Kemal Derviş Türkiye'nin korkudan arınması gerektiğini söylüyor. Derviş ''AKP söylemlerinin samimiliğine inanmak istiyorum'' diyor. TSK'nın çağdaşlaşma karşıtı olarak anılmasını eleştiren Derviş, MGK'nın hükümeti uyarmasının demokrasinin gereği olduğu görüşünde
Kemal Derviş ile uzun zaman önce söyleşi yapmak istemiştim ama hükümeti sıcağı sıcağına eleştirmek istemediği için biraraya gelmemiz ancak bugünü buldu. Derviş ile CHP'nin son günlerdeki değişimini konuştuk. Derviş ''sol''u birleştirme çabalarının saflık olduğunu kabul ediyor ama o zaman gerçekten de inanmıştım diyor. Peki CHP'nin devlet partisi görünümünden çıkması mümkün olacak mı? Derviş, yine umutlu, heyacanlı ve enerjik bir şekilde anlatıyor. Bu değişimin gerçekleşmesi gerektiğine inancı sonsuz. Yine saflık mı yapıyor? Onu herhalde zaman gösterecek.
ENDİŞELERİM VAR
* Seçim istediğiniz için pişman mısınız?
-Hayır katiyyen değilim. Türkiye'de o yapının devam etmesi mümkün değildi. Halkın desteğini kaybettikleri de ortadaydı, seçim de bunu gösterdi zaten. Ciddi ekonomik programın kuvvetli siyasi desteğe ihtiyacı vardır.
* AKP hükümetini nasıl değerlendiriyorsunuz? Kuvvetliler mi?
-Bu hükümet hakkında iki konuda endişelerim var. Birincisi kadrolaşma ve partizanca atamalar konusunda kaygı verici bir durum görüyorum. İkincisi ise ekonomi. Maalesef 90'lı yılların kötü yönetimi bizi buralara getirdi, vatandaşımız ağır bedeller ödedi. Belli dengeler kuruldu ama bunu daha ileriye götürmek gerek. Zor bedellerle edinilen kazanımların yeniden harcanmaması ve eski popülist politikaya dönülmemesini arzu ediyorum. Mesajları olumlu fakat uygulamaya bakacağız.
AKP SAMİMİ OLMALI
* Türkiye'de iniş-çıkışlar çok fazla. Örneğin halktan para yardımı, işadamlarının devlete bağış yapması gibi konular bile gündeme geldi.
-O dönem Allaha çok şükür kısa sürdü. Türkiye sanki batıyormuş gibi konuşmalar son derece zararlıdır. İnsanlar da yıllardır kötü yönetim yüzünden kaygılı. Herkesin içinde tabii ki korku var. Bu korku hemen paniğe dönüşebiliyor. Bence panik yapacak harhangi bir şey yok ortada. Kötümser olmaya da gerek yok.
* Bir kesim AKP'yi Türkiye açısından bir tehdit olarak görüyor. Sizce de öyle mi?
-Onu göreceğiz. Aslında ben bir tehdit olarak algılamıyorum. Çok ciddi bir demokratik desteğe sahip oldu, saygı duymak lazım. Ancak TC'nin 70-80 yıldır çizgisine ters düşen, cumhuriyetimizin temel ilkelerini sorgulayan herhangi bir şey tehlikelidir. AKP'nin Atatürk ilkelerine, cumhuriyete saygılı söyleminin samimi olmasını diliyorum.
* Hükümetin ilk günlerinde yaşanan ve devam eden resepsiyon krizleri konusunda ne düşünüyorsunuz? Özellikle türban meselesi...
-Yani insanlar güvenmiyor. Doğru uygulamalarla bunu ortadan kaldırmak mümkün diye düşünüyorum. Türban gibi bazı konuları zaman içinde daha olgun ve hoşgörülü biçimde halletmenin yararına inanıyorum. Herşeyi birden çözmek mümkün değil. Temel laik cumhuriyet ilkelerine herkesin saygılı kalması gerekir. Türkiye'yi, tam bir ekonomik düzelme içindeyken bu tür tartışmalarla zayıf düşürmek bizi çok üzer.
ATATÜRK YAŞASAYDI
* CHP gerçekten de değişiyor mu?
