Gündem
  • 4.5.2013 23:16

"Değil 48 bin 8 kuruş almıyoruz..."

Akil İnsanlar Heyeti Marmara Bölgesi Grubu Başkanı Deniz Ülke Arıboğan, çözüm sürecine ilişkin, "Konu sadece silahların susması değil. Barış, sadece bir ateşkes anlaşması anlamına gelmez. Barış, bir ülkede adaletli bir ortamın, birlik ve düzen ortamının sağlanması anlamına gelir" dedi.
          Toplantıda konuşan Grup Başkanı Deniz Ülke Arıboğan, etkinliğe şarkı ve sözlerle güzel bir giriş yapıldığını belirterek, bütün amaçlarının sözün devreye girişini sağlamak olduğunu aktardı.
     Sözün girdiği yerde ne silah ne de yumrukların işi olmayacağına inandıklarını belirten Arıboğa, "Yaklaşık 30 yıldır süren çatışma ortamı, buradan ortaya çıkan bir Türkiye ve bu Türk insanını tarif eden bir Türkiye mi yoksa değil mi sorgulaması aşamasına gelmiş olan bizler. Birbirine hiç benzemeyen, tamamen farklı görüşlerden gelen, çok farklı geçmişleri ve mezhepleri olan insanlar bir araya geldik. Barış adına, silahların susması adına bir yola çıktık" dedi.
     Esas görevlerinin bir şeyler anlatmak değil, insanları dinlemek olduğuna değinen Arıboğa, şöyle devam etti:
     "Türk halkının yüzde yüze yakın bir bölümü barışı istiyor. İnsanlar zaten silahların susmasını istiyor. Birtakım endişeler var. Farklı siyasi partilerdeki endişeler aşağı yukarı birbirine benziyor. Biz, 'bu endişeleri birer rapor haline getirelim, siyaset katmanlarına doğru taşıyalım' dedik. Akil heyeti olarak başladığımız ilk günden bu yana Türkiye'nin akil halkının sözcüleri, moderatörleri olarak görevimize devam etmeye başladık. Bu sesin duyulmasını istiyoruz. Çünkü siyasetçilerin kendilerine özgü bir körlükleri oluyor."
     Arıboğan, istenen barışın adaletin üzerine temellendirilmek zorunda olduğunu dile getirerek, "Konu sadece silahların susması değil. Barış, sadece bir ateşkes anlaşması anlamına gelmez. Barış, bir ülkede adaletli bir ortamın, birlik ve düzen ortamının sağlanması anlamına gelir. Bu nedenle de gittiğimiz her yerde, Romanların, kadınların, başörtülülerin sesini duyduk. Gerçekten de müthiş bir sosyal envanter ortaya çıkarttık" diye konuştu.
     Türkiye'nin, tarihin çok önemli bir dönemecinde olduğunu vurgulayan Arıboğan, hazırlayacakları raporları siyasetin bütün katmanlarına ulaştıracaklarını belirtti.
    
     -"Para almıyoruz"-
    
     Akil İnsanlar Heyeti Marmara Bölgesi Grubu üyesi Hayrettin Karaman da bu çıkmaz yolun silahla, şiddet ve öldürmekle değil diyalogla siyasetle karşılıklı konuşarak ve adaletle çözülmesine karar verildiğini ve kendilerinin de buna destek sağladıklarını söyledi.
     Barışın geçmişi değil, geleceği görerek olabileceğine dikkati çeken Karaman, hep birlikte barışa, sevgiye, adalete, hakka ve hakkaniyete gidilmesi gerektiğini ifade etti.
     "Medyada kaç para aldıklarına dair" çeşitli haberlerin çıktığına değinen Karaman, "Gazetelerde 48 bin lira aldığımız söylenmiş. 8 kuruş bile almıyoruz. Akil insanların hepsi iş güç sahibi, başlarını kaşıyacak vakti olmayan, bir kısmı benim gibi yaşlanmış, sağlık problemleri olan insanlar, bir kuruş menfaati olmadan yollara düşmüşler" değerlendirmesinde bulundu.
    
     -Mustafa Armağan-
    
     Grup üyesi Mustafa Armağan ise mevlevihanelerin öneminden bahsetti.
     Tarihten çeşitli örnekler veren Armağan, "Bu nesil olarak eğer tokalaşamazsak, birbirimizle konuşamazsak bizden sonra çok daha kutuplaşmış bir nesil geliyor. Bu barışı ne olursa olsun gerçekleştirmek zorundayız" dedi.
     Armağan, sorunun ülke kültüründe yerinin bulunmadığını ve yapay bir sorun olduğunu kaydetti.
     Grup üyesi Orhan Gencebay da "Bu vatanın çatısı, yaşam kadar kutsaldır. Yaradanım yaratmış, dünya anavatandır. Din, dil, cins ayırmam şu dünya gurbetinde. Bana 'Orhan' diyorlar. Asıl adım insandır" ifadesini kullandı.
     Mevlana'nın, "Hizmet erlerine yol açın. Onlar, bize hizmet edecekler. Onları sevelim, koruyalım. Hizmeti iyi yapanlara şükranlarımız var" sözlerini hatırlatan Gencebay, "Aslında hepimiz birbirimize hizmet ederiz. Şu dünyada olmaya çalışır, birbirimizi mutlu etmek için yarışırız. Çünkü ömür dediğin bir süreç. Bir gün evvel veya bir gün geç" diye konuştu.
     Barışın, önce insanın kendisiyle barışık olmasını gerektirdiğine değinen Gencebay, "Kendisine hayrı olmayanın, başkasına hayrı olmaz. Dolayısıyla önce aklımızla gönlümüzü barıştıracağız. Fikirlerimiz farklı olabilir. Ama gönüllerimiz bir olsun. Aynı nimetleri paylaşıyoruz. Bunu bilelim" dedi.
    
     Muhabir: Emrah Güney
     Yayıncı: Murat Taydaş

 

Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 15:39

İLGİLİ HABERLER