Gazete sayfalarında yazılarını zevkle okuyup müptelası olduğunuz yazarların, yazılarını kaleme alırken nasıl bir ruh hali içinde olduklarını merak ettiniz mi?
Takıntılarını, 'şu olmazsa yazamam' dedikleri şeyleri... İşte kamuoyunun tiryakisi olduğu, okumadan güne başlamadığı yazarlardan bazılarının yazma alışkanlıkları:
Bekir Coşkun (Hürriyet)
Kendime küsüyorum
'Çalışma ofisim iki odalı. Yazarken bu iki odada kimse olmasın istiyorum. Yazım kötü olunca küsüp diğer odaya gidiyorum. Yazamadığım zaman, ya da yazı kötü olunca iki oda arasında tur atıyorum. Öbür odaya gidip diğer Bekir'i düşünüyorum ve 'ne halin varsa gör' diyorum.
Yazma sırasında bol miktarda çay ve sigara tüketiyorum. Kendi yazılarımı hiç sevmem. Gazeteye çıkınca elimden geldiğince okumamaya çalışırım. Genelde beğendiğim yazı sayısı çok azdır. 'Allah kahretsin ne biçim yazı' diye kızarım kendi kendime.
Yazarken Ertuğrul Özkök (Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni) ararsa hemen konuşuyorum. Hele hele ay sonuna, yeni yıla doğru aradıysa 'para verebilir' diye telefona mutlaka bakarım.
Can Dündar (Milliyet)
Sessizliğe ihtiyaç duyuyorum
İşin içinde bir yandan televizyon da olduğu için ya montajda, ya çekim aralığında, ya yolda küçük notlar halinde çıkan yazılar okuduklarınız. Ne yazık ki sessiz köşelerimize çekilip uzun uzun boşluğa bakarak ve ilhamla yazma şansımız olmuyor her zaman. Genellikle en fazla iki saatlik süre içinde ve biraz da panik halinde, televizyon açıkken, montaj yaparken ya da çocuk kucağımdayken yazdığım yazılar oluyor. Yazı yazarken en çok sessizliğe ihtiyaç duyuyorum.
Murat Birsel (Vatan)
Ders çalışıyorum
Yazmak için ders çalışıyorum. Bir konuya çalışıyorsam her şeyi, kapıyı da, müziği de kapatıyorum. Derse konsantre olurum. Yazıyı yazarken ister televizyon açık olsun, ister içerde beş kişi olsun, ister müzik olsun etkilemez. İlle bir Mozart dinleyeceğim de yazacağım gibi takıntım yok. Tek takıntım bilgisayar. O olmazsa çok zor yazarım. Kalemle yazabildiğim tek şey karıma aşk şiirleri. Bir de çok sigara içilen yerde çalışamam, havası temiz olmalı.
Mehmet Ali Birand (Posta)
Başlık önemli
Bir satırlık yazımın başlığını bulmak benim için yeterli. Ondan sonra etrafımda ister kavga olsun, ister yolda olayım hiç değiştirmez. Tek önem verdiğim yazının planını iyi çıkarabilmektir. Sinirli olmam. Kimseyi dinlemem. Dünya devrilse yazımı rahatlıkla yazabilirim. Yazımın açısını, başlığını, ne diyeceğimi kafamda değerlendireyim, saptayayım yeter.
Mehmet Y. Yılmaz (Milliyet)
Çaysız olmaz
Ben gazeteciyim, kalabalık gürültülü ortamlarda yazı yazmaya başladım. Yazı yazarken telefonlar bağlanabilir, cep telefonumla konuşurum. Odamın kapısı hiçbir zaman kapanmaz. Kapalı odada oturmak içimi sıkar zaten. Ama mutlaka bir çay içerim. Sigara sevmiyorum, pek içmiyorum ama yazarken bir tane de sigara içiyorum. Bazen iki tane oluyor. Bigisayarın başına oturup dosyayı açana kadar çoğu zaman ne yazacağımı bilmem. Genellikle öğlen toplantısından sonra yazıyorum yazımı. Saat 16.00 ile 16.30 arasında yazıyorum. Zaten öyle düşünecek vakit de olmuyor. Belki sadece yazarlık yapıyor olsaydım, tek işim yazarlık olsaydı düşünecek zamanım olurdu.
Haşmet Bababaoğlu (Vatan)
Ek olarak gürültü
Müziksiz pek yazamam. Rock, klasik ya da hardrock müzikler dinliyorum. Kapım açık. Bir de dışarıdan gelen gürültüler olursa yazıyorum. Gürültüsüz ortamda yazamıyorum. Yazarken limonlu çay içiyorum. Bazen çok önceden düşünerek yazarım, bazen de gazetelere bakarken karar veririm ne yazacağıma.
Ece Temelkuran (Milliyet)
Mor giyince iyi yazıyorum
Kahve, sigara, müzik eşliğinde yazı yazıyorum. Geçen yıl dinlediğim müzikler Manichua ve Jay Jay Johanson ve Betty Blue'in 'soundtrack'ıydı. Bu yıl Selahattin Pınar ve Astor Piazzola ''Sur'' albümü. ''Ciddi'' yazı yazacaksam bir hafta önceden çalışıyorum birçok şeye. Ama ''ciddi'' yazıların dışındakileri planlamıyorum. Çok uzun bir koridorum var. Genelde yazı yazmadan önce orayı dört kez sigarayla yürüyorum. Uğurlu renklerim vardır. Eğer aklıma yazı gelmiyorsa gidip üstümdeki bütün her şeyi değiştirir, uğurlu renklerimi giyerim. Mor giyinince daha iyi yazıyorum.
Oktay Ekşi (Hürriyet)
Kapı kapalıdır
Yazımı yazarken öncelikle o konunun arşivde bulunan dosyalarını getirtir, incelerim. Bu sırada genellikle klasik batı müziği dinlerim. Yazı yazarken ancak çok acil telefonlara yanıt veririm. Odama herhangi birisinin girip bir şey sormaya kalkmasından rahatsızlık duyarım. Kapı kesinlikle kapalıdır. Benim seçtiğim, dinlediğim müzik dışında herhangi bir ses ciddi şekilde tepkime sebep olur.
Emin Çölaşan (Hürriyet)
Asla etkilenmem
Yazı yazarken telefonları kestirmem, müzik dinlemem. Hafif bir müzik çalıyorsa belki olabilir. Müziğin türü hiç önemli değil ama arabesk olmaz, pop olmaz. Telefonlar çalar, gelen giden olabilir. Kapım hep kapalıdır. Sigara içiyorum, arada belki çay içerim. Yazıyı düzeltmek daha çok zamanımı alır. Yazımı ertesi gün okuduğum zaman, 'Keşke şu cümleyi şöyle kullansaydım' dediğim olur.
Ayşe Arman (Hürriyet)
Sevgiliden moral
Sessizlik istiyorum. Mümkünse rahat kıyafetleri tercih ediyorum. Genellikle aksi oluyorum. Domuzzz gibi. Hele yazı içime sinmemişse, sonunu bağlayamamışsam, adam gibi bir ilk cümle bulamamışsam, iyice çekilmez oluyorum. Bazen sevgilimi arıyorum, ''Bana güzel bir şey söyler misin?'' diyorum. Bir, iki sihirli cümle var, onları söylerse, kendimde devam etme gücü buluyorum. Yazdığım kötü yazılardan o sorumlu yani! En çok sigarayı yazı yazarken tüketiyorum. Bir kadeh şaraba da hayır demem.(Milliyet)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:10