Gündem
  • 23.5.2003 11:34

FINANCIAL TIMES, UNAKITAN'I ÖVDÜ: ''GÖRÜŞÜ VE TARZIYLA ÖZAL'I ANDIRIYOR''

LONDRA - Avrupa gazeteleri, Cezayir depremini okuyucularına fotoğraflar ve deprem tanıklarının anlattıkları ile aktarırken, Beethoven'ın 9. senfonisinin orjinal notalarının 2 milyon sterlini aşkın bir fiyatla satılması İngiliz gazetelerinin hepsinde yer buldu. Financial Times'ta ise Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile yapılmış bir mülakat yer aldı. Siyasi gündemde en fazla öne çıkan konuyu ise BM'de dün kabul edilen Irak hakkındaki karar oluşturdu. Bunun ''itaatkar bir pragmatizm''in sonucu olduğu öne sürüldü. Financial Times, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile yapılmış bir mülakatı yayınladı. ''Türkiye maliyesinin dümeninde pragmatik bir isim'' diye yazan Leyla Boulton, Unakıtan'ın görünüşü ve tarzıyla Turgut Özal'ı anımsattığını söyledi. Dış yatırım çekme, vergi barışı paketi ve özelleştirme programının önemli öncelikler olduğunu anlatan yazar, Unakıtan'a sorduğu,''Özelleştirmede şirketler en yüksek teklife satılacak mı?'' sorusuna, ''Alıcılardan baş ağrısı çekmek istemiyoruz'' yanıtı aldığını aktardı. Financial Times yazarı, Erdoğan ve Unakıtan hakkındaki yolsuzluk iddialarını da gündeme getirerek dokunulmazlıkların kaldırılması konusunu işledi. Bu konuda Unakıtan'ın kesin bir yanıt verdiği ve ''Seçmenlerimiz bize yolsuzluğu sona erdirme görevi verdi; biz de bunu yapacağız. Dokunulmazlığı da biz ve seçmenlerimiz doğru zamanın geldiğini düşündüğümüzde kaldıracağız'' dediğini aktardı. Financial Times, ''BM koalisyon kontrolünü kabul etti'' manşeti ile haberi verirken, ABD Dışişleri Bakanı Powell'ın, ''Bu geçmiş anlaşmazlıkların unutulduğu anlamına gelir mi? Hayır'' sözlerini aktardı. Gazete, bini aşkın İngiliz şirketinin bugün Londra'da, Irak'ta en büyük yeniden inşa ihalesini alan Bechtel'in taşeronluk tanıtımı programına katılacağını da ekledi. ''YENİDEN YAPILANDIRMA AMELİYATI BAŞLADI'' Independent ise ''Yeniden yapılandırma ameliyatı başladı'' alt başlığıyla bir karikatür yayınladı. Karikatürde, BM görevlisi gazla anestezi sonucu ameliyathanenin bir köşesinde baygın yatarken, bir goril olarak resmedilmiş Bush ve bir finoya benzetilen Blair, sedyede yatan ''Irak'' adlı gövdeyi afiyetle mideye indirirken görülüyor. Almanya'da, Berliner Zeitung, oylamanın sonucu kadar zamanlamasının da önemli olduğuna dikkat çekti. Gazete, ''Şimdi dünyanın büyük ve güçlüleri, yaklaşan St Petersburg zirvesinde ve Evian'daki G-8 toplantısında gönül rahatlığıyla gülümseyerek el sıkışabilir. Yine de Fransız, Alman ve Rusların tebessümü biraz zorlama görünebilir'' dedi. Gazete, Almanya'nın çıkarlarının bir an evvel ABD ile ilişkileri düzeltmekte yattığını savundu ve ''Irak'a milyarlar yatırmış olan Fransa ve Rusya'ya gelince, bu parayı bir daha görmek istiyorlarsa tek şansları kendilerini Washington'a yakın tutmak'' dedi. İngiltere'de Times zamanlamanın kritik olduğu görüşüne katılırken, ''Washington iki taviz verdi ama istediği her şeyi aldı'' dedi. Gazete, ''Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'ın