
BAYKAL CHP'DEN İHRAÇ EDİLİR Mİ?
* Ya söyledikleriniz de disiplin suçu olarak algılanır ve partiden ihraç edilirseniz...
- Ben CHP'nin kurumsal kimliğini eleştirmiyor, tam tersine onu savunuyorum. Atatürk'ün kurduğu partiyi bu hale getirenlere karşı tepkimi dile getiriyorum. Canım yandığı için, CHP bu yönetimin elinde devam edip küçüleceğine ve Atatürk adına leke süreceğine, 'vakfa dönüşmesi daha hayırlı olur' diyorum. Yoksa yeni ve çağdaş sol kadrolar yönetiminde CHP niye devam etmesin, niçin umut olmasın? Ama ne yazık ki bugünkü yapıyla, bunu çok zor görüyorum. Eğer eleştirilerimi disiplin suçu sayarlarsa, bu durum partideki hoşgörüsüzlüğün, eleştiriye tahammül edememenin yeni bir kanıtını oluşturur. Ben disiplin suçu işlemiş olmam ama yönetim düşünceye baskı suçu işlemiş olur. Baykal, "CHP benim" dediği için ona ve kadrolarına yöneliksel eleştiri, ne yazık ki CHP kimliğine yapışıyor.
Statükoyu savunuyor
* Diyelim ki CHP'yi siyasi hayattan çektik, peki yerine ne koyacağız?
CHP'yi siyasi hayattan çekmek değil, tam tersine ana gövde haline getirmek gerekiyor. AKP'ye karşı olan halk kitleleri oy verecek parti bulamıyor. 3 Kasım seçimlerinde AKP'ye karşı kerhen, Derviş'in, bizim gelmemizle yüzde 19.4 gibi bir oy yakalandı. Ama bir daha bu mümkün değil. Hele bu kurultaydan sonra halkın büyük bölümü bir daha CHP'ye oy vermeyecek. O zaman sosyal demokrat, laik, şu ya da bu nedenle AKP'ye oy vermek istemeyen insanlar açıkta kalıyor. CHP silindiği için Türkiye AKP-MHP arasında sıkışmaya başlıyor. Avrupa'da da böyle olmuş: AB'yi savunan partilerle karşı olan muhafazakar partiler bu çelişki nedeniyle bir miktar yükseliyor. Şimdi ne yazık ki AKP değişimi, CHP statükoyu savunuyor.
* Zeminde bir kayma oldu değil mi?
Hem de tarihsel bir kayma oldu. 31 Mart'ı yapanların torunları değişimi savunuyor, onları bastıranlan Hareket Ordusu'nun torunları ise statükoyu... Ama o ev dolu, o evin sahibi MHP. O yüzden bu mahcup milliyetçilikle oradan da bir şey toplayamazsınız, buradan da...
* Bu ülkeyi kuran bir parti için artık "marjinal" mi dememiz gerekiyor yani?
CHP'ye marjinal demek acı verici bir tespit olur. Ama bu yönetimin elinde ne yazık ki marjinalleşme görüntüsü veriyor. Türkiye'nin aydın birikimiyle ilgisi yok. Türkiye'nin sanatçı kesimiyle ilgisi yok. Sendikalarla, halkla, eğitim kesimiyle... Hiçbir yerle ilgisi yok. Zaten böyle bir heyecanı da yok.
Hiziple değil, fikirle
* Peki taşlar yerine nasıl oturacak?
CHP içinde bir devrim yapılması ve partinin bu yönetim anlayışından kurtulmasıyla. Yani yeni bir CHP ile.
* Tarifi?
Kadroyla, hiziple değil, fikirle, ideolojiyle hareket eden bir parti. Bu fikir nedir? Çağdaş sosyal demokrasi. Hem Atatürk geleneğinden gelen yurtseverliğin sıkı savunucusu, hem de dünyadaki değişimi takip eden, AB müzakerelerini AKP'den daha iyi sürdüren ve çekinmeden söyleyelim; Türkiye'de değişik grupların kendi kültürlerini özgürce yaşamalarına imkan sağlayan ama ülkeyi de böldürtmeyen, gelir dağılımı uçurumunu ortadan kaldıran, Türkiye'nin yüzyıllık sorunları ertelemek için değil çözmek için yola çıkan, piyasa ekonomisini yargıyla denetleyebilen, sosyal devlet ilkesinden tavizsiz, pırıl pırıl insanların katıldığı ve halkın sahip çıktığı bir parti.
Zor yolu seçiyoruz
* 23 milletvekili grubunuz var. İsteseniz şu anda da ayrılıp, bir parti kurabilirsiniz. Böyle bir ihtimal?
