
NAZLI ILICAK, AİHM'DE SAVUNMA YAPTI
Nazlı ILICAK Strasbourg'dan bildiriyor
<ı>Strasbourg, dün hareketli bir gün yaşadı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde Fazilet Partisi'nin kapatılması davası görüşüldü. Ayrıca, Mehmet Sılay, Merve Kavakçı ve benim açtığım şahsdavalar hakkında son savunmalarımız alındı. Fazilet Partisi'ni Oya Akgönenç'in müdafaa etmesi, Saadet Partisi'nin yönetimi tarafından uygun bulunmuştu. Akgönenç, hukukçu veya avukat değildi ama, çağdaş görüntüsüyle, hâkimlere mesaj verilmek isteniyordu.
Merve Kavakçı'yı avukatı Laurent Hincker savundu. Kavakçı da, kısa bir konuşma yaparak, kimliğinin hâkimler tarafından anlaşılmasına katkı sağladı.
Duruşmadan sonra, heyet, müzakerelere başladı. Aslında, bu müzakereler sonucunda, genel eğilim ortaya çıkmış olacak. Ama, kararın açıklanması için, henüz çok erken. Hâkimlerin hükûmetin avukatına yönelttiği bazı sorular cevapsız kaldı. Onların cevapları bekleniyor. Ama herhalde, bir iki aya kadar, karar açıklanmış olur. ı>
Kavakçı'nın savunması
Merve Kavakçı daha ziyade, vatandaşlık hakkının kaybedilmesi üzerinde durdu.
Avukati Laurent Hincker özetle şöyle konuştu:
* Kavakçı 18 Nisan 1999'da seçildi. 1 Aralık 2000'de ise Amerikan vatandaşı olması dolayısıyla Türk vatandaşlığını kaybetti. Ama bu arada, 28 Ekim 1999'da evlilik yoluyla vatandaşlık hakkını kazanmıştı. Türk hükûmeti, vatandaşlık hakkını kaybettiği için Kavakçı'nın 14 Mart 2001'de milletvekilliğinden düşürüldüğünü söylerken doğru konuşmuyor. Çünkü, Kavakçı, 28 Ekim 1999'da evlilik yoluyla yeniden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmuştu.
* Türkiye'de hiçbir kanun, başörtülü olarak Meclis'e girilmesini yasaklamıyor. Meclis İçtüzüğü'nün 56'ncı maddesi milletvekillerinin kılık kıyafetiyle ilgili. Bu maddede başörtüsü yasağı yok. Kavakçı, seçimlerden önce, bütün kampanya boyunca hep başörtüsü taktı.
* Kavakçı'nın milletvekilliğinin düşürülmesi, meşru bir amaca hizmet etmiyor. Meşru amaç, dinler arası barış ve kamu güvenliğidir. Türkiye zaten halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülke. Kavakçı'nın başörtüsü takması dolayısıyla ne kamu güvenliği zarar gördü; ne de din ve mezhep barışı.
* Müslüman bir ülkede, dinsembollerin kullanılması Parlamento'da yasaklanamaz. Aksi takdirde, kadınların büyük bir bölümünün siyasette yer alması engellenmiş olur ki, bu da kadınlar aleyhine bir ayırımcılık doğurur.
Benim savunmam
Savunmamamı, Fransızca olarak yaptım. Avukatım Fuat Aksoy ise İngilizce konuştu. İkimiz, bize tanınan 10 dakikalık süreyi aramızda paylaştık. Heyete şahsım ve düşüncelerim hakkında bilgi verdim: "1954 yılında babam Demokrat Parti'den milletvekili seçildi ve bakan oldu. Demokrat Parti 1960 yılında bir askerdarbe ile devrildi. 1961 yılında dayım, Demirel hükûmetinden milletvekili seçildi; bakan oldu. Demirel hükûmeti de 1980'de askerdarbeyle yıkıldı. Askerdarbeleri çok yakından yaşayan biri olarak, daima demokrasiyi, çoğulculuğu ve düşüncelerin serbestçe ifadesini savundum. 1998'de Fazilet Partisi'ne girmemin sebebi 28 Şubat'tır. Fazilet Partisi'nde Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül'ün başını çektiği yenilikçi grubun içindeydim. Anayasa Mahkemesi Fazilet Partisi'ni kapatınca, yenilikçiler AK Parti'yi kurdular ve iktidar oldular. Anayasa Mahkemesi, Fazilet Partisi'ni, bu parti ikiye bölünerek zayıflasın diye kapattı. Bu yüzden her iki grubun da önde gelenlerine siyasyasak koymadı.