geçtiğimiz aylardaki kaprisli tavrının Washington'da yarattığı öfkeyi dindirmek için daha çok yol alması gerek. Ama Fransa'nın oyu Chirac'ın en azından pragmatizmin ne demek olduğunu anladığını gösteriyor'' dedi. İsviçre'den Tribune de Geneve, ''Zaten savaş karşıtı kampın üyelerinin içten içe görüşleri, ABD'nin baskı ve manevraları karşısında uzun süre bir arada kalmalarını engelleyecek kadar farklıydı'' dedi. Gazete, ''Hepsi için, tecrit edilme korkusu Amerikan yönetiminin imparatorluk siyasetini reddetme iradelerinden daha güçlüydü'' ifadesine yer verdi. Fransa'da Le Monde, ''Tutarlılık, Fransa'nın karara red oyu vermesini gerektirirdi; ama aksinin yapılmasının nedenleri kolaylıkla açıklanabilir'' diye yazdı. Gazete, ''Çekimser kalmak bile Washington tarafından dostane olmayan bir tavır olarak görülecekti. Oysa gelecek ay ev sahipliğini yapacağı G-8 zirvesinin başarılı olmasını istiyorsa, Fransa'nın Başkan Bush'tan desteğe; en azından ılımlı bir tarafsızlıkla karşılanmaya ihtiyacı var'' yorumunu yaptı. İspanya'da yayınlanan El Periodico, ''Fethe onay'' manşeti attı ve kararla yasadışı bir savaşın tescil edildiğini savundu. Almanya'da Die Welt ise ''Amerikalılar Avrupa ile yarı yolda buluştu ve böylece NATO ittifakını canlandırdı'' dedi. Times'ta yazan Irwin Stelzer ise aynı kanıda değil. Stelzer makalesinde, ''Yakınlaşma Bush'un duymak istediği bir kelime değil'' başlığını kullandı. Stelzer, ''Amerikan siyaseti bir zamanlar Avrupa entegrasyonunu destekleme yolundaydı. Her şey bir yana; Avrupa Birleşik Devletleri, Henry Kıssenger'ın haleflerinin, acil durumlarda tek bir telefon numarası çevirmesinin yeterli olmasını sağlardı. Ama zaman değişti. Şimdi ortaya çıkan süper devlet, Amerika için bir müttefik değil rakip'' dedi. Times'tan Irwin Stelzer'ın bu görüşüne Financial Times'ta yazan Philip Stephens da katıldı. Stephens, yazısında, ''Amerika için bölünmüş Avrupa'yı yönetmek daha kolay'' başlığını kullandı. Stephens, ''Son iki yılın en büyük jeopolitik değişikliği Amerika'nın; çıkarlarının Avrupa'yı birleştirmekte değil bölmekte yattığını görmesi oldu. En üzücü değişim ise Avrupa ülkelerinin kıtanın parçalanmasına yardım etmeleri. Tarihin cilvesi ile NATO ve AB'nin genişlemesi de Amerika için bu durumu kolaylaştırdı. Eski Sovyet cumhuriyetleri her zaman Eski Avrupa'nın büyük oyuncularından daha kolay biçimlenebilir olacaktı. Artık eski düzene dönülemez; Avrupa'da herkesin bunu anlaması gerek. Yapılması gereken serinkanlılıkla çıkarları gözden geçirip, yeni bir güvenlik doktrini yazmak. Bu doktrin de ABD'ye muhalif değil ABD'den bağımsız olmalı. Çünkü Avrupa şimdiye dek kendi tartışmalarının çerçevesini Washington'un belirlemesine izin verdi. Artık kendi fikir üretmeye başlamalı'' dedi. Frankfurter Allgemeine Zeitung, Almanların ilişkilere değişen bakışını deac biraz zorlama görünebilir'' dedi. Gazete, Almanya'ğerlendirdi. Gazetenin yayınladığı bir araştırmaya göre, ''En yakın ortağımız kim?'' sorusuna Almanların yüzde 49'u 'Fransa' diye yanıt verdi. ABD diyenlerin oranı ise yüzde 17'de kaldı. Fransa'da yayınlanan gazeteler ülkeyi felce