Gündem
  • 15.7.2004 13:58

FEHMİ KORU'DAN AK PARTİ'YE: BİRAZ MANTIK LÜTFEN

Biraz mantık lûtfen… Önceki gün Meclis'te iki önemli gelişme yaşandı: Biri başbakan dört eski siyasetçi daha yolsuzluk iddiasıyla Yüce Divan önüne gönderildi; CHP'den istifa eden iki milletvekili daha Adalet ve Kalkınma Partisi'ne iltihak etti. Dünkü gazeteler doğal olarak bu iki önemli olayı yanyana sundu. Yüce Divan'ın siyasîlerin korkulu rüyası olduğuna hiç kuşku yok. Meclis'in araştırıp soruşturduğu yolsuzluk iddiaları ile ilgili son karar merciidir Yüce Divan. Yargılamayı Yüce Divan'a dönüşen Anayasa Mahkemesi yapmakta, savcılık makamında da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı oturmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin Yüce Divan olarak verdiği kararın temyizi yoktur. Duruşmalar halka açık olduğu için yargı safhasında dile getirilen iddiaları herkes duyuyor. Tanınmış siyasîler için, Yüce Divan, bir bakıma, 'yaşarken ölmek' anlamına da gelebilir. İlk bakışta, yolsuzluğun peşine düştüğü için Ak Parti hükümetinin ve eski siyasîleri yargılanmak üzere Yüce Divan'a sevk eden milletvekillerinin 'doğru' bir iş yaptığı düşünülebilir. Geçmişte benzer bir süreç sonucunda mahkum edilenler de aklananlar da olmuştu. Yolsuzluk iddialarının ayyuka çıktığı bir dönemin hesabının Yüce Divan önünde görülmesi, sonuç hangi yönde tecelli ederse etsin, mâkul bir yolmuş gibi görünüyor. Bu görüntü iki yönden sorunlu. İlki, Yüce Divan olarak çalışacak Anayasa Mahkemesi'nin oluşum tarzı ile ilgili. Anayasa Mahkemesi, bilindiği gibi, yalnızca hukukçulardan oluşmuyor; üyeler arasında farklı eğitim almış olanlar da var. Hukukçu olanlar da 'ceza hukuku' alanında uzman değiller. Oysa, yargılamaları için önlerine getirilen, normalde 'Ağır Ceza Mahkemesi' görev kapsamına giren bir konu. Yüce Divan görevi için ya başka bir kurum veya farklı bir yargılama tarzı düşünülmelidir. İkinci sorunlu görüntü ise, çok sayıda siyasînin birden Yüce Divan'a sevk edilmesi... Doğru olan, siyasî suçların siyasetin kendi mekanizmaları tarafından tasfiyesidir; tıpkı geçmiş kadroların bütününün 3 Kasım'da seçmen tarafından tasfiye edildiği gibi… Soygunun büyüklüğü sebebiyle ve 'caydırıcı' olsun diye yargıya başvurmak da bir yöntemdir; ancak bunda da ölçüyü sınırlı tutmak şart. Bir veya iki simge isimle sınırlı tutulacak 'Yüce Divan' uygulaması istenen caydırıcı etkiyi sağlamaya daha fazla yarayabilirdi. Çok sayıda siyasînin birden yargılanması, süreci uzatacağı gibi, adalet duygusunu zedeleyecek gelişmelere de yol açabilir. En önemlisi de, siyaseti, siyasî kadroları ve Meclis'i yaralayıcı bir etki yapabilir… Bu da bizi şu günlerin ikinci önemli siyasî olayı olan AKP'ye geçen milletvekilleri konusuna götürüyor. O milletvekillerinin ayrıldıkları CHP yöneticilerinin 'mebus pazarı' türü ifadeleri, iktidarın transferleri baskıyla gerçekleştirdiği iddiaları zihinleri bulandırmaya yetiyor. Milletvekillerinin yakın geçmişte sarf ettikleri muhalif sözler de, Ak Parti sözcülerinin transferlere iyi gözle bakmadıklarına dair eski ifadeleri de aleyhte delil olarak kullanılıyor. Siyaset bir güç ilişkisidir. Bu sebeple hiçbir parti daha güçlü olmaktan geri duramaz; iktidar partilerinin de milletvekilleri için bir câzibesi olduğu muhakkak. Bu açıdan, AKP'nin Meclis Grubu'na katılmak isteyen milletvekillerine ''Gelme'' demesi de, partisinden mutlu olmayan milletvekillerinin gözlerinin Ak Parti'ye kaymaması da zordur. CHP'den kopanların AKP'ye gitmeleri için başka bir sebebe ihtiyaçları bulunmadığı ortada. Sözcüleri doğru söylüyor: Kapısını açık bıraksa, en az 20 milletvekili daha soluğu Ak Parti'de alır… Üstüste gelen iki olayın yine de ters bir tarafı var; o da şu: Ak Parti, geçmişin hesabını geçmişin yöntemleriyle çözmeye değil, siyasete yeni bir üslup getirmeye tâlip olan bir parti. Soruşturulan bütün eski siyasîleri Yüce Divan'a göndermesi ve Yüce Divan'ın oluşum tarzını değiştirmemesi o yüzden sırıtıyor. Hele, ihtiyacı da yok iken başka partilerden kopanları saflarına bu kadar kolay kabul etmesi hiç anlaşılmıyor. Bize her ters gelenin ya da anlayamadığımızın yanlış olduğunu iddia edecek değiliz; ancak siyaseti yeni bir zemine oturtmaktan söz ederken, amaç, öncelikle onu anlaşılır bir mantık zeminine kavuşturmak olmalıdır. Fehmi Koru Yeni şafak Bu iki gelişmenin bu anlamda bir mantığı yok. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:34

İLGİLİ HABERLER