KAYNAK : Haber Vitrini
ANKARA/Mesut Yılmaz'ın Beykoz Konakları'nda yeni bir ev aldı.Konağına Hürriyet'ten Ertuğrul Özkök Tufan Türenç, Milliyet'ten Mehmet Yılmaz, Güneri Cıvaoğlu, Hasan Cemal, Sabah'tan Zafer Mutlu, Güngör Mengi, Tayfun Devecioğlu, Mehmet Altan, Dünya Gazetesi'nden Osman Saffet Arolat'ı çağırdı.Bu gazetecilere müthiş itiraflarda bulunan Yılmaz, "Türkiye'yi kara bir geleceğin beklediğini" söyledi.Yılmaz'ın anlattıklarından içleri kararan gazetecilerden Ertuğrul Özkök,"Bu yazısı mutlaka saklayın" uyarısında bulunarak, içeride konuşulanların bir bölümünü aktardı.İşte Türkiye AB'nin şartlarını yerine getirmezse başımıza geleceklerin bir kısmı;Güney Kıbrıs'a AB yolu açılacak.Yediği kazıklardan zaten ürkmüş olan yabancı sermaye iyice duracak.Ekonomi zora girecek. Ve muhtemelen Türkiye, seçime gidecek.Türk kızları çalışmak için Bulgaristan ve Romanya'ya gittiği zaman da ‘‘milli onurun’’ ne olduğunu anlayacağız.
İŞTE KONAK DAVETLİSİ ÖZKÖK'ÜN İÇERİDEN AKTARDIKLARI;
Bu yazıyı kesip bir kenara koyun. Aralık ayında çıkarıp bir daha okuma ihtiyacı duyabilirsiniz. Çünkü bu yazı, hepimizin geleceğini çok yakından ilgilendiren olumsuz bir gelişmenin habercisidir.Biraz uzun bir yazı olacak ama, hepimizin bu ‘‘düşünce egzersizini’’ yapması zaruri.
Geçen cuma akşamı Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın Beykoz Konakları'ndaki yeni evine davetliydik.
YILMAZ’IN ETKİSİ
Yemekte Hürriyet'ten benim dışımda Tufan Türenç, Milliyet'ten Mehmet Yılmaz, Güneri Cıvaoğlu, Hasan Cemal, Sabah'tan Zafer Mutlu, Güngör Mengi, Tayfun Devecioğlu, Mehmet Altan, Dünya Gazetesi'nden Osman Saffet Arolat vardı.
Yılmaz yanına Genel Başkan Vekili Erkan Mumcu, Bursa Milletvekili Kenan Sönmez ve İstanbul Milletvekili Emre Hocaoğlu'nu almıştı.
Yılmaz'la uzun süreden beri ilk defa bir araya geliyoruz. Son yıllarda siyasi karakteri giderek daha olgunlaşıyor. Daha etkileyici bir siyasetçi haline geliyor.
Yılmaz kendisi değil, bizi konuşturmak için davet ettiğini söylüyor.
Konuştukça da gazeteciler arasındaki fikir ayrılığının ne kadar derin ve keskin olduğu ortaya çıkıyor. Ama Yılmaz'ın da bize vermek istediği çok önemli bir mesaj var.
Yılmaz o gece bize, ‘‘2003 yılı için bir Worst case scenario’’ (En kötü durum senaryosu) çiziyor.
Bu senaryo hemen hepimizin içini karartacak kadar vahim.
Avrupa Birliği bu yılın aralık ayında 12 aday ülke ile Türkiye'nin durumunu ele alacak. Büyük bir ihtimalle öteki 12 adaya kapıyı açacak.
Ya Türkiye?
Avrupa Birliği'nin şartlarını yerine getirirse, AB tam üyelik müzakerelerinin başlaması için bir tarih verecek. Böyle olması durumunda Türkiye için gerçekten çok parlak bir dönemin kapısı açılacak.
