KAYNAK : Haber Vitrini
Hürriyet gazetesi yazarlarına konuşan DYP lideri Tansu Çiller, AK Parti ile koalisyon kurmayacağını, kafasındaki ortağın CHP olduğunu açıkladı ve ''CHP ile geçmişte bir sinerji yarattık'' dedi. Çiller, AK Parti lideri Tayyip Erdoğan'ı ‘yeşil elma’ olarak nitelediği Refah Partisi'nin diğer yarısı olarak gördüğünü söyledi. Çiller, ''ben onları iyi tanıyanlardanım. Ama yasakları da savunmuyorum'' dedi.
Özkök: AKP siçin için CHP'den daha iyi bir ortak değil mi?
Ben şimdi bunları bir elmanın yarısı olarak, daha radikal bir yarısı olarak görüyorum. Yeşil elmanın yarısı. Bundan hiç kimse şüphe duymasın.
Ekşi: Hangi elmanın?
Refah Partisi'nin... Ben onları en iyi tanıyanlardanım. Benden önce Ecevit tanıdı, ondan sonra Demirel tanıdı. Ondan sonra Özal tanıdı. Ama en son ben tanıdım. Ama ben bunun yanında yasakları da savunmuyorum. Yasakların yanında değilim, ama iki turlu seçimin yanındayım. Bu olayı Türkiye'den silmek lazım. Böyle azınlıkta olan bir yüzde 20'lik blokun bölünmüş bir yüzde 80'i hakimiyeti altına almasını önleyecek formülasyon iki turlu seçimdir.
Ekşi: Bu koalisyonda galiba en büyük fiyatı da siz ödediniz, öyle mi?
Evet ödedim tabi. Ama şimdi çok ilginç buluyorum. O zaman bütün buna ayakta hayır diyen bütün şövalyeler, şimdi niye AK Parti'siyle CHP'ye evet diyorlar, anlamış değilim.
AKP karşısına CHP’yi koymak çok hatalı
Özkök: Kimse gerçek anlamda kendi istediği partiye oy veremiyor. Bu ipoteği ortadan kaldıracak bir politik tutum gerekmiyor mu?
Gerekiyor, o da iki turlu seçimdir. Birincisini istediğinize verin, sonra ilk üç kalır. Birincisinde herkes istediğini, özgür iradesini kullanır. Sonuçta iki turlu seçimde üç parti kalır. Ben, siyasette 10 yıldır varım, bunu öğrendim siyasette. Siyaset son haftada belirleniyor.
Bence yine bir yanlış içinde Türkiye. O da şu; AKP'nin karşısında CHP'yi gösterdikçe AKP'yi güçlendirirsiniz. Bu çok önemli bir refleks. Çünkü Türkiye'de sağın oranı 70, solun ise yüzde 30'dur. Cumhuriyet tarihi boyunca bu böyle olmuştur. CHP var dedikçe, orada takılır kalır oylar. Halbuki Türkiye'de bir de merkez var, merkez sağ var. Biz aslında hem merkezi, hem merkez sağı kucaklıyoruz. Şahsen kendi siyasi hatalarımdan ders alarak geliyorum. Ekonomide pek öyle hata yapmadım. Ama siyasette hata yaptım. Dolayısıyla yeni başlangıç, yeni bir bütünleşme istiyoruz.
CHP ile biz bir sinerji yarattık
Özkök: Diyelim ki 4 Kasım sabahı başbakanlık koltuğuna siz oturdunuz. Bir kere koalisyon ortağı olarak kimi istiyorsunuz yanınıza
Aslında şu anda biz kendi aramızda bir söz verdik koalisyon konuşmayacağız diye. Ama koalisyon illa konuşulacaksa, CHP. Çünkü CHP'nin geçmişte olan koalisyonumuzda bir sinerji yarattık. AB konusunda.
Özkök: Ama o zaman Derviş olacak ekonominin başında...
