GÖRÜLMEDİK OLAY!...ERTUĞRUL ÖZKÖK MERKEZ SAĞIN BAŞINA LİDER ATADI!...
KAYNAK : Haber Vitrini
ANKARA/Patronu Aydın Doğan'ın bir televizyonda tartışma sırasında söylediği, "Bu ülkede hükümetleri ben kurarım" sözünden esinlenen Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ertuğrul Özkök,merkez sağ'a lider atadı.Medyada Eşine rastlanmadık olay bugünkü Hürriyet Gazetesi'nde yaşandı. Gazetenin manşetinden verilen haberde, adı sanı hiç duyulmamış Mehmet Ali Bayar'ın merkez sağ'ın yeni lideri olduğu vurgulandı.Haberde,"Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği Müsteşarı, Mehmet Ali Bayar, Demokrat Türkiye Partisi'nin başına geçmek üzere istifa ederek Türkiye'ye dönüyor" denilerek,kendisinin Süleyman Demirel'in danışmanı olduğu özellikle vurgulandı.Özkök'te konuyla ilgili yazısında,"İşte aradığım adam" mealinde bir yazı yazdı.
İŞTE HÜRRİYET GAZETESİ'NİN HABERİ
Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği Müsteşarı, Mehmet Ali Bayar, Demokrat Türkiye Partisi'nin başına geçmek üzere istifa ederek Türkiye'ye dönüyor.
Washington Büyükelçiliği Müsteşarı ve Demirel'in Cumhurbaşkanlığı dönemindeki Dış Politika Müşaviri Mehmet Ali Bayar, DTP'nin başına geçmek üzere Türkiye'ye dönüyor. DTP Lideri İsmet Sezgin de, 19 Nisan'daki kongrede aday olacak 42 yaşındaki Bayar'ı destekliyor.
Türk siyaset sahnesine yeni ve genç bir aktör çıkıyor. Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği Müsteşarı ve 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in eski Dışişleri Danışmanı Mehmet Ali Bayar, diplomatik kariyerini bırakıp, Demokrat Türkiye Partisi'nin başına geçmek üzere Türkiye'ye dönüyor.
AP'li eski bakanlardan Nuri Bayar'ın oğlu olan 42 yaşındaki Mehmet Ali Bayar'ın, DTP'nin 19 Nisan'da yapılacak kongresine katılarak, genel başkanlığa aday olması kesinleşti. DTP'nin mevcut Genel Başkanı İsmet Sezgin'in de partideki yenileşme hareketine onay vererek görevinden ayrılacağı ve desteğini Bayar'dan yana koyacağı öğrenildi.
YENİ VE GENÇ EKİPLE GÖREVE
Bayar'ın DTP liderliğine aday olurken, kendi alanlarında başarılarını kanıtlamış genç ve yıpranmamış sürpriz isimlerden oluşan ve değişimi temsil eden yepyeni bir vitrinle ortaya çıkacağı öğrenildi.
Bayar'ın genel başkanlığı üstlenmesi halinde, DTP'nin platformunun da belli bir değişiklikten geçeceği, Türkiye'nin ‘makul çoğunluğuna’ seslenmeyi, Türkiye'nin sorunlarına ‘makul çözümler’ üretmeyi hedefleyen yeni temalara yöneleceği bildirildi. Bu çerçevede merkezin bütün kesimlerine açık, ancak her türlü aşırılığa mesafeli duran ve kimseyle kavgası olmayan, barıştırıcı bir siyasi çizginin ön planda tutulacağı belirtiliyor.
Bayar'ın genel başkanlığa seçilmesi halinde, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğinin DTP'nin en kuvvetli vurgulayacağı temalardan biri olması bekleniyor. Bayar'ın liderliği kesinleşirse, DTP'ye kapılarını gençliğe, genç bir lidere, bu çerçevede değişime açabilme yeteneğini sergileyen bir merkez partisi kimliği kazandırılacak.