Grup adına konuşamam. Belki de dilekçeyi versek parti kurarız. Meclis grubu oluştururuz. Devlet yardımı alırız. Seçimlere katılma hakkı elde ederiz. Televizyonlara çıkarız. Bu çok kolay. Ama biz zor
yolu tercih ediyoruz. CHP bizim grubumuzdaki her arkadaşın evidir, yuvasıdır.
* Bu ülkede vize almak için kilit konu: Ulus-devlet?
Ben ulus devleti savunuyorum. Globalizm devletler için değil, şirketler içindir. Avrupa ülkeleri içinde bile ulus devlet çözülmüyor. Türkiye'de de ulus devlet fikri bitmeyecektir. Ama bu fikir demokratikleşecektir. Çünkü elbette her ihtilal kurulduğu aşamada kendi fikirlerini empoze eder. Fransız ihtilali 80-90 yılda oluşturabilmiştir kurumlarını. Bizde ise tam kurumlarımız oluşurken başka cereyanlara yakalandık. Bu sürecin tamamlanması gerekiyor.
Atatürkçülük de bunlara engel olan faşist bir ideolojinin adı değil. Tam tersine ilerici, devrimci... Yoksa bana hiç kimse "ulus devlete karşı, ikinci cumhuriyetçi, Amerikancı, liberal" diyemez. Benim bunlarla kesinlikle hiç alakam yok. Ben Türkiye'nin AB'ye girmesinden yana bir insanım, niye? Çünkü Atatürk'ün yolundan gidiyorum.
Benim rüyam bitmedi
* Sanki bu aralar bir şeye karar vermeniz gerekiyor Zülfü Bey: Bir parti lideri olacak mısınız, olmayacak mısınız? Çünkü Türkiye'de bir hareket isimsiz bırakılamaz ve sanki artık siz kolları sıvayıp sıvamamaya karar vermelisiniz?
Ama ben zaten sıvamıştım kolları. 11 yıldır günlük siyasetin içindeyim. Hiç girmeseydim daha da mutlu olurdum ama işte insanın içinden bir şey olmak değil yapmak geliyorsa...
Ben vazgeçmedim
* Yine de hâlâ üzerinize o giysiyi giymek istemiyor gibisiniz ve bu sizden ümidi olanların hevesini kırıyor. Bakın, yıllardan beri kendi kendime bunu soruyordum: Politik hırsın var mı? Yok! Siyah arabalar, eskortlar arasında gezmek istiyor musun?
Hayır, çok sıkılıyorum böyle bir şeyden! Genel Başkanım diye önünde düğme iliklenmesini istiyor musun? Mümkün değil, bu da çok kötü bir şey. Peki ne yapmak istiyorsun? Şuna vardım sonunda: Ben aslında müzikten önce politikadan gelen biriyim. Dünyayı değiştirmek isteyen bir kuşaktan geliyorum ben. Benim bu rüyam bitmedi. Bazılarında bitti. Bazısı parayı buldu, bazısı halkı suçladı ve vazgeçti. Ama ben vazgeçmedim. Benim bu dünyayı değiştirme hırsım hala devam ediyor. Ve halkla bir sorumun yok, halkın içindeyim. Benim sorunum basın ve siyasetteki bir kesim profesyonellerle...
Saf bir inancım var...
* O profesyonelleri iknaya zahmet eder misiniz?
Aa tabii, zahmet ne demek? Elbette uğraşırız böyle bir konuyla...
* O zaman Erdal İnönü örneği konusunda şimdi bir tespit yapmak gerekiyor: Ne zaman sosyal demokrat biri ortaya çıksa "Yapsa Erdal Bey yapardı, halk böyle bir lider sevmiyor" deniyor. Halk sosyal demokrat mı sevmiyor, yoksa o Erdal Bey'in kendi başarısızlığı mı?
Hayır, hayır. Bence öyle değil. Erdal İnönü bu nitelikleriyle takdir topladı ama başka hataları yüzünden gitti. Ben Erdal İnönü ile kendi aramda hiçbir benzerlik kurmuyorum. Ayrıca benim belki de saf bir şekilde bir inancım var: Bir kesim halkın iyice çürüdüğüne inanıyor. Bense tam tersine halkın içinde çok ciddi, aydınlık, temiz bir damar olduğuna inanıyorum.
* Peki sonuç?
Bu röportajdaki sözleri, CHP'nin son kurultayda yaşadığı ve halkımızda infial yaratan görüntülerin acısıyla söylüyorum. Hepimiz üzüntüden neredeyse hasta olduk. Sözlerim CHP'nin kurumsal kimliğine değil, bugünkü yönetimine. En büyük dileğim CHP'nin yenilenmeyi ve tekrar sol bir parti haline gelmeyi başarması. Çünkü CHP içinde hala, her düzeyde pırıl pırıl kadrolar var. Kurultaydaki kavgalara karışmadıkları için bu insanları halk göremiyor.