Gündem
  • 17.2.2008 17:18

ERDOĞAN: DİN DEVLETİ PEŞİNDE DEĞİLİZ!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bizler, bir din devleti peşinde değiliz, böyle bir gayretimiz yok'' dedi.
      ATV'de canlı yayınlanan programda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, başörtüsü konusunda yapılan Anayasal düzenleme konusunda ülkede bir sürecin bulunduğunu, bir beklentinin de var olduğunu söyledi. Bu beklentiyle ilgili sürecin, şu veya bu şekilde AK Parti ile MHP arasında sağlanan mutabakatla yürüdüğünü belirten Erdoğan, ''Bu mutabakatla gelişmeleri otururuz, biz yine değerlendiririz. Bu değerlendirmelerimizi yaparız, ondan sonra gerekli adımları atarız'' dedi.
      ''Bu ülke aslında bu kadar gerilmeyebilirdi'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
      ''Bu gerilmenin arkasında, sağ olsun, 2002 seçimlerinden önce Sayın Baykal'ın 'Türkiye'de türbanı sorun olmaktan çıkaracağım' diye seçim öncesi halkımıza verdiği söz var. Ve bunun dışında, aynı şekilde çok daha enteresan bir açıklamaları var. Bu açıklamada diyor ki, 'ben bu sürece katkı yapmak için türbanlılardan oy istiyorum'... Sayın Baykal'ın ifadeleri...
      Fakat bütün bunlarla bu şekilde vatandaşa yaklaşan Baykal, olay buraya gelince bir anda patlıyor ve bu olayı tamamen bir rejim meselesi haline getirmek suretiyle asıl gerginlik burada başlıyor.
      Ben şu anda sorunu çözmek için partimle bu yolculukta varım. Siyasetçinin görevi, zaten sorun çözmektir. Bunları çözmek için bu makamda bulunuyoruz. Asla bir gerilimin tarafı olamayız. Şunu da çok açık ve net söylüyorum, bunu daha önce de söyledim, 22 Temmuz akşamı yine söyledim. Ülkemde, bizim bir defa ilkelerimiz arasında başı açık, başı örtülü ayrımı asla olamaz. Benim örgütümün şu anda kadın kolları içinde araştırma inceleme imkanınız olursa, hepsinin el ele nasıl dayanışma içinde olduğu açıktır. Oy profilimiz de ortadadır. Bu noktada da biz çok ince eleyip sık dokuyoruz. Çalışmalarımızda çok iyi konumdayız. Başı açık, kapalı ayrımını ne şahsım olarak ben, ne de teşkilatım yapmıştır. Yapmaz. Biz, başı açık olan kardeşlerimin, evlatlarımın güvencesiyiz, aynı şekilde başı örtülü olanın da güvencesi olmak istiyoruz ama şu anda olamadık. Çünkü şu anda ülkemizden bir çok yüzlerce, binlerce kızlar, eğer imkan bulursa yurt dışına gidiyor, orada okuyabilmek için. Batı'da, ABD'de böyle bir sıkıntı yok. 'Batılıyız, Batılıyız' diyoruz. Türkiye'de niçin bu sıkıntı olsun? Niçin ülkemizde de bu sıkıntıyı ortadan kaldırmak suretiyle kendi aralarında bugün gerginlik, sıkıntı yokken, böyle bir sıkıntıyı varmış gibi gösteriyoruz? Buna üzülüyoruz. Gelin, hep beraber aşalım.''
     