KÖKLÜ DP GELENEĞİNDEN
Bayar, köklü bir şekilde Demokrat Parti geleneğinin içinden gelen bir ailenin ilk çocuğu olarak 1960'da İstanbul'da doğdu. AP'nin kurucularından olan ve Demirel'e yakınlığıyla tanınan doktor babası Nuri Bayar, 1,2,3,4 ve 5. dönemlerde Sakarya Milletvekilliği yaptı, ayrıca Sanayi Bakanlığı görevinde bulundu.
Bayar, anne tarafından da Yassıada'da idam talebiyle yargılanan İstanbul'un ilk seçilmiş DP'li Belediye Başkanı Kemal Aygün'ün torunu. Bayar'ın büyük dayısı ise yine Yassıada sanıklarından DP döneminin ünlü TBMM Başkanı Refik Koraltan.
Baba tarafından Priştina (Kosova) ve Manastır göçmeni, anne tarafından Sivaslı olan Mehmet Ali Bayar, mimar Ayça Bayar'la evli ve biri 4, diğeri 8 yaşında 2 çocuk babası. Bayar'ın küçük kardeşi Uğur Bayar ise 1997'den beri Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nı yürütüyor.
ABD eğitimli
Ankara'da Tevfik Fikret Lisesi'ni bitirdikten sonra ABD'ye giderek New York Eyalet Üniversitesi'nde ekonomi okuyan ve aynı üniversitede uluslararası finans alanında master derecesi yapan Bayar, 1988'de Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Soğuk savaşın sona erdiği 1990'da Bakü'deki Türk Başkonsolosluğu'nu, ardından büyükelçiliği açan ekipte yer alan Bayar, 1994'e kadar Azerbaycan'ın kuruluş dönemini yakından izledi. Bakü'yü, 1994-96 yılları arasında New York'ta BM Daimi Temsilciliği'ndeki görevi izledi. Bayar, bu görevinde BM Güvenlik Konseyi'nden sorumluydu.
DEMİREL'E DANIŞMAN
Bayar, 1996'da merkeze dönünce dönemin Cumhurbaşkanı Demirel'in dış politikadan sorumlu Dışişleri Danışmanlığı'nı üstlendi ve 2000 yılına kadar Demirel'in yürüttüğü dış politakanın perde arkasındaki en önemli kurmaylarından biri oldu.
Bayar, 2000 Haziran ayında Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği Müsteşarlığı'na atandı. Bayar, geçen dönemde büyükelçiliğin sözcülüğünü de üstlenerek, sık sık Amerikan medyasında yer aldı.
VE ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN YAZISI
Makul çoğunluk, azgın azınlık
MEHMET Ali Bayar'ı uzun süredir tanırım. Bugün Dışişleri’ndeki görevinden istifa ederek, siyasete atılıyor.
Dün kendisi ile konuşurken, ‘‘hedefinin’’ ne olduğunu sordum.
İlginç bir kavram ortaya attı:
‘‘Ben toplumun makul çoğunluğunun iktidar olması için çalışacağım’’ dedi.
YENİ HEDEF
‘‘Makul çoğunluk...’’
Uzun süredir aradığım kavram buydu.
Çünkü bir süredir şu tezi savunuyorum.
1980 yılından beri Türkiye'nin başındaki en büyük dert, toplumdaki sayısı çok az olan aktif bir azınlığın Türkiye'nin kaderini çok olumsuz biçimde etkilemesiydi.
Ben bunlara ‘‘azgın azınlık’’ diyorum.
Bu azgın azınlık, hoşgörüsüzdür.
Kendininkinden başka hiçbir görüşe tahammülü yoktur.
Karşı fikri terörize edip, susturmak ister.
Toplum içindeki nüfusları yüzde sıfır nokta bir şeydir.
Ama sesleri bunun binlerce katı fazla çıkar.
Sanırsınız ki bütün Türkiye onlar gibi düşünüyor.