-Özellikle 99 yılından beri sürekli değişiyor zaten. CHP'nin önündeki görev Anadolu solunun yani insancıl geleneğin Atatürk devrimciliği ve avrupa tipi sosyal demokrasiyle birleşmesini sağlamaktır. Belli bir kesim Atatürk devrimciliğiyle sosyal demokrasinin bağdaşmayacağını ikna etmeye çalışıyor. Bu tamamen yanlıştır. Atatürk lider olarak hep gününün ve değişimin önünde gitmiştir.
* CHP bu söylediklerinizi demokratik özgürlükler konusunda da gerçekleştirebilecek mi?
-Yapmak zorundayız. 1930'lu yılların ortamıyla şimdiki aynı değil ki. Bugün Atatürk yaşasaydı, herhalde özgürlükler konusunda bir çok Türk siyasetçisinin çok ötesinde özgürlükçü olurdu diye düşünüyorum. Asıl problem halkta değil aydınlarda. Bir kesim kemalizmi savunarak bunların yüz yıl devam etmesini istiyor. Ki Atatürk'ün kendi düşüncesinde ters. Anlamsız bir bölünme bu.
* Sağ kesim kendi içinde bir şekilde iyi geçinirken niye sol de hep bölünme var sizce?
-Ben özellikle bazı aydın kesimlerdeki bağnazlığa üzülüyorum. Sağ kesim gerçekten de bir şekilde idare ediyor ama solda aynı şey olmuyor. Gerçekten de nedenini anlamıyorum. Sosyolojik güçleri bir araya getirip geniş bir tabanla sonuca ulaşmak lazım, yazı yazmakla iş bitmiyor.
* Tabii bu görev aydının değil siyasilerin aslında...
-Doğru.Özgürlükçü sosyal demokratlarla Atatürkçüler arasındaki bu -halkın değerleri açısından anlamsız- bölünmeyi aşabilirsek CHP olarak çok güçleniriz.
* Özgürlüklerden bahsediyorsunuz, peki CHP'nin ''Her şey denetim altında olsun'' anlayışına ne olacak?
-Öyle bir şey yok. Bakın Avrupa'ya uyum paketinde kesin destek verdik. Her sosyal demokrat gibi biz de kamunun önemine inanıyoruz. Yani ultra liberal değiliz. Herşeyi birey ya da piyasa halledebilir demiyoruz. Toplumun, devletin ve kurumların önemi vardır. Ama sonuna kadar demokratik olmak zorundayız. Herhangi bir bürokratik azınlığı yansıtmamamız gerekiyor.
* CHP bürokrasinin, devletin partisi. Bu değişecek mi?
-CHP açılıp gerçekten demokratik kitlelere ulaştığında, örneğin 70'lerde daha başarılı olmuştur. Herhangi bir yasakçı devletin partisi olmamak gerekir. Özellikle başkent bürokrasisinin dar kalıbına sığmamamız lazım.
* Peki tüm bu söylediklerinizi CHP tabanı, örgütü nasıl karşılayacak?
-Örgütler maalesef Türkiye'de siyasal partiler kanununun çerçevesinde hareket ediyor. Bazen küçük olsun benim olsun anlayışı egemen oluyor. Sonunda işimiz zor yani.
* Gazeteci Ahmet Hakan sizin bu değişim söylemlerinizi sadece ekonomiye bağlıyor. Yani liberal özgürlükler sizin için hiç de önemli değil...
-Yok yanılıyor. Onun gibi düşünenler de yanılıyor. Özgürlüklere son derece önem veriyorum. Türkiye'nin henüz olması gereken yerde olduğuna da inanmıyorum. Biz anarşist değiliz ama bir Avrupalı hangi sorumluluk ve özgürlükleri yaşıyorsa aynısını burada görmek istiyoruz. Hiçbir korkumuz olmamalı, bölünürüz, parçalanırız falan. Güçlü bir Türkiye korkularından arınmalı bence.
TEHLİKE SEZMİYORUM
* ''MGK'yı önemsiyorum'' cümleniz ve 28 şubata arka çıkar görüşleriniz değişti mi yani?
-O cümlenin başı önemliydi. Keşke Almanlar önceden Hitler'i engeleyebilselerdi. Fena mı olurdu yani? Bazen müdahale gereklidir. Türkiye'nin de zaman zaman bu tarz müdahalelere gereksinimi olmuştur. Silahlı Kuvvetler'in burada dikkatli olması lazım. Uyarıda bulunmaları tarih içinde bence yanlış bir şey değildi. Arzu edilen değil tabii. Bugün o ortamlardan çıktık diye düşünüyorum. Ama yine de MGK'nın elinde benim, sizin ya da Ahmet Hakan'ın bilmediği birşeyler varsa bunu hükümetle paylaşması ve onları uyarması kadar doğal bir şey olamaz tabii. Son kararı tabii ki meclis vermeli. MGK'nın hükümeti uyarması demokrasiyi koruyan bir şeydir.