      -''OYUNA GELMEK OLARAK DEĞERLENDİRMEYİN''-

      Erdoğan, ''iktidar, 'rejimi mi değiştirecek acabası' var. İktidar, sivil anayasayı, AB'yi, TCK'nın 301. maddesini unuttu mu? Niye başörtüsü bu öncelikli?'' sorusunu yanıtlarken de özgürlüklere hiyerarşik bir düzenlemeyi asla getirmediklerini, bütün olarak baktıklarını söyledi. Sözü geçen bu konuların ele alındığını belirten Başbakan Erdoğan, ''Anayasa'da kapsamlı anayasa değişikliğinde bunları büyük ölçüde gidermeyi hedefledik'' dedi.
      İspanya'da kendisine yöneltilen sorunun ardından başörtüsü konusundaki bu sürecin hızlandığını ifade eden Erdoğan, ''MHP'nin oyununa mı geldi AK Parti?'' şeklinde yorumların yapıldığının ifade edilmesi üzerine de sözlerini şöyle sürdürdü:
      ''Oyuna gelmek olarak değerlendirmeyin. Onun da başındaki bir sorun. Hiç bir siyasi parti, başörtüsü ile ilgili 'ben halka söz vermedim' diyemez. Yani parlamento içinde bile verenler var, vermeyenler var. Ama parlamento içinde olanlardan hemen hemen hepsinin de başörtüsü konusunda halka verdikleri sözler var. Dolayısıyla bu söz, bütün siyasi partilerin bir yerde ortak sorunu.
      İşte CHP'nin sözünü de açıkça ortaya koydum. Ve burada ciddi bir kamuoyu araştırması yapıp da özgürlüklerin doğru sıralaması ne olabilir diye bir şey de yapmış değilim. Ama biz her zaman şu sözü verdik: Biz inanç, düşünce, örgütlenme özgürlüğünden, eğitim, öğretim, teşebbüs özgürlüğünden yanayız. Ama, 'bunların sıralaması' dediğiniz zaman, bu olmaz. Bunu biz hiyerarşik yapılanmaya tabi tutamayız. O toplumun talebiyle alakalıdır. Bunların hepsini aslında çözmeye bizler mecburuz, çözüyoruz, çözeceğiz. Bizim özgürlükler noktasındaki hassasiyetimiz, geçmiş dönemlerle mukayese edemeyecek kadar önemli.Kopenhag Siyasi Kriterleri aslında nedir? Hep özgürlükler düzenlemesidir. Türkiye Cumhuriyeti de AB sürecinde bunu başarıyla yürütmüştür.'' Erdoğan, AB ile ilgili bir soru üzerine de AB dönem başkanlıklarının, ortaya koydukları çeşitli ambargo ve engellerle üyelik sürecini aksattıklarını söyledi. Bütün bunlara rağmen Türkiye'nin, çalışmalarını aksatmadan sürdürdüğünü dile getiren Erdoğan, Slovenya'nın dönem başkanlığında da 2 veya 3 fasılı açacaklarını ümit ettiklerini söyledi.
     
      -''DİN DEVLETİ PEŞİNDE DEĞİLİZ''-

      Erdoğan, rejime yönelik endişelerin hatırlatıldığı soruyu yanıtlarken de,şunları kaydetti:
      ''Rejim konusundaki olayda, bu yeni bir ifade değil. Bu, yıllar yılı söylenmiştir. Biz partimizi kurarken bir şey söyledik: 'Bizim partimiz bir defa din eksenli bir parti olmayacak' dedik. Bunu çok açık ilan ettik. Bizler bir din devleti peşinde değiliz, böyle bir gayretimiz yok.
      Ben belediye başkanlığı yaptım. Aynı şeyleri söylediler: 'İstanbul şöyle olacak, böyle olacak' dediler. Ama İstanbul o döneme kadar görmediği başarıyı, yatırımı o dönemde gördü. Bütün bunlar hepsi de gerçekten gelişmiş ülkelerin standartlarıyla uyumlu götürüldü.
      Başbakan oldum, aynı şeyler söylenmeye başlandı. Ve 5 yılımızı doldurduk. Halkımız bizden memnun kaldı ve teveccüh gösterdi, yüzde 47 ile 'buyrun, göreve devam' dedi. Halkın bu kanaatleri ne yazık ki bazı seçkin zümreler tarafından takdir görmüyor. 'Halk bilmez, bunu anlamaz' diyorlar. Veya hakaret edenler, affedersiniz hayvanlarla mukayese edenler oldu. Niye? 'Halk anlamaz, halk bilmez'...
      Ama öbür taraftan da bakıyoruz, Atatürk'ün ifadesi: Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.''