Derviş ekonomiye verilemez. Ekonomiyi bilen bir tek kadro var. CHP kendi içinde o konuda nereye saplanacağı belli olmayan bir altı okla karşı karşıya. Hakikaten öyle. Birileri liberal birşey söylüyor, öbürleri tabanda, ‘ha IMF mi?’ diyor. Bizimkiler de şaşkın izliyorlar. İlçe başkanı, il başkanı falan IMF'den hesap soracağız diyorlar, yukarıdaki de başka söylüyor. Bu bir kadro hareketidir. Bu kadronun ekonominin başında başbakan vardır. Başka kimse yoktur. Ama tek başına başbakan da yapamaz. Çok ciddi, uyumlu bir kadronuzun olması lazım.
Yüzde 50'nin altında meşruiyet tartışılır
Türenç: Yüzde 10 barajı temsilde adalet problemi çıkartmıyor mu?
Buradaki mesele, eğer Meclis'e yüzde 50'nin altında bir seçmenle girilirse, hiç şüphe yok ki, Türkiye'de bir meşruiyet tartışması çıkar. Ama bu da iki turlu seçime götürür. Bence başlangıçta iki turlu seçime gitmek lazımdı. Ben bunu önerdim, hazırladım. 3.5 yıl peşinde koştum, 5 defa liderlere götürdük, 5 defa Meclis'e indirdik, 5 defa Meclis Başkanı'na götürdük. ‘Ele alacağız’ diye sözler verildi, hiçbirisi yapılmadı.
Bakın Yunanistan komşumuz bir defa daha seçim yaptı ve Türkiye de onun yaptığı gibi istikrarı bulabilir. Yunanistan, Avrupa'da istikrarlı ülkelerin arasına girdi. İstikrarsız yaşayan bir ülkeydi. Yüzde 50'nin altında bir oy olursa meşruiyet tartışması çıkabilir. Çıkarsa da bir seçime daha gidilir. O zaman fiili olarak iki turlu seçim olur. Herkes ikinci tercihiyle yaşayabilir. Böylelikle birçok partiyi içeren birliktelikler de gündeme gelmez. Bakın, ÖSYM sınavında bile herkesin bir ikinci seçeneği var. İkinciyle, üçüncüyle de mutlu olabiliyor insan, ama bir de hiç istemediği biri varsa, onu da reddetme imkanı oluyor.
ANAP kardeş tabanımız
Türenç: Peki, ANAP'la niye böyle bir işbirliği oluşmadı? Bu daha sağlıklı bir bütünleşme, birleşme olmaz mıydı sağda? AKP'ye karşı daha güçlü bir alternatif oluşmaz mıydı?
Evet. Biz ANAP'a karşı değiliz. ANAP bizim kardeş tabanımız. Özal misyonunun devamı olarak Akbulut'u gördük. Akbulut'a işaret etmişti Özal. Onun döneminin genel başkanıdır, onun döneminin başbakanıdır. Sonra tutmadı ama, ben Cumhurbaşkanıyken de Sayın Özal'ı ziyaret ettim. Sayın Akbulut'a olan güvenini, onu hissettirdi bana. Dolayısıyla Sayın Akbulut, tabii çok önemli bir kimlik. Biz Özal misyonuna sahibiz. Özgürlükçü, AB'den yana, ama bunda hiç kırık çizgisi olmamış yani. Biz Menderes'le başladık. Gümrük Birliği'ne ben soktum Türkiye'yi biliyorsunuz. Netice itibariyle sağdaki bir birlikteliği yukarıdan yapamıyorsunuz. Aslında bu bizim yaptığımız işaret vermek. Nereye işaret veriyoruz, tabana işaret veriyoruz. Asıl bütünleşmeyi taban yapacak ve sandıkta yapacak.
ÖZAL MİSYONUNA SAHİBİZ
Ekşi: 'Özal misyonuna biz sahibiz' dediniz.
Özal misyonunun bazı unsurlarına sahibiz anlamında söylüyorum. AB, liberal ekonomi, fikir ve ifade özgürlüğü ile din ve vicdan özgürlüğü gibi konularda. Bütün bunların yanında, Kırat misyonunun gerçek sahibiyiz. Ama Özal o misyondan çıkan bir kol. O misyon eğer yasaklanmasaydı, belki de olmayacaktı. ANAP'ın tavanı çok şirketleşmiş bir görüntü veriyor. Yani tabandan kopuk. Yani çiftçi yok. Biz ANAP'ın bütün tabanıyla kardeşiz ama tavanda farklı yaklaşımlar var. Biz çiftçi, esnaf, KOBİ'ler, AB atılımı diyoruz ama samimi olarak diyoruz.
