KAYNAK : Haber Vitrini
Başbakan Bülent Ecevit, Kemal Derviş'in kendisine İsmail Cem'in başbakanlığını önermediğini, ancak rahatsızlığını hissettiğini söyledi. Ecevit, ‘‘Derviş'i Türkiye'ye çağırmakla hata etmiş olabilirim. Zaman zaman düşünüyorum da, keşke daha önce Masum Türker'i çağırsaydık’’ dedi.
Sarıkaya: Mesut Yılmaz'ın aktardığına göre Kemal Derviş, sizin partinin başında kalmanızı, ancak İsmail Cem'in de başbakan olmasını önermiş. Derviş size böyle bir öneride bulundu mu?
Hayır, ama rahatsızlığı belliydi. Biraz bu konulara girmek istermiş gibi konuştu, ama ben susturdum. Siyasete girmesini doğru bulmadım.
YILMAZ’IN İLGİNÇ İSTEĞİ
Bu arada Mesut Yılmaz bir, iki hafta önce benim başbakanlıktan çekilmemi istedi. Ben ‘Hayır, olmaz’ dedim. Ama Yılmaz politikacıdır, onun böyle girişimlerde bulunması doğaldır da, sırf ekonomiyi krizden çıkarmaya katkıda bulunsun diye göreve çağırdığımız bir arkadaşımızın bu kadar siyasetin içine girmesini ben yadırgadım.
Ergin: Bütün olanlardan sonra Derviş'i Türkiye'ye çağırmakla hata ettiğinizi düşünüyor musunuz?
Olabilir tabii... Onu da düşünebilirim. Fakat dediğim gibi bir noktaya kadar kendilerinin katkısı çok yararlı oldu. Ama ondan sonra siyasete girmesini ve yerinde de durmuyordu devamlı dışarıya gidiyordu, işte konferanslar, şunlar, bunlar, onları yadırgadım...
Sarıkaya: Sürecin başka sorumluları?
Zaman zaman düşünüyorum da keşke daha önce Masum Türker'i çağırsaydık. Türkiye'nin ekonomik ve sosyal koşullarını çok daha iyi götüren bir arkadaşımız. Keşke çok daha önce onu getirseydik bu göreve diye düşünüyorum.
Ömür boyu siyasi yasak doğru değil
Ergin: AKP Lideri Erdoğan'ın yasaklanması Anayasa'nın 76. maddesinde getirilen sınırlamadan kaynaklanıyor. Sizce ideolojik suç işlemiş olmak ömür boyu yasaklı sayılmaya gerekçe oluşturur mu?
Hayır, oluşturamaz. Bir kimsenin ilelebet siyasi haklarını kullanamayacağı düşünülemez. Ama Anayasa ve yasalar buna elveriyor. Bunu süratle değiştirmeliyiz.
Ergin: Bu açıdan nasıl karşıladınız Erdoğan'la ilgili kararı?
Bu konuda karar veren yargı organlarını eleştiremeyiz. Çünkü, onlar ellerindeki kanuna, yasaya bakıyorlar. O yasa maddelerinin herhalde kısa sürede düzeltilmesi, değiştirilmesi gerekir. Bu şekilde bu sorun da çözülmüş olabilir.
YTP’nin altyapısı önceden hazırdı
Ergin: DSP'den kopmalar ve YTP'nin kurulması sizin Hüsamettin Özkan'ı partiden dışlamanızla başladı. Siz bu hamleyi yapmasaydınız, belki bu süreç de başlamayacaktı...
Ne kadar gerçektir bilmiyorum ama, belli ki DSP üzerinde bir takım entrikalar yoğunlaşıyormuş. Bu entrikalar, bu oluşumlar nasıl yol aldı, ileride tarihçilere değerlendirecek.
Ergin: Siz Özkan'a dönük hamleyi yapmasaydınız belki bugün DSP yine 1. parti olacaktı. Bu yorumları nasıl karşılıyorsunuz?
Siz nasıl isterseniz yorumlayabilirsiniz...
Ekşi: Kamuoyunda düşünceleri fazla bilinmeyen bir parti ileri geleni ve bazı partililerin, örneğin 30-35 kişinin topluca bir partiyi terk ettiği örneğini daha önce hiç hatırlıyor musunuz?
Hayır. Çok garip şeyler, ancak önceden altyapısı hazırlanmış olursa olabilir.
Ekşi: ABD, Ecevit'li bir hükümet varken Irak'a müdahalede bulunamam diye düşünmüş olabilir mi? Bu senaryolar dış kaynaklı olabilir mi?
