Halk’a ve olaylara Tercüman’ın yazarları Ergun Göze, Servet Kabaklı, Mim Kemal Öke’nin yazılarını ve Suat Yalaz’ın çizgi romanını sanki kendi yazarlarıymış gibi Almanya baskısında kullanmasına basın meslek kuruluşlarından tepki yağdı. Küçük Ilıcak’ın bu davranışını ‘Tecavüz’ olarak niteleyen meslek temsilcileri, sözkonusu gazetenin Yönetim Kurulu Başkanı Ali Serhat Ilıcak ve İcra Kurulu Üyesi Nazlı Ilıcak’ın da altına imza attığı Basın Meslek İlkelerinin “eser aşırma”yı yasaklayan maddesinin ihlal edildiğine dikkat çektiler.
Meslek etiğine tecavüz
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı ve merkezi Ankara’da bulunan Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, Ilıcak’ın yeni bir örneğini sergilediği davranışı “Tecavüz’ olarak niteledi. Bilgin, şöyle konuştu: “Kemal Ilıcak’ın ölümüne en fazla üzülenlerdenim. Yıllarca Kemal Ilıcak’ın Tercüman gazetesinde çalışmaktan taşıdığım onuru hâlâ yaşıyorum. O iyi bir gazeteci, iyi bir patron, ama hepsinden önemlisi etik değerleri rozet yapmış, iyi bir insandı. Son olaydan sonra diyorum ki, yaşasaydı bunlara asla müsaade etmezdi. Bu olay kişilik haklarına da, meslek etiğine de ciddi bir saldırı, hatta tecavüzdür... Bazı soyadları taşınabilir ama önemli olan onlara layık olabilmektir. Türk soyadı birilerini nasıl Türk yapmıyorsa, Ilıcak soyadı da demek ki bazı kişileri Ilıcak yapamamış...”
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç de, Tercüman’ın sorusunu cevaplarken, “Bu sorun meslek sorunu olmaktan çıkmıştır. Hukuk sorunu haline gelmiştir. Bunu yargının bir an önce çözmesi gerektiğine inanıyorum” dedi.
Korsanlık yapıyorlar
Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Merkezi’nden yapılan açıklamada ise şu ifadeler yer aldı:
“Bu, meslek etiğine uymayan bir davranıştır. Yazarın ve kurumun izni alınmadan bir ürün, bir başka kuruluş tarafından çoğaltılmamalı ve dağıtılmamalıdır. Bu davranışın bizce piyasada gördüğümüz korsan kitaplardan, kişi ve kurum haklarını hiçe sayan cd’lerden hiçbir farkı yoktur. Görünen o ki, isim ihtilafının üzerine bir de izinsiz eser alıntısı eklenmiştir. Yazar ve kurum haklarına saygı beklemek en asgari hakkımızdır. Bu ayıba önce ilgililerin, sonra da yargının son vermesini bekliyor ve talep ediyoruz.”
Hukuk karar verecek
Telif haklarına uymayan bu hukuk tanımazlığı belgeleyen Tercüman’ın avukatları, hafta başında Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak, M. A. Ilıcak, M. Celal Toparlaklı, A. Serhat Ilıcak, Haydar Can Aksın, Uğur Reyhan ve Metin Yılmaz hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Suç duyurusunda ‘Sanıklar, bu yazılar ilk defa yayınlanıyor gibi ve müvekkilin istihdam ettiği, telif ücretini ödediği yazarları da kendi gazetelerinin köşe yazarları olarak gösterme çabası içine girmişlerdir’ denildi. Sanıkların 4 ile 6 yıl arasında hapsi öngörülüyor.
Sabah Gazetesi yazarı İlker Sarıer, 22 Mayıs Perşembe günü köşesini “Eser aşırmaya” ayırdı. Sarıer’den izin alarak, yazısını aynen yayınlıyoruz:
“Ilıcak” sendromu!..
Rahmetli Kemal Ilıcak’ın oğlu M. Ali Ilıcak, önce bir gazete çıkarmış, sonra Türk medyasının başına “tebelleş olan” promosyon furyasına doludizgin girişip, okuyuculara vaad ettiği binlerce televizyonu dağıtmadan sırra kadem basmıştı, anımsayacağınız gibi...
