siyasette özgünlükler açısından başlamak istiyorum. Biz iç siyasette bana göre çok ciddi mesafeler aldığımıza inanıyorum. Ama olması gereken nokta değil, ama ciddi mesafeler aldık. Bizim dönemimizde düşünceden dolayı hemen hemen mahkum olmuş insan yoktur.

Yeni TCK yürürlüğe girdi. Bundan sonra olabilir mi?

Ceza yasasında basının yaklaştığı gibi bakmıyorum olaya. Sıradan vatandaş için suç olarak görülen şeyin basın mensubu için de suç olması gerekir. Yani burada fikrinden dolayı cezalandırma sözkonusu değil. Bir yerde hilafı hakikat bilgi, bir hakaret varsa, yalan bir haber varsa bunun da bir bedelinin olması gerekir. Biz de geçmişte yaşadık, Bir kişi için söylemek veya okumak suç ama, gazeteci için suç değil. Mesela bize dokunulmazlık ile saldırıyorlar. Medya saldırıyor. Şimdi dokunulmazlıkta saldıran medya kendisi için niye dokunulmazlık istiyor. Madem bana saldırıyorsun bu konuda kendin de dokunulmazlık zırhından sıyrıl.
Suç olmasına itiraz eden yok. Ama bu ceza hapis yerine yüksek para cezası olabilir

Tamam yüksek parayı diğerleri için de koymak gerekir. O zaman parayı ödeyemeyen insanlar için ne olacak? O zaman bu ülkede zengin ve hali vakti yerinde olanlar dert edinmeyecek. Eşitlik mi o?

Tasarıda sadece hakaret diye bir şey yok. Temel milli yararlar diye bir ibare var. Mesela Kıbrıs'tan asker çekmek, Ermeni soykırımı meselesi ile ilgili olarak milli yararlar ilkesine giriyor.

Hukukun da bir dili var. Ben hukukçu değilim. temel milli yararların gerekçesinde neler var bilemiyorum ama ben o örneğe katılmıyorum. Hiçbir yargıç olayı böyle değerlendirmez. Ermeni soykırım meselesinde devletin bir şeyi olarak bence almak değerlendirmek olmaz. Ben sorarım o zaman. Bu sempozyumu yapaçak olanlar niye bundan vazgeçti.

"Çiçek'in sözü kanun değil"


Adalet Bakanı'nın konuşması Boğaziçi Üniversitesi rektörünü korkuttu.

İlla orada yapmak şart mı? Başka bir yerde yap. Cemil Bey'in açıklaması bu ülkenin yasası mıdır. Cemil Bey kendi görüşünü söylemiştir.
Adalet Bakanı bunu yapanları vatan diye nitelerse rektör bundan doğal olarak korkar.

Bu tür laflarla bu ülkede işler duruyorsa, birçok şeylerin yapılmaması gerekir. Rektör hanım değil orada o organizeyi yapan tertip komitesi kimse, başka bir salonda yapılır. Biz de bu işi yıllarca yaptık. Bizi yasakladılarsa gittik başka bir salonda yaptık.
Bu olaydan sonra akademik özgürlüğe gölge düştüğü iddiaları da gündeme geldi...

Benim aldığım bilgi bu. Sabancı, Bilgi ve Boğaziçi üniversiteleri katılımcı konumunda, tertip komitesinde de varlar. Bu işin yasal boyutu budur. Orada böyle bir iş çıkmışsa, hanımefendi de bundan çekinmişse veya sıkıntıya düşmüşse bu komite bunu bir başka yerde yapmalıydı, yapabilirdi. Şimdi bir ay birbuçuk ay sonraya bu işi atmanın anlamı yoktur. Bu olay olduğunda ben yurtdışındaydım. Bana sordular. Adalet Bakanı'nın kişisel görüşüdür dedim. Ne hükümetimizin, ne de devletin görüşüdür. Çünkü bu konuda bizim yasalarımız, herşeyimiz ortada, AB süreci ortada. Her şeyden önce yapılmamış bir şeyin üzerinde böyle konuşmak yanlış. Orada kimin ne konuşacağını baştan bilmiyoruz. Herkes çıksın, olumlusu olumsuzu herkes konuşsun. Ondan sonra Cemil bey onun üzerine bir yorum yapsa, bana göre o çok daha isabetli olurdu. Bunu daha sonra Adalet Bakanı'na da söyledim.
Demek ki hükümet YÖK ve üniversiteler üzerinde çok etkiliymiş, diyebilir miyizi?
(Gülerek) O olsa, İzzet Baysal'da bizim başımıza gelen, yaşanmazdı.
Buradan yola çıkarak hükümet niye YÖK reformunu yapmıyor, deniliyor.
YÖK reformu ile ilgili çalışmamızı yapıyoruz.
Bu konuda YÖK'ü devlet mi etkiledi, hükümet mi etkiledi?
Devlet diyebiliriz...

