Gündem
  • 18.5.2004 15:46

BAYKAL: ''YÖK YASASINDA ISRAR TÜRKİYE'DE GÜVEN ORTAMINI SARSMIŞTIR''

Baykal, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle bu haftanın TBMM açısından anlamlı bir hafta olduğunu söyledi. 19 Mayıs 1919 tarihinin Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcı değil, yeni ve çağdaş bir siyaset anlayışının yürürlüğe konulduğu tarih olduğunu kaydeden Baykal, Türkiye'nin siyasal altyapısının bu tarihten itibaren şekillenmeye başladığını belirtti. Osmanlı siyaset dönemi içinde ilk kez çağdaş ve modern bir siyaset anlayışının bu tarihte ortaya çıktığını ve egemenliğin kökü ve özü ile ilgili sivil ve demokratik bir siyaset projesi uygulanmaya başlandığını ifade eden Baykal, Atatürk'ün o tarihte ortaya koyduğu bu yeni proje ile geçmişe meydan okuduğunu söyledi. ''KONSER KURULUŞU'' Konuşmasında, Hatay'da yaşanan sel baskını ile ilgili bilgiler veren Baykal, Türkiye'nin yaşadığı doğal afetler sonucunda ortaya çıkan manzaraların, birçok ülkede aynı felaketlerin yaşanmasına rağmen oralarda görünmediğini ve bu felaketlerin sonuçlarına Türkiye'de artık kader olarak bakıldığını belirtti. Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü'nün Türkiye'nin sulama projeleri ve dere ıslah çalışmaları ile ilgili olarak kuruluşundan itibaren önemli görevler yaptığını ifade eden Baykal, ''Ancak DSİ artık konser organizasyonu yapan bir kuruluş haline getirildi. Hükümetin reklam ve göz boyama kampanyası yapan bir kuruluşu oldu. Bundan derin üzüntü duyuyorum'' dedi. Benzine yüzde 5 düzeyinde bir zam yapıldığını ve bu zammın izlenen ekonomik politikanın gerçek yüzünü ortaya çıkartmakta önemli bir gösterge olduğunu kaydeden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Türkiye'de son dönemde döviz aniden yükseldi, borsa düştü ve faiz çıktı. Bu durum, uygulanan ekonomik politikanın artık bekleneni veremeyeceğinden kaynaklanmıştır. Çok önemli dış ticaret açığı ve buna bağlı cari açık ortaya çıktı, Türkiye'den döviz çıkışı başladı. Türkiye'de tüm bu olumsuz gelişmeler olurken dünyada da ekonomik açıdan kaygı verici gelişmeler yaşandı ve Türkiye'de kırılgan bir ekonomik yapı ortaya çıktı. Hükümet tüm yaşananları dikkate almadan bir gerilim politikası uygulamaya başladı. YÖK Yasası konusundaki ısrar Türkiye'deki güven ortamını sarsmıştır ve bunun ekonomik bedeli 2,5 milyar dolardır. Bazı bakanlar bilgiçlik taslayarak, yaşanan ekonomik olumsuzlukları sadece dış nedenlere bağlamak yerine tüm ekonomileri inceleseler, hiçbir ekonominin Türkiye kadar etkilenmediğini görürler. Türkiye'nin ekonomik ve sosyal gerçeği, yaşanan gerginliğin faturasının 2,5 milyar dolar olduğudur. YÖK Yasası ile yaşanan gerginlik ve alınan sorumsuz kararın bedeli İstanbul'da boğazda yapılacak tüp geçit projesinden pahalıya malolmuştur.'' Baykal, ''hadis okumuş öğrencilerle hadis okumamış öğrenciler, hadis okumuş kaymakamlarla hadis okumamış kaymakamlar ayrımını Türkiye'ye sokmanın yararı olmadığını'' söyledi. Türkiye'nin bu konuyu 80 yıl önce karara bağladığını bildiren Baykal, ''Bunun için Türkiye'de demokrasi var, Türkiye AB kapısı önünde, onun için Türkiye İran değil, Irak değil, Ortadoğu ülkesi değil'' dedi. Baykal partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, YÖK Yasası ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. AK Parti yöneticilerinin yasa ile ilgili olarak ''Bu sınava yetişse de olur, yetişmese de olur'' yaklaşımı içine girdiğini kaydeden Baykal, ''Bu kadar vurdumduymazlığı anlamak mümkün değil. Buna tanık olmak üzüntü verici, bundan büyük acı duyuyorum'' diye konuştu. Baykal, gençlerin, geleceklerini belirleyecek bu sınav için var güçleriyle çalıştığını, ailelerin bütün varlığını ortaya koyduğunu ifade ederek, ''Sınavlara kısa sürede kaldı, daha sınavın nasıl olacağı belli değil. İktidarın bu gençler ve aileleri karşısındaki vurdumduymaz tavrını protesto ediyorum'' dedi. Yasanın içyüzünün artık anlaşıldığını, ortaya konulan gerekçelerin hiçbirisinin inandırıcı