ANKARA - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Milli Eğitim Bakanlığı'nın sadece kadro ve tayin peşinde değil, gençlerin zihinlerini şekillendirme peşinde olduğunu ileri sürdü.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin Atatürk Spor Salonu'nda gerçekleştirilen 30. Olağan Büyük Kurultayı'nda yaptığı konuşmasında CHP'nin, Türkiye tarihinin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladı. CHP'nin arkasındaki 80 yılın anlayışların, zihniyetlerin, herşeyin yeniden şekillendirildiği bir büyük açılım mücadelesine sahne olduğunu belirten Baykal, CHP'nin iktidara gelmek için değil devleti kurmak ve toplumu çağdaşlaştırmak için kurulmuş bir siyasi parti olduğunu belirtti. Baykal, ''CHP'nin görevi iktidarda da devam eder muhalefette de devam eder. CHP ilkelerin partisidir. Türkiye nereden nereye geldi. Türkiye'nin ekonomik politikaları değişti. Türkiye'nin çevresiyle ilişkileri değişti. Ama CHP Türkiye'nin temel kuruluşu olmaya devam ediyor. Bu bir mucizedir. Bu karmakarışık coğrafyada CHP'nin ilk günkü gibi dimdik ayakta olması gerçekten bir mucizedir'' dedi. CHP'nin başından beri bir sivil toplum girişimi olarak ortaya çıktığını belirten Baykal, iktidar arayışı içinde olanların şekillendirdiği bir parti değil bir görev partisi olduklarını ifade etti. Din ve siyaset ilişkisinin yeni bir anlayışla ele alınması gerektiğini belirten Baykal, dinin toplumun en saygın kurumlarının başında olduğunu ve inanç ve ibadet özgürlüğün en temel insan hakkı olduğunu vurguladı. Dinin saygınlığının, dinin topluma ve siyasete yön vermesi anlamına gelmediğine işaret eden Baykal, ''Hukuk, devlet ve eğitim dinin etkisinden ayrılmalıdır. Dine saygı herşeyin üzerindedir. Dine saygının gereği dini devletin, siyasetin koridorlarında ezdirmemektir, yıpratmamaktır. Bu anlayışın adı laikliktir. Türkiye bu anlayışa daha devletin ilk kuruluş aşamalarından itibaren geçmiştir. Geçtiği için Türkiye'nin ufku açılmıştır. Eğer Türkiye bugün AB'nin bir üyesi olma aşamasına gelmişse, demokratik sistem iyi kötü işliyorsa, çağdaş hukuk, kadın erkek eşitliği bir temel anlayış olarak bulunuyorsa bunun tek sebebi Türkiye'nin 80 yıl önce laik demokratik sisteme geçişidir. İran'da bir kadına nobel barış ödülü verildi. 80 yıl önce bu modele geçen Mustafa Kemal'in hakkı nedir'' diye konuştu.
AK Parti iktidarının Avrupa'dan laik Anayasa istediğine dikkat çeken Baykal, Avrupa'dan laik Anayasa isteyenlerin Türkiye'de laik Anayasa'ya sahip çıktıklarını söylemekten korkmamaları gerektiğini söyledi. Baykal, devrimcilik iddiasının CHP'nin özü, kökü olduğunu vurguladı. Baykal şunları söyledi: ''Sürekli devrim, sürekli değişim...Türkiye'de tek parti düzeninden çok parti düzenine geçmeyi, demokrasinin kurumlarının gerçekleştirilmesini, insan haklarının ileri götürülmesini sürekli olarak takip eden CHP'dir. CHP'nin özünde, kökünde Amasya Tamimi'nden başlayarak bugüne kadar her aşamada demokrasi vardır. Demokrat olmak paket çıkararak sağlanamaz. Demokrat olmak bedelini ödemeyi gerektirir. Sadece kendin için değil başkaları için de demokrasiyi istediğin zaman demokrat olunur''.
