Gündem
  • 12.7.2002 08:23

DERVİŞ,YENİ OLUŞUMDAN KOPMUYOR...

KAYNAK : Haber Vitrini ANKARA- Kemal Derviş, İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan'la çıktığı yoldan dönmeyeceğini, "Cem'e söz verdim" sözleriyle açıkladı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in ısrarıyla istifasını geri alması konusunda da, "Bu devletin isteğiydi, geri çeviremezdim" dedi. Son glişmeleri Milliyet Yazarı Hasan Cemal, şöyle yazdı: Derviş, Cem’e sözünü tutacak ama... Kemal Derviş’in istifasıyla ilgili gelişmelerden önce yazdığım ilk yazı, "Türkiye için yeni bir umut yolculuğu!" başlığını taşıyordu. Sonra değişti. "Derviş, Cem’e sözünü tutacak ama..." halini aldı. Ankara’da ne oluyordu? Derviş’e çok yakın güvenilir bir kaynakla dün akşam saat 19.40’ta yaptığım bir telefon görüşmesini aşağıdaki dört noktada toplayabilirim: (1) Kemal Derviş’in İsmail Cem’e vermiş olduğu sözü "mutlaka" tutacağı ve bu konuda "fikir değiştirmediği..." (2) Derviş’in bir kere söz verdi mi bundan bir daha dönmeyeceği... (3) Ancak "ekonomi ile ilgili kaygılarödan dolayı "Cumhurbaşkanı’ndan gelen rica ve devletin isteği" üzerine Derviş’in istifasının işleme konmadığı... Böylece Derviş’in "bir süre daha" hükümette kalacağı... (4) Daha önce de, ekonomi ile ilgili sorumluluğunun bir gereği olarak erken seçim kararına kadar hükümette kalma konusunda Derviş’le Cem arasında zaten bir görüş birliğine varıldığı... Derviş kampının dün akşam saat 19.40 sularındaki havası böyleydi. Ama bu arada Kemal Derviş’i İsmail Cem’in arkasında "ikinci adamlıkötan vazgeçirmek için çok yönlü, yoğun bir faaliyetin devam ettiğini de belirtmek gerekiyor. Derviş’in Cem’le siyasal işbirliğini "daha geniş bir yelpaze ve ittifaklara yaymayı" da amaçlıyor bu çabalar... Aşağıda bu gelişmelerden önce yazdığım "Türkiye için yeni bir umut yolculuğu!" başlıklı yazım yer alıyor. *** İkinci adam olabileceğini, bunu herhangi bir sorun yapmayacağını ilk kez Kemal Derviş’in kendi ağzından duyduğum zaman doğrusu biraz şaşırmıştım. Taktik mi diye düşünmüş, yüzüne bakmıştım. Çünkü bunca yıldır yakından izlemeye çalıştığım Türk siyasetinde rastlanmayan bir tavırdı bu. Derviş de kuşku duyduğumu hissedince, bu düşüncesinde içtenlikli olduğunu belirtmiş, İsmail Cem’le birlikte ‘ikinci adam’ olarak siyaset yapabileceğini söylemişti. Cem hakkında olumlu konuşmuş, Cem’in hem iç, hem dış politikayı bildiğini eklemiş, özetle şöyle demişti: "Cem dışarıda da iyi tanınıyor, takdir ediliyor. Bunu kendim gördüm. Ayrıca her an uçağa atlayıp Paris’e, Londra’ya, Washington’a gidebilecek bir kişi..." Derviş’teki bu eğilimden İsmail Cem de haberdardı. Derviş’le konuşmuşlardı. Aralarında bu yakınlıkta bir diyalog kanalı açılmıştı. Cem’in de Derviş hakkında olumlu düşünceleri vardı. "Çok bilgili, sahici, dürüst, esaslı bir insan" demişti bir keresinde Derviş için... Cem’le Derviş’in üstünde durdukları üçüncü kişiye gelince, onun da ismi sır değildi: Hüsamettin Özkan. Cem’le Derviş arasındaki diyalog, geçen haziran ayı ortasında bir noktaya düğümlenmişti: Siyasal hareket, siyasal birliktelik, DSP’nin içinde mi, dışında mı olacaktı? Bu konuda her ikisinin de farklı düşünmediğine tanık olmuştum: DSP içinde devam... En iyi alternatifin DSP olduğu