olmadığını savunan Baykal, amacın ''Özel eğitim almış bazı okulları Türkiye'de kritik noktalara adam yetiştirecek üniversitelere öğrenci verir hale getirmek'' olduğunu söyledi. ''YANLIŞTIR, SAKINCALIDIR, TEHLİKELİDİR''- ''Kim vali, kaymakam, Anayasa Mahkemesi'ne, Yargıtay'a, Danıştay'a yüksek yargıç olacak, kim gençlerin emanet edileceği öğretmen, öğretmen okullarının yöneticisi olacağının'' belirlenmeye çalışıldığını ifade eden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Eğitim sistemimizi kime emanet edeceğiz, idare sistemimizi kime emanet edeceğiz, yargı sistemimizi kime emanet edeceğiz? (Arapça okumuş, tefsir okumuş, kelam okumuş, hadis okumuş lise öğrencilerinden valiler, kaymakamlar çıkaralım. Bunları okumuş öğrencilerden yüksek yargıçlar, savcılar, öğretmenler çıkaralım. Şimdi bir başlangıç yapalım, gerisini yarın düşünürüz). Şunu samimiyetle sormanın zamanıdır, eğer fıkıh, tefsir, kelam, hadis okuyan, Arapça öğrenen öğrenciler Türkiye'nin geleceğini daha ileriye götürecekse o zaman bütün eğitim sistemimizde bu dersleri zorunlu yapalım. Bu iyiyse hepsini öyle yapalım. (Hayır, şimdi yapmayalım, hepsini yapacağımız zaman sonra gelir, şimdilik sadece bunlara yer açalım) mı diyoruz? Diyorsak yanlış diyoruz. Çok tehlikeli bir kültür çatışmasını toplumumuza, eğitim sistemimize, devlet yönetimimizin içine taşıyoruz. Bu yanlıştır, sakıncalıdır, tehlikelidir. Hadis okumuş öğrencilerle hadis okumamış öğrenciler, hadis okumuş kaymakamlarla hadis okumamış kaymakamlar ayrımını Türkiye'ye sokmanın yararı var mı?'' Türkiye'nin bu konuyu 80 yıl önce karara bağladığını ve karara bağladığı için de bugünkü noktasına geldiğini söyleyen Baykal, ''Bunun için Türkiye'de demokrasi var, Türkiye AB kapısı önünde, onun için Türkiye İran değil, Irak değil, Ortadoğu ülkesi değil'' diye konuştu. ''KIYMAYIN BU ÇOCUKLARA...' Baykal, düzenlemenin ilericilikle, çağdaşlıkla, demokratlıkla ilgisi bulunmadığını savunarak, imam hatip öğrencileri, Türkiye'nin daha çağdaş bir ülke olmasına katkı sağlamayacaksa bu düzenlemelerin yapılmaması gerektiğini söyledi. ''Yapmayın, kıymayın bu çocuklara'' diyen Baykal, şöyle konuştu: ''Kendi siyasi istismarınız için bu çocukların geleceğini tehlikeye atmayın. O çocukların sorunlarını onlara hak ettikleri saygıyı göstererek çözelim ama Türkiye'yi yanlış istikamete itmeyelim. Ancak hükümetin olayları böyle değerlendirmediği ortadadır.'' ''AYAKLARI SUYA ERMEYE BAŞLADI'' Bu olayın gerçekleri değerlendirme şansını vermesi açısından yararlı olduğunu da ifade eden Baykal, ''Herkesin iyi niyetli olduğunu, kimsenin Türkiye'nin Anayasal düzeni ile şikayeti olmadığını'' düşünenlerin, bu olaylar ortaya çıktıktan sonra ''Ayaklarının suya ermeye başladığını'' söyledi. Baykal, bunun toplumsal, siyasal bir mücadele olduğunu, bu doğrultuda herkese büyük görevler düştüğünü bildirdi. Türkiye'yi gelecekte büyük sıkıntılar içine sokacak tehlikeli gidişten alıkoymak için üzerlerine düşen bütün görevleri yerine getireceklerini bildiren CHP Genel Başkanı Baykal, ülkenin barışı, demokrasisi, istikrarı, dünyada hakkı olan yeri alabilmesi için herkesin duyarlı olması gerektiğini vurguladı. YARGIYA ZAM Baykal, yargı mensuplarına yapılması planlanan zammın ''Keşke hiç olmasaydı'' diyecek noktada bulunduğunu ifade etti. Zam oranının çok düşük olduğunu, bundan sonra ''Yapıldı artık'' denilerek yeni bir düzenleme yapılmayacağını öne süren Baykal, ''Bunu kabul etmek mümkün değil. Devlet nereden kesecekse kessin yargı mensuplarına verecek parayı mutlaka bulsun'' diye konuştu. Baykal, Türkiye İktisat Kongresi için 5 trilyon lira harcandığını, DSİ'nin kutlamalar için trilyonlar tükettiğini ancak yargı mensuplarına verilecek paranın bulunamadığını söyledi. Herkesin adalete mecbur olduğunu, kimin yargı karşısında adalet isteme durumuna sürükleneceğinin bilinmesinin mümkün olmadığını bildiren Baykal, ''Demokrasinin güvencesi adalet. Onu gerçekleştiren insanlara ayakta kalmalarını sağlayacak kadar bile olanak sağlayamıyorsak