Gündem
  • 12.7.2002 09:15

KEMAL DERVİŞ, YENİ OLUŞUM'UN HEDEFLERİNİ AÇIKLADI...

KAYNAK : Haber Vitrini Kemal Derviş, Yeni Oluşu'un hedeflerini Sabah Yazarı Yavuz Donat'a anlattı: ''Vizyonumuz var. İktidara gelince ilk 100 günlük program da hazır, ilk 500 günlük program da... Yeni oluşum'un üç temeli 'vizyon, yönetim modeli ve halk desteği'.. Türkiye'yi süper lige taşıyacak vizyonumuz var. Tabii sadece vizyon yetmiyor. Halktan gelecek büyük destek de yetmiyor. Destek ile vizyon arasındaki bağı kuracak yönetim modeli de olacak. Başarıyı böyle yakalayacağız. Büyük işler için Meclis'te mutlak çoğunluğa sahip olmak gerek. Bu tek partide mi olur, bir ittifak içinde mi olur; tartışmak lazım. Aynı fikirleri savunan ve ilkeleri birbirine yakın oluşumlar, örgütler, sivil toplum kurumları, partiler bir araya gelir.'' DERVİŞNAME Perşembe, saat 15.00... Kemal Derviş "Hazine'deki" makam odasındaydı. İlk gözlemimiz: "Yorgundu." Ama buna rağmen "gülümsüyordu... Hareketliydi... Konuğunu, özel kaleme kadar gelerek" karşılıyordu. Sohbete "popülarite sorusuyla" başladık: - Türkiye'ye ilk geldiğiniz dönemde çok popülerdiniz... Şu son hafta, bizce, aynı popülariteyi yakaladınız... Bunu nasıl yorumluyorsunuz? Derviş önce güldü. Sonra da "kısa bir yanıt" verdi: - Bilemiyorum... Yani popülarite nasıl ölçülüyor?.. Ne yanıt vereceğimi bilemiyorum. TEK TERAZİ KAMUOYU Bütün dünyada popülariteyi ölçen "tek bir terazi" vardır. Onun da adı "kamuoyu" dur. "Kamuoyu ilgisi... Kamuoyu beklentisi" popülariteyi belirler. - Ne diyorsunuz Sayın Derviş? - Tempomu görüyorsunuz... Yani, kamuoyunu gözleyebilecek bir zamanım yok... Ama sanıyorum insanlar, siyasi belirsizlikte bir gerileme seviyesi hissediyorlar... Ve bundan da biraz heyecan duyuyorlar. ÜLKENİN ÖNÜ AÇILIYOR - Ve bu da sizin popülaritenize yansıyor. - Yani, şöyle diyebilirim... İnsanlar "işler sürüncemede kalmayacak... Bir şekilde çözüm üretilecek... Siyasi çözüm de buna dahil... Türkiye'nin önü açılacak" diye düşünmeye başladılar... Kamuoyunda "ülkemin önü açılıyor" hissi yaygınlaşıyor... Bence en önemli olan husus bu... Bilmiyorum, siz de aynı şeyi gözlemliyor musunuz Sayın Donat? 24 SAAT YETERSİZ Hazine'ye girerken "bir şey" dikkatimizi çekti. Devletin "bu ünitesi" fabrika gibi. "Yerli" heyetler, "yabancı" heyetler. Masalar dolusu dosyalar. İnanılmaz bir trafik. Ve Hazine binasının "direksiyonunda" da Bakan Derviş. - Sayın Derviş, günde kaç saat çalışıyorsunuz? - Sabah 07.30'da başlıyorum... Akşam 20.30'a kadar... Yani ortalama hesaplarsak... Günde 13-14 saat... Bunu neden sordunuz ki? "Aynı soruyu" Abdi İpekçi, 1976'da Bülent Ecevit'e sormuştu. (Milliyet. 28 Haziran-5 Temmuz. Ecevit'in Açıklamaları. Yazı Dizisi) O zaman "51 yaşında olan" Ecevit "şu yanıtı" vermişti: - Türkiye gibi hızlı gelişme sürecinde bulunan demokratik bir ülkede, aktif bir politikacı için günde 24 saat çok yetersizdir. Ve biz de dün "53 yaşındaki Derviş'e" işte bu nedenle "bu soruyu" sorduk. Yanıt "1976 Ecevit'inin" yanıtı. Yani... "Günde 24 saatin yetersizliği..." O nedenle de... Bütün gün "koşuşturmak" gerektiği. Gerçekten de... Biz gittiğimizde Derviş "koşuşturma halindeydi." Ayrıldık... Yine "koşuşturuyordu." DERVİŞ KAĞITLARI - Kemal Bey, borsada en çok "Derviş kağıtları" prim yapıyor. Derviş gülmeye başladı: - Öyle mi?.. Hangi kağıtlar, onu da söyler misiniz? - Beklenti kağıtları... Umut... Aydınlık bir yarın kağıtları. - Yavuz Bey yani, tamamen benim şahsımla ilgili olması pek doğru değil de... Türkiye çok güçlü bir ülke... Asıl sebep o... Toplum çok şey bekliyor... Sanatta görüyoruz... Sanayide görüyoruz... Bilimde görüyoruz... İşte, futbolda da gördük. - Kemal Bey, futbolla ilgilenebiliyor musunuz? - Yavuz Bey görüyorsunuz, başarı çok büyük... Heyecan veriyor... Gurur duyuyoruz. ŞU AN MİLLİ TAKIMLIYIM - Siz hangi takımı tutuyorsunuz? - Beşiktaş... Ama tabii şu anda milli takımlıyım... Gördünüz, takım oyunu oynanınca nasıl da başarılı olunuyor... Bu her alanda