* Yani hayalini kurduğumuz demokrasilerde bile mutlaka bir müdahale gücünün bulunması mı gerekir?
-Artık öyle müdahaleyi gerektirecek bir tehlike sezmiyorum. Bizim gelişmişlik düzeyimizdeki dünya ülkeleriyle kıyasladığımız zaman TSK bence geçmişiyle, çizgisiyle ve olgunluğuyla iftihar edilecek bir kurumdur. Ama bu hiç yanlış yapmadı anlamına gelmez. Türkiye'ye çok önemli katkıları olan böyle bir kuruluşun sanki çağdaşlaşmanın karşısındaymış gibi gösterilmesi çok yanlıştır. Zaten çağdaş sosyal demokrasi ile Atatürkçülüğü sentez haline getirirsek hepimiz derin bir nefes alacağız, ferahlayacağız.
* Tıpkı ''Sol''un birleşmesi gibi bunun gerçekleşeceğine inanmak da biraz saflık mı acaba?
-Bilemiyorum, göreceğiz, en azından ben yine bütün içtenliğimle olabileceğine inanıyorum.
Tezkereye evet diyeceğimi düşünenlere şaşırıyorum
Eşim benim özel hayatım.
En çok üzüleceğim şey onun siyasetin içine çekilmesi olur
* Irak savaşı döneminde tezkereye ''hayır oyu'' verdiğiniz için çok eleştirildiniz. Üstelik CHP'nin grup kararı yoktu değil mi?
-Hayır yoktu ama hepimiz o yönde oy verdik. Ben insanların o konuda bana niye bu kadar şaşırdıklarını bir türlü anlamıyorum. Avrupa'da sosyal demokratların yüzde 90'ı aynı şekilde düşünüyor. Ben de onlar gibiyim. Dolayısıyla geçmişime, kişiliğime, yazdıklarıma ve dostluklarıma son derece uygun bir davranıştı. BM'nin meşruiyetine inanıyorum. Ayrıca Atatürkçü çizgide yani son derece barışçı çizgide de bu böyledir. Sınırımızın dışında ciddi bir tehdit yoksa kendi sınırlarımızın dışında bir macera aramak, müdahale etmek bence uygun değildir. İnsanlar beni tanımadan hakkımda kararlar veriyorlar. Bu durumu aydınlarımızın tembelliğine bağlıyorum. Dünya görüşüm son derece açık ve bu konuda sayısız makalem var.
* Peki CHP hükümette olsaydı bu tutumunuz değişmeyecek miydi?
-Bilemiyorum, ben başbakan olmayacaktım ki. Biz onun tedbirini almıştık zaten. IMF ve Dünya Bankası'yla eğer Irak'ta bir olumsuzluk olursa, 5-6 milyar dolarlık bir ek kaynağa ihtiyacımız olacağını konuşmuştuk. Ben kesinlikle ikili kaynak kullanımına karşıyım. Ayrıca sıcak savaşın çok sürmeyeceğini ve ekonomimizi felaket yönde etkilemeyeceğini de biliyordum.
* İkili kaynak derken herhalde Amerika ile yapılan pazarlıkları kastettiniz.
-Evet. Bir ülkenin dış ve savunma politikalarının bağımsız olması ve bir dış yardıma bağlı hale getirilmemesi lazım. IMF ya da dünya bankası size bir kredi verdiğinde ne yapacaksın diye sorar, bu normal. Ama diğer bir takım konuları hiçbir zaman müzakereye tabii tutmamanız gerekir.
* Nedir bu konular?
-Kıbrıs, Kuzey Irak, Ege ya da Kafkasya gibi... Gidip bir ülkeden yardım istersek, hele hele bir de bu süper güç ise, o zaman her konu önümüze koyulur.
* Peki tezkereye hayır dediniz diye Amerika'dan size serzenişte bulunanlar olmadı mı?
-Oldu. Onlara da anlatmaya çalışıyorum. Amerika'nın uzun vadede BM'ye ihtiyacı var. Bazıları hak bile veriyorlar.
* Memnun musunuz siyasette kaldığınız için?
