
BÜYÜKELÇİNİN NOT ETTİĞİ SON MANŞET...
'Hükümet ekonomi ve reformda başarılı'
Bu hafta sonu ABD'ye dönecek olan Edelman, "Bence bugünkü hükümet reform sürecini gerçekleştirdiği, ekonomiyi sağlam bir rotada yürüttüğü için takdir edilmelidir" dedi
ABD'nin Ankara'daki Büyükelçisi bu hafta sonu ABD'ye dönüşünden önce son mülakatını Milliyet'e verdi. Edelman, bu mülakatta Türk-ABD ilişkilerinden, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a bakışı, Türkiye'deki anti-Amerikancı faaliyetlerden ordunun rolüne kadar çok geniş bir yelpazeye yayılan sorulara yanıt verdi.
Edelman'a yönelttiğimiz sorular ve kendisinin yanıtlarının ilk bölümü özetle şöyle:
<ı>Bundan iki yıl önce Türkiye'ye geldiğinizde AKP'nin gerçek anlamda değiştiği konusunda kuvvetli bir kanaate sahiptiniz. Bu kanaatinizi iki yıl sonra Türkiye'den ayrılırken de koruyor musunuz?ı>
EDELMAN: Her şeyden önce, biz ABD olarak iç politikaya karışmayız. Biz işbaşında hangi hükümet varsa, onunla muhatap oluruz. İşin doğal düzeni de zaten budur. Ancak muhalefet partileriyle de temas ederiz. Hele Türkiye gibi bir ülke söz konusu olduğunda, meselelerin karmaşıklığını daha iyi anlayabilmek için toplumun bütün kesimleriyle temas içinde oluruz. Türkiye'deki partiler hakkında ve kimin değişip, kimin değişmediği hususunda görüş belirtmek bana düşmez. Bu Türklerin yapacağı bir şey.
Siyasi duruma gelince, görebildiğim kadarıyla bu hükümetle bir zaman daha çalışmaya devam edeceğiz. Bizim açımızdan bir hükümetin başarısını ve programını ölçmenin yolu Türk-ABD ilişkileri açısından doğru şeyleri söyleyip söylemediklerine, doğru şeyleri yapıp yapmadıklarına bakmaktır.
Türkiye'de bir süredir ABD ile ilişkilerin AB tam üyeliğine bir alternatif oluşturup oluşturmayacağı konusunda bir tartışmanın sürdüğünün farkındayız. Kanımca bu doğru bir bakış değil; bizimle ilişkiniz ve AB'ye tam üyeliğiniz birbirini tamamlayan süreçler.
Bence bugünkü hükümet 17 Aralık'a giden süreçte sıkı bir mesai ortaya koyduğu, reform sürecini gerçekleştirdiği, Kopenhag ölçütlerini karşıladığı ve parlamentoda kabul edilen yasaları uygulamaya çalıştığı ve ayrıca ekonomiyi sağlam bir rotada yürüttüğü için takdir edilmelidir. Bu alanlarda hükümet kanımca başarılı olmuştur. Biz, AB'ye katılım süreci içinde bu alanlarda hükümete yardımcı olmaya çalıştık.
Kimden geldiğine bakmam
<ı>Başbakan Erdoğan Washington'a giderken yaptığı bir açıklamada, Türkiye'deki Amerikan karşıtlığının CHP'den kaynaklandığını, Amerikalıların da CHP'nin bu çizgisinden rahatsız olduklarını belirtmişti. Başbakan'ın bu değerlendirmesini nasıl karşıladınız?ı>
EDELMAN: Her şeyden önce şunu belirtmeliyiz: kanımca, anti-Amerikancılığa ilişkin açıklamalar, çıkışlar Türkiye'deki muhtelif farklı çevrelerden geliyor. Ben ne zaman ABD aleyhtarı bir açıklama ile karşılaşsam, bunu kaygıyla karşılanması gereken bir konu olarak görürüm. Örneğin, sizin bugünkü birinci sayfanız biraz kaygı konusudur. (Mülakat geçen çarşamba günü yapılmıştı.)