Bir miting esnasında, başı örtülü kadınların hem Parlamento'ya girebilmesini, hem de üniversitelere devam edebilmesini savundum. Politikacı sıfatıyla mağdur kişilere sahip çıkmalıydım. Herkesin hakkını, hukukunu korumalıydım. Elbette başörtülü kadınları da korumalıydım. Voltaire'in dediği gibi, benim gibi düşünmeyenlerin de hakkını korumalıydım.
Bu davranış laikliğe karşı mı? Aksine, başörtülü kadının gelişip modernleşmesini istiyorsanız, ona hayat hakkı tanımalısınız; eğitim hakkı tanımalısınız. Okuyup çalışan bir kadın, kendi ayakları üzerinde durabilir, kocasından ve ailesinden ayrı bir şahsiyet haline gelebilir."
***
Devleti savunan avukat Özmen, benim sözlerim ve hareketlerimle partinin kapatılmasına sebebiyet verdiğimi, bu yüzden milletvekilliğimin düşürüldüğünü ve 5 yıllık yasak kapsamına alındığımı söyledi. Ayrıca, hükûmetin, yaptığı reformlarla, Anayasa'nın 69'uncu maddesini, Siyasi Partiler Kanunu'nun 101 ve 103'üncü maddelerini değiştirdiğini, böylece demokrasinin gerekleriyle uyumun sağlandığını belirtti.
Özmen'in bu açıklamaları üzerine söz alıp şöyle konuştum: "Acaba hangi sözlerim demokratik bir toplum için tehlike arz ediyor? Uğradığım ceza, hangi acil sosyal ihtiyaca cevap veriyor? Ben sadece, başörtülü kadınların Parlamento'ya girebilmesini ve üniversitelerde okuyabilmesini savundum. Bu sözler demokratik bir toplum için tehlikeliyse, halâ aynı düşünceleri makalelerimde savunmaya devam ediyorum. Televizyonda da aynı düşünceleri dile getiriyorum. Bütün Avrupa'da da başörtüsünün lehinde konuşmalar yapanlar var. O zaman Avrupa demokrasileri de mi tehlike yaşıyor?
Hükûmetin avukatının reformlarla demokrasiye uyumun sağlandığını söylemesi, yapılan haksızlığın itirafı anlamına geliyor. Demek, bize ceza verilirken dayanılan hükümler, demokrasiyle uyumlu değildi."
Başörtüsü ve yasak
Fuat Aksoy, beni savunurken, Refah Partisi kararının 72'nci paragrafını hatırlattı ve "Tek başına başörtüsü lehinde konuşmak laik rejim aleyhtarlığı sayılmaz" cümlesinin altını çizdi. Aksoy, Fazilet Partisi çatısı altında yenilikçi grup içinde birlikte mücadele ettiğimiz kişilerin bugün iktidar olduklarını belirtti. "Başörtüsü halen tartışılan önemli bir konudur, dolayısıyla Nazlı Ilıcak'ın o sözleri, düşünce hürriyeti kapsamında mütalâa edilmelidir" dedi.
İki ateş arasında
Oya Akgönenç, işin hem hukuki yönünü, hem de sosyal yönünü izah etmeye çalıştı. Başörtülü kızların iki ateş arasında kaldığının altını çizdi. Bu konuda şunları söyledi: "Anne ve babalar kızlarını başörtülü olarak okula gönderiyor. Başörtüsü bu aileler için 'Ben temizim' anlamına geliyor. Kızlar, ailelerinin telkini ve devletin baskısı arasında sıkışıp kalıyor."
Oya Akgönenç, partinin çok alt kademesinde bulunan kişilerin sözlerinin partiyi bağlamayacağını, ayrıca bu sözlerin laik cumhuriyete karşı olmadığını, bunun yanı sıra, bu cümleleri sarfeden kimileri yasaklanırken ve parti kapatılırken, diğerlerinin yasak kapsamına alınmadığını, bugün iktidarda bulunan AK Parti'nin de Fazilet'in yarısını temsil ettiğini sözlerine ekledi.
Bütün hâkimlerin büyük bir dikkatle bizi dinlediğini, not aldıklarını söyleyebilirim. Bakalım karar nasıl çıkacak.
(BUGÜN)