
BAYKAL: 'BU OPERASYON GERİ TEPMİŞTİR!..'
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, MerkezBankası Başkanlığı'na atama konusuna ilişkin olarak, ''Siz getirip
kendi yakın arkadaşınızı, eşinizi dostunuzu, masonik anlayışınızdaki birisini oraya dayatırsanız, bunun bedelini ekonomi, toplum, 70 milyon
öder'' dedi.
Baykal, CNN Türk'te yayınlanan ''Ankara Kulisi'' programında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Baykal, ''Neden Merkez Bankası Başkanlığı sorunu yaşıyoruz,
ekonomiye yansıması ne olur?'', sorusunu yanıtlarken, Merkez
Bankası'nın partizanlık, siyasi sıcak mücadele alanı gibi
düşünülmemesi gerektiğini belirterek, temel anlayışın Merkez
Bankası'nın bağımsızlığının korunması olduğunu ifade etti.
Türkiye'deki bürokratik yapının yeniden oluşturulduğu yönünde bir
izlenim edinildiğinin söylenmesi üzerine, Baykal, yapılanın ''masum
partizanlık uygulamalarını aşan bir tablo'' olduğunu savundu. Baykal, ''Bu, kişiye göre değil, bir siyasi ideolojik anlayışa göre
kadrolaşma, yer tutma, altyapı hazırlama... Kadrolaşma da aşılmıştır, gelinen nokta kuşatma noktasıdır'' dedi.
Uzun süreden beri ilk kez IMF Başkanı'nın, ''güven kaybına
sürüklenebilirsiniz'' dediğini hatırlatan Baykal, Le Monde gazetesinin bir makalesinde, ''Türkiye'de finans sektörü dinselleştiriliyor'' görüşüne yer verildiğini anlattı. Baykal, ''(Benim okuldan sınıf arkadaşım, bildiğim birisi olsun) duygularıyla mı olan bir şey? Hiç alakası yok. Kendi felsefesinin bürokratını getirmek. Senin felsefen hangi felsefe? Türkiye Cumhuriyeti'nin felsefesi mi?'' dedi.
''İKTİDARIN İLAN EDİLMEMİŞ PROGRAMI...''
''Ne, neyi kuşatıyor?'' sorusunu yanıtlarken de Baykal, şunları
söyledi:
''Cumhuriyetin Türkiye'deki kazanımlarını içine sindirememiş, bunu
tersine çevirmeyi amaçlayan bir anlayışın, bugün iktidarın ilan
edilmemiş programı olduğundan hiç kuşku duymuyorum.
Başbakanlık Müsteşarı'nın makalelerine bakıyorsunuz, uygulama, o
yazdığı anlayışın amaçlarına yönelik bir uygulama. Ne diyor?,
'Türkiye'de cumhuriyetin modası geçti, Cumhuriyeti dini temelde
yeniden şekillendirelim. Temel mesele bu' diyor. Bunun dış politikada,
devlet içinde yapılanması gerekiyor. Bu devlet içindeki yapılanmayı
eyalet sistemine kadar götürebilecek bir anlayış. Bunun yasaları
çıkıyor. Taşlar ona göre örülüyor.''
''İDDİANAME HUKUKİ BİR BELGE DEĞİL''
Baykal, ''Şemdinli iddianamesinin arkasında sizce Başbakanlık
Müsteşarı mı var?'' sorusu üzerine, ''Böyle konularda somut iddia
söylemenin gerekleri vardır. Belli bağlantıları, somut belgeleri
oluşturulmadığı zaman, toplumu düşünmekten alıkoymak mümkün değildir''
dedi.
Van'daki iddianamenin hukuki bir belge olmadığını ifade eden
Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Siyasal amaçları olan, hedefi olan bir iddianamedir. Van'da
ortaya çıkan iddianamelerin tam hukuki olduğunu düşünmek her zaman
için mümkün değil. Van'daki üniversite rektörüyle ilgili iddianame
var. İddianame hazırlanmadan önce yaşanan uygulama var.
Van'daki bir hukuk tercihinden çıkan uygulamanın, siyasal niteliği
olabileceğini ortaya çıkarıyor. Rektöre ve Kara Kuvvetleri Komutanı'na
karşı, bu kadar ağır iddiaları yapmaya kalkan bir savcının, bunu
yetkisi olmadan yaptığını, desteklemeler, himayeler, kollamalar,
yönlemeler olmadan yapmış olabileceğine inanmak saflığın ötesinde bir
şeydir.''
Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Genelkurmay Başkanı ile
yaptığı görüşmede ''Evet bu bir tertiptir, birlikte aydınlatalım''
dediğini ifade ederek, şunları söyledi:
''Şimdi, Başbakan'ın bu konuda bir tertip olduğunu teşhis ettiğini
görüyoruz. Eğer Savcı'nın şahsi uygulaması olsa, buna tertip
denilmezdi. Başkaları kim, ben bilemem, ama durumu okurum. Hükümet, tuttu Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı'nı bu konuyla ilgili olarak aldı. İstihbarat Daire Başkanı, rastlantı olarak bu işin içinde, başka hiçbir kamu görevlisi, siyasetçi bu işin içinde değil. Buna mı inanacağız?
TBMM Şemdinli Komisyonu'da yemin edildiği halde burada verilen
ifadelerin, Komisyon Başkanı tarafından tek taraflı bir anlayışla
savcıya intikal ettirildiği ortada. Kara Kuvvetleri Komutanı hakkında temelsiz suçlamalar yapan, onunla problemi olan bir işadamının mutlaka çağrılıp, ifadesinin alınmasını isteyen AKP. Bu AKP'li kişiler, AKP içinde başbakana karşı tavır takınmış olan, onunla ilişkisi kopuk, muhalefet anlayışında insanlar mı? Bu ifadeleri savcıya intikal ettirme tercihini, komisyon üyelerine sormuyorsun, peki seni oraya getiren siyasi iktidarın yetkililerine de bildirmiyor musun? Bu olabilir, ama inanmakta birileri tereddüt ederse, bunu anlayışla karşılamak lazım.''
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
''Başbakan, Kara Kuvvetleri Komutanı ile ilgili iddianın bu
dosyadan çıkarıldığını söyledi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?''
sorusu üzerine, Baykal, şunları kaydetti:
''Böyle bir açıklama yapmış olma durumuna gelmesi sevindirici. Bu
operasyon tam geri tepmiştir, yüzlerine gözlerine bulaştırmışlardır,
beklediklerinin tam tersi sonuç ortaya çıkmıştır. Olay artık teşhis ve teşhir edilmiştir. Senaryo ayan beyan ortaya çıkmıştır.
Bugün artık Başbakan özel olarak çağırarak, duygularını anlayışını
Kara Kuvvetleri Komutanı'na ifade etme zorunluluğu içine girmiştir. Bu geri tepti, bitti. Bir daha da yapmayın bunları. Bunları sizin yapıyor olmanız, çok tehlikeli iştir. Toplumun, partileri, medyası vardır, bu tertiplerin altında kalırsınız, kaldılar.''
''Kara Kuvvetleri Komutanı'nın Genelkurmay Başkanlığı'nı
engellemekle, Cumhurbaşkanlığı seçimi arasında bir bağlantı olabilir mi?'' sorusu üzerine, Baykal, şunları söyledi:
''Bu konuda bir arayışın bulunduğunu ve çeşitli belirtilerinin
kamuoyuna yansıdığını çok iyi biliyoruz. Silahlı kuvvetlerin işi
ayrıdır, siyasetin işi ayrıdır.
Anlaşılıyor ki, Başbakan böyle bir arayış içinde gözüküyor. Daha
bu aşamada, Cumhurbaşkanı gibi anayasayı çok iyi kavramış önemli bir otorite orada dururken, daha o kale henüz düşmemişken, hazırlanan tertiplerin niteliğine bir göz atalım. Üniversite, yargı, silahlı kuvvetlere, Merkez Bankası'na karşı nelerin yapılmaya teşebbüs edildiğini düşünününüz. Arkasından Cumhurbaşkanlığı kalesi düştükten
sonra, Türkiye'nin maruz kalabileceği sorunları, sıkıntıları tasavvur
ediniz. Cumhurbaşkanlığı seçimi bu tartışmalar ortamında bu açıdan
önemlidir. Cumhurbaşkanlığı yerinde dururken, Türkiye'de ne tertipler
yapılıyor, cumhurbaşkanlığı bugünkü işlevinin dışına çekilmiş olsa, o
zaman ne olacak?''
'Henüz Cumhurbaşkanlığı kalesi düşmedi diyorsunuz?'' sözleri
üzerine, Baykal, ''Bunu önleyelim, önleyemezsek çok tatsız olur, çok
kötü olur. Türkiye'nin bugünkü artan önemi, değiştirilmek istenen
temel anlayışın var olmasından kaynaklanıyor. O anlayış ortadan
kalktığı zaman çok şey kaybederiz, büyük sıkıntı yaşarız'' dedi.
