Gündem
  • 22.5.2004 17:26

DERVİŞ: ''AK PARTİ, KRİZLERİ TÜCCAR SİYASET ANLAYIŞI İLE ENGELLEMEYİ DÜŞÜNÜYOR''

İRFAN ALTIKARDEŞ - SUAT ARVAS BURSA - Bursa Sanayi ve İşadamları Derneği'ndeki (BUSİAD) toplantıda konuşan Kemal Derviş, ''Sosyal demokrasi temelde iki gelişmeyi tartışıyor. Birincisi, devlet piyasalar ilişkisini düzenlemeliyiz. İkinci önemli konu, küreselleşme ile alakalı. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, internet yoluyla inanılmaz bir şekilde birbirimize bağlıyız. Amerikadaki faiz artışı derhal bizim piyasalarımızı etkiliyor. Çin'de büyüme hızlanıyor, petrol fiyatları artıyor, bize yansıyor. Dünya birbirleri ile bağlı birimler haline döndü. Gençler kürüselleşmeye karşı protesto düzenliyor. Sosyal demokratlar, bunların içinde doğruyu tartışıyor. Tek partili sosyalist bir iktidarla değil, demokrasinin işleyişi içinde piyasayı dengeleyen, özel girişim karşısında devletin işlevini güçlendiren bir ideolojik siyasal hareket olmalıdır. OECD ülkelerinde devletin toplam harcamalar içinde payı daha önce yüzde 10'lar seviyesindeydi. Geçen asırda tamamen piyasa ekonomisinin belirlediği, sermayenin hakim olduğu dönemden sonra, sosyal demokratlar, sendikalar, sivil toplum örgütlerinin çalışmaları ile çağdaş sosyal refah devleti oluşturuldu. Bu devlette tabii ki özel girişim var. Sol bunu kabullendi, karşı olmaktan vazgeçti. Özel sermaye ile güçlü devlet inşa edildi. Bu güçlü devletin milli gelirdeki harcama payı yüzde 50'dir. Böyle bir sentez oluştu. Aslında Berlin duvarının çöküşü, Sovyet modelinin başarılı olmayışı, bu modelin başarılı olmasından kaynaklanıyor. Vahşi kapitalizm yaşasaydı, Sovyet modeli güçlü olurdu. Özel sektör ile devletin sentezini oluşturan modelin batıda hakim olması, bu yarışı batıya kazandırdı. Bu modeli daha da iyiye götürme ihtiyacı hissediyor. Biz de ise durum farklı. Bu modele yöneldik, fakat tam İtalya, İsveç, İspanya gibi kuramadık. Bizi bekleyen sorun, sosyal refah devletini Türkiye'de tam oturtabilmek. Sosyal demokratlar olarak piyasa-devlet sentezini hakikaten hayata geçerebilmek. Bizim sorunumuz daha az piyasa, daha fazla devlet değil. Daha çok piyasa, daha fazla devlet anlayışıdır. Artık enerji özel sektörce üretilmeli. Bankacılık özel sektör tarafından yapılmalı. Bu piyasaya sosyal demokratlar da inanıyor, AK Parti de inanıyor. Bence piyasayı dengeleyen ve daha iyi işlemeye sevkeden sosyal demokratlardır. Tüccar insanların siyasete girmesi sevindirici. Devlet işini sadece ticaret kuralları içerisinde görmek, devletin kendine özgü işlerini küçümsemek anlamına gelir. Özelleştirmeyi desteklerken, özel sektörün canlı esnek ruhuna güvenirken, devlet hiçbir şeye çözüm bulamıyor anlayışında olamayız. Devleti etkili hale getirip, düzenleyici görevini daha etkili yapmasını sağlamalıyız. Kayıt içine alma, vergilerin düzenli ödenmesi, eğitim, sağlık, enerji, bankacılık sektörünü düzenleyici görevleri devlet yapmalı'' dedi. Özgürlükçü sosyal demokrat anlayışın ortaya çıkabilmesi için 4 soruya evet cevabını rahatça vermek gerektiğini anlatan Derviş, soruları şöyle sıraladı: ''Bir, Kürtçe televizyon yayını başladığı gün, birlikte yürekten sevinebilecek miyiz? Sevinmemiz gerekir. İki, mini etekli ve türbanlı bir hanımın bir birleri ile dostça gezindiklerini görünce sevinebilecek miyiz? Üç, gelecek seçimlerde, seçilebilecek konumda 10-15 değil, 100-150 bayan aday olursa, CHP örgütündeki erkekler sevinebilecek mi? Dört, egemenliğimizi küresel birleşme ile Avrupa Birliği ile paylaşabilecek miyiz? Bunlara gönül rahatlığı ile evet cevabını verebilmeliyiz''. Panelde konuşan Kültür eski Bakanı Ercan Karakaş ise Türkiye'de siyasetin demokratikleşmesi gerektiğini belirterek, ''Burada çıkmaz bir durum var. Buna öncülük etmesi gereken sosyal demokrat partiler, bugünkü siyasal yapıdan, siyasi partiler ve seçim yasasından memnun görünüyorlar. Bu müthiş bir çelişkidir. Bu, sosyal demokrasinin yenilikçiliği ile, değişimciliği ile, katılımı artırması ile halkın söz sahibi olma anlayışı ilkesi ile çelişiyor. O zaman siz kendi sosyal demokrat kimliğinizi kendi elinizle zedeliyorsunuz. Bunun için de seçimlerde sosyal demokrat bütün partiler çok düşük oranda oy alıyorlar'' dedi. Gazeteci yazar Ali Bayramoğlu ise şunları söyledi: ''Eskiden gençler marksist olur, sokaklara çıkar, kavga ederlerdi. Biraz olgunlaşınca sosyal demokrat olurlardı. Sosyal demokrasinin en önemli beslenme kaynaklarından biri, Türkiye'de özellikle 1960'lardan sonra, sosyalizm, hatta marksizm olmuştur. 12 Eylül bütün bağları kesmiştir. Türkiye'de, son 25 yıldır sayısı 500'ü geçmeyen ve hiç değişmeyen kişilerle sosyal demokrasi savunuluyor. Yeni gençlik hiçbir şekilde içlerine giremiyor. Ne lider, ne insan, ne akım üretme kabiliyetine sahip değiller''. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:15

İLGİLİ HABERLER