KAYNAK : Haber Vitrini
Adalet eski Bakanı Hikmet Sami Türk, Yargıtay'ın Tayyip Erdoğan'ın sicil kaydının silinmesiyle ilgili aldığı karar için 'hukuk zorlanarak alındı' dedi. Kanal 7 Televizyonu'nda önceki gece Haber Saati'ne katılarak Ahmet Hakan Coşkun'un sorularını cevaplandıran Türk, yasalarda yapılan değişikliklerden sonra Erdoğan'ın milletvekilliğinin önünde engel kalmadığını söyledi.
Türk, Yargıtay'ın Erdoğan ile ilgili son kararı hakkında şu değerlendirmelerde bulundu:
A.H.Coşkun: Bu kararın anlamı nedir bu kararı nasıl yorumluyorsunuz?
H.Sami Türk: Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin verdiği kararı doğrudan doğruya okumuş değilim, gerekçesini bilmiyorum. Ama anlaşıldığı kadarıyla Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Diyarbakır 3. Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin verdiği kararı onadı. 4. DGM'nin verdi kararı ise yok hükmünde saydı. Sanıyorum ki daha önce Diyarbakır 3. DGM'nin kararına karşı itiraz yoluyla 4. DGM'ye başvurulması, nasıl bir usül tartışması yarattıysa şimdi konunun Yargıtay'a geliş biçimi de yeni bir usül tartışması yaratacaktır. Bilindiği kadarıyla Yargıtay'a Diyarbakır 3. DGM'nin kararı dolayısıyla temyiz yoluyla başvuran kimse yoktur. Ne Sayın Erdoğan başvurmuştur, ne yerel Diyabakır DGM Cumhuriyet Başsavcısı başvurmuştur. Yargıtay Başsavcısı re'sen bu başvuruda bulunmuştur. Diyarbakır 4. DGM kararına karşı Adalet Bakanı da yazılı emir yoluna gitmiş değildir. Böyle olduğu halde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı re'sen konuyu Yargıtay 8. Ceza Dairesi'ne sunmuştur. Yargıtay 8. Ceza Dairesi de iki mahkeme kararı hakkında da birer karar vermiştir.
A.H.Coşkun: Yargıtay Başsavcısı re'sen başvuramaz mı?
H.Sami Türk: Sanıyorum usül hukuku açısından tartışmaya değer bir konudur. Ancak ben usülden çok işin esasına bakmak isterim. Çünkü Sayın Erdoğan'ın mahkumiyetine esas olan düzenleme TCK'nın eski 312. maddesinin 2. fıkrasıydı. Oysa bu fıkra değişmiştir. Eski 312. maddenin 2. fıkrasında iki cümle var. Birinci cümleye göre 'halkı, din, mezhep, ırk ve sosyal sınıf gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası gerektiriyordu. İkinci cümleye göre ise bu fiil umumun emniyeti için tehlike teşkil edebilecek şekilde işlenmişse, ceza üçte bir oranında artırılmaktaydı. Değişiklik sonucunda suçun basit hali, yani birinci cümle ortadan kaldırılmıştır. Onun yerine yeni bir tanım getirilmiştir. Fiil ancak kamu düzenini bozabilecek şekilde işlenmişse suç teşkil etmektedir. Yani eski ağırlaştırıcı sebeb doğrudan doğruya suçun unsuru haline gelmiştir. 12 Eylül döneminden önce de TCK'nın 312. maddesi zaten böyleydi. Benim insan haklarından sorumlu devlet bakanlığı döneminden itibaren 312.maddede yapılmak istenen değişiklik ise suçu tekrar 12 Eylül döneminden önceki haline getirmekte. AB uyum yasaları çerçevesinde ve Anayasa'ya uyum doğrultusunda yapılan değişiklikte ise suçun basit hali ortadan kalkmış onun yerine eski metindeki ağırlaştırıcı nedeni, kamu düzenini bozmayı ölçü alan bir ifadeyle doğrudan doğruya suç haline getirilmiştir. Sayın Erdoğan ise bildiğim kadarıyla eski cümledeki birinci fıkradan yani fiilin basit halinden hüküm gilmişti. O suç olmaktan çıkmıştır. Ceza hukukunun temel ilkesi vardır. Bu da TCK'nın ikinci maddesinde ifade edilmiştir. Buna göre bir fiil daha sonra çıkarılan bir kanunla suç olmaktan çıkarılırsa onunla ilgili mahkumiyet kararları ve bu kararlara bağlı olan kanuni sonuçlar, yasal sonuçlar da ortadan kalkar. 312. maddeye bağlanan yasal sonuç, milletvekili seçilememek, siyasi parti kurucusu olamamak, siyasi parti üyesi olamamak. 312. maddede yapılan değişiklik sonucunda Sayın Erdoğan'ın mahkum olduğu birinci cümle, yani suçun basit hali suç olmaktan çıktığına göre ona bağlı olan hukuki sonuçlar da ortadan kalkmıştır. Bu nokta çok önemlidir.
Dolayısıyla millevekili olmasının önünde ki engel de kalkmıştır. Siyasi parti kurucusu ve genel başkanı olmasındaki engel de kalkmıştır. Diyarbakır 3. DGM'nin verdiği karar 312. maddede yapılan değişikliğe rağmen suçun niteliğinin değişmediği yönündeydi. Yargıtay bunu onadığına göre, 312. maddede yapılan değişikliği dikkate almamıştır. Oysa bütün çabalar, düşünce özgürlüğünün, anlatım özgürlüğünün Anayasa doğrultusunda, AB ilkeleri doğrultusunda, Kopenhag kriterleri doğrultusunda biraz daha genişletilmesi yolunda bir değişiklikti.