konusunda görüş birliğine varmışlardı, ancak burada bazı malum soru işaretleri onların da zihnini kurcalıyordu: Ecevit, DSP’de onursal bir konuma çekilerek İsmail Cem’e genel başkanlık yolunu açabilir miydi? Acaba kimler, hangi odaklar bu konuda Ecevit’e olumlu telkinde bulunabilirdi? Eğer bu yol açılmazsa, DSP’de kurultaya gidilebilir miydi? Çünkü İsmail Cem, DSP’de bir olağanüstü kurultayı kazanacağına inanıyordu. Ecevit’in böyle bir şansı kullanabileceği konusunda Cem’le Derviş’in tabii kuşkuları vardı. Olumsuz faktör olarak Rahşan Ecevit’i de göz önünde tutuyorlardı. Bu hafta başında ikisinin de kuşkuları haklı çıktı. Ecevit’li DSP’de kalmanın artık siyasal intihar anlamına geldiğini iyice anlamışlardı. Cem - Derviş - Özkan üçlüsüyle yola çıkmanın ve yeni bir parti kurmanın en isabetli yol olduğu konusunda birleştiler. İkinci adamlık konusunda Derviş’e farklı telkinler yapılmaya devam ettiyse de (bir süre daha devam edebilir bu telkinler), bu durum İsmail Cem üzerinde uzlaşmayı engellemedi. Derviş, geçen mayıs ayı başında Ecevit ilk kez hastaneye girmeden önce hükümetten ayrılmayı ve bir kenara çekilip dört beş ay siyasete zaman ayırmayı düşünmüştü. Ancak, Ecevit’in hızla bozulan sağlığı ve bu durumun yarattığı siyasal belirsizlik frene basmasına yol açtı. Ekonomik programla ilgili sorumluluğunu titizlilikle sürdürdü. Bu arada Derviş, Ecevit’in geçen 4 Mayıs’ta hastaneye kaldırılmasından hemen sonra yaptığımız bir sohbette, Türkiye’nin artık Ecevit’in başbakanlığıyla uzun süre gidemeyeceğini, siyasal belirsizlik döneminin açıldığını, bundan ekonominin her geçen gün olumsuz etkileneceğini, ayrıca koalisyon içindeki AB ‘uyumsuzluğu’nun da bir başka olumsuzluk kaynağı olduğunu söyledikten sonra eklemişti: "Doğru olan, erken seçimdir!" Derviş’in bu görüşleri iki ay önce bu köşede 10 Mayıs tarihli yazımda yer almıştı. Mayıs ayının ikinci yarısını ise ‘Anadolu Yolları’nda geçirdim. 15 günde 14 il dolaştım. Gittiğim yerlerde yerel siyasetçilerden çok, sokaktaki adamla temas etmeye çalıştım. Partililer yerine mümkün olabildiğince sadece vatandaşla konuştum. Siyasal nabız nasıl atıyor diye bakınırken özellikle iki isim öne çıktı: Cem ile Derviş... Bu iki ismin yaygın bir ilgiyle karşılandığını gördüm. Üstelik bu ilgi siyasal yelpazenin sadece solunda değil merkezinde ve sağında da dikkatini çekiyordu. Kısacası: Bugün Cem - Derviş - Özkan üçlüsünün önünde büyük bir fırsat yatıyor. İyi kullanır ve heba etmezlerse, makul çizgiyi yakalarlarsa Türkiye’nin önü açılır. Siyaset kabuk değiştirir. Siyasette merkez yeniden doğar. Ve sonunda istikrar kapımızı çalar. Türkiye’de en büyük parti kararsızlar partisi değil mi? ‘Mevcutlar’a tepki büyük değil mi? Onun içindir ki, eğer partileşmede makul çizgi yakalanır, siyasal yelpaze dar değil makul genişlikte tutulur, vitrin ve zihniyet yeni olana yüzünü dönerse, sadece DSP’den ayrılmış olanların partisi gibi bir olumsuzluktan kesin sakınılırsa, Cem - Derviş - Özkan üçlüsü ve yeni parti seçimlerde iyi iş yapar. Kısacası: Türkiye için yeni bir umut yolculuğu! Demirel’in bir sözü vardır, "Her zorluktan bir kolaylık çıkar!" diye... Dileriz öyle olur. (Milliyet) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 17:25

İLGİLİ HABERLER