bu, hepimiz için üzüntü kaynağı olmalıdır'' dedi. Baykal, Irak'taki gelişmelere dikkat çekerek, Türkiye'yi bölgede daha ileri bir angajmana sürükleyecek yaklaşımlar karşısında ülkeyi yönetenlerin dikkatli davranması gerektiğini söyledi. Baykal, ''Türkiye'nin bölgede yanlış bir strateji etrafında daha ileri yükümlülüklere sürüklenmesi fevkalade yanlış olur'' dedi. Baykal, partisinin Grup toplantısında yaptığı konuşmada, dış politikaya ilişkin değerlendirmelerde bulunurken, 11 Eylül'ün ardından bütün dünyada güvenlik ve tehdit ile uluslararası ilişkiler kavramlarında köklü bir değişim yaşandığına dikkati çekti. Terörün artık ülke, silahlı kuvvetler kaynaklı bir tehdit olmaktan çıkmaya başladığını ve ona göre bir uluslararası siyaset ortamının ortaya çıktığını kaydeden Deniz Baykal, şöyle devam etti: ''Bize göre 11 Eylül'ün ardından bu ortamı doğru değerlendiren insanların yapması gereken 2 temel iş vardı. Bunlardan birisi, derhal Türkiye'yi AB'nin bir üyesi olmak üzere müzakere süreci içine çekmek ve Türkiye'yi Avrupa ile kaynaştıracak süreci başlatmak. Dünyadaki gerginliği, kutuplaşmayı ortadan kaldırabilmek için yapılması gereken en öncelikli iş, Türkiye'nin 80 yıllık çağdaşlaşma mücadelesinin sonucu olarak demokrasiyle islamiyeti kaynaştıran, çağdaş hukuku kaynaştıran bir örnek ülke olarak AB içinde yer alabilmesi gerçeğini kabul etmek...'' Bu doğrultuda ''İyi-kötü bazı gelişmeler ortaya çıktığını, adımlar atıldığını'' belirten Baykal, dünyada bu konuda sağlıklı yeni bir anlayışın şekillenmekte olduğunu ve bundan memnuniyet duyduğunu kaydetti. Baykal, ''Türkiye'yi dışlayan, Türkiye'deki islamiyet, demokrasi, çağdaş hukuk sistemi sentezini dışlayan bir Avrupa'nın ve yeni dünyanın kendisini hiçbir zaman güvenlik içinde hissetmesinin mümkün olmadığını tekrar etmek istiyorum. Surları yükselterek, kaleleri genişleterek, savunmayı artırarak ne güvenlik ne de refahı ebediyen güvence altına alabilirsiniz'' diye konuştu. Baykal, barış içinde bir dünyanın güvenerek, paylaşarak, refahı ve güvenliği yaygınlaştırarak kurulabileceğini söyledi. 11 Eylül'ün atılması gereken diğer adımın da İsrail-Filistin sorununu çözümüne yönelik olması gerektiğine dikkati çeken Baykal, ancak aradan geçen zamana rağmen bu konuda bir ilerleme sağlanamamasından üzüntü duyduğunu kaydetti. Filistin-İsrail sorununun dünya barışını tehdit eden en önemli sorunların başında geldiğini ifade eden Baykal, bu sorun çözülmeden Irak'ta yeni bir cephe açılmasının yanlışlığını anlatmaya çalıştıklarını söyledi. Irak'ta tam bir fiyasko yaşandığını, Filistin sorununun çığırından çıktığını anlatan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bu sorunların bir an önce çözülmesi gerekiyor. Irak'ta kan gövdeyi götürmeye devam ediyor, can güvenliği sağlanmış değil. Şimdi bu bölgede ihtiyacın ne olduğu açıkça kendini gösterirken, yeni askeri altyapı geliştirme çabalarının, Türkiye'yi bu bölgede daha ileri bir askeri angajmana sürükleyecek yaklaşımlar karşısında ülkeyi yönetenlerin fevkalade dikkatli davranması gerekmektedir. Bu ortamda sadece okyanus ötesinden asker göndererek, sadece yeni bazı saiklerle silahlanma tırmanışlarını gerçekleştirerek sonuç alamayacağını düşünenler; belki Türkiye'nin askeri kabiliyetini, alt yapısını bu bölgede yanlış stratejilerinin emrinde kullanmayı düşünebilirler. Buna karşı Türkiye'nin fevkalade dikkatli olması gereken günlerden geçiyoruz. Haziran ayında İstanbul'da yapılacak NATO Zirvesi'nin dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye'yi bu bölgede sakıncalı askeri tehditlerin altına sürükleyecek oluşumlar karşısında gerekli duyarlılığın gösterilmesini umut ediyorum. Türkiye'nin bu bölgede yanlış bir strateji etrafında daha ileri yükümlülüklere sürüklenmesi fevkalade yanlış olur. '' Baykal, grup toplantısının ardından gazetecilerin 30 CHP milletvekilinin yayınladığı bildiriye ilişkin sorularını yanıtsız bıraktı. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:14

İLGİLİ HABERLER