Siyasetin günlük bir olay değil bir süreç olduğuna işaret eden Baykal, 80 yılın, CHP'nin demokrasi aşkına, vatanseverlik aşkına kanıt olduğunu ifade etti. Böyle temel ilkeleri olduğu için CHP'nin hala ayakta olduğunu ifade eden Baykal, ''Biz siyaseti kendimiz için yapmıyoruz. Biz, 'nedir bu geçmişteki çizginizden çok farklısınız' dendiğinde değiştik demiyoruz. Biz toplumu değiştirmek için siyaset yapıyoruz. Ulusal bağımsızlığımızın bir engel gibi kabul edilmemesi anlayışıyla diğer ülkelerin ulusal bağımsızlıklarıyla kaynaştırmaya hazırız. Ulusal duyarlılık hiçbir zaman çağın gerisinde bir anlayış olarak değerlendirilemez. Bizim CHP olarak temel anlayışımız 80 yıllık sürecin içinde evrimlenerek sosyal demokrasi biçiminde ortaya çıkmak olmuştur. CHP'nin sosyal demokrat olmasının iki alt ayağı vardır. İnsana ve emeğe saygı, herkesin kimliğine saygı. İnsan için siyaset yapıyoruz. İnsanın mutluluğu için siyaset yapıyoruz'' şeklinde konuştu.
Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada barışı ve kardeşliği gerçekleştirmeye çalıştığını kaydeden Baykal, bunun şartının kimsenin, kimsenin inancına müdahele etmemesi olduğunu vurguladı. Devletin, kimsenin inancını, dinini, ırkını sorgulamaması gerektiğini bildiren Baykal, bunun, sosyal demokrasinin Türkiye'deki barış projesi olduğunu söyledi. Türkiye'nin bir ırk devleti, kafatası devleti olmadığını kaydeden Baykal şunları söyledi:
''Burada yaşayan bütün insanların ulus olarak elele ve kardeşçe yaşadıkları bir ülkedir. Zihinlerdeki bağnazlıkların aşılması, Türkiye'nin gerçekten özgür yaşayan bir devlete dönüşmesi, bu anlayışı paylaşmamıza bağlıdır. İktidarda sayısal coğunluğu üçte iki olan bir parti var. Türkiye laik demokratik ve sosyal bir hukuk devletidir. Bunlardan sadece birisini öne çıkararak biryere gitme imkanı yoktur. İşin temelinde Cumhuriyet ve demokrasi ilişkisi var. Cumhuriyet ile demokrasi birbiriyle çelişen kavramlar değildir. Demokrasi sağlam bir Cumhuriyet temeli üzerinde yükselir. Cumhuriyeti koruyarak onun üzerinde güçlü bir demokrasiyi inşa edebilirsiniz. Türkiye'de bir takım arayışların yürürlükte olduğunu hep beraber görüyoruz. Hükümet'in seçimden bu yana çeşitli uygulamaları dikkati çekiyor. Bu uygulamaların başında Milli Eğitimle ilgili uygulamalar vardır. AK Parti birşeylerden rahatsız. Bir arayış içinde. Arayışını da çok net ortaya koymuyor. Milli Eğitime yöneldiler. Milli Eğitimde nedir yapılmak istenenler. Bu iktidar döneminde Milli Eğitim Bakanlığı'nın kadrolyarında gerçekleştirilen değişim gelmiş geçmiş hiçbir iktidar döneminde yaşanmamıştır. Bütün okul müdürleri değiştirilmiştir. Atatürkçü, laik düşünceyi taşıyanlar değiştirilmiştir. Bir gecede bir darbe ile Talim Terbiye Müd0ürlüğü birden değiştirilmiştir. Çok çiddi bir siyasi ayıklama Bakanlık kadrolarına taşınmıştır. Yarınki Türkiye'nin çıkış noktası eğitimdir. Bir iktidar geldi milli eğitimden işe başladı. Dikkatle izlenmesi gerektiğine inanıyorum. Milli Eğitim Bakanlığı sadece kadro, tayin peşinde değil gençlerimizin zihninlerini şekillendirme peşinde. Bu anlayış YÖK kavgasında da ortaya çıkıyor. Üniversitelerin bunca sorunu var. İktidar, parasız pulsuz eğitim almaya çalışan gençleri bırakmış, üniversiteleri siyasetin etkisi altına alabilir miyilm alamaz mıyım, gençlerin beyinlerini yönetim altına alabilir miyim alamaz mıyım bunun peşindeler. TÜBİTAK'ta benzer bir tabloyla karşı karşıyayız. Aylardır Başbakan o değerli insanları uygun görmediği için Bilim Kurulu'nun atadığı kişiyi Cumburbaşkanı'na sunmuyor. TÜBİTAK'ı işleyemez hale getiriyor. Bunlardan büyük üzüntü duyuyoruz. Eğitim Türkiye'nin temel sorunu olmaya devam ediyor. Önümüzdeki dönemde çok daha büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz gözüküyor''.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:54