Gündem
  • 8.3.2005 09:57

NAZLI ILICAK, 'ECNEBİ' BİR KAYNAKTAN ALDIĞI İLGİNÇ BİLGİLERİ AKTARDI: AK PARTİ'NİN ALTERNATİFİ, GENE AK PARTİNİN İÇİNDEN GELEN BİR HAREKET OLABİLİR...

NAZLI ILICAK'IN D.B. TERCÜMAN'DAKİ YAZISI:

ANKARA'DA İYİ HABER ALAN KAYNAKLARA GÖRE...

Tayyip Erdoğan'ın gücü halkla bütünleşmesinden kaynaklanıyor. Mumcu veyahut Livaneli veyahut Kemal Derviş alternatif olarak görülmüyor. Asker halâ ciddiye alınıyor. Yabancı diplomatlara göre, Türkiye'de darbe olmaz ama, askerin denetimi sürüyor. Üstelik sanki bu denetimin sürmesinden memnun gibiler.

Ankara'daki gazetecilerin dudaklarından hiç düşmeyen bir cümle var: "İyi haber alan kaynaklara göre..."

Biz de onların üslûbunu benimseyerek, aşağıdaki bilgileri size aktaracağız.

AK Parti ve alternatif

Ankara'daydım, "iyi haber alan bir ecnebi kaynakla" görüştüm. Zihnime takılan en önemli soruyu kendisine sordum:

-Acaba Amerika, Tayyip Erdoğan'ı defterinden silmiş olabilir mi? Meselâ, Erkan Mumcu'ya veyahut Derviş ile birlikte hareket edecek Zülfü Livaneli'ye meyledebilir mi?

Baktım, muhatabım, Erkan Mumcu'ya veyahut Livaneli ile Derviş'e hiç şans tanımıyor. Artık, tepeden inme, toplum mühendisliği ürünü olan siyasî yapılanmaların "out" olduğunu düşünüyor. Efendim, Zülfü Livaneli veya Kemal Derviş, Anadolu'nun bir kasabasına gitmişler miymiş! Vatandaşla yer sofrasında gocunmadan oturabilirler miymiş...

Şu anda, mevcut siyasi kadroların AK Parti'ye karşı bir alternatif çıkarabileceklerine pek inanılmıyor.

Şimdi yazacağım cümleyi duyunca hayretten dona kaldım:

-Alternatif, gene AK Parti'nin içinden gelen bir hareket olabilir.

İşte o noktada, yürütülen spekülasyonların ciddi bilgilere dayandırılmadığı kanaatini taşıyorum. Erdoğan ile Gül arasında muhtemel bir çatışma doğabilir inancı seslendiriliyor. Oysa bu mümkün değil. Bizim bildiğimiz kadarıyla, Ankara'da hangi cadı kazanı kaynatılırsa kaynatılsın, Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül arasına kara kedi giremez.

Erdoğan'ın ağırlığı

Görüştüğümüz kişilerden edindiğimiz intibaya göre, Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye'nin Irak'ta Talabani'yi muhatap almasından dolayı memnuniyet duyuyor. Afganistan'daki ve terörle mücadele bağlamındaki işbirliğinin ve uyumun, Türkiye'nin bu yeni politikasıyla takviye edildiği düşünülüyor.

Tayyip Erdoğan ve AK Parti'nin ağırlığının sürmesinin ana sebebi, başbakanın halktan biri olması, onun gibi yaşaması, konuşması, yiyip içmesi. Buna mukabil, haklı veya haksız, yolsuzluk iddialarının kenarından köşesinden AK Parti'ye bulaştığı düşüncesi yavaş yavaş yaygınlaşıyor. Hatta, bizzat, AK Partililer bu konudaki şikâyetlerini bir çok yabancı diplomata anlatıyormuş. Kısacası kol kırılsa bile yen içinde kalmıyor, eleştiriler farklı mihraklara ulaştırılıyor.

Tarikatçı bakanlar

Geçenlerde bir bakanımız, ABD Büyükelçisi Edelman ile buluşunca, konu ikili ilişkilere geldi. Bizim bakanımız, AK Parti karşısında tek alternatifin, CHP'den Doğu Perinçek'e kadar uzanan Saadet Partisi'ni de içine alan "ulusal cephe" olduğunu söyledi. AK Parti içinde zaman zaman "Milli Görüş refleksi" uyananlar olsa dahi, bu tavrın yönetim kademesine yansımadığını hatırlattı. Lâfı "Bizden başka alternatifiniz yok"a getirdi.

Bir süre önce yayınlanan Amerika'nın insan hakları raporunda, "Tarikatçı bakanlardan" söz edilmişti. Bu durum, doğrusu, hükûmeti rahatsız etti. Ne anlamı vardı, insan hakları raporunda "tarikatçı bakan" diyerek kişilerin suçlanmasına.

Aslında Amerika'nın maksadı başkaydı ama, bizimkiler bunu, bazı güç odaklarına "jurnal" gibi değerlendirdiler. Sanki basının eline malzeme veriliyordu. Veyahut iktidara göz dağı!

Sonradan anlaşıldı ki, Amerika, din ve vicdan hürriyetini ve şeffaflığı savunmak, yasakların bir işe yaramadığını göstermek niyetiyle insan hakları raporuna bu notu düşmüş. Anlatılmak istenen, "Yasaklar işe yaramıyor, siz tarikatları yasaklasanız dahi, siyasetin üst kademesinde bile tarikat üyeleri yer alıyor. İyisi mi bu yasaklardan vazgeçin" idi.

Başbuğ'un açıklaması

Ankara'da askerin etkisini de şöyle bir kokladık. Acaba iktidar, siyaset alanını genişletebildi mi diye baktık. Henüz istenilen bir noktaya gelinmese dahi, belirli bir sivilleşme göze çarpıyor. Bu istikametteki gelişmeler, iktidarın başarılı bir performans göstermesine bağlı. Dağınıklık ve boşluk olduğu sezildiği takdirde, müttefiklerimiz, çok iyi yetiştiğine inandıkları Türk ordusunun görüşlerine kendilerini daha yakın hissedebilirler.

Tayip Erdoğan gücünü, halkla bütünleşmesinden alıyor, asker ise, hem vatandaş nezdindeki itibarından, hem de yüksek performansından.

Yabancı diplomatlar, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un geçenlerde yaptığı basın toplantısı ilgi ile izledi. Yolsuzlukla mücadelede duyarlılığın süreceğini söylemesi memnuniyetle karşıladılar. Irak'a ilişkin eleştiriler de özenle not edildi. Başbuğ, "Kerkük'ün Kürt bölgesine dahil edilmemesi ve Türkmen soydaşlarımızın siyasî haklarının savunulması, Türkiye için hayatî derecede önemli iki temel konudur. Şu anda diplomatik kanallar dışında bir hareket tarzımız yoktur. Ancak sonuç ciddi noktalara giderse, bu Türkiye için de ciddi güvenlik sorunu yaratır" demişti.

Darbe olur mu?

Yabancılar, halâ büyük ağırlığı olduğunu düşündükleri askerlerin görüşüne önem veriyorlar.

Birisine sorduk:

-Yeniden darbe olur mu Türkiye'de?

Şu cevabı aldık:

-Darbe olmaz. 28 Şubat benzeri bir post-modern darbe de olmaz herhalde. Ama askerin denetimi sürüyor.

Yabancı muhatabımız sanki bu denetimin sürmesinden memnun gibiydi. Herhalde Türk siyasetinin rüştünü hâlâ ispat edemediği düşüncesini taşıyor olmalıydı.

Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 11:14

İLGİLİ HABERLER