DIŞ FAKTÖR VAR, AMA BUSH İŞİN İÇİNDE YOK
Bilemem. Benim ABD Yönetimi ile başta Başkan Bush olmak üzere karşılıklı dostluğa tdayanan ilişkilerimiz var. Böyle bir telkin içinde olacağına ihtimal vermiyorum ABD Yönetimi'nin. Kaldı ki, Irak konusunda ABD yönetiminin içinde karşı düşünceler de var. Tabii bilemem, herhalde bana ve DSP'ye yönelen entrikalarda mutlaka bazı dış kaynaklar da olabilir, ama emin olmadan birşey söylemek mümkün değil.
Ekşi: YTP'ye gidip de pişman olanlar var mı? Sayısı ne?
Pek cesaret vermedik. Sayı hakkında birşey diyemem. Ama kapıyı açsaydık, zannediyorum büyük bir başvuru olurdu. Kapıyı açık bırakmadık. Çünkü artık seçim sürecine girilmişti.
Kürtler ABD’den cesaret alıyor
Ergin: Kürt Ulusal Parlamentosu 4 Ekim'de toplanıyor. Nasıl karşılıyorsunuz?
Bazı Batı devletleri ve ABD'den de cüret alarak gitgide ileri adımlar atıyorlar Kuzey Irak'taki Kürt grupları. Bunlardan rahatsız oluyoruz. Ayrı bir devlet kurma yolunda zaten epey adımlar atılmıştı. Artık bunları daha da ileri götürülmesini Türkiye kabul edemez. ABD Türkiye'nin bu konuda duyarlılığını gözönünde tutacaktır, bundan eminim.
Ekşi: ‘Kürtler ABD’den de cüret alıyor' dediniz. ABD Türkiye'nin temennilerini dikkate almıyor mu?
İşte o konudaki temennimi belirtmiş oldum ABD'ye.
Ergin: ABD'nin Türkiye'ye ihtiyaç duyarken, Kürtlere cesaret vermesi çelişki değil mi?
Çelişki var kuşkusuz. Ama, ben ABD ile Türkiye'nin bir uzlaşı içine gireceklerini umuyorum. Çünkü, herhalde ABD için, Batı Avrupa için Türkiye'nin önemi Kuzey Irak'ta kurulması düşünülen devletle kıyas edilemeyecek kadar önemlidir. ABD harekatını bize rağmen yapacak olursa etkileneceğiz. En azından ekonomimiz sarsılacak.
Ergin: Irak hangi adımları atarsa atsın, Başkan Bush'un Irak'ı vurmayı kafaya koyduğu kanaati güçleniyor...
Öyle maalesef. Irak yönetimi hemen herşeyi kabul etti. Fakat ABD yönetimi bunu yeterli bulmadı. İlginç bir durum.
Ergin: Amerikan tarafı Türkiye'deki üsleri kullanma konusundaki niyetlerini hissettirmeye başladı mı?
Bunu istemeseler de istemek zorunda kalacaklar, harekata başlarlarsa.
Ergin: Türkiye ne diyecek
Tavrımız, Irak'a karşı bir askeri harekatın gerekli olmadığı. Bunun Türkiye'ye büyük zarar vereceğini belirtiyoruz..
Yasaları çıkarınca AB’nin hesabı bozuldu
Ekşi: AB Türkiye'ye yargının tam bağımsız olmadığı gibi bazı şartlar getirip, 2004'te masaya oturalım derse ne yaparsınız
Yargının Türkiye'de tam bağımsız olmadığı çok büyük bir yanlış. Ama kanunlarda, yasalarda bazı eksiklikler olabilir. Onları da Türkiye zaman içinde süratle değiştirir. Onların dışında oturulur, konuşulur, ne eksiklerimiz var diye. Bana göre gerçek şu ki, AB ülkeleri aslında Türkiye'nin üyeliğini pek içlerine sindiremiyorlar. Bunun siyasal nedenleri dışında, etnik nedenleri, tarihsel nedenleri var. Aslında bizim seçim ortamına girildiği bir sırada Türkiye'nin idam, azınlık haklarıyla ilgili veya Kürtlerle ilgili çok ileri yasalar çıkartmasını hayallerinden geçmiyordu. Biz , kanunları çıkarınca biraz sarsıldılar galiba.
Ekşi: Hesapları mı bozuldu?
Evet, hesap bozuldu. Objektif düşünenler de var AB içinde. Tam üyeliğimizin kola sağlanmayacağını herkes biliyor Türkiye'de. Ama AB tarafından bir takım mazeretlere maruz kaldık.
Kıbrıs’ta sonuna kadar direnmeliyiz
Ekşi: Kıbrıs yine önümüzde. Ne diyorsunuz?