sürükleyen eğitim sektörü grevlerini tartışıyor. Ülke gazetelerince, Çek Cumhuriyeti'nin kuzeyindeki Ostrava'da binlerce kamu çalışanının dün düzenlediği gösteri ise Kadife Devrimi'nden bu yana en büyük eylem diye nitelendi. Mlada Fronte Dnes, ''Yıllar önce ürkek hükümetlerin reformları durdurmuş olmasının meyvelerini topluyoruz'' yorumunu yaparken Hospodarske Noviny, eylemi halkın sabrının tükendiğinin ve sosyal barışın sürme garantisi olmayabileceğinin göstergesi olarak niteledi. NASİHATLAR SÖZDE Mİ KALDI? İngiliz gazeteleri, kamuoyunun Irak'a giden askerlere insanlık dersleri verdiği konuşmasıyla tanıdığı Albay Tim Collins'e görevini kötüye kullandığı suçlamaları yöneltilmesini işlemeye devam ediyor. Guardian, Savunma Bakanlığı'nın Collins hakkında ikinci soruşturmayı açtığını kaydederken, Times'ın manşetini, bir Iraklının ''İngiliz subay silahını çıkarıp kafama vurdu. Çok kan aktı'' şeklindeki sözleri oluşturdu. Times, albayın kendilerini infaz etmekle tehdit ettiğini, kendilerine silahla vurduğunu, tekmelediğini anlatan Iraklı'nın köylülerce korkulan ve sevilmeyen bir Baas Partisi yetkilisi olduğunu da ekledi. Daily Telegraph ise ''Suçlamalara Iraklılar bile inanmıyor'' diye yazdı. İngiltere'de sığınmacıların durumu bir kez daha tartışılıyor. Sığınmacıların 2002'nin son üç ayında uygulanan önlemlerle yüzde 32 azaldığı açıklamasına muhafazakar parti rakamlarla oynandığı suçlamasıyla karşı çıktı. Independent üç tam sayfa ayırdığı bu konu için ''Hükümete, muhafazakarlara ve sağ basına inanmayın'' başlığını attı. Gazete, göçmenlerin 1999 - 2000 yılları arasında ekonomiye net katkısının 2.5 milyon sterlin olduğunu vurguladı. Yorum sayfasında Deborah Orr da aynı konuyu işledi. Orr, ''Mülteci statüsü için başvurularda geçen yıla göre 7 bin kişilik bir düşüş var. İşçi partisi mutlu, diğerleri değil. Nerede bu 7 bin kişi? Av başladı. Bu sayı çok mu, az mı; tabii nereden baktığınıza bağlı. Bir futbol stadına kolayca sığarlar. 7 bin kişi Londra sokaklarında gösteri yapsa kayda değer bile görünmeyebilir. Oysa bu sayı ülkeye girince; tüm ülkenin dengelerini bozacakmış havası hakim oluyor'' dedi. Deborah Orr, bir de çağrıda bulunarak ''Sığınmacılara problem muamelesi yapmaktan vazgeçin'' dedi. Daily Telegraph ise göçmenlerin sağlık sistemi üzerine ağır bir yük getirdiğini anlatmaya iki sayfa ayırdı ve başlığında ''Dünyanın tüm hastaları burada'' dedi. Times, göçmenlerin daha kolay kontrol edilebilmesi ve kaçak iş bulmalarının engellenmesi için herkese nüfus kağıdı çıkarılması fikri üzerinde durulduğunu yazdı. Gazeteye göre, yine de ülkede yeni denenecek bu uygulamanın gönüllülük esasına göre olması düşünülüyor. Guardian ise ön sayfasına Kongo'da yaşananları taşıdı. ''Kongo sokakları kanla yıkanırken, BM askerleri dikenli teller gerisinde bekliyor'' denen haberde, ülkede 4.5 yıldır devam eden iç savaşa bir noktada 9 ulusal ordu ve çok sayıda milis grubun yaşandığı anlatıldı. Guardian, ''Neredeyse 5 milyon kişinin hayatına mal olan savaşa BM sadece bir ilgi kırıntısı gösterdi'' dedi. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:02

İLGİLİ HABERLER