Anayasa Mahkemesi'nin kararı şekil noktasındadır

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, başörtüsünün yükseköğretimde serbest bırakılmasını öngören Anayasa değişikliğini Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onaylaması halinde CHP'nin alacağı destekle düzenlemenin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne gidebileceğini ifade ederek, ''Anayasa Mahkemesi'nin ondan sonra vereceği karar, şekil noktasındadır, şekil noktasından vermesi gerekir'' dedi.
      ''Tersini verirse ne olacak?'' sorusu üzerine de Erdoğan, ''Bilemem. Çünkü biz bu ülkede 367 olayı yaşadığımız için söyleyecek bir şey yok. Ama Anayasa Mahkemesi'nin vereceği karara tabii ki bizim de saygılı olma durumumuz var. Orada söyleyecek hiçbir şeyim yok'' yanıtını verdi.
      ATV'de canlı yayınlanan programda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, ''Üzerinizde mahalle baskısı hissediyor musunuz?'' sorusu üzerine, ''Mahalle baskısını hissediyoruz tabii'' dedi. ''Asıl mahalle baskısı işini iyi tahlil edecek olursak, medya haberlerinde bu mahalle baskısını hissediyorum'' diyen Erdoğan, bu haberlerde son zamanlarda ''bazı provokatif yaklaşımların ülkede adeta egemenmiş gibi gösterilmesinin, geçmişteki senaryolardan olduğunu'' söyledi.
      Dolmabahçe'den çıkıp Balmumcu'ya, oradan Büyükdere'den İstinye'ye doğru gidildiğinde Türkiye'nin nereye gittiğinin gayet güzel anlaşılacağını dile getiren Erdoğan, yeni alışveriş merkezlerine bakıldığında Türkiye'nin nereye gittiğinin çok açık ve net anlaşılacağını söyledi. Erdoğan, ''Çağdaş bir Türkiye kuruluyor ve sadece İstanbul'da değil, Türkiye'nin bütün büyük kentlerinde yoğun yapılanma. Bu sosyolojik bir analize tabi tutulduğunda, Türkiye çağdaş, modern batılı anlamda bir planlamanın, yapılanmanın içinde. Tabii insanımız da buna göre geleceğini tanzim ediyor, geleceğini planlıyor. Bu geleceğin acaba neresinde yer alır, nasıl bir aktörü olurum, bunun hesabı içinde'' diye konuştu. Erdoğan, şöyle konuştu:
      ''Şu anda önünde engeli olanlar var, olmayanlar var. Tabii ki kızlarımızın önlerindeki en önemli engel birinci derecede, 'ben ülkemde üniversiteye gidemiyorum'. Neden? 'Başörtüm olduğu için gidemiyorum.' İşte bunu aşabilmenin gayreti içinde, bundan sonraki beklentilere yönelik olarak Türkiye'de yasalar zaten belli. Fakat bizim yasalarımız içinde çelişkiler var. Anayasa ortaya farklı yaklaşımlar koymuş, yasada bunu açan yaklaşımlar var. İşte YÖK'ün ortaya koyduğu... Daha sonra Anayasa Mahkemesi'nin bir yorumu oldu. Burada ne yazık ki, eğitim ve öğretim özgürlüğünü kaybeden, temel hak ve özgürlükler noktasında bu hakkını kaybedenlerin geleceğe yönelik olarak ve bunu kazanma noktasındaki bir gayret...'' Erdoğan, gazetecilerin, ''Başörtüsünün yasak olmaktan çıkması konusunda farklı tartışmalar var. Bir bölümü olumlu bakarken, 'arkası gelecek' diye de kaygılar var'' sözleri üzerine, ''Ben diyorum ki, bunu zaten yasalar düzenlemiş. Şu anda yasalarda bunların nereye oturduğu belli. Ben olayı sadece kamu olarak görmüyorum, kamu olarak görüyorum, özel sektör olarak görüyorum'' dedi.
      İşe geldiğinde, ''Batı, Batı'' denildiğini ifade eden Erdoğan, Batı'da acaba bu tür ayrımların nereye kadar var olduğunu sordu. Erdoğan, şöyle konuştu:
      ''Kadın-erkek eşittir diyoruz. Bunu derken acaba kadın-erkek eşitliğini nereye oturtuyoruz? Bunun tabii analizlerini 1. derecede bizim bütün siyasiler, akademisyenler ve sivil toplum örgütleriyle hep birlikte yapmak suretiyle baştan beri söylediğim, toplumsal mutabakatın yanında kurumsal mutabakatla çözmemiz gereğini söyledim.
      Ama kurumsal mutabakatı yüzde 100 bekleyenler bir defa bir yanlışın içindeler. Yani hiç bir zaman 'mutabakat yüzde yüz olur' diye söyleyemezsiniz...''
     
