BBC BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN SÖZLERİ ÜZERİNE ÇALIŞANLARINA NASIL GENELGE YAYINLADI?
Hürriyet okur Temsilcisi Doğan Satmış geçen hafta Sabah Okur temsilcisi Yavuz Baydar'la İngiltere'de Guardian gazetesinin haber toplantısına katılarak, "Karikatür krizi"ni tartıştı. Satmış Erdoğan'ın sitemi üzerine BBC'nin nasıl genelge yayınladığını açıkladı. İşte yazısı:Guardian’da bir gün
GEÇEN hafta, tüm dünyada Hazreti Muhammed’in karikatürleriyle ilgili tartışma sürerken gözler, İngiltere basınının üzerindeydi. Fransız, Alman, İtalyan ve İspanyol gazetelerinin, "Bu düşünce özgürlüğüdür" diye karikatürleri tekrar yayınladığı gün, İngiliz BBC televizyonuna çıkan bir yorumcu şu soruyu sordu:
"Bugün 4 Avrupa ülkesinde gazeteler, karikatürleri yayınladılar. Ancak İngiltere’de yayınlanmadı. Bundan gurur mu duymalıyız, yoksa ifade özgürlüğü açısından utanmalı mıyız?"
İşte tam bu gün, Hürriyet'in Okur Temsilcisi olarak ben ve Sabah'ın Okur Temsilcisi Yavuz Baydar İngiltere’de, ülkenin en önemli ve ciddi gazetesi Guardian’daydık. Gazetenin "Haber Toplantısı"nda, BBC’de yapılan üstteki yorumu hatırlatıp, görüşlerini sorduk:
Guardian bu karikatürleri yayınlayacak mı?
Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni, aynı soruyu bize yöneltti:
- Türkiye’de bu karikatürler yayınlanır mı?
- Hayır, bunlar Türkiye’de yayınlanmaz, cevabını verdik. Yavuz Baydar ise, Sıvas olayını hatırlattı.
Guardian Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni konuyu tartışmaya açtı. Toplantıya katılan, muhabirinden editörüne, başyazarından okur temsilcisine 25 gazeteci, konuyu tartışmaya başladı. (Gazeteciler, toplantı odasına sığmadığı için, çoğu aynen İngiltere Parlamentosu'ndaki milletvekilleri gibi ayakta duruyordu.)
Kısaca şu görüşler dile getirildi:
- Yayınlamalıyız, bu karikatürleri bizim karikatüristimiz çizse, sansür uygulayıp yayınlamayacak mıydık?
- Hayır, yayınlayamayız. Müslüman toplumun hassasiyetlerini dikkate almamız gerekir.
- Yayınlamazsak, ifade özgürlüğü diye bir şey kalmaz.
- Yayınlamayalım, isteyen baksın diye internetten link verelim.
- Yayınlayan gazetelerin fotoğraflarını verelim.
- Bu kadar konuşulan, bu kadar tartışılan bir konuyu nasıl yayınlamayız? İfade özgürlüğünün sınırlarını elinde silah olanlar mı çizecek?
- Tartışılan her şey yayınlanmaz. Çocuk pornografisini de her gün tartışıyoruz, ancak kimse alıp görüntü kullanmayı aklına bile getirmiyor.
- Salman Rüşdi'nin Şeytan Ayetleri de tepki görmüştü ama kitap çıktı. Kimse kitabın yayınlanmamasını savunmadı.
YAYINLAMAMA KARARI
Bu tartışmaları Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Alan Rusbridger dikkatlice ve yorum yapmadan izledi. Toplantıda ağırlık "Yayınlamak" yönündeydi ancak henüz bir karar verilmemişti.
Bir saat sonra, bu kez gazetenin başyazısını yazan yazarlar bir araya geldiler, aynı soruya yanıt aradılar, başyazının anahatları belirlendi.
Sonuçta, gazete karikatürleri yayınlamadı, sadece isteyen görebilsin diye internetteki adresini verdi, başyazısını da "Karikatürlerin önü ve arkası" başlığıyla bu konuya ayırarak şunları yazdı:
"İfade özgürlüğü, sınırsız değildir. Yasa, töre, ilke, adalet ve beğeni gibi sınırlar vardır. Bu sınırlar önemlidir ve gözden kaçırılmamalıdır. Tartışılan karikatürler hem provokatif, hem de rahatsız edicidir. Gerçi karikatürler de zaten böyle olsun diye çizilirler ve gazetelerin bu tür karikatürleri yayınlamasına olanak veren ifade özgürlüğü, çok zor kazanılmıştır, mutlaka savunulmalıdır ancak gazetelerin görevi, sadece tartışılıyor diye çirkin karikatürleri bir daha yayınlamak değildir. Nazi Almanya’sında sıradan olan Yahudi düşmanı veya eskiden çok yaygın olan siyahi kölelerle ilgili karikatürleri şimdi yayınlamak gerekmez. Her gazete, çocuk pornografisini konu eder ama kimse görüntü yayınlamayı düşünmez."
Bu görüşlere ben de aynen katılıyorum. İfade özgürlüğü önemlidir, savunulmalıdır ancak gazetelerin, bile bile insanları kızdırmak, tahrik etmek, birbirine düşman hale getirmek gibi bir görevi ve amacı olamaz, olmamalıdır. İlkeli gazetecilik bunu gerektirir.
Başbakan Erdoğan’ın sözlerine karşı BBC’de genelge yayınlandı
LONDRA’da BBC yöneticileri ile de konuştuk. 28 bin çalışanı olan BBC’de 4 numaralı kişi olarak gösterilen ve kurumun editoryal politikasından sorumlu olan David Jordan, Başbakan Erdoğan’ın bir konuşmasının bu kurumdaki önemli yansımasını anlattı:
Geçen yaz Başbakan Erdoğan "Dünya çapındaki bu iki önemli medya kuruluşunu, BBC ve Reuters'i, terörist örgüt PKK'yı milis diye nitelemeleri nedeniyle kınıyor ve lanetliyorum. Uluslararası medya kuruluşlarını bu konu hakkında objektif bir tavır almaya davet ediyorum" demişti.
Bu sözler, BBC’de tartışma yaratmış. Aynı günlerde bir BBC yöneticisinin, Londra’da patlamalarının faillerine "terörist" demesiyle tartışma büyümüş.
Sonuçta, BBC'de bir genelge yayınlanmış. BBC çalışanlarına iletilen genelgede, "Terörist sözcüğü kullanma konusunda, BBC'nin Editoryal Başvuru Kitabı'ndaki maddeyi uygulayın" denilmiş. Madde özetle şöyle:
Dikkat etmeden kullanacağımız duygusal veya yorumlu sözcükler, güvenirliliğimizi sarsabilir. Terörist sözcüğünü kullanmak, konuyu daha iyi anlatacağına, bunun önündeki engel olabilir. Bu yüzden bu sözcüğü, başkaları söylemediği sürece kullanmaktan kaçının. Siz sadece ’bombacı, saldırgan, silahlı kişi, direnişçi, rehine alan veya militan’ sözcüklerini kullanarak yaşananları aktarın, bırakın yorumu başkaları yapsın. Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 10:04