'Artık o bedelleri ödetmek istemiyoruz'

Tanımladığınız bu sistemde uygulamayı, icraatını etkileyen ne gibi engeller var?
Bizim bir özelleştirme hedefimiz var, bu engelleniyor. 72-73 milyon insana ödetilen bedeli biz artık ödemek ve ödetmek istemiyoruz. Burada birinci derecede önemli olan istihdam ise, istihdamı koruyoruz. İki, dünya pazarında yeri olan şirketler geliyor, Türk şirketleri katılıyor. Kim alırsa alsın bunu. Aldığı zaman bu fabrikayı burdan alıp götürecek hali yok. Tam aksine bu yatırıma ilaveler yapmak suretiyle doğrudan yabancı sermayeyi ülkeme çekiyorum. Bu adam burada kazanmak zorunda. Kendisi kazandığı zaman ülkeme de kazandırıyor. Ülkemin bu üretimini de ihraç etmek suretiyle farklı avantajlar sağlıyor. Bir bakıyorsunuz bu yargıdan dönüyor. Neyle dönüyor, usuli şeylerle dönüyor. Oysa burada milli yarar var. Bu konudaki farklı yaklaşımlar size çok ciddi zamanlar kaybettiriyor. Komünist blok bu işi aşmış, benim ülkemde ana muhalefet lideri kalkıp gidiyor, SEKA'da olan olayları biliyorsunuz, gösteri yapıyor. Ama biz de o kadar ileri bir demokrasi var ki hükümetimiz müsaade ediyor Aynı şeyi üniversitelerde yaşıyoruz. Biz üniversiteler konusunda çok ciddi hassasiyetler gösterdik. TÜBİTAK'ta yaşanan olay, TÜBİTAK'ta biz bu atamayı yaptık, yetkimizi kullanarak yaptık.

'Gerekirse referanduma giderim'

Geçen dönemde hükümetin gündeminde ana reform konuları vardı ve bunların ertelendiği görüntüsü ortaya çıktı. YÖK, Kamu reformu, 2B gibi konularda takviminiz nedir? Başörtüsü sorunu da bekliyor. Bu konuları nasıl çözmeyi düşünüyorsunuz?

Kesin bir takvimimiz yok. Biraz atmosfer ve zemin olayı. Bunlar Anayasa değişikliği gerektiren konular. Anayasa değişikliğiyle netice alıp alamayacağımız referandum yolunun denenip denenmeyeceği... Bunlar aramızda tartışılan konular. Paket olarak referanduma gidilir gerekirse. Ancak başörtüsü Anayasa konusu değil. Farklı bir konu. Burada biz toplumdaki bütün hassasiyetleri düşünerek adımlar atıyoruz. Onun için şu saatte bunu yapacağız diye bir şey yok. Zemin ve atmosfer elverirse adımı atarız. Yoksa bunu erteleyebiliriz de. Bizim parametreleri kaybetmememiz lazım. Ekonomik öncelikleri gözetmemiz lazım.

Başbakan ile samimi sohbet

Başbakan Tayyip Erdoğan, Yeni Şafak yönetici ve yazarlarıyla Başbakanlık Resmî Konutu'nda kahvaltı yaptı. Zaman zaman masadaki zengin mönü, zaman zaman hükümetin icraatı, zaman zaman da gazetemiz yazarlarının çeşitli yazıları, espri konusu oldu. Başbakan Erdoğan'ın yaptığı esprilerin satır aralarından, basını nasıl dikkatle takip ettiği de ortaya çıkarken, hükümet icraatına ve gelecek planlarına yönelik sorular da, Başbakan'ın ve hükümetin nasıl dikkatle izlendiğini ortaya koydu.

'Kabine gerekirse yine değişir'

"Kabine değişikliğinden bakanların bile haberi yoktu. Cumhurbaşkanımız da kendisine sunduğum listeyi aynen onadı. Değiştirme yok."

