KARA KUVVETLERİ KOMUTANI'NDAN AK PARTİ MİLLETVEKİLİNE SERT TEPKİ!..
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman, AKP'li Hüsrev Kutlu'nun Atatürk'le ilgili sözlerine ve tarikat şeyhinin sakalını öpenlere tepki gösterdi. Yalman Paşa, ‘‘AB'ye girme iddiasındaki Türkiye'yi savunurken, bir cemaat liderinin sakalını öpmenin muazzez dinimizle alakasız hurafeler olduğunu aziz milletimizin takdirlerine sunuyorum. Bu zihniyeti esefle kınıyorum’’ dedi.
KARA Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman, şöyle diyor:
‘‘Bu talihsiz açıklamaları teessürle karşılıyorum.’’
Orgeneral Yalman kimden ve hangi uygulamalardan söz ediyor?
Birincisinden başlayalım.
Komutanın teessürlerini gönderdiği kişi TBMM Dokunulmazlıkları Araştırma Komisyonu Başkanı, AKP Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu'dan başkası değil.
Tepkinin gerisinde, Kutlu'nun dün basına yansıyan ve Atatürk ile Türk Silahlı Kuvvetleri'ni konu alan sözleri yatıyor.
Kutlu, önceki gün ANKA ajansına verdiği demeçte TBMM'de muhalefet kulisinde Atatürk'ün mareşal üniformalı büyük boy resminin asılmasına karşı çıkmış, bunun yerine sivil bir resminin asılmasını istemişti.
Kutlu, Milliyet'e verdiği demeçte ise bir tabur askerin TBMM'de görev yapmasını eleştirmiş, ‘‘Odasında sabahtan akşama kadar sofra duasından marşlara kadar askerleri dinlemek zorunda kaldığını’’ belirterek, bu durumdan şikayetçi olmuştu.
Kutlu'nun ‘‘Meclis'te değil de, kışlada gibiyim’’ başlığıyla yansıyan bu sözleri, dün Orgeneral Yalman'ın tepkisine yol açtı.
Orgeneral Yalman, bir soru üzerine Hürriyet'e şunları söyledi:
‘‘Türkiye Büyük Millet Meclisi, bugünkü varlığını ulu önder Atatürk'e borçludur. AKP Milletvekili Hüsrev Kutlu, bu çatının altında büyük Atatürk'ün mareşal üniformalı resminin bulunmasına dahi tahammül edemiyor.’’
Orgeneral Yalman, Kutlu'nun TBMM'de görev yapan askerlerle ilgili şikayetleri konusunda ise şöyle dedi:
‘‘Bir taraftan ‘asker ocağı, peygamber ocağıdır' derken, diğer taraftan TBMM'de görevli askerlerin varlığından ve onların yemek duasında bu aziz milletin kendilerine verdiği nimetlere şükran ifadesi olarak hep bir ağızdan söyledikleri 'sağol' nidasıyla zaman zaman söyledikleri marşlardan dahi rahatsızlık duyuyor. Kendisinin bu talihsiz açıklamalarını teessürle karşıladığımı özellikle belirtmek istiyorum.’’
Kara Kuvvetleri Komutanı, ekledi:
‘‘Unutulmamalıdır ki, Atatürk'e mareşallık rütbesini veren TBMM'dir.’’
CEMAAT LİDERİNİN SAKALINI ÖPENLER
Orgeneral Yalman’ın tepkisini çeken bir başka olay da dünkü gazetelere yansıyan bir cenaze töreni.
Nakşibendi Şeyhi Mahmut Ustaosmanoğlu'nun kızının önceki gün Fatih Camii'nde kılınan cenaze namazından yansıyan sakallı, cübbeli, sarıklı müridlerin görüntüleri, ‘Mahmud Hoca’nın sakalını öpmek isteyenlerin yarattığı izdiham, Orgeneral Yalman'ı ciddi bir şekilde rahatsız etmiş.