''BAŞBAKAN İLE KİŞİSEL OLARAK UĞRAŞMIYORUM''
''Başbakan, 'Baykal gibi bir anamuhalefet liderine sahip
olduğumuzdan dolayı mutluyum' dedi. Niye mutlu?'' sorusunu
yanıtlarken, Baykal, şöyle konuştu:
''Ben onun mutluluğuna katkı yapmaktan zevk alırım. Mutluluğu
Türkiye'nin yararınadır. Ama Başbakan çok mutlu gözükmüyor, asabi
gergin, herkesi azarlıyor. Ben demek ki, yeterince katkı yapamamışım.
Başbakan, böyle bir durumdan mutlu olsaydı, bunu söyleme gereği
duymazdı. Bana zarar vermek için söyleme ihtiyacı hissediyor. Bana
zarar vermesi mümkün değil.
Onun derdi ben değilim, derdi kendisi. İşini yapsın, işini
yapamıyor. Başbakan'ın yaptığı yanlışlıklar konusunda sergilediğimiz
tavır önemli olmuştur. Bunu Başbakan da görüyor ve benimle kişisel
uğraşmaya çalışıyor. Ben Başbakan ile kişisel olarak uğraşmıyorum.''
Muhalefet dışında AK Parti'ye yakın isimlerin de ''seçim işini
düşünmeye başlayın'' dediğini savunan Baykal, ''(Artık kaybetmeye
başladın, bunu burada kes, çok ciddi oy kaybına uğrayacaksın) demeye
başladılar. Şu seçim işini düşün demeye başladılar'' dedi.
''GÜVEN KAYBI ORTAYA ÇIKIYOR''
Baykal, ''İstikrar programı yürüten ülkeler için Merkez Bankası
koltuğunu boş bırakmak intihardır deniliyor. Siz de buna katılıyor
musunuz?'' sorusu üzerine, ''Fevkalade tehlikeli, çok yanlış. Bugün
Merkez Bankası bağımsız bir kurum olarak düzenlendi ve angaje olduğu
politikalara dayanarak, Türkiye'nin dünya finans sistemiyle ilişkisi
çok ileri noktaya geldi'' karşılığını verdi.
Türkiye ekonomisinde istikrarın sıcak para girişiyle
sağlanabildiğini kaydeden Baykal, şöyle konuştu:
''Siz getirip kendi yakın arkadaşınızı, eşinizi dostunuzu, masonik
anlayışınızdaki birisini oraya dayatırsanız, herkes 'kendi localarıyla
Türkiye'yi yönetmeye çalışıyorlar' teşhisini yaparsa, bunun bedelini
ekonomi, toplum, 70 milyon öder.
Aldığın oy yüzde 34... Bu yüzde 34 oyla 'silahlı kuvvetleri,
yargıyı değiştireceğim, Cumhurbaşkanlığı, Merkez Bankası'nı kendi
anlayışımda şekillendireceğim' dersen, bunun demokrasi anlayışına da
uygunluğu tartışılır. Yavaş yavaş bir güven kaybı ortaya çıkıyor.
Türkiye'nin güven kaybından IMF Başkanı söz ediyor. Sen ne geleceği
planlamışsın, ne Türkiye'yi tümüyle kavramışsın. Sen elindeki
imkanları kendi hesabına yararına kullanmaya çalışıyorsun, Türkiye'nin
tarihsel rotasını olabildiğince değiştirme anlayışı içinde.
Başbakan'ın anlayışını, zihniyetini değiştirmesi lazım.''
Baykal, ''Nasıl bir muhalefet programınız var?'' sorusuna da şu
yanıtı verdi:
''Bu, projeyi deşifre etmektir. Herkesi bu konuda tepkiye
çekmektir. Bizim koyduğumuz strateji doğrultusunda gerçekler ortaya
çıkıyor. Bu iktidar, yolsuzlukları tasfiye etmek üzere getirildi, ama
geçmişten hiç farkı olmayan yolsuzluk içinde. Memleketin AKP'li
dışında ihale alabilecek vatandaşı yok mu? Bu bir zihniyet işi.
Cumhuriyete, birikim ve kazanımlarına karşı sistemli bir hareket
yürütülüyor. Bu deşifre edilirse, halk buna inanır.
Demokrasilerde bazıları çok ağır tahribat getirir, rotayı sarsar.
Sen Merkez Bankası'na bile kendi adamını getirmeye çalışıyorsun,
gereksiz yere kurumlara müdahale ediyorsun. Kaygım o ki, locayı
Cumhurbaşkanlığı yetkileriyle daha da güçlendirmek istiyorsun. Sorun
o.'' Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 09:43