KADER KARARLARI
Yani bir ayağımızı Avrupa Birliği'nin sınırları içine atmış olacağız.
Peki şartlar yerine gelmezse?
O zaman tarih vermeyecek ve yeni bir toplantının ne zaman yapılacağı da belli olmayacak. Belki 2 yıl, belki 5 yıl sonraya kalacak.
Peki Türkiye, aralık ayına kadar bu şartları yerine getirebilecek mi?
Bu üç şeye bağlı.
Anadili öğrenme hakkı, idam cezası ve Kürtçe yayın.
Gelelim asıl soruya:
Yılmaz nasıl bir sonuç bekliyor?
‘‘Büyük bir ihtimalle bunlar yerine getirilemeyecek.’’
Ve o andan itibaren en kötü durum senaryosu işlemeye başlayacak.
O toplantıda Güney Kıbrıs'a AB yolu açılacak.
KUZEY KIBRIS’I İLHAK
Bu durumda, daha önceden ilan ettiğinden, Türkiye de Kuzey Kıbrıs'ı ilhak için bir adım atacak. Bu, AB ile ilişkileri daha da gerecek.
Yediği kazıklardan zaten ürkmüş olan yabancı sermaye iyice duracak.
Ekonomi zora girecek. Ve muhtemelen Türkiye, seçime gidecek.
Gerisini anlatıp içinizi daha da karartmayayım. Çünkü bu senaryo, Türkiye'yi üçüncü sınıf bir Ortadoğu ülkesi haline getirecek yolun başı.
Bizler belki buna müstahak olacağız, ama çocuklarımız, torunlarımız bizi asla affetmeyecek.
Türk kızları çalışmak için Bulgaristan ve Romanya'ya gittiği zaman da ‘‘milli onurun’’ ne olduğunu anlayacağız.
Bu kadar mı vahim?
Evet bu kadar vahim...
Başbakan Ecevit, ‘‘Avrupa'nın Türkiye'den vazgeçemeyeceği’’ görüşünde. Yılmaz bu görüşü paylaşmıyor. Avrupa'da da bir çok kesimin Türkiye'nin girmesine soğuk durduğunu söylüyor. O nedenle Türkiye'ye Avrupa kıyısında ‘‘özel bir statü’’ verilmesi önerilerinin sık telaffuz edildiğini belirtiyor. Şimdi Türkiye'den olumsuz sesler de yükselince, Türkiye'yi istemeyenlerle, Avrupa'yı istemeyenler arasında ilginç bir ittifak doğuyor.
Unutmayın Batı Trakya'da tütün eken çiftçi, Türkiye'de ekenin üç dört katı parayı AB'den alıyor.
Neyinize güvenip kafa tutuyorsunuz
GALATASARAY maçı için Sofya'ya gitmiştim. Bundan önceki cumhurbaşkanı ile maçı izliyorduk. Bana şunu söyledi: ‘‘Biz AB bizden ne istediyse yerine getiriyoruz. Ama sizdeki tartışmalara bakınca şu soru aklıma geliyor. Siz neyinize güvenip bu kadar kafa tutabiliyorsunuz? AB'ye giren öteki ülkelerin hepsi söyleneni yaptı. Buna taviz gözüyle bakmadı, onur meselesi yapmadı. Mesela İspanya 1985'te her şartı hiç tartışmadan yerine getirdi. Ama girdikten sonra AB'ye kök söktürüyor.’’
Bütün elmalar aynı sepete
YILMAZ siyasi geleceğini tamamen Avrupa Birliği'ne tam üyelik konusuna bağlamış görünüyor. Kendisine, ‘‘Sadece Avrupa Birliği kozu ile seçimde sonuç alabileceğinizi düşünüyor musunuz’’ diye sordum. Şu iddialı cevabı verdi: ‘‘Bütün elmalarımı aynı sepete koymaya hazırım. Öteki partiler de gelip koysun. Türkiye'yi bu kritik eşikten geçirelim.’’
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 15:50