EMİN ÇÖLAŞAN-FATİH ALTAYLI KAVGASINA FEHMİ KORU DA DAHİL OLDU...
FEHMİ KORU/YENİ ŞAFAK
Tayyip Bey'e soracağım
Ya ben çok safım, ya da herkes çok kötü niyetli. Dün bütün günüm, telefonla, e-postayla ulaşan, ya a karşıma çıkan okurlara, ''Gerçekten bilmiyorum'' ve ''Hâlâ öyle olduğunu sanmıyorum'' demekle geçti. Okurun karşısına 'saf' kimlikle çıkmak bir yazar için hiç de hoş değil...
Dünkü Kulis'i okumayanlara özetleyeyim: Hürriyet gazetesinin iki yazarı, Fatih Altaylı ile Emin Çölaşan, birkaç gündür 'şifreli' yazılar yazıyorlar. Yazılarında kimleri kast ettiklerini çıkaramayınca, okurlara, ''Kim bu yazarlar?'' diye sordum.
Altaylı'nın kalemine doladığı yazarla ilgili satırları şunlar: ''Ben kavgada asgari bir düzey ararım. / Hele hele bu kavgayı köşelerden yürüteceksem, biraz zekâ, biraz bilgi, biraz fikir ararım. / Bunlara sahip olmayan, düzeysiz kişilerle tartışmam. / Onları kendi çukurlarına mahkûm ederim. / Beni kendi seviyelerine çekme sevdalarına alet olmam. / Bu nedenle benim tartışma yürütmem beklenen zatı, kendi 'çukurunda' boğulmaya bırakıyorum.''
Çölaşan'ın kızdığı yazarla ilgili yazdıkları da ilginç: ''Ben gazetecilikte belli bir çizgisi-duruşu-inancı olmayanlardan korkarım. Bunlar tehlikelidir. Zamana göre renk değiştirir, eğilip bükülür, rüzgâr gülüdür ve mide bulandırıcıdır. Yalan yazarlar, iftira atarlar, meslektaşlarına aynı yöntemle bulaşırlar, yazmadan önce direktif alırlar. (..) Mert adam yazdığının arkasında durur. Her sıkıştığında 'yanılmışım, özür dilerim' demek zorunda kalmaz. Küçüldükçe küçülmez, gazetecilik mesleğinin haysiyetini böyle iki paralık edip alay konusu olmaz.''
Benim ''Kim bunlar?'' soruma, okurların neredeyse hepsi, ''Bilmiyormuş gibi yapma, birbirleriyle didişiyor onlar'' cevabını verdi. İddiaya göre, Altaylı'nın 'düzeysiz' bulduğu yazar Emin Çölaşan, Çölaşan'ın 'rüzgâr gülü, mide bulandırıcı' dediği yazar da Fatih Altaylı imiş...
Bir yaşıma daha girdim. Yahu arkadaşlar, aynı gazetede yazıyor bunlar... Her gazetenin bir başka gazeteyle, bir gazete yazarının bir başka gazetenin yazarıyla kavgası olur, hatta aynı gazetenin iki yazarı da birbiriyle kalem münakaşası yapar; bizim basın tarihimiz bu tür kavga ve çatışmalarla doludur. Ancak, iddia doğru olsaydı, aynı gazetenin iki yazarının, bohçacı kadın ağzıyla birbiriyle kavga ettiği bir durumla ilk defa karşılaşmış olurduk... Böyle bir şeye, dünyanın hiçbir yerinde rastlanacağını sanmam. Yayın yönetmeni böyle anlamsızlıklara engel olmayacaksa ne için o koltukta oturuyor? Patron, rakip gruplara saldırma emri vermek veya ekonomik konularda ''Şunu yaz, bunu yazma'' demek için mi gazete sahibi olur yalnızca?
Ben 'saf' olmaya razıyım; Ertuğrul Özkök'ün kötü bir yayın yönetmeni, Aydın Doğan'ın da kendi menfaatlerini bile koruyamaz bir patron olduğunu kabul edemem... Altaylı-Çölaşan birbirlerine küfrediyor olsalardı, Doğan Medya Grubu'nun yayın ilkelerinin gözetilmesiyle görevli koca koca yazarlar herhalde seslerini çıkartır, Hürriyet başyazarı Oktay Ekşi, gazetesinin iki köşe yazarının ağzına biber sürmek üzere Basın Konseyi'ni olağanüstü toplantıya çağırırdı. Bunlar olmadığına göre, ''Bu yazarlar onlar'' diyenleri nasıl haklı bulabilirim?
Çölaşan'ın Fatih Altaylı'yı, Altaylı'nın da Emin Çölaşan'ı galiz ifadelere muhatap etmiş olabileceğine inanmamamın tek sebebi, Doğan Medya Grubu'nun haysiyet kaygıları değil elbette. Geçmişte bu iki yazarın birbirlerini kollayan, öven yazılarını hatırlıyorum. Fatih Altaylı, ''Sevgili Çölaşan'' diye andığı ve pek çok olayda işbirliği yaptığı komşusuna, şimdi, ''Düzeysiz'' der mi?
Geçmişte bu işbirliği anlayışının nice örneği var... Benim hatırladığım bir olay, o sırada (2000 yılı mart ayı) Hürriyet'in nedense ilgi gösterdiği bir yazarla ilgili. Hürriyet, gözde röportajcısının uzunca mülâkatını yayımladığında, bazı internet siteleri, ''Hürriyet mülâkatı yayımlanan yazarı transfer etmeyi düşünüyor'' haberi yapmıştı. Mülâkatta sorulan sorulardan biri, ''Hürriyet, Sabah gibi gazetelerde yazmaz mısın?'' türündendi ve görüşülen yazar, ''Neden olmasın?'' cevabını vermişti. Çölaşan ile Altaylı, göz yaşartıcı bir biçimde, tek ağızdan, ''O gelirse, biz yokuz'' dediler...
Şimdi birbirilerine düşmanlık edip Hürriyet'in itibarını zedeleyecek bir iç kavgaya tutuşmuş olabilirler mi?
Kavgaya gerek yok, iktidar ikisini ayrı ayrı seviyor. Emin Çölaşan'ı Ak Parti içerisinde 'velinimet' bilenler var sözgelimi; Fatih Altaylı ise Tayyip Erdoğan'ın gözbebeği... Program yaptığı radyoda Erdoğan Ailesi'nden en az üç kişinin şahsen alınacakları bayağı ağır bir küfür yüzünden bir grup gençkıza tazminat ödemeye mahkum olmuş biri Fatih Altaylı; buna rağmen ATA uçağı ikinci adresi, 'Teke Tek' programı da Erdoğan'ın medyadaki birinci adresi...
''Başbakan Hürriyet'i seviyor'' dediğimde herkes şaşırıyor. Seçim kampanyası sırasında en fazla tercih edilen gazeteciler Hürriyet yazarlarıydı. Daha gezi programı hazırlanırken, Erdoğan'ın çevresi, ''Seni ya Diyarbakır'a, ya da İzmir'e götüreceğiz'' demişti bana. Diyarbakır'a Fatih Altaylı, İzmir'e de Ertuğrul Özkök gitti Tayyip Bey'le... AKP'nin bu iki ili başbakan onlarla poz verdi diye kaybettiğini iddia ediyor değilim, yanlış anlamayın ne olur...
Altaylı ile Çölaşan'ın kast ettikleri yazarları Başbakan Erdoğan tanıyor mu acaba?
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:00