     ''GERİLİM''-
      Kurumsal mutabakat da olsa toplumun bir kısmında bazı endişelerin bulunduğu ifade edilerek, ''Sinirlendiniz, yıldırımlar yağdırmaya başladınız. Bir anda gerilim oldu'' sözleri üzerine Erdoğan, ''Bu geçen haftanın gerilimi filan değil'' dedi. Ülkede bulunduğu makam itibariyle kendisinden çok fazla şeyin beklenebileceğini dile getiren Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
      ''Ama ben de her şeyden önce sessiz duran yığınların bir temsilcisiyim. Kimsesiz yığınların bir temsilcisiyim. Bakın alanlara, belli insanlar gelip toplanıyor. Onlar da benim vatandaşım. Ve oralarda bazı senaryolar da düzenleniyor. Ben onları da sabırla izliyorum. Bulunduğum makam içinde. Ama şu anda böyle bir şeyin karşında eğer gerilim taraftarı olsam, o meydanlara 10 katını biz toplarız. Örgütüm buna müsaittir. İnanıyorum ki, sivil toplum örgütleri olarak bunun karşısında toplanacak çok daha büyük kalabalıklar da olabilir. Ama biz hep sabır telkin ediyoruz. Niye? Çünkü burada bir parlamento var, 'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' diyor.
      Fakat bir şeyi özellikle değerlendirmenizi istiyorum. Eğer milletin temsilcisi, milletvekilleri, '411 milletvekilinin eli kaosa kalkıyor' nitelemesini görürsem, ben milletin vekili olarak bu ifadeye katlanamam. Çünkü bu ifade yenilir, yutulur bir ifade değildir. Bu ifade, parlamentonun onuruyla oynamaktır. Bu ifade, milletvekillerinin onuruyla oynamaktır. Çünkü, milletin temsilcileri olarak orada olacağız, 411 el bu işe 'kabul' diyecek, siz o ele 'kaos' diyeceksiniz.''
     
     ''ATILAN ADIM VAR''-
      ''Bu tansiyonu düşürmenin yolu nedir?'' sorusuna da Erdoğan, ''Şu anda atılan bir adım var. Bu atılan adımla birlikte Sayın Cumhurbaşkanımızın bunu nasıl değerlendireceği, değerlendirdikten sonra eğer onaylarsa Anayasa Mahkemesi'ne CHP'nin gidebilme şansı kendi oylarıyla yok ama destek oylar bulursa var. Anayasa Mahkemesi'ne gidebilir. Anayasa Mahkemesi'nin ondan sonra vereceği karar, şekil noktasındadır, şekil noktasından vermesi gerekir'' yanıtını verdi.
      Erdoğan, ''Tersini verirse ne olacak?'' sözleri üzerine de ''Bilemem. Çünkü biz bu ülkede 367 olayı yaşadığımız için söyleyecek bir şey yok. Ama Anayasa Mahkemesi'nin vereceği karara tabii ki bizim de saygılı olma durumumuz var. Orada söyleyecek hiçbir şeyim yok'' dedi.

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 13:49

İLGİLİ HABERLER