Kıbrıs konusunda bizim sonuna kadar direnmemiz gerektiğini düşünüyorum. AB ile tam üyeliğin koşullarından biri olarak görülemez Kıbrıs konusu. Çok kararlı davranacağız. Buna mecburuz. Belki Türkiye'de bazı aydın kesimler, bazı politikacılar bu görüşü benimsemiyorlar, ama ben inanıyorum ki kamuoyunun çok büyük çoğunluğu öyle düşünmüyor. KKTC, Türkiye'den ayrı düşünülemez. Kıbrıs'ta iki ayrı devlet, iki ayrı millet, iki ayrı din, iki ayrı dil vardır. Bunların zorla biraraya getirilmeleri olacak şey değil. Çekler ile Slovaklar ‘Biz artık ayrılacağız’ dediler, kimse de sesini çıkartmadı. Ayrıldılar. Kıbrıs'ta ise çok daha keskin ayrılık nedenleri vardı.
İSTANBUL'DAKİ ENTELLER
2'ncisi, Türkiye'nin güvenliği bakımından KKTC varlığı yaşamsal özellik taşır. Hele, Bakü-Ceyhan'dan sonra Türkiye için KKTC'nin önemi büsbütün artmıştır. Onun için bu konuda kararlı davranacağız. Bazı çevreler bize kızıyor, biliyorum. İstanbul'daki bazı entel çevreler benim anlayamadığım şekilde davranıyorlar. Biz sonuna kadar direneceğiz.
Sarıkaya: AB Kopenhag zirvesinde Türkiye'ye müzakerelerin başlaması için tarih vermez ve Rum yönetiminin tam üyeliğini de onaylarsa AB ile ilişkilerde 1997 Lüksemburg krizine geri mi dönülür?
Rumlar kendi başına alınabilir. Bunu hoş karşılamasak da bu yüzden kıyamet kopmaz. Ama AB, KKTC'yi yok farzederek böyle bir yola girerse, o zaman tabii ciddi sorunlar ortaya çıkar.
ÖZERK ADA CUMHURİYETİ
Sarıkaya: Ara formüller olabilir mi, örneğin Rumlar'ın tam üyeliği halinde KKTC'ye ileriye dönük bazı güvenceler verilmesi gibi?
Zaten onu araştırıyor Denktaş ile Klerides. KKTC ilelebet böyle çaresizlik içinde bırakılamaz. Bizim ona göre tedbirler almamız doğaldır. Mecbur kalınırsa bu konuda ileride bir-iki adım daha atılabilir. Bunun örnekleri vardır; özerk ada devletleri mesela. İngiltere'ye Danimarka'ya bağlı olan özerk cumhuriyetler var. Kendi bayrakları var, kendi kanunları var, ama dış ilişkiler bakımından ana ülkeye bağlı bir yığın model var. Yakından bilmiyorum ama Belçika formülü var. Bunlar üzerinde durulabilir. Fakat dediğim gibi, AB böyle bir tutum sergilerse çok üzücü sorunlar ortaya çıkarır. Bir de şunu düşünün, bir tarafta galiba 600 bin nüfuslu bir ada devleti, öbür tarafta nüfusu 70 milyona yaklaşan, dünyada önemi gitgide artan bir Türkiye. Terazinin kefelerinin birinde Türkiye, birinde 600 bin nüfuslu ada devleti.
Sarıkaya: AB Türkiye'ye şartlı bir müzakere tarihi verirse, buna yaklaşım nasıl olur.
Şimdi benim bir formül gündeme getirmem doğru olmaz. Önemli olan şu: KKTC'nin varlığı, özerkliği, özgürlüğü yadsınamaz. Türkiye'nin bunu kabul etmesi mümkün değildir.
Hastaneden kaçtım
DSP'yi hedef alan entrikalar geri tepki. Ben de o arada biraz hastaneden erken kaçarak siyaset alanında çalışmalarımı sürdürmeye başladım. Onunla ilgili (Başkent Üniversitesi Hastanesi) türlü rivayetler çıkıyor. Çok haksızdır yani, rivayetler doğru değil. Bana işte sen iyileştin, şu kadar süre sonra bir daha seni muayene edelim, sonra serbestsin dediler. Fakat ben hastanede kalmayı göze alamadım. Çünkü, dışarıda genel başkan olarak, başbakan olarak görevlerim vardı. Her gün sayısız gazeteci hastanenin önünde bekliyordu ve türlü söylentiler çıkarılıyordu. Onun için bunları göze alamadım. Ve hastaneden ayrıldım. Ondan sonra da sağlığımla meşgul olmadım, çok şükür.
(hürriyet)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:15