Uzun süredir beklenen kabine revizyonunun yaptınız. Küçük bir revizyon oldu. Nasıl karar verdiniz ve iddia edildiği gibi Çankaya'da bir sıkıntı yaşandı mı?
Hayır... Listeyi nasıl verdiysek aynen onandı. Bakanların bile haberi yoktu. Ben bizzat Ömer'e (Dinçer) yazdırdım, aldım kendim götürdüm, kendileri de onadı.

Böyle bir kabine değişikliğine neden ihtiyaç duydunuz? Niye bu bakanlıklar değişti?

Böyle bir süreç içerisinde bazı arkadaşlarımızın aksamaları, yorgunlukları olabiliyor. Aslında arkadaşlarımızın hepsi iyi niyetle, samimiyetle koşuyorlar. Ama tabi, zaman içerisinde bazı değişiklikler gerekiyor. Özellikle bu üç bakanlığı tercih edişimizin nedeni, performansı biraz daha arttırmamız gerektiğindendir. Özellikle, kadının statüsü, aile, SHÇEK' de biraz daha farklı bir performansı yakalamamız gerekli. İnanıyorum ki, bundan sonraki süreçte, atadığımız arkadaşımızla beraber eski arkadaşımızın tecrübesini birleştirerek, bu işi götürürüz diye düşünüyorum. Tarım'da da Sami Bey aslında çok gayretli çalışmalar ortaya koydu. Başarılı olduğu noktalar oldu, başarılı olamadığı noktalar oldu. Bu konuda da zaten kendisiyle karşılıklı mutabakatımız var. Böyle bir değişikliği gerekli gördük. Mehdi Bey de bizim bakanlığın içinde uzun yıllar çalışmış biri, bu camiayı da tanıyor, biliyor. Onun için orada da yeni bir heyecana, yeni bir dinamizme ihtiyacımız var. Aynı şey tabi Bayındırlık'ta da söz konusu. Zeki Bey tam bir arazi adamı. Fakat rahatsızÖ Fakat Zeki Bey'in duruşu sağlamdır. O camiayı aslında iyi tanıyan biridir. Ama biz istiyoruz ki biraz daha hareketli olalım, canlı olalım. Özellikle ben bu duble yol olayına çok önem veriyorum. Başarmamız lazım. Çünkü bizim en büyük trafik kazalarının nedeni; alt yapımızın zayıf oluşundan kaynaklanıyor. Bunu aşmamız lazım. İlk adımlarda henüz 4 bin 500 ile 5 bin km arasında ulaştık. Buralara 15 bin km. gibi hedef koyduk. Şimdi Faruk beyle devam edeceğiz.

Değişiklik bu kadar mı, yoksa devam eder mi?

Tabi her zaman olur. Bu hükümet içinde gelişmelere göre, değişiklikler olur. Olduğu zaman da bu değişikliklerden kaçınmak yanlış olur. Başarı her zaman tabi ki takdirlenecektir, zaten orada görev değişikliğine gitmek yanlış olur. Ama bir yerde aksama varsa, orada o değişikliği yapmak lazım.

Yayın Yönetmenimiz Selahattin Sadıkoğlu ile yazarlarımız Fehmi Koru ve Ali Bayramoğlu, Başbakan'ı dinlerken, moral ve enerjisini de not ettiler.

'Cumhurbaşkanlığı konusunu tartışmam'

En çok merak edilen konulardan birisi sizin Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda nasıl bir tavır takınacağınız. Hatta, bu merak nedeniyle bir gerilim de doğuyor.

Önümüzde 2.5 yıl var. Tek başına iktidar olan hükümetimizin böyle bir şeyi düşünmesi şimdi yanlış olur. Ülkenin bununla meşgul olmasını doğru bulmam. Biz belli bir hedefe kilitlenmişiz, çalışmalarımızı hassasiyet içerisinde sürdürmemiz lazım. Vakti yaklaştığında biz birlik ve beraberlik içinde bir parti olarak, Cumhurbaşkanının seçileceği bir ortamda arkadaşlarımızla değerlendirmelerimizi yapıp, o zaman da en ideal şekli neyse kararı o şekilde verme arzusu içerisindeyiz. Gündeme asla böyle bir konuyu düşürme niyetimiz yok. Düşürmem. Çıkan haberlerin hepsi yalan. Kimileri çıkıp bizim adımıza açıklamalar yapıyor. Şu anda böyle bir hesabımız yok.
Ama, buna bağlı bir gerilim olduğu da kabul edin...
Böyle bir şeyi düşünmemiz söz konusu olmadığı gibi, o kesimler de gerilimden nemalandıkları için bunu hep diri tutmanın gayretleri içerisindeler. Biz seçilirken kimliğimiz belli olarak seçildik. Kimliğimizi gizlemedik ki, çok açık net ortada... Aile yaşamımız, geldiğimiz orijin apaçık. Bu millet bizi seçti. Bu milletin bize verdiği yetkiyi, biz de sonuna kadar kullanacağız. Hizmet yolunda kullanacağız. Bu konuda spekülasyon yapmak sadece ülkemizin geleceğine gölge düşürür başka birşey yapmaz.