-Bazı günler evet bazı günler hayır. Beni en çok zorlayan uzlaşma yerine çatışma ve eleştiri.
* Siz de bunlardan nasibinizi aldınız aslında, bir ara Amerikan ajanı olmakla bile suçlandınız.
-Bunlara kırılmıyorum bile. Başkalarını düşman hissetme hissi bence Türk halkından çok uzak. Bunları söyleyenler sadece ufak şoven ve marjinal bir grup. Örneğin özellikle siyasi yarışın en kuvvetli olduğu dönemde halk, eşimi bile bağrına bastı. Bu bana yeter.
* Eşinizi neden bu kadar medyadan uzak tutuyorsunuz?
-O benim özel hayatım. Onun siyasetin içine çekilmesi en üzüleceğim şey olur. Beni aslında siyasette en çok zorlayan budur. Özel hayatımı korumak zorundayım.
Hüsamettin Özkan beni aceleye getirdi
Kemal Derviş bazılarının düşündüğü gibi İsmail Cem'e kesinlikle kazık atmadığını söylüyor
* ''Ekonomiyi kurtarmak'' için sizi Ecevit getirdi ama şimdi sizin için ''DSP''yi böldü diyor. DSP'nin bölünmesinde katkınız olduğuna inanıyor musunuz?
-Sayın Ecevit hayatımda önemli bir insan. Ona hâlâ olumlu ve sıcak duygularla bakıyorum. Ama bu sözlerine hak vermiyorum. Kendisi siyasete girmemi istedi. Mutlaka CHP'ye girmeme üzülmüştür. Ben ona DSP'nin CHP'yle hareket etmesi gereğini anlatmaya çalıştım. Baykal başbakan adayı, İsmail Cem Dışişleri bakanı adayı ben de ekonomi adayı olsaydım, Türkiye'de sosyal demokrasi çok güçlenebilirdi.
* Siz gerçekten bunun olabileceğine inandınız mı?
-Belki çok safsınız diyeceksiniz ama inandım. Bütün veriler AKP'nin güçlü bir hükümet kuracağını gösteriyordu. Bunu istemeyen ve onlardan kaygı duyan sosyal demokrat kesimin bu yönde adım atmamasını anlayabilmiş değilim. Üstelik Ecevit benden daha fazla kaygı duyuyordu.
* YTP konusunda sadece tek bir soru sormak istiyorum. İsmail Cem'e kazık attığınızı düşünüyor musunuz?
-Kazık bence sözkonusu değil. Ben o zaman beni aceleye getirmeyin, durun bir dakika diyordum. Maalesef orada Hüsamettin Özkan'ın o ilginç tavrı etkili oldu.
* Nasıl bir tavır bu?
-İnsanları ikna eden bir tavrı vardır. O dönemde ben sizinleyim dediğimde yanlış anlaşılacağımı düşünmem gerekirdi. CHP'siz bir solun olmayacağını da anlatmam gerekirdi. Acele etmemem, açıklama yapmamam gerekirdi. Hem siz gazeteciler hem de Hüsamettin Özkan, elbirliğiyle bir oldu bitti gerçekleşti.
* YTP krizi yaşandığında bir ara siyaseti bırakmaya karar vermiştiniz. Sizi ne engelledi?
-Doğru, kişisel tercihim üniversiteden yanaydı. Ama özellikle eşim, yakın dostlarım bu çabayı bırakmamamı istediler.
* Üst düzey bir asker dostunuzun da etkisi olduğu söyleniyor.
-Hayır resmi bir şey olmadı ama bazı asker dostlardan telkinler geldi tabii. Ayrıca Deniz Baykal bana ''Eğer bize gelmeyeceksen YTP'ye git ama siyasetten çekilme'' dedi.
Kemal Derviş kolay kolay sinirlenmediğini söylüyor
Kemal Derviş'e bütün söyleşilerinde hep aynı dinginlikle cevap verdiğini hatırlatarak sordum ''Sizi ne sinirlendirir?''Cevabı basit Hiçbir şey. İyi ama nasıl olur, insan tabiatı bu? Kemal Derviş değer verdiği insanlardan gelen eleştirileri dikkate aldığını ama kırılmadığını söylüyor.''Beni üzebilecek ve sinirlendirecek kişiler sadece yakınlarımdır. Örneğin son tezkere olayında benim gibi düşünmeyenler oldu. Bir müdafa mekanizmam var, yakınlarım dışında kalanların söylediklerini umursamıyorum bile.''
sabah
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:03