A.H.Coşkun: "Mecliste Erdoğan'ın ceza aldığı madde değişmiştir. Dolayısıyla yargıçlar da bu değişikliğe uymak zorundadır" diyorsunuz..
H.S.Türk: Tabi... Kanunda ve yorumunda bütün bu değişikliklerin temelindeki özgürlüklerin genişletilmesi gibi bir düşünceyi benimsemek gerekiyor.
A.H.Coşkun: Bu sözünüzden şunu da anlıyoruz. Diyarbakır 3 No'lu DGM ve Yargıtay 8. Ceza Dairesi bu değişiklikleri gözönünde bulundurmadan mı olaya bakıyorlar?
H.S.Türk: Tabi sonuç öyle oluyor. O zaman 312. maddede yapılan değişikliğin anlamı nedir? Biz ifade özgürlüğünü genişletmek için 312. maddenin eski şeklindeki basit hali suç olmaktan çıkardık. Halkı din, mezhep ırk ve sosyal sınıf ve bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etmenin suç sayılabilmesi için bunun mutlaka kamu düzenini bozabilecek bir şekilde işlenmesi gerekir. Sayın Erdoğan bu şekilde mahkum olmamıştır.
Karar düzeltme yoluna gidilebilir
A.H.Coşkun: Sonuca gelirsek, şimdi ne olacak Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin kararı son söz müdür?
H.S.Türk: Benim görüşümde buna karşı karar düzeltme yoluna gidilebilir. Öyle bir durum var ki bu kararda Sayın Erdoğan taraf olmamıştır. Onun tarafından konu Yargıtay'ın önüne getirilmemiştir. Yargıtay'ın önüne getiriliş biçimi de ceza hukuku açısından tartışmaya açıktır. Burada önemli bir nokta var. Biz hem Anayasa'daki değişiklikler doğrultusunda hem Kopenhag Kriterleri doğrultusunda temel hak ve özgürlükleri genişletmek istiyoruz. Oysa burada bir yasakçı anlayış, kanunları dar yorumlayan, özgürlükleri dar tutmak isteyen bir anlayış karşısındayız. Bu yasakçı anlayış hiç bir yere varamaz.
Siyasi mücadeleyi partiler yapar
A.H.Coşkun: Erdoğan'a yol göstermiştiniz
H.S.Türk: Ben Sayın Erdoğan'la farklı görüşleri savunan iki partinin mensubuyuz. Biz siyasi platformda Sayın Erdoğan ile mücadele ederiz. Ama yargı bu siyasi mücedelelere hiç bir şekilde alet olmamalıdır. Yargının yapacağı yorum, kanunun iradesine uygun olmalıdır. Yasa koyucunun iradesine uygun olmalıdır.
A.H.Coşkun: Sayın Türk şöyle bir cümle sarfettiniz. O çok dikkat çekici. Kısa bir süre öncesine kadar Adalet bakanıydınız. Çok ilginç bir cümle söylediniz. Yargı siyasi mücedeleye girmemelidir"
H.S.Türk: Siyasi sonuç doğuracak nitelikte bir karar. Dolayısıyla burada yargının kanuna uygun yorum dışında hiç bir kararı söz konusu olamaz. Hiç bir tutumu söz konusu olamaz.
A.H.Coşkun: Burada hukuk zorlanıyor mu?
H.S.Türk: Siyasi mücadeleyi siyasi partiler yapar. Benim görüşüm yasaya karşı bir yorum hukukun zorlanmasıdır.
A.H.Coşkun: Türkiye YSK'nın vereceği kararı bekleyecek. Sanıyorum YSK, 312.maddede yapılan değişikliği ve TCK'nin ikinci maddesindeki temel ilkeyi yani bir fiilin suç olmaktan çıkarılması halinde bununla ilgili mahkumiyetin ve yasal sonuçların ortadan kalktığını dikkate almak durumundadır.
Son sözü YSK söyleyecek
A.H.Coşkun: Yaptığınız değişiklik buna müsait miydi?
H.Sami Türk: Hayır. Bu değişklik buna elverişli değildir. Değişiklik 312. maddede yeterli ifadesini bulmuştur. Biraz önce belirttiğim gibi bu şekilde mahkum olmuş değildi.
A.H.Coşkun: Son sözü YSK mı söyleyecek?
H.S.Türk: Şimdi YSK'da bütün adayların durumu inceleniyor. Sayın Erdoğan için de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bir ihbarda bulunmuştur. Gerek onun gerek Sayın Erbakan'ın durumuyla ilgili sanıyorum ki YSK bu kararları da göz önünde bulunduracaktır. TCK'da yapılan değişiklikleri de değerlendirecektir.
A.H.Coşkun: YSK'daki yargıçlar buna bakarlar mı?
H.S.Türk: Elbette bakmaları gerekir. O zaman bütün bu değişiliklerin anlamı nedir? Yargının da yasa koyucunun bu iradesini gözönünde bulundurması gerekir. Yorum, yasa koyucunun iradesi doğrultusunda olmalıdır. Yasa koyucunun iradesine ters düşen yorum olmaz. Bu yasaya karşı bir yorumdur.
A.H.Coşkun: Tayyip Erdoğan'ın Adli Sicili temizlenmişti? Buna ne diyorsunuz.
H.S.Türk: Adli sicil kanununda bir hüküm var. Bir fiil sonradan çıkarılan bir kanunla suç olmaktan çıkarılırsa onunla ilgili kaydın silinmesi gerekir. Adalet Bakanı iken bana siz bunu re'sen siliniz şeklinde bir talep gelmişti. Ama ben o zaman 'burada tanımı değişmiştir. Bunu kararı veren mahkemenin belirlenmesi gerekir' demiştim. O şekilde Diyarbakır DGM'ye başvurulmuştu.
(Yeni Şafak)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:09