Kaçak Kur'an eğitimi demek, millete hakaret

Anadolu'ya gidiyoruz. Sizin tabanınızdan insanların rahatsızlıkları var. İktidar olup muktedir olamamaktan söz ediliyor...
Türkiye'de hiçbir kurum kayıtsız şekilde tek başına muktedir değildir. Buna siyaset de dahil. Parlamentoda egemenlilk kayıtsız şartsız milletindir deniyor. Bunun tanımına bile son zamanlarda dikkat ederseniz çok farklı cümleler getirenler oluyor. Türkiye'de iki devlet vardır diyenler de oldu. Fakat biz bu alanlarda da mesafe aldığımıza inanıyoruz. Eğer hıçkırıklarımızı içimize atıyorsak, sebepleri var. Gerilim istemiyoruz. Gerilimin faturaları çok ağır oldu. Ormanı yanmaktan kurtaralım istiyoruz. Onun için üç beş ağaç yanıyor, bunu feda ediyoruz. Anadolu'daki serzenişler. Bunun içinde başörtüsü var, son 263 var... Ana muhalefet lideri, kaçak Kur'an eğitimi diyor. Kur'an eğitimi almanın kaçak olması mümkün değil. Zaten kanunun metninde böyle bir şey yok, ruhuna aykırı. Bu ülkenin yüzde 98'i Müslüman olan halkına hakaret ve saygısızlıktır.

Vekaletle yönetim bizimle başlamadı

Vekaletle yönetim konusunda eleştiri alıyorsunuz. Son olarak Cumhurbaşkanı Sezer de hükümeti uyardı. Bu sistem devam edecek mi?

Vekalet bizimle başlayan bir süreç değil ki... Vekalet bizden önceki hükümetler tarafından yapılmış. Bir milli eğitim müdürünü bile üçlü kararname ile atıyoruz. Maalesef bu var. İl müftüleri de öyle. Vekilde sadece aranan zihniyet ve liyakatidir. Bu varsa aslı gibidir. Bunu da onu göreve getiren kişi en iyi bilir. Bedelini de o ödeyecektir. Buna siyasi nitelik tanımlaması getirmek yanlış olur. Yani bizden öncekiler o kadro ile başarılı olsaydı o yolsuzluklar bu acı faturalar ortaya çıkmazdı.

'Müzakereci yardımcılığı kadrosu yok'

"Başmüzakereci yardımcılığı diye sivil bir görev tanımı yok. Rıfat Bey o açıklamayı yanlış yaptı. Yoksa her STK gelir, 'ben de istiyorum' der..."

Başbakan Erdoğan, Başyazarımız Ahmet Taşgetiren ile Başbakanlık Konutu'nun bahçesinde gezinti yaparken, son günlerin tartışmalı konularını konuştu.

Ali Babacan'ı başmüzakereci olarak atadınız. Buradaki strateji ve kendisine yüklediğiniz fonksiyon nedir?

Başmüzakerecinin Ali Bey olması, Başbakan'ın başmüzakereci olmasının ortadan kaldırmıyor. Süreci takip edecek olan, süreci üstlenmiş olan Ali Bey olacaktır. Ali Bey'in yükü 3 Ekim'den itibaren artacak. Hemen süratle AB Genel Sekreterliği'ni kendime bağladım. AB Genel Sekreterliği'nde bir yapılanmaya gideceğiz. Bu yapılanma, oradaki statükocu anlayışla yürümez. Oraya farklı bir yapı getirmemiz gerekiyor. Arkadaşlarımız onun çalışmasını yapıyorlar. Akademisyenler, sivil toplum örgütleri, sermaye çevreleri, medya katılımını alabilecek şekilde bir yasal düzenlemeye bile gidebileceğiz ki, orayla sürekli bir diyalogu oluşturalım. Fasıllar malum ağırlıklı olarak ekonomik. Başmüzakerecinin yöneteceği kısmı, zaten ekonomi kısmı. Siyasi kısmını beraber yürüteceğiz.