<ı>AKP milletvekilinin açıklamasını kastediyorsunuz...ı>
EDELMAN: Evet... Amerikan karşıtlığı birçok farklı çevreden gelebilir. Önemli olan sorumlu yetkililerin ister hükümette, ister muhalefette olsunlar, konuşurken sorumluluk içinde davranmalarıdır.
Suçlama olgulara dayanmalı
ABD politikalarının eleştirilmesine karşı çıkıyor değilim. ABD'nin şu ya da bu politikasıyla mutabık olmayabilirsiniz ve bu görüşleri söylemek serbesttir. Ancak suçlamanın bir dayanağı olmalıdır; suçlama olgulara dayanmalıdır.
Eğer ABD'nin Ebu Gıreyb'de kötü bir sicile sahip olduğunu söylerseniz, bu adil bir eleştiri olur. Zaten biz de bu konuda bir dizi soruşturma yürütüyoruz. Ama insanlar kalkıp ABD'nin askeri operasyonlarının soykırım olduğunu söylemeye başlar (AKP'li Mehmet Elkatmış'ın açıklamasını kastediyor.) ya da Başkan Bush'u Saddam Hüseyin'e benzetirler ya da Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesinin ABD'nin global hâkimiyet kurmaya dönük buyurgan bir komplosu olduğu iddia ederlerse, kanımca bu beyanlar anti-Amerikanizm faslına girer.
Bu tür beyanların nereden geldiğine bakmam, çıkıp karşı görüşümü seslendiririm. Sorumlu Türk liderlerinin de, ister hükümette, ister muhalefette, ister ünivesitede, ister basında olsunlar, bu tür beyanlara karşı seslerini çıkaracaklarını ümit ederim. Çünkü, bu kadar güç bir ilişkiyi idare etmeye çalışırken bu yönde bir söylemin hiç kimseye bir yararı olmadığına inanıyorum.
Anti-Semitizmden kaygılıyız
<ı>Anti-Semitizm sizce Türkiye'de bir sorun mu?ı>
EDELMAN: Türkiye tarihsel olarak büyük bir hoşgörü geleneğini yaşatmış bir ülke. Bu hoşgörü ikliminden bu ülkedeki Musevi cemaati de yararlanmıştır. Bir bakıma ben de bu hoşgörü geleneğinden yararlanmış bir insanım. Çünkü benim büyükannem ve dedem, Bolşeviklerden kaçarken mülteci olarak İstanbul'a gelmişler. Annem 1926 yılında İstanbul'da doğmuş. İşte bu anlamda Türkiye'nin hoşgörü geleneğinden şahsen yararlanmış biriyim. Türk basınında anti-Semitizm içeren bazı yayınlar oldu. Ayrıca, Kavgam'ın ve bazı anti-Semitik içerik taşıyan bazı kitapların satışındaki artıştan söz edildi. Bunları yan yana getirdiğinizde anti-Semitizme paralel düşen bir söylemin olduğu söylenebilir.
Ancak meselenin doğru bir bağlam içine oturtulması gerekir. Doğru çerçeve şudur: İstanbul'daki sinagoglar bombalandığında Başbakan Erdoğan olay yerini ziyaret etmiş, Hahambaşı'nı ve Musevi cemaatini ziyaret ederek, bütün doğru mesajları vermiştir. Burada yaptığı açıklama çok önemliydi, kuvvetli bir açıklamaydı. Ayrıca son zamanlarda anti-Semitizmi kınayan, Holokost'u insanlığı tarihin en büyük suçlarından biri olarak nitelendiren açıklaması da çok olumluydu. Bu tür bir liderliğe her zaman ihtiyaç var.
Ancak yine de kaygı duyulması gerektiren düzeyde bir durumun olduğu da ortada. Bu yalnızca benim görüşüm değil, Musevi cemaatinin bazı üyeleri de bu yönde kaygı belirtiyorlar. Bazı kaygılar var ve kaygı duyulmalı. Ancak Türkiye'nin tarihsel geleneği farklı bir doğrultuda seyretmiştir.