Sanırsınız ki ülkenin hákimi onlardır.
Farklı bir şey mi yazdınız?
İnanılmaz bir faks ve e-mail tarrakası başlar.
Kalaşnikof'un yerini, hakaret ve sindirme atışları alır.
‘‘Azgın azınlık’’ Türkiye'ye çok pahalıya mal olmuştur.
1980 öncesinde eli silahlı 5 bin ülkücü ile 5 bin solcu ‘‘azgın azınlık’’ mensubu, ülkeyi Lübnan'a çevirmiş ve demokrasinin canına okumuştur.
Sonunda 12 Eylül müdahalesi olmuş ve halk askerini ayakta alkışlamıştır.
Aynı azgın azınlık 12 Eylül'den sonra 3 yıl tam siper olmuş, sonra ‘‘Tehlike geçti çıkabilirsiniz’’ borusuyla yine ötmeye başlamıştır.
DİNCİ ENTELİJANSİYA
Bir süre hedefleri 12 Eylül rejimi olmuş, halkın yüzde 92'sinin Anayasa'ya verdiği ‘‘Evet’’ oyunu şeffaf zarf palavralarıyla yermeye kalkmışlardır.
Azgın azınlığın 1990'lı yıllardaki meselesi ‘‘dinci entelijansiya’’ ile kol kola girip, kıymeti kendinden menkul bir demokrasi havariliği yapmak olmuştur.
Bu defa türban olayını siyasallaştırmış, kabak gerçekten inanç sahibi genç kızların başına patlamıştır.
‘‘Azgın azınlığın’’ bu defaki bilançosu 28 Şubat'ta çıkmıştır.
Bir süre yine tam siper olmuşlar, tehlike geçince bu defa 12 Eylül düşmanlığının yerine, 28 Şubat düşmanlığını koymuşlardır.
KAMP HAYATI
Onlar için tek gerçek vardır ve herkes o gerçeğin bulunduğu kampta yer almak zorundadır.
Onların gözü, 11 Eylül terörü, Filistin terörüne kapalıdır.
Ama İsrail terörü başlayınca birden açılır.
İkisini birden telin etmek onun lügatında yoktur.
Hatta belindeki dinamitlerle çoluk çocuğun bulunduğu otobüse dalan terörist için hafifletici nedenleri bile hazırdır.
Siz terörün her türlüsüne karşı çıkmak gerekir dediğinizde, sizi mutlaka şunun bunun tarafına kaydeder.
Çünkü azgın azınlığın yaşama ortamı etrafı çitle çevrili kamplardır. Gerilla kampında doğmuş, ideoloji kampında yaşamıştır.
Sen de ya bu kampta olacaksın, ya da ‘‘düşmanınkinde’’.
Aylardır bu azgınlığın panzehirini arıyordum.
Dün Mehmet Ali Bayar'la konuşurken buldum.
‘‘Makul çoğunluk...’’
Yani azgın azınlığın en nefret ettiği insan türünün yaşama iklimi.
Sosyologlar ve siyaset bilimcileri 1960'lı yıllarda aktif siyasi azınlıklara karşı ‘‘sessiz çoğunluk’’ kavramını bulmuşlardı.
Merkez partiler daha çok bu sessiz çoğunluk üzerine politika kurarlardı.
Türkiye'de de durum aynıydı.
Ancak 1970'li yılların sonundan itibaren merkez partiler inisiyatifi elinden kaçırdı.
1999 seçimi ise azgın azınlığın duvara tosladığı seçim oldu.
Makul çoğunluk kendini gösterdi.
İKTİDAR MAKULE
Geldiğimiz noktada bu makul çoğunluk yeni bir arayışa girdi.
En azından mevcut partiler yanında, daha rahatça tercih yapabileceği yeni makul çözümler arıyor.
O nedenle önümüzdeki seçimin en büyük sloganı ‘‘İktidar makul çoğunluğa’’ olmalıdır.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 16:14