Babacan'ın güçlü yardımcıları olacak mı? Mesela, Hisarcıklıoğlu bu göreve talip...

Rıfat Bey'in yaptığı açıklama, çok yanlış. Böyle bir yasal yapı yok. Başka sivil toplum örgütleri de, bu işi en iyi ben biliyorum der. Nitekim bu konuyla ilgili bazı sivil toplum örgütleri açıklama yapıyor, bu konunun mütehassısı biziz diye. Böyle bir şey yok. Şu anda biz teşkilat şemasını hazırlıyoruz. Hatta son 10 ülke gerek ondan önceki ülkeler onların şemaları üzerinde de arkadaşlar çalışma yapıyor. Kendi modelimizi oluşturacağız.

"MİT'in dinlemeleri hakkında bilgi aldım"

Devlet eliyle yapılan bazı uygulamalar var. Kaymakamın kitap toplatması, şiir okuyan gencin gözaltına alınması, Adalet Bakanı'nın konuşmasından sonra sempozyumun iptali, MİT'in telefon dinlemesi... Burada devlet eliyle diyebileceğim sadece MİT'le ilgili haberdir. İstihbarat teşkilatının müsteşar vekilinden dün bilgileri aldım. 'Bana anlattıklarınızı kamuoyuna açıklayın' dedim. Anlattığı olay şu: Diyelim ki bir teröristin izini süreceğiz. Ama bunu bir telefonla takip edip, yakalamak mümkün değil. Onun için genel bir ifadeyle izni almamız gerekiyor. Çünkü bağlantıları var. Bu bağlantıları sürmemiz lazım. Yoksa bütün halkımızı dinlemeye almak gibi bir şey söz konusu değil, mümkün de değil. İşin tekniği açısından ancak böyle olursa, olur diyor. 'O zaman, siz bu durumu açıklayın' dedim.

Siz ikna oldunuz mu?

Size şöyle bir şey söyleyeyim. Yarın bir gün başınıza şöyle bir olay geldi. Candan sevdiğiniz birini terör grupları öldürse. Güvenlik gücünün elinde böyle bir imkan var mı? Elinde bu imkan varsa izleyebilir. Bu olmadığı zaman takip etmenin imkanı yok. Tamamıyla ilgili böyle bir müsaade verilmesi doğru olmayabilir. Ama bütün yasaların da art niyetli olduktan sonra kötüye kullanılma şansı var. Mesela benimle ilgili bir mahkeme olumlu karar verirken, gidiyorlar bir başka mahkemeye, o mahkeme olumsuz karar veriyor. Hukukun matematiği yok. İki kere iki dört değil.

'İstihbarat birimleri ortak çalışacak'

... Ama burada bir sıkıntı daha var. Bizdeki istihbarat sisteminin çokluğu. Bizde istihbarat tek elden yürümüyor. Çok başlılık sıkıntı. Burada kollektif bir çalışma yapmaları konusunda iki üç kez toplandık, ayda bir İçişleri Bakanlığı'nda toplanılıyor. Ama henüz o istenen şeyi, aralarındaki kurumsal rekabeti kaldırılabilmiş değiliz. Aralarındaki kurumsal rekabet kalkmalı. Kollektif çalışma ya da havuz oluşturmak suretiyle yürütülmesi gerekir. Nitekim bazı ülkelerde bu başarıldı.

İstihbarat birimlerinin birleştirilmesi yönünde bir çalışma var mı?

Var, arkadaşlarımız bu konuda çalışıyor. Yalnız kurumlarımızın yapılanmasında aksilikler olmuş. Bir insicam söz konusu değil. Bu sıkıntılar tabi yaşanıyor. Birisi kendisine göre bir internet ağı oluşturmuş o ağla herkese servis yapıyor. İçerideki mevcutlar ondan rahatsız. Bakanlıklarda bürokratik oligarşi oluşmuşsa bunun arkasında bu var. Bir işi yaptırmakta zorlanıyorsunuz. İdeolojik yaklaşımı nedeniyle direnç koyuyor.

(YENİ ŞAFAK)

Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 12:16

İLGİLİ HABERLER