Mehmet Ali değerli bir çocuk
Türenç: Mehmet Ali Bayar'ı nasıl buldunuz?
Ben Sayın Bayar'la hiç konuşmadım. İlk el sıkışımız milletvekili aday listelerinin Yüksek Seçim Kurulu'na verildiği gün saat 13.30'ta oldu. Fakat tabii arkadaşlar vardı aramızda giden-gelen. Sonradan çok sevdim, hakikaten sevdim. Değerli bir çocuk, değerli bir arkadaş.
Suda: Hiç tanımadan evlilik gibi birşey.
Yok yok öyle değil canım. Birbirinizi çok iyi tanıyorsunuz. Biliyorsunuz birbirinizi. Aynı kökten gelmişsiniz yani. ‘Kırat’ diyen bir kişi, AB diyen bir kişi. Yani tanıyorsunuz. ‘Beni tanımak illa beni görmek değildir’ diye bir söz vardır ya.
DEMİREL'İN DOĞRUDAN ROLÜ YOK
Türenç: Demirel'in bir rolü oldu mu bu birleşmede?
Hayır, doğrudan diyemem. Asıl isteyen ben oldum. Davet eden, bu işi isteyen ben oldum. Çünkü, Türkiye'nin bu güven kaybı ortamında ciddi bir restorasyona ihtiyacı var. İstedim ki bir barış, bir toparlanma, kucaklaşma ile başlayalım. Toplumun tüm kesimleri için aynı şeyi arzu ediyorum. Sayın Bayar'ın bir sözü var, ‘Makul çoğunluk’ diyor. Ben ona ‘Mağdur çoğunluk’ diyorum. Çünkü hakikaten herkes mağdur. Yeniden bir restorasyona ihtiyaç var. Birleşmeyle başlayalım, hoşgörüyle başlayalım, geçmişe takılıp kalmadan, ileriye bakarak başlayalım. Ben talepkar oldum.
Gençler daha çok ideolojiye kaçıyor
Özkök: İki turlu seçim olmazsa eğer Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerde öbür partilerle belediye başkanlığı için işbirliğine var mısınınz?
Yapılmalı ve yaparım.
Suda: Büyükşehirlerde zayıfsınız.
Biz büyükşehirlerde 95'te iyi oy aldık. Biz İstanbul'da çok ciddi bir artış trendini yakaladık. İstanbul, medyadan halen çok etkileniyor. Varoşlarına kadar etkileniyor. Burada tekrar ediyorum. Solla kıyaslarsanız, sola gidecek oylar AKP'de takılıp kalır. Ona bir seçenek daha vermelisiniz. Bu da var. Ben bu defa çok ciddi bir farklılaşmanın büyük şehirlerde olacağını düşünüyorum.
Suda: Gençler de pek olumlu yaklaşmıyor gibi...
Aslında bu her zaman olmuştur gençlerde. Kitle partilere değil de ideolojiye kaçıyorlar. Heyecan onları ideolojiye itiyor.
İstanbul sanayicisiyle kavga etmemeliydim
Ekşi: Ekonomide yapmadım ama siyasette hatalar yaptım dediniz. Bize iki somut örnek verir misiniz?
Siyasetçi belirli kesimlerle kavgalı olamaz. Yani mesela bölünmelere neden olmamalıydım, herşeye rağmen.
Ekşi: Bölünmelere neden olmamalıydım, yani oldum diyorsunuz?
Evet. İstanbul sanayicisinde oldu, siyaset arenasında oldu. Belki her birinin nedeni vardı. Bugün baktığım zaman farklı yapabilir miydim diye düşündüğüm şeyler var. Ama herşeyi de o günün şartlarında değerlendirmek lazım tabii. Ama herşeye rağmen o günün şartlarında bugün farklı yapacağım şeyler var. Bir tanesi daha hoşgörülü daha diyaloğa açık, daha çok konuşan... Ne kadar çok konuşabilseydim, daha çok diyaloğa açık olabilseydim, ben de kendimi daha iyi ifade etme imkanı bulacaktım.
(HÜRRİYET)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:17