Başbakan'ın tavrından memnunuz
<ı>Başbakan'ın ABD ile ilişkiler konusundaki söyleminde bir değişiklik gözlüyor musunuz?ı>
EDELMAN: Sayın Başbakan ile "Amerikan karşıtlığından Türkiye'ye hiçbir yarar gelmeyeceğine" ilişkin açıklamasında tamamen hemfikirim. Bunu söylemiş olması olumlu bir şey. Kendisinin söyleminde bir değişiklik olup olmadığı konusunda kararı başkaları versin. Ama kendisinin son dönemde çok olumlu açıklamalar yaptığını belirtmeliyim. Örneğin, geçen ay parti grubundaki konuşması, ayrıca Washington ve New York'taki açıklamaları da bu çerçevede görülebilir.
Ayrıca, yalnızca Başbakan değil, diğer yetkililerin de Türk-ABD ilişkileri konusunda yaptıkları olumlu açıklamalar da not edilmelidir. Bu çerçevede MGK Genel Sekreteri Yiğit Alpogan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün Harp Akademisi'ndeki açıklamalarını sayabilirim.
Kamuoyu önemli
İlişkilerde yeni bir döneme girdik. Bu dönemde iki tarafta da kamuoyu faktörü muhtemelen geçmişte olmadığı kadar önem taşıyor. Geçmişte bu ilişki daha çok iki tarafın ulusal güvenlik elitleri tarafından yürütülen bir alandı. Ama şimdi iki ülkede de kamuoyu önem taşıyor.
Kamuoyu önem kazanınca her iki tarafta da bu ilişkinin önemi üzerinde iki tarafta da halkı eğiten kampanyaların yürütülmesi gerekiyor, sürekli bir şekilde. Ermeni soykırımı tasarıları Kongre'ye sunulunca bizim de Yönetim olarak bu çabayı sarf etmemiz gerekiyor.
Erdoğan'ın liderliği en zor sınavda
Sayın Erdoğan, Başbakan liderlik kapasitesine sahip olduğunu ortaya koydu. Bunu birkaç alanda sergiledi. Geçen ilkbaharda Kıbrıs konusunda cesaret ve liderlik sergiledi. Başkan Bush da geçen hafta yaptıkları görüşmede bu tutumuna minnettar olduğunu söyledi. Kendisi, 17 Aralık'ta ABD'den tarih alınmasına giden süreçte de önemli bir liderlik ortaya koydu. Şimdi muazzam bir sınavla karşı karşıya olduğunu düşünüyorum. Avrupa'daki referandumlar ve Almanya'daki son seçimler ve önümüzdeki dönemde meydana gelebilecek gelişmeler dikkate alındığında, Avrupa'daki ortam Türkiye'nin tam üyeliği açısından giderek zor bir hal alıyor.
Halka anlatmak gerek
Ayrıca tam üyelik sürecinin göz korkutucu yönleri de var. Bu, siyasi açıdan ciddi zorluklar içeren bir süreçtir. Çünkü çoğunluk hiç de popüler olmayan kararlar almak zorunda kalabilirsiniz. Ayrıca, tam bir müzakere süreci de değil bu... AB müktesebatına siz kendinizi uyarlıyorsunuz. O zaman halka sevimsiz gibi gözüken bazı adımların neden atılması gerektiğinin, bu adımların neden ülkenin ulusal çıkarları açısından gerekli olduğunun anlatılması gerekecek. Bu da liderlik gerektirir. Sayın Başbakan, bu liderliğini sergilemiş biri. Şimdi liderliği, bugüne dek karşılaştığı en büyük sınava girecek.
Yüzükler adeta sır
Eric Edelman'ın parmağındaki 4 yüzük ve bileğindeki zincirler dikkati çekiyor. Kısa süre önce Sabah'taki röportajında Ankara Temsilcisi Aslı Aydıntaşbaş'ın yüzüklerle ilgili sorusuna "Yüzüklerin hikâyesini anlatırım ama yazarsan konuşmam" diyen Edelman, "hacı" cinsinden kalın yüzükler kullanıyor. Edelman, büyük olan yüzüğü Ulus'tan aldığını söylerken, diğerlerini adeta "sır gibi" saklıyor.
(SEDAT ERGİN - MİLLİYET)