Orgeneral Yalman, bu konuda da şöyle konuştu:
‘‘Bilim ve teknoloji çağında yaşıyoruz. Böyle bir çağda bir yandan Avrupa Birliği'ne girme iddiasında olan çağdaş bir Türkiye'yi savunurken, diğer yandan bir cemaat liderinin sakalını ve arabasının camlarını öpmenin muazzez dinimizle alakası olmayan hurafeler olduğunu aziz milletimizin takdirlerine sunuyorum. Bütün bunlara rağmen hálá Atatürk ilke ve inkılaplarını devam ettirdiklerini öne sürerek, modern bir ulus olma iddiasıyla ortaya çıkan bu zihniyeti esefle karşılıyorum ve kınıyorum.’’
Orgeneral Yalman, bu sözleriyle dolaylı bir ifadeyle ‘takıyye yapıldığı’ mesajını vermiş oluyor.
Yalman, hem AKP Milletvekili Hüsrev Kutlu, hem de sakal öpen cemaat müritlerine şu mesajı verdi:
‘‘Şurası açıklıkla bilinmelidir ki, bütün bu talihsiz açıklama ve uygulamalara rağmen cumhuriyetin temel nitelikleriyle Atatürk ilke ve devrimleri sonuna kadar savunulacak ve yaşatılacaktır.’’
MÜSTEŞAR'IN METNİ BİR İBRET VESİKASI
Bu arada, Başbakanlık Müsteşarı Prof. Ömer Dinçer'in bundan 8 yıl önce yayımlanan ve açıkça İslami bir düzenin yerleşmesini savunduğu bildirisinin bugün de arkasında durduğunu açıklamasının Türk Silahlı Kuvvetleri'nde ‘derin bir rahatsızlığa’ yol açtığı gözleniyor.
Bu çevrelerde yapılan değerlendirmelerde, bu bildiride açık bir şekilde ‘Siyasi İslam’ın, dinin siyasallaşmasına dönük bir anlayışın tarif edildiği belirtilerek, ‘‘Bir ülkede yönetimin dini esaslara göre düzenlenmesini savunmanın, dinin karar alma merciine hakim olmasını talep etmenin demokrasiyle ilgisi nedir? Bunu savunmak demokrat bir anlayış mı oluyor? Bu metin bir ibret vesikasıdır’’ sorusu yöneltiliyor.
1995'TEKİ DOKTRİNDEN BUGÜNE GELİNCE
Bu değerlendirmelerde mahalli kültür olarak İslam'ın güçlenmesini savunan Dinçer'in aynı zamanda kamu yönetimi ve yerel yönetim reformu projelerini hazırlayan kişi olmasına dikkat çekilerek, şu görüş belirtiliyor:
‘‘Bu bildiride globalleşmeyle birlikte mahalli kültürlerin, Türkiye'de de İslam'ın zemin kazanacağı söyleniyor. Bakın buradaki bu doktriner anlayış, bugün uygulamaya nasıl yansıyor. Yani, bugünkü uygulamalarla 1995 yılında söylenen bu doktrin mahiyetindeki bu söylemlerin tam bir korelasyon içinde olduğu, örtüştüğü ortaya çıkıyor. Bu tabii fevkalade önemli bir husus. Üzerinde durmak mecburiyeti var.’’
Aynı bildiride ‘ulus devlet’ ve ‘milliyetçilik’ kavramlarının, cumhuriyet ilkelerinin sorgulanması, rahatsızlığın bir diğer boyutunu oluşturuyor. Üst düzey bir askeri yetkili, bu konuda şöyle dedi:
‘‘Tabii bütün askerler bu metni okuyor. Her asker kendine göre yorumluyor. Ve herkes, bugün içinde bulunduğumuz durumla, bugünkü fotoğrafla 1995 yılında gösterilen doktrin arasında nasıl bir ilişki olduğunun muhasebesini yapacak durumdadır.’’
AB’ye böyle mi gireceğiz
Mahmut Hoca diye bilinen İsmail Ağa Cemaati Lideri Mahmut Ustaosmanoğlu'nun kızı Fatma Muratoğlu'nun Fatih Camii'ndeki cenaze töreni bu görüntülere sahne oldu. Hoca'nın sakalını öpenler arasında BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu da vardı. Çoğu cüppeli cemaatten bazıları sarıklarını namazdan önce çıkarıp, başlarına sardılar. HÜRRİYET
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:21