Yine bir latife olarak bu listedeki Türk diplomatlarının bazılarının hafifletici nedenlerle ceza indirimi alacakları, bazılarının şartlı tahliye edileceği düşünülse de, onun durumu kurtarıp kurtaramayacağı bilinmiyor.
Adı Uğur Ziyal, Büyükelçi, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı...
Ziyal’in iddianameye girmesinin ve Kıbrıs sorununda gelinen noktayı mümkün kılan diplomasi seferberliğinin gerisinde, bürokrasi düzeyindeki en operasyonel isim olması yatıyor.
Kuşkusuz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün sergiledikleri siyasi irade olmasaydı, bugünkü noktaya gelinmesi düşünülemezdi.
Ancak, bütün bu diplomasi stratejisinin çizilip uygulanmasında perde arkasındaki kilit isim Ziyal’den başkası değildi.
DENKTAŞ’A DUR DEMİŞTİ
Ziyal, Başbakan Erdoğan’ın geçen ocak ayı sonundaki ABD ziyaretinden önce Washington’a gidip, müzakerelerin yeniden açılması karşılığında Annan Planı’nda yapılması gereken iyileştirmelerin pazarlığını yapan diplomat.
Ziyal’in en kritik hamlesi herhalde geçen şubat ayında yöntem mutabakatının yapıldığı New York görüşmeleri sırasında Kıbrıslı Rum lider Tasos Papadopulos ile anlaşıp New York’u terk etmeye hazırlanan Denktaş’a ‘Gitmeseniz daha iyi olur’ diyebilmesiydi.
Denktaş, geçenlerde bir televizyon mülakatında ‘Ben ayrılmak istiyordum, ancak Sayın Ziyal bana gelip ‘Talimat var, gidemezsiniz’ dedi’ diyerek Ziyal’in oynadığı rolü, memnuniyetsizliğini gizlemeyen bir üslup içinde açığa vurdu.
Ziyal, Kıbrıs pazarlıkları öncesinde 1 Mart tezkere krizi öncesi ve sonrasında Amerikalılarla yürütülen bütün kritik müzakerelerin yükünü de sırtlandı.
Dışişleri’nin en kilit makamında oturmasına, bütün müzakere yeteneğine karşılık, Ziyal mütevazı çizgisiyle vitrine çıkmaktan hiç hoşlanmayan, kendisini geri planda tutan bir mizaca sahip.
Liseyi Robert Kolej’de okuyan, ardından 1965 yılında Mülkiye’den mezun olup aynı yıl Dışişleri’ne giren Ziyal’in ilginçtir ki, diplomasi kariyerindeki başlangıç durağı da Kıbrıs.
MERKEZİN ‘BİZE LAZIMSIN’ ADAMI
Diplomasi dünyasına üçüncü katip olarak Kıbrıs dairesinde adım atan Ziyal’in 1970 yılındaki ilk yurtdışı görevi de Lefkoşa Büyükelçiliği. Ziyal, Kıbrıslı Türklerin o dönemlerde yaşadığı sıkıntıları, uğradıkları etnik temizleme kampanyalarını en iyi bilen diplomatlardan biri.
Ziyal’in kariyerinde Lefkoşa sonrasında Cenevre’deki BM Temsilciliği ve Washington Büyükelçiliği’nde müsteşarlık, Chicago Başkonsolosluğu gibi görevler dikkat çekiyor.
Kendi döneminden olan meslektaşları bugüne dek 2-3 ayrı merkezde büyükelçilik yapmışken, ilginçtir ki, Ziyal bugüne dek yalnızca bir merkezde büyükelçilik yapmış. Bunun nedeni, biraz konjonktür, biraz da kritik dosyaların takibi için ‘Bize lazımsın’ denerek merkezde tutulmuş olması.
Ziyal’in tek büyükelçiliği, 1992-97 yılları arasında Türkiye-Suriye ilişkilerinin PKK faktörü nedeniyle sıkıntılı bir şekilde seyrettiği bir döneme rastlayan Şam’daki görevi.
‘ADANA’NIN DA MİMARI OYDU
Ziyal, 1997’de merkeze dönünce Ortadoğu’dan Sorumlu Müsteşar Yardımcılığ’na getirildi ve kendisini birden 1998 yılında Öcalan’ın yakalanmasıyla sonuçlanan sürecin tam ortasında buldu.
O dönemde Suriye’nin PKK’ya karşı desteğini ilk kez resmen çekmeyi taahhüt ettiği Adana mutabakatıyla sonuçlanan zorlu görüşmelerin müzakerecisi yine Ziyal’den başkası değildi.
Ziyal, yaklaşık 7 yıldır merkezde ve 2001 eylül ayından bu yana Dışişleri Müsteşarlığı görevini yürütüyor. Bu görevine 11 Eylül saldırılarından birkaç gün sonra oturduğu hatırlanırsa, geçen iki buçuk yılda nasıl bir yoğunlukla yaşadığı tahmin edilebilir.
Aslında geçen yıl Roma Büyükelçiliği’ne gitmesi gereken Ziyal, AB süreci nedeniyle merkezde tutuldu. Eğer kendisinden bir kez daha kalışını uzatması istenmezse, Ziyal’i önümüzdeki yaz Roma Büyükelçisi olarak görmek şaşırtıcı olmayacak.
HÜRRİYET
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:57