Herhalde oğlu M. Ali Ilıcak’ın çevirdiği dolaplardan annesi Nazlı Ilıcak sorumlu tutulamazdı, tutulmadı da...
Hanımefendi, bu sakandallara rağmen hiç istifini bozmamış, Türk siyasetine, medyasına ve karışılacak ne kadar maydanoz konu varsa “burnunu sokup” bir çeşit “etik kursları” yürütür olmuştu.
Hanımefendi’ye siyaset alanı da dar geldiği için Refah Partisi’ne kapağı atmış, Meclis’e sızmış ve Merve Kavakçı hadiseleri ile gündemin baş köşesine oturmuştu.
O sıralar, “büyük medya”da kendine yer bulamadığından, Yeni Şafak ile yetiniyor, orada “döktürmeye” devam ediyordu.
“Yolsuzluk dosyalarına” karşı “aşırı hassas” bir profil çiziyordu. Özellikle büyük medya patronlarına karşı yürüttüğü husumet ve öfke, antik Roma kraliçelerinin zulmünü ve öfkesini bile gölgede bırakacak şiddette idi...
Tabii ki zamanla Yeni Şafak da dar geldi hanımefendiye, zaten Erbakan da siyasetten uzaklaşmıştı, artık yeni vaziyetler alınmalıydı.
Ana-oğul karar verip, Kemal Bey’den doğal olarak “tevarüs” ettiklerini düşündükleri Tercüman Gazetesi’ni yayın hayatına sokuverdiler. Tabii ki “hayırsever” Aydın Doğan’ın inayeti ile...
Gazetenin “yayın haklarının” kimde olduğu önem taşımıyordu, baskın basanındı...
Güzide basınımızda şu anda “iki” adet Tercüman’ın bulunması işte bu yüzden...
Zaten son zamanlarda Babıali’de “benzer gazeteler” çıkarmak neredeyse itiyat haline geldi, SABAH’ın “ucuz” bir kopyasının da bir süredir yayın hayatında oluşu, bizzat kendi ifadeleri ile yine Aydın Doğan beyefendinin “yüksek hayırseverliği”nden ilham almış bulunur, bildiğiniz gibi...
Artık şundan iyice eminiz ki, Aydın Bey’in yüreği çok yufkadır, kapısına kim gitse, “ayıp ettin iki gözüm, dükkan senin” diye elinden geleni yapmaktadır.
Bir taraftan da herhalde, köşelerinde ikide bir “Olsun olsun, biz yine de bağımsızız” diyenlere kimbilir nasıl gülüyordur...
Fakat bakın ne olmuş?
Ilıcaklar, Doğan Medya Holding’in inayeti ile Almanya’da basıp dağıttıkları gazetelerinde, rakip Tercüman’ın bazı yazarlarının yazılarını yayınlamaya başlamışlar.
Çoğu “eski Tercümancı” olup, o marka ile özdeşleşmiş bu imzaları kendi gazetelerine koymalarının amacı belli
Okuyucuda, “Bakın, Ergun Göze, Servet Kabaklı, Mim Kemal Öke ve hatta Suat Yalaz gibi imzalar da bizim gazetemizde” havasını yaratmak...
Karamehmetler’in Tercüman’ı da tabii davayı hemen açmış...
Benim sormak istediğimse çok basit
Rakip bir gazetenin “yazarlarını transfer” edemeyince, “yazılarını yürütmek”, hangi etiğe, hangi vicdana ve insafa sığdığını bir yana bırakın, şeytanın aklına gelir miydi?
Yapma, böyle bir iş M. Ali Ilıcak’ın aklına gelmeyecekti de kimin gelecekti, diyebilirsiniz...
İyi de...
Bütün memlekete ders vermek üzere “fahri etik kursları” yürüten ve yolsuzluklara karşı çok “duyarlı” olan Nazlı Ilıcak, bundan hiç mi hicap duymadı, duymayacak?..
Gündüz böyle bir işe göz yuman insan, akşam nasıl huzur içinde uyur?..
Nasıl uyur? (Tercüman)
(Haberciler)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:02