böyle... Özel sektörde de aynı şeyi gözlemek mümkün... Yönetimini güzel bir takım halinde kurabilen şirketler başarılı olabiliyor... Verimlilik artıyor. TAKIM OYUNU - Siyasette... Devlet yönetiminde... Kafanızda bir kadro şekillendi mi? - Takımlaşma ve takım oyunu birbirine bağlı şeyler... Yani takım oyunu olmadan çağdaş bir başarı elde edemezsiniz. Eğer bunu siyasi alanda da kurabilirsek çok iyi olur... Bu yönde de epeyce yol alındı. - Yani partileşme... Yani sizin hareket... Şu anda hangi aşamadasınız? - Şu anda biraz erken... Bu konuda fazla bir şey söylemek istemiyorum... Yani birazcık erken. ÜÇLÜ YÖNETİM - Kemal Bey, kurulacak partide üçlü bir yönetim mi olacak? - O konuda bir şey söylemek istemiyorum. - Efendim... Liderlik konusu? - Lütfen... Erken. Görüyoruz ki Derviş "bu konuda üstüme gelme" diyor. Biz de "üstüne gitmiyoruz." İSTİFA OLAYI S aat 15.00'te "Derviş kararını vermişti" ama... "İstifası" açıklanmamıştı. Ve sorduk: - Sayın Başbakan istifanızı istedi mi? - Sayın Başbakan'la görüştük. - Efendim, istifanız? - Durumu gözden geçirdik... Durumu beraber değerlendirdik... Ve bir görüş birliğine vardık... Ama yani Başbakan'ın bana istifa et diye... Bir kendisine... Sevgim ve saygım... Hiç yani devam ediyor. (Bant kaydı aynen böyle.) - Kemal Bey, cevap tam net olmadı... Bana şunu söyleyebilir misiniz?.. "Ekonominin direksiyonundayım ve görevimin başındayım" diyebilir misiniz? - Öyle bir şey diyemem. Ve Derviş, kolumuzu tutuyor. "Bu konuyu kapatalım" dercesine. "Kapatıyoruz." YÖNETİM MODELİ S ayın Derviş, oluşumu içinde yer aldığınız siyasi harekete "ilk planda" kaç gün lazım... "Ey Türkiye... Şu takvimde tünelin ucu görülecek" diyebilmek için... Kaç gün? - Yavuz Bey ilk yüz günlük program da kafamızda hazır, ilk beş yüz günlük program da. - Biraz ayrıntı lütfen. - Vizyon var önce... Paylaştığımız bir vizyon... Çok geniş bir kitlenin katıldığı bir vizyon. - Yine ayrıntı lütfen. - Bu toplumu, modern Türkiye'yi birinci lige taşıyacak vizyon... Yavuz Bey, Türkiye'nin yeri süper lig... Tabii burada sadece vizyon yetmiyor... Sadece yönetim biçimi de yetmiyor... Halktan gelecek büyük destek de yetmiyor... Bir şey daha lazım. - Nedir? - Destek ile vizyon arasındaki bağı kuracak yönetim modeli... Başarıyı böyle yakalayacağız. DEMOKRASİ BLOKU 1 950... Demokrat Parti tek başına iktidar. Ve arkasında büyük bir halk desteği var. 1965... Adalet Partisi tek başına iktidar. Arkasında yine müthiş bir halk desteği mevcut. 1983... ANAP tek başına iktidar. Halk bu defa Özal'ın arkasında. Derviş'e "bu analizi" yapıyoruz: - Kemal Bey, Türkiye'nin bütün "büyük projeleri" işte bu dönemlerde gerçekleşti. Arkasında büyük halk desteği olan iktidarlar döneminde. Derviş: -- Size aynen katılıyorum... Arkasında böyle bir çoğunluk olan... Mutlak çoğunluk... Meşru çoğunluk... Meclis'te yeterli desteğe sahip bir iktidar... Çok doğru... Büyük işler böyle başarılır. - Bunu başarabilecek misiniz? - Yavuz Bey... Güçlü iktidar... Vizyon birliği içinde olacak bir kadro... Geleceğe yönelik bir görüş birliği. - Efendim, başarabilecek misiniz? - Evet ama... Bu tek partide mi olur?.. Seçim kanunu değişebilir... Yani bu dediğim, bir ittifak içinde mi olur?.. Bunu tartışmak lazım... Yani bu bir siyasi ittifaktır... Biliyorsunuz Almanya'daki, İngiltere'deki sistem, iki partili bir düzendir... Biri kazanır, diğeri kaybeder... Ama Fransa ve İtalya'daki demokrasi öyle işlemiyor... Oralarda seçime ittifak halinde girilebiliyor. - Kemal Bey, seçime bir demokrasi cephesi halinde mi girmek istiyorsunuz?.. Birkaç parti... Ve tek cephe. - Yavuz Bey... Demokrasi sözü güzel de... İsterseniz buradan cephe sözünü çıkarsak... Aynı fikirleri savunan ve ilkeleri birbirine yakın olan oluşumlar, örgütler, sivil toplum kurumları, partiler bir araya gelir ve o şekilde bir blok oluşur... Ama burada, aynı vizyona sahip olmak bence çok önemli. (Sabah